X

Şikayet etmenin size farkında olmadan zarar veren 3 özelliği

İnsanların içlerindeki sınırsız potansiyeli fark etmelerini sağladığım ve hayatlarının her alanında yüksek performans sergilemelerine destek olduğum harika bir işim var ve yaptığım işi seviyorum. Konu insanların yaşamsal dönüşümüne gelince, sorumluluğumun büyük olduğunu biliyorum. Bu yüzden de her fırsatta yeni teknik ve bilgiler öğrenmek için eğitimlere katılıyorum.

Geçtiğimiz 7 yıl boyunca yurt içinde ve yurt dışında, regresyon terapiden EFT’ye, NLP’den hipnoza, yüksek performans stratejilerinden nefese sayısız eğitim aldım. Tony Robbins ve Andy Harrington gibi dünya çapında isimlerle çalışma fırsatı bulduğum bu eğitimlerin bir bölümü konaklamalı eğitimlerdi.

Konaklamalı eğitimlerin en ilginç tarafı hiç tanımadığınız biriyle bir oda paylaşma fırsatı sunması. İnsanı konfor alanın dışına çıkaran ve fikir olarak bir hayli rahatsız etse de eğitimin sonunda muhteşem bir tecrübeye dönüşen bir fırsat bu. Yepyeni bir insan, yepyeni bir bakış açısı demek ve bu da kendinizle ilgili harika keşifler yapmanıza neden olabiliyor.

Şikâyet edenlerden şikâyet edenlerden misiniz?

Bu eğitimlerden birinde odamı paylaştığım bir adamı hep hatırlayacağım: Aklınıza gelebilecek her türlü konuda muazzam bir şikâyet üretme mekanizması vardı bu arkadaşın. Yediği yemekten çalıştığı işine, yaşadığı şehirden evlendiği eşine, yattığı yataktan havadaki kokuya ve elbette aldığımız eğitimin içeriğinden eğitimi veren eğitmenlere kadar her halttan şikâyet edebilen benzersiz biriydi kendisi. Bu kadar şikâyet edebilen birinin yanında olmak beni ziyadesiyle rahatsız etmişti ve bu rahatsızlığın içimdeki sebebini kurcaladığımda kendi şikâyet ettiğim konularla karşılaşmak müthiş bir farkındalık yaratmıştı bende. O yüzden hayatın bana sunduğu bu tecrübeye de diğerleri gibi tüm kalbimle müteşekkirim.

Nasıl ve neden şikâyet eder insanlar? Herhalde bu arkadaş bana eziyet olsun diye sürekli şikâyet sıralamıyordu. Ülkemizde de sık sık şunları duyarız: “Söyle için açılsın”, “Anlat ferahlarsın”…vs. Genel algı; şikâyetimizi, sıkıntımızı, negatif duygumuzu anlatırsak rahatlayacağımız yönündedir. Oysa bilim bunun tam tersini anlatıyor: Negatif duygularınızı dışa vurmak sizi rahatlatmadığı gibi etrafınızdaki insanları da yakalıyor ve onların da kendilerini daha kötü hissetmelerine neden oluyor. Yani şikâyet ettiğinizde rahatladığınız falan yok! Sizin, arkadaşlarınızın, işyerindekilerin yani etrafınızdaki herkesin duygusal durumu olumsuz etkileniyor ve ne yazık ki hepsi bu kadar da değil. Şikâyet etmek beyninizi ve kalbinizi de berbat ediyor. İşte şikâyet etmenin sizi yavaş yavaş öldürmesini sağlayan 3 yol:

1. “Birlikte harekete geçen nöronlar, birleşirler!”

“Çağrışımlı Öğrenme” alanındaki çalışmalarıyla tanınan Kanadalı Nörofizyolojist Donald Hebb’in 1949’da söylediği ve çok şey anlatan cümlesi “Neurons fire together, wire together”ı Türkçe’ye böyle çevirdim. Bu cümleyle Hebb’in anlatmak istediği şu: Yaşanan her deneyim, tüm düşünceler, duygular ve fiziksel hisler beynimizde binlerce nöronu (beyin hücreleri) tetikliyor. Bu nöronlar -doğaları gereği- sinapsları kullanarak sinirsel bir ağ yaratıyor. Siz bir deneyim, düşünce ya da duyguyu tekrar tekrar yinelediğiniz zaman, beyniniz aynı sinirsel ağı çok daha hızlı yaratmayı öğreniyor ve bir süre sonra bu beyninizin bir alışkanlığına dönüşüyor.

Yukarıdaki arkadaşların adı “Sinaps”. Yani “sinir kavşağı”. Her beyin hücresinde bunlardan bulunuyor ve her deneyim, düşünce ve duygu sinapsların birbirlerine kimyasal madde ve elektriksel akım iletmesine neden oluyor. Beynimiz böyle öğreniyor, böyle çalışıyor, böyle alışkanlık geliştiriyor. Aynı deneyim, düşünce ve duygular tekrarladığında sinapslar birbirine yaklaşıyor, giderek birleşiyor ve beynimizin içinde nöronlardan oluşan bir ağ (network) yaratıyor. Bir şeyi ne kadar sık yapıyorsanız, beyniniz de o kadar güçlü bir network oluşturuyor.

İyice netleştirmek için son derece basit bir örnekle anlatayım: Otomobil kullanmayı öğrenirken ne kadar zorluk çektiğinizi düşünün: Gaz, fren, debriyaj, vites, sinyaller, aynaların kontrolü…vs. Hepsini neredeyse eş zamanlı yapmanız gerekiyordu, sizin ve başkalarının hayatı söz konusuydu ve tüm o kontrol mekanizmalarını düşünerek kullanmak çok zordu.  İlk birkaç sefer kâbus gibiydi değil mi?

Ama şimdi nasıl? Otomobil kullanırken ne yapacağınızı artık hiç düşünmüyorsunuz bile. Manuel vitesli araç kullanıyorsanız, vitese takarken debriyajı kolaylıkla kullanıyor, çat diye sinyali döneceğiniz yere verip, aynaları kontrol ediyor ve hemen dönüveriyorsunuz.  Bunu o kadar çok yaptınız ki, beyninizdeki sinirsel network çok güçlendi, biniyorsunuz ve gidiyorsunuz. Düşünmüyorsunuz bile !

O eğitimde odayı paylaştığım o arkadaş şikâyet etmek konusunda bir an bile düşünmüyordu. Bunu öyle sık yapmıştı ki hayatı boyunca, onun için şikâyet, beyninin mükemmel bir network ile kusursuz şekilde uyguladığı bir alışkanlığa dönüşmüştü.

İşin tatsız tarafı şu: Negatif düşünceler alışkanlık haline geldiyse, kişiliğiniz de negatife dönüşüyor ve negatif titreşmeye başlıyorsunuz ki bu da tüm hücrelerinizi ilgilendiriyor ve uzun vadede bu negatif titreşen hücreler kaçınılmaz bir şekilde fiziksel rahatsızlıklar oluşturmaya başlıyor.

2. Kimle takılırsan ona dönüşürsün!

Şimdi buraya dikkat! Sizin karakterinizi negatife dönüştürüp fiziksel sağlığınızı tehdit eden tek şey beyninizde sürekli negatif düşüncelerle takılmak değil, aynı zamanda negatif insanlarla sürekli vakit geçirmek de aynı şeyi yapıyor. Peki neden?

Bunun en önemli nedeni beynimizdeki “ayna nöronlar”. Bu beyin hücreleri biz doğar doğmaz çalışmaya başlıyor ve yaşadığımız dünyayı, belirli koşullarda nasıl davranmamız gerektiğini daha küçücük bir bebekken etrafımızda olan biteni taklit ederek öğreniyoruz. Dolayısıyla biz hayata adım atar atmaz çalışmaya başlayan benzersiz, çok güçlü ve tamamen kontrolümüz dışında bir sistem bu.

Birlikte olduğumuz insanların deneyimledikleri duyguyu (üzüntü, öfke, mutluluk vb.) gördüğümüzde beynimiz, o insanın nasıl bir süreçten geçtiğini anlamak için hemen ayna nöronları kullanarak aynı duyguyu tecrübe etmeyi deniyor. Yani karşınızda şikâyet edip duran insanla bir bağ kurabilmeniz için beyniniz benzer nöronları ateşlemeye, onların sinapslarını kullanarak benzer bir network oluşturmaya başlıyor. Basitçe ifade etmek gerekirse, empati kuruyor. Öyle ki, birlikte olduğunuz insanlara sadece duygularınızla değil fizyolojinizle de uyum sağlamaya başlıyorsunuz.

Yine hayattan bir örnek verelim: Aynı evi yeterince uzun süre paylaşan kadınlar adet dönemlerini aynı zamanda yaşamaya başlıyorlar. Yani önce düşünceleriniz, sonra davranışlarınız ve nihayet fizyolojiniz birlikte takıldığınız insanlarınkine dönüşüyor. Eğer etrafınızda sevgi ve neşeyle titreşen birileri varsa kendinizi iyi hissediyor, şikâyet ve kederle yaşayan kurbanlar varsa dibe vuruyorsunuz. Uzun vadede fiziksel olarak rahatsızlanmanız da işten bile değil! Bu yüzden kiminle takıldığınıza dikkat etmekte büyük fayda var.

3. Şikâyet ettiğiniz her an vücudunuza korkunç bir şey yapıyorsunuz!

Beyniniz negatif düşünce ve duygu sinapslarını ateşleyip negatif network güçlendirirken vücudunuza ne yaptığınızı iyi bilin isterim: Öfke, şikâyet, içerleme gibi duygu ve düşünceler üretmeye başladığınız anda rahatsızlıklar hiç olmadıkları kadar çok kendilerini gerçekleştirme olasılığına sahip oluyor.

Bunun sebebiyse bu tip düşüncelere dair network oluştururken beyninizde salgılanan bir kimyasal olan kortizol. “Stres hormonu” olarak da bilinen bu kimyasalı negatif düşünürken bolca üretip vücudunuza salıyorsunuz. Bu hormonun verdiği zarara ilişkin liste ise bir hayli uzun:

  • Bağışıklık sisteminizi baskılayıp zayıflatmaya başlıyorsunuz.
  • Kan basıncınız artıyor
  • Kalp hastalıkları üretmeye başlıyorsunuz.
  • Kilo artışı başlıyor ve obeziteye kadar gidiyor.
  • Şeker hastalığı riski artıyor.
  • Kolesterol oranları yükseliyor.
  • Kadınlarda kısırlığa neden olabiliyor.
  • Öğrenme güçlüğü baş gösteriyor.
  • Hafızanız zayıflıyor.

Negatif düşünceler kelimenin tam anlamıyla sizi yavaş yavaş öldürüyor. Eğer niyetiniz, yavaş ve acılı bir biçimde intihar etmekse şikâyet etmeye, ona buna kızmaya, her şeye üzülmeye, negatif arkadaşlarla dertleşmeye devam edebilirsiniz.

“Dertleşmek” demişken

Sanırım eski bir reklamcı ve iletişim konusuna kafa yoran bir yaşam stratejisti olduğumdan kelimelere özel bir ilgim var. Dertleşmek ne demek? Detleşmek; karşılıklı olarak birbirine dert anlatmak, derdini ötekine aktarmak demek. Dikkat ederseniz çözüm üretmekle ilgili bir ifade söz konusu değil. Buna rağmen sık sık “dertleşmeye ihtiyacım var” diyen arkadaşlarımıza vakit ayırabiliyoruz.

Kendinize ve onlara bir iyilik yapın, canınızı sıkan bir şey olduğunda eğlenmeye gidin! Birlikte deliler gibi dans edin, gülün, spor yapın, yeni bir şeyler izleyin, hiç gitmediğiniz yerleri gidin. Rutini kırın ve negatif duygularınıza kapılmayın. Çünkü hepimiz iyi bir yaşamı, mutlu ve sağlıklı olmayı hak ediyoruz.

Daima pozitif kaldığınız muhteşem bir hafta diliyorum hepinize. Gelecek hafta görüşene kadar sevgiyle, neşeyle, tutkuyla ve güçlü yaşayın!

V. Tolga Hancı: Doğma büyüme İstanbul'lu Tolga, 20 yıllık reklamcılık kariyerini danışmanlığa, ve oradan da koçluk ve eğitmenliğe dönüştürmüş bir yüksek performans stratejisti. Çalıştığı kişi ve kurumların; hayatın her alanında sınırsız potansiyellerinin % 100'ünü kullanarak, daima yüksek performansta kalabilmeleri için stratejiler üretiyor. Power Coaching'in ve Anthony Robbins Türkiye oluşumlarının kurucu ortağı. Birlikte çalışacağı kişi ve kurumların hedef ve hayallerini merak ediyor ve şöyle söylüyor: "İstiyorsan yaparsın! Asıl soru şu: Harekete geçmek için ne kadar isteklisin?"

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale