X

Sıfır atık yaşam adına kendin yap-ma-man gereken şeyler

Sıfır Atık hayat tarzı ile ilk tanıştığımda, bu konular hakkında bilgi edinebildiğim tek kaynak bloglardı. Sıfır atık yaşayan insanların araştırmalarını ve deneyimlerini okudum, benzer araştırmalar yaptım ve önerilerini uyguladım. Kimi uygulamalar bende işe yaradı, kimini hayata geçirmekte başarısız oldum ama zamanla daha fazla okuyup daha fazla öğrenerek kendimi geliştirdim.

Geçmiş yazılarımda söyledim, hala da söylüyorum; ben de sizler gibi öğrenciyim. Öğrendiklerimi deneyimliyorum, deneyimlerimi yazıya döküp sizlerle paylaşıyorum. Çünkü dünyamı seviyorum ve dünyaya verdiğimiz zararın en aza indirilmesini istiyorum. Bu benim için bir tutku ve bu tutkumu başkaları ile paylaşıp başka insanların da bilinçlenmesine vesile olmak beni mutlu ediyor.

Tek kullanımlık maskeler ve lateks eldivenler olmadan sokağa çıkamadığımız, hijyen kuralları sebebiyle poşetlenmemiş tek bir gıda ürünü bile alamadığımız şu pandemi günlerinde, plastik tüketimimi azaltamamanın verdiği üzüntüyle, bunun dışında neler yapabilirim diye araştırma yapıyordum – bu konuda ilginç şeyler buldum, onları da en kısa zamanda paylaşacağım –ancak konu konuyu açtı ve şöyle bir makaleye denk geldim: Evde yapılan dezenfektanların ve doğal ürünlerin patojenler üzerindeki etkisi [1] (Rutala ve ark. 2000).

Araştırma makalesinin yayın tarihi eskiydi ama yapılan deneyler doğruluğunu koruyordu ve deney sonuçları sirke, karbonat ve benzeri doğal ürünler ile evde yapılan temizlik ürünlerinin bakteri ve virüsleri, kimyagerler tarafından formüle edilmiş ürünlere kıyasla, dezenfekte etmekte yetersiz kaldığını gösteriyordu. Tamamen etkisiz değil, yine de yetersiz.

Bu araştırma beni şaşırttı ve de üzdü. Şaşırttı, çünkü bilgi ve tecrübelerine güvendiğim blogger’ların bu araştırmaları yapmadan insanları yanlış yönlendirdiklerine hayret ettim. Üzdü, çünkü söylediklerinin doğruluğunu kendi araştırmalarımla teyit etmeden kendi hayatımda uygulamıştım, hatta kendi deneyimlerimi sizinle paylaşmıştım. Dolayısıyla bu yazıyı hem bir özür yazısı, hem de sıfır atıkta doğru bilinen yanlışları anlatan bir bilgilendirme yazısı olarak okuyun. Çünkü tek yanlış, temizlik ürünleri değil.

Kendin-Yap ürünleri hem yapması zevkli olduğu hem de kişiye özel üretildiği için insanların çokça tercih ettiği bir uğraş. Bazıları gerçekten işe de yarıyor. Ancak işe yarar olanları, olmayanlardan ayırt etmek zor. Dolayısıyla kendin-yap projeleri, kıyafet gibi nispeten zararsız projeler dışında, riskli olabiliyor.

Bu yazıda sizlere, sıfır atık adına kendin-yap denilen ama aslında asla-kendin-yapma kategorisindeki ürünlerden bahsedeceğim.

1. Güneş koruyucular

Kendi güneş kremini yapmak, cilt sağlığı için büyük risktir. UV ışınları, erken yaşlanma belirtilerinin, cilt lekelerinin, kırışıklıkların ve cilt kanserinin bir numaralı sebebidir. İnsan derisi için formüle edilmiş, tüm tıbbi ve kimyasal testlerden geçmiş, gerekli kurumlardan ve bakanlıklardan onay almış ürünler cilt sağlığı için daha güvenilirdir. Güneş kremini kendiniz yapmaya çalışırken çinko oksit solumanız halinde akciğerleriniz zarar görebilir, kaldı ki homojen bir ürün elde edilemeyeceği için cildi eşit oranda koruyamayacaktır. Aynı hatayı yapmış biri olarak şunu söyleyebilirim; risk almayın ve firmalara güvenin.

Benim cildim beyaz, çilli ve özellikle sivilce sonrası lekelenmelere meyilli. Vücudumda hâlihazırda çok sayıda ben var. Dolayısıyla cilt kanseri riski yüksek bir cilde sahibim ve onu korumak için daha çok özen göstermeliyim. Ancak çevreyi de korumak istiyorum, ne yapabilirim? Yaptığım araştırmaların sonucunda, sağlığımı bozmadan çevreye verdiğim zararı en aza indirmenin yolunun mineral filtreler olduğunu buldum.

Güneş koruyucularda kimyasal ve mineral olmak üzere iki çeşit güneş koruyucu filtre kullanılıyor. Çoğu üründe her ikisi de kullanılırken, hassas ciltlere özel bazı ürünler sadece mineral filtre kullanıyor. Üzerlerinde “chemical filter-free” yazan ürünleri seçmeye çalışıyorum, çünkü Oxibenzone, Benzophenone, Octinoxate gibi kimyasal filtreler okyanusları kirletir ve mercan adalarına zarar verirken, mineral filtreler (zinc oxide ve titanium dioxide) çok daha çevre dostu (imiş). Üstelik hassas ciltlerin de güvenle kullanabileceği bir filtre çeşidi ve hem UVA hem de UVB ışınlarından koruyor. Ciltte biraz beyaz kalıntı bırakıyor, sonra uyarmadı demeyin, ancak bu benim için çok da büyük bir sorun değil.

2. Diş macunu

Kendi diş macunumu uzun bir süre kendim yaptım, hala da bir kavanoz hazır yapılmış macunum banyoda duruyor. Ben zaten diş macununu tamamen bırakmamıştım, sabahları kendi yaptığım Hindistan cevizi yağı ve karbonat karışımı ile, akşamları da marketten alınmış diş macunu ile fırçalıyordum. Yaptığım araştırma sonucunda karbonat hakkında şunu öğrendim: ağız içindeki asitleşmeyi engellemesi iyi ancak diş eti hassasiyeti yapma riski var. Hindistan cevizinin ağız temizliğinde kullanımında şimdiye dek kanıtlanmış bir zararı yok, ancak kanıtlanmış bir faydası da bulunmuyor.

Henüz üzerinde yeterince çalışma yapılmadığı için ben işi riske atmayalım, derim. Çürüklere sebep olan fiziksel ve biyolojik etkenler üzerinde etkisi kanıtlanmış ürünlerle, bildiğimiz normal diş macunları ile ağız sağlığımızı korumaya devam edelim.

3. Tıbbi ilaçlar / Alternatif tıp

Çeşitli sağlık sorunları için evde yapılabilen ve iyileştirici etkisi olduğu söylenen karışımlar, “daha doğal daha iyi” felsefesine inanan kişilerce sıkça uygulanıyor. Plastik atık oluşturmadığı ve toksik kimyasallar içermediği için sıfır atık yaşayanların da zaman zaman başvurdukları bu tip ilaçlar, ilaç değildir. Çoğu tarif hiçbir işe yaramayıp sadece malzeme ziyan edilmesine neden olur, bazıları ise sağlığı daha da kötü bozabilir. Bir sağlık sorununuz varsa, doktora gidin ve insan vücudunu hepimizden iyi bilen doktorlara, test edilip onaylanmış ilaçlara güvenin.

4. Cilt bakım ürünleri ve kozmetik

Sıfır atık yaşamanın benim açımdan en eğlenceli kısmı kuşkusuz kendi cilt bakım ürünlerimi yapmaktı. Birkaç ay boyunca sadece kuşburnu çekirdeği yağı, hindistancevizi yağı, balkonumdaki aloe vera ve salatalık suyu gibi malzemelerle kendi yaptığım ürünleri kullandım. Sonuç faciaydı; cildim yer yer kurudu, yer yer yağlandı, sivilcelerim ve lekelerim arttı. Ben de eski ürünlerime geri dönüp kullandığım doğal malzemeler ile ilgili akademik bir araştırma yaptım. Bulduklarım hiç de hoşuma gitmedi.

İşlemden geçirilmemiş, saf Aloe vera jelinin doğrudan kullanımı kanserojen etki gösteriyormuş. Gıda olarak tüketilmesi son derece tehlikeliyken, cilt üzerine uygulama konusunda yeterince araştırma yok. Ancak biz cildimizi riske atmasak daha iyi olur.

Hindistan cevizi yağının cilde faydaları olduğu kadar zararları da var. Aşırı kuru (atopik) ciltlerde cilt bariyerini onarmakta yardımcı olduğu, ayrıca ciltteki bakteri ve mantar enfeksiyonlarına karşı da etkili olduğunu gösteren çalışmalar var. Ancak komedojenik değeri çok yüksek (1 en düşük, 5 en yüksek değer olmak üzere, Hindistan cevizi yağının değeri 4), yani cildinizdeki gözenekleri tıkar. Gözeneklerin tıkanması demek, sivilceler ve siyah noktalar demektir.

Ayrıca cildi nemlendirdiği söylentisi sadece bir söylenti, cildin üzerinde kalın bir katman oluşturup kurumasını engelliyor belki ama cilde ihtiyacı olan nemi de vermiyor. Eğer cildiniz kuruysa, kuruluğunu koruyor. Son olarak, Hindistan cevizi yağının pH’ı 7-8 civarı, cildin doğal pH’ı ise 5,5. Bu da cildin asit-baz dengesinin bozulması anlamına geliyor.

Kendin-yap makyaj ürünlerinde de benzer doğal yağlar kullanıldığı için, aynı riskler makyaj ürünleri için de geçerli. Benim deneyip de memnun kaldığım tek makyaj ürünü renkli dudak balmı (kakao yağından yapmıştım) oldu. Maskara kirpiklerimden akıp göz çevreme bulaştı, pudra ya da fondöten gibi ürünleri yapmayı denemedim bile ama yüzde topaklandıklarına dair kullanıcı yorumları okudum, hatta bazı kişilerde, kullandıkları doğal malzemeler sebebiyle, ciltte sivilce ve kızarıklıklara sebep olmuş.

Ben zaten fazla makyaj yapan bir insan değilim, bu nedenle kozmetik ürünleri satın alırken çevreye zarar veriyorum diye pek endişelenmiyorum. Ancak cildim için durum aynı değil. Kendin-yap faciasından sonra oldukça bozulan cildimi toparlayabilmek için pek çok dermokozmetik ürünü edinmem gerekti. Sülfat içermeyen temizleyiciler, salisilik asit (BHA), Niacinamide (B3 vitamini) ve C vitamini içeren ürünler ve yaz veya kış, bulutlu veya güneşli, kapalı veya açık alanda, yani her koşulda güneş kremi kullanmak zorunda kaldım. Bunların hepsi plastik ambalaj demek. Ben bu sorunu, olabildiğince cam paketlemeye sahip ürünleri ya da biyobozunur plastik kullanan firmaları tercih ederek çözmeye çalıştım. Ancak artık biliyorum ki, önce sağlık.

5. Temizlik ürünleri

Sirke ve karbonat yüzeydeki kirleri ve lekeleri temizlemede başarılı, evet ama dezenfektan etkisi çok düşük. Bu da, özellikle küresel bir virüs salgını ile mücadele ettiğimiz şu zorlu dönemde, herkesin bilmesi gereken önemli bir detay. Evet, çamaşır suyu cilde ve akciğerlere zarar veriyor olabilir. Evet, sirke ve karbonat zararlı kimyasallara maruz kalmadan temizlik yapmamızı sağlıyor olabilir. Ancak burada ölümcül bir virüsten bahsediyoruz. Alkolün bile dezenfektan etkisi %60-80 arasında, etkili ama o bile tam olarak yeterli değil.

Yeterli olan nedir peki derseniz, maalesef ki çamaşır suyu. Mikroorganizmalara karşı, kanıtlanmış, geniş spektrumlu dezenfektan etkisi olan bir kimyasal temizleyici. Kendinizi küresel Covid-19 salgınından korumak adına, en azından salgın bitene kadar, çamaşır suyunu temizlik rutininize dâhil edin.

Peki ne yapmalıyız?

Şu durumda bizlerin yapabileceği pek bir şey yok maalesef. Bireysel olarak yapabileceklerimiz, gelir/gider dengemizi ve sağlığımızı bozmayacak düzeye kadar sınırlı. Bunun ötesindeki çevre kirliliği konularında elini taşın altına atması gereken asıl merciler, şirketler ve devletlerdir. Selüloz, patates nişastası ve biyoplastik gibi biyobozunur paketleme yöntemlerinin yaygınlaştırılması ancak büyük şirketlerin insiyatifinde. Bizim tek yapabileceğimiz, bu şirketlere daha sürdürülebilir üretim yapmaları yönünde tüketici baskısı oluşturmak.

Dünyamızı korumak, çevre dostu yaşamak elbette önemli ancak sağlığımız her şeyden daha önemli. Her duyduğumuza inanmamak, her okuduğumuzu doğru saymamak, iyi araştırıp doğru kaynaklardan bilgi edinmek gerekiyor. Şahsen ben, dürüstçe söylüyorum, dersimi aldım. Keşke kendi sağlığımı bozmadan önce akıl edebilseydim ama artık ah-vah etmek için çok geç. Yine de, zararın neresinden dönülse kardır. Umarım bu yazı pek çok kişiye ulaşır ve pek çok kişiyi bu hataları yapmaktan alıkoyar.

Evinizde kalın, sağlıkla kalın.

Kaynaklar
Rutala et al. Antimicrobial activity of home disinfectants and natural products against potential human pathogens. Infect Control Hosp Epidemiol. 2000 Jan;21(1):33-8. DOI: 10.1086/501694 https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/10656352
Less Waste World: https://www.lesswasteworld.com/blog-1/2020/1/6/things-not-to-diy
Waste Free PhD: https://wastefreephd.com/2018/11/18/are-natural-non-toxic-chemical-free-cleaners-bogus/
Hyram – It’s Time To Talk About Skin Care & Sustainability: https://www.youtube.com/watch?v=6nhtC2d5KhU
National Oceanic and Atmospheric Administration (NOAA) – Skincare Chemicals and Coral Reefs: https://oceanservice.noaa.gov/news/sunscreen-corals.html
Giokas D.L. et al. UV filters: From sunscreens to human body and the environment. Trends in Analytical Chemistry, Vol. 26, No. 5, 2007. DOI: :10.1016/j.trac.2007.02.012 https://www.researchgate.net/publication/222326775_UV_filters_From_sunscreens_to_human_body_and_the_environment
CNN Health – If you use salt or baking soda to whiten your teeth, here’s why you should stop: https://edition.cnn.com/2019/10/03/health/salt-baking-soda-teeth-whitening-wellness/index.html
National Toxicology Program – Aloe Vera Fact Sheet: https://www.niehs.nih.gov/health/materials/aloe_vera_508.pdf
Meika Foster, Duncan Hunter, and Samir Samman. Herbal Medicine: Biomolecular and Clinical Aspects. 2nd Edition. Chapter 3: Evaluation of the Nutritional and Metabolic Effects of Aloe vera. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK92765/
Memorial Sloan Kettering Cancer Center – Aloe Vera: https://www.mskcc.org/cancer-care/integrative-medicine/herbs/aloe-vera
Skin Resource.Md. – No, You Should Not Use Coconut Oil On Your Face: https://skinresourcemd.com/blogs/news/no-you-should-not-use-coconut-oil-on-your-face
Tzu-Kai Lin et al. Anti-Inflammatory and Skin Barrier Repair Effects of Topical Application of Some Plant Oils. Int. J. Mol. Sci. 2018, 19, 70; DOI:10.3390/ijms19010070 https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC5796020/pdf/ijms-19-00070.pdf
Skinterrupt – 4 Reasons Why Coconut Oil Is Bad For Your Skin: https://www.skinterrupt.com/coconut-oil-is-bad-for-your-skin/
Medical News Today – Is coconut oil good for your skin?: https://www.medicalnewstoday.com/articles/coconut-oil-good-for-skin#types
Centers For Disease Control And Prevention – Chemical Disinfectants: https://www.cdc.gov/infectioncontrol/guidelines/disinfection/disinfection-methods/chemical.html

İlginizi çekebilir: Farkındalığınızı artıracak 5 çevre belgeseli – 1

Çağla Lotinac Akman: AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz kenarında sabah koşusu yapıp koşarken kumlardaki çöpleri toplayıp ayrıştırmak en büyük hobileri arasında. Uplifers'ta 2018'den beri çevre kirliliği, sıfır atık, gezegen dostu yaşam, koşu, kişisel finans ve bütçeleme konularında yazılar hazırlamakta, gezegenimiz için farkındalık yaratmayı ve finansal okur yazarlığı arttırmayı hedeflemektedir. Kendisine ulaşmak ve ücretsiz finansal danışmanlık almak için: (0530)-767-24-64.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale