X

Sıfır atık ve minimalizm: Ortak noktaları nelerdir, nerede farklılaşırlar?

Ben sıfır atık felsefesi ile tanışmadan önce hâlihazırda minimalizmi uygulamaya gayret ediyordum. Giymediğim giysileri sattım ya da bağışladım, yeniden okumayacağımı bildiğim kitapları bağışladım ya da sahafta okuyacağım kitaplarla takas ettim. Önemli ve duygusal anıları temsil edenler dışında bütün “saklamaya çok da gerek olmayan” fotoğrafları ve gereksiz e-postaları sildim. Hiçbir amaca hizmet etmeyen süs eşyalarını attım ve nadiren kullandığım tüm mağaza üyeliklerini iptal ettirdim. Elimdeki ürünü bitirmeden yenisini almamaya çalışarak epey minimal bir yaşam sürmeye başlamıştım.

Sıfır atık ile tanışıp çevre için daha fazlasını yapabileceğimi öğrendiğimde, minimalizmi benimsemiş olmamın bana çokça faydası oldu. Çünkü minimalizm ve sıfır atık, pek çok açıdan benzer özellikler taşıyorlar. Ancak benzerlikleri olduğu kadar farkları da var. Bugün bu yazıda sizlerle, sıfır atık ve minimalizmin benzer ve farklı yönlerini ele alacağız.

Konuya balıklama dalmadan önce sıfır atık ve minimalizm kavramlarını tanımlamak istiyorum.

Minimalizm, az ile yaşamak anlamına gelir. İhtiyacınız olandan fazlasını hayatınızda barındırmamaktır. Bu hem maddi, hem de manevi durumlar için geçerlidir.

Sıfır atık ise doğal ya da sentetik her türlü malzemenin, doğaya zarar vermesini engelleyecek şekilde kullanılması, değerlendirilmesi, dönüştürülmesi ve de doğaya zarar verecek malzemelerin üretiminin ve tüketiminin sıfırlanması olarak tanımlanır. Kısaca, sıfır çöp, sıfır kirlilik.

Tanımlarına baktığımızda aralarında ortak hiçbir şey yokmuş gibi görünüyor. Ancak derinden incelersek, her iki görüşte de hedefe giden yolların benzer olduğunu fark edebiliriz.

Sıfır atık ve minimalizmin benzerlikleri

En büyük benzerlikle başlayalım, tüketimi azaltma.

Minimalizm size, ihtiyaç duymadığınız fiziksel, zihinsel ve çevresel hiçbir şeyi hayatınızda barındırmamanızı, biriktirmemenizi söyler. Fazlalıkları hayatınızdan çıkarır ve elinizdekiler eksilene kadar yenisini almazsınız. Benzer şekilde, atıksız bir yaşama giden yol da tüketimi azaltmaktan geçer. İhtiyaç dışı alışverişten kaçınarak kişi başına açığa çıkan çöp miktarını azaltır ve atıklarınızı sıfırlamaya yaklaşırsınız.

Hem minimalizm hem de atıksız yaşam size, daha az tüketerek daha huzurlu, daha ekonomik ve daha sağlıklı bir yaşam süreceğinizi öğütler. Deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki, gerçekten de öyle.

Örnek verecek olursam; atıksız yaşama ilk geçtiğimde, plastik ambalaj ile satılmayan versiyonunu bulmakta en çok zorlandığım malzemelerden biri pamuktu. Açıkta pamuk satılan bir kaynak bulamadım ve marketlerde hep plastik poşetler içinde satılıyordu. Ben de çözümü, yıkanabilir pamuklu havlu bezler edinerek buldum. Farklı boylarda yaklaşık 10 tane yıkanabilir havlu mendilim var. Özellikle yüz için üretilmiş olanlardan almaya çalıştım, evdeki havlulardan kendim de yapabilirdim ama el havluları yüz için fazla sert olabiliyor, riske atmak istemedim. Yüzümü temizlerken o mendilleri kullanıyorum ve her hafta makinede diğer çamaşırlarla birlikte yıkıyorum. Böylece her gün çöpe pamuk atmıyor, plastik ambalajlı ürün satın almak zorunda kalmıyorum ve elimdeki mendiller parçalana kadar da yenisini almaya ihtiyaç duymayacağım.

İhtiyaç dışı tüketimi durdurmak, çevre dostu ve minimalist bir yaklaşım olduğu kadar ekonomik de olacaktır. Bazen sırf “kaçırılmayacak indirim fırsatları” yakaladığımız için, elimizdeki ürünleri bitirmeyi beklemeden yenilerini alabiliyoruz. Bu da aslında, ekonomik bir alışveriş yaptığımızı düşünürken, gereksiz harcama yapmamıza neden olabiliyor. Aldıklarımız evde yer kaplıyor, toz tutuyor ya da daha kötüsü, son kullanma tarihin doldurup daha kullanılmadan bozuluyor ve önünde sonunda çöpe atılıyor. Çöpe atılarak ziyan olan her ürün, çöpe atılan para demek.

Minimalizm ve sıfır atık arasındaki bir diğer benzerlik, sahip olduklarınızı değerlendirmeyi öğütlemesidir. Bir kavanoz fıstık ezmesi aldınız, tükettiniz ve elinizde kavanozu kaldı. Başka biri olsa çöpe atardı belki ama bir minimalist veya bir sıfır atıkçı, bu kavanozu kullanabileceği bir yol arar. Bu kavanozu reçel kurmak, yoğurt mayalamak, konserve yapmak ya da basitçe ufak tefek eşyaları depolamak için kullanır. Kullanamazsa, kavanoza ihtiyacı olan birine verir. Kimseye veremediyse, o kavanozu ileri dönüşüm yaparak evde kullanılan başka bir eşyaya dönüştürür. Böylece bir sıfır atıkçı bu malzemeyi çöpü boylamaktan kurtarır, çöpünü sıfırlar ve bir minimalist, ihtiyaç duyduğu bir eşya için satın almaktan kurtulur.

İlginizi çekebilir: Atıkları değerlendirmenin iki farklı yolu: Geri dönüşüm ve ileri dönüşüm

İhtiyaç ve lüks arasında denge kurmak

Sadece ihtiyacınız kadarını tüketin, demek işin kolay kısmı. Uygulamak ise söylemesi kadar kolay değil. Bunun en büyük sebebi de elbette ki pazarlama hileleri.

Firmalar, satış oranlarını arttırmak için tüketicileri manipüle etme işinde oldukça başarılılar. Tekstil firmaları, yeni koleksiyonlarını öyle bir pazarlıyorlar ki, sanki o gömlek evinizdeki pantolonlarla uyumlu olmayacakmış, sadece aynı markanın o gömlek ile takım olarak ürettiği pantolonla giyilebilirmiş gibi hissettiriyorlar. Cilt ve saç bakım markaları sanki serideki bir ürünü, aynı serideki başka bir ürünle kullanmazsanız etkisini göstermeyecekmiş gibi lanse ediyor. Tüm bu pazarlama hileleri sizi ihtiyacınızdan fazla tüketmeye itiyor ve firmaların cebini dolduruyor.

Hem minimal, hem atıksız bir tüketici olmanın yolu da bu ve benzeri manipülasyonlara karşı bilinçli olmakta yatıyor. Gömleğe mi ihtiyacınız var? Dolabınızdaki kıyafetlerin %50’si ile uyumlu olacak bir gömlek seçin. Evde pirinç mi bitti? Bir kiloluk bir paket pirinç 13 TL iken avantajlı pakette bir kiloluk iki paket pirinç 20 TL olabilir. Ancak siz böyle bir kampanyaya kanıp daha pahalı ve ihtiyacınızdan fazla olan paketi seçerseniz, siz ilk pirinç paketini bitirene kadar ikincisi kurtlanacaktır. Bir kilo pirinci ziyan etmekle kalmaz, bir de fazladan masraf yapmış olursunuz (kalabalık bir misafir grubu için sütlaç yapacaksanız ve iki kilo pirince ihtiyacınız varsa, o ayrı).

Sıfır atık ve minimalizmin farklılıkları

Her ne kadar her iki görüş de kendi hedeflerine ulaşmak için benzer yollar kullansalar da, amaçları farklıdır. Sıfır atık ve minimalizm, ıvır zıvırla dolu bir dünyada nasıl yaşamak istediğimizle ilgili farklı önerileri vardır, dolayısıyla da her zaman her konuda aynı fikirde olmayabilirler.

Benzerliklerinden bahsederken eşyalara yeni kullanım amaçları kazandırmaktan söz etmiştim. Bu aynı zamanda iki görüş arasındaki büyük farklılıklardan biridir. Çünkü bir minimalist sadece var olan bir ihtiyaç açığını kapatıyorsa, elindeki ile ileri dönüşüm yapmayı tercih edecektir. Hiçbir eşyayı boş yer elinde tutmaz. İhtiyaç duyulan bir iş görmüyorsa, minimalistler o eşyalardan kurtulmak isterler. Atıksız yaşayanlar ise o eşya/çöp/atık ya da her ne ise o şeyi atmamak için ona sıkıca tutunur ve onu değerlendirmek için bir yol arar. Hediye eder, satar ama mutlaka onu atmak yerine elinde tutmayı tercih eder. Eğer hem atıksız hem minimalist görüşleri takip etmek isterseniz, böyle bir durumda kendinizi arada kalmış hissedebilirsiniz; bunu atarsam çöp olur, tutarsam gereksiz yer kaplar.

Minimalizm ve sıfır atık arasındaki en büyük fikir ayrılığı şudur: Minimalizm bize daha az ile yaşamayı öğretir, nihai hedefi kullanılmayan hiçbir şeyi ellerinde tutmamak, olabildiğince çok eşyayı atıp kurtulmaktır. Çevre dostu olmak gibi bir derdi yoktur.
Sıfır atık ise bize çevre dostu tüketimi öğretir, bunun için evde yüzlerce kavanoz stoklamanız ya da hiç saksı bitkiniz olmamasına rağmen kompost kovası yapmanız gerekse bile.

Hem sıfır atıkçı hem minimalist olabilir miyim?

Benzer yollardan geçip farklı amaçlara sahip olan iki görüş arasında denge kurmak kimi zaman zor olabilir ama imkânsız değildir. Minimalist olmak, sadece minimalizme ilk kez adım atacağınız dönemde çevre kirliliği için etkisiz olacaktır. Elinizdeki fazlalıklardan bir şekilde kurtulduğunuzda, yeni ıvır zıvırlar almayacağınız için çevreci bir tutum sergiliyor olacaksınız; alsanız bile çevre dostu tercihler yaptığınız sürece atıksız ve minimal bir hayat sürebilirsiniz. Belki atıklarınız tamamen sıfırlanmayacak ya da eviniz gereksiz eşyalardan tamamen arındırılmış olmayacak ama mükemmel bir minimalist ya da sıfır atıkçı olmak yerine, kendiniz için mükemmel bir düzene sahip olacaksınız.

İlginizi çekebilir: Sıfır Atık Rehberi 4: Atıksız alışveriş önerileri

Kaynak:
A Considered Life: https://www.aconsideredlife.co.uk/2019/06/minimalism-and-zero-waste.html
Zero Waste International Alliance: http://zwia.org/zero-waste-definition/
Less Waste World: https://www.lesswasteworld.com/blog-1/2018/12/12/why-you-should-start-a-shopping-ban-when-you-start-zero-waste
Going Zero Waste: https://goingzerowaste.com/blog/what-do-zero-waste-and-minimalism-have-in-common/
Reduse, Reuse, Renew: https://reducereuserenewblog.com/11-ways-minimalism-and-zero-waste-living-are-the-same/

İlginizi çekebilir: Çevre dostu tercihler: Gün içinde en sık kullandığımız 15 eşya ve sürdürülebilir alternatifleri

Çağla Lotinac Akman: AgeSA'da birikim ve güvence danışmanı ve çevre aktivisti. Hafta içi 9-5 danışanlarına finansal danışmanlık vererek insanları daha varlıklı hale getirmek, hafta sonu da deniz kenarında sabah koşusu yapıp koşarken kumlardaki çöpleri toplayıp ayrıştırmak en büyük hobileri arasında. Uplifers'ta 2018'den beri çevre kirliliği, sıfır atık, gezegen dostu yaşam, koşu, kişisel finans ve bütçeleme konularında yazılar hazırlamakta, gezegenimiz için farkındalık yaratmayı ve finansal okur yazarlığı arttırmayı hedeflemektedir. Kendisine ulaşmak ve ücretsiz finansal danışmanlık almak için: (0530)-767-24-64.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale