Doğal çevremizi korumak ve kendimize daha temiz bir yaşam sunmak amacıyla sıfır atık yolculuğuna çıktık. Bu yolda önümüze çıkacak en büyük engellerden biri, dünyanın plastik etrafında dönüyor olması. Herhangi bir markete gittiğimizde plastikle kaplanmamış bir ürün bulmak neredeyse imkânsız! Plastik üretiminin %40’ını ambalaj üretimi oluşturuyor. Gıdaların bayatlamasını ve çürümesini engellediği, hava ve su geçirmediği, kolay kolay yırtılmadığı ve maliyeti muadillerine göre düşük olduğu için de hemen her üründe plastik ambalaj tercih ediliyor. Peki, plastik ambalajlar dört bir yanımızı sarıyor diye pes mi edeceğiz? Hayır! Plastik ambalajı var diye marketten elimiz boş dönüp taş mı yiyeceğiz? TABİ Kİ HAYIR! Bu yazıda sizlerle, atık oluşumunu olabildiğince azaltacak plastiksiz bir alışveriş planlayacağız.
Yapabileceğin/yetiştirebileceğin ürünleri evde kendin yap/yetiştir.
Bir ürünü alışveriş listenize eklemeden önce kendinize sorun: Bunu evde kendim yapabilir miyim? Eğer aynı ürünü evdeki imkânlarla kendiniz yapabiliyorsanız, o ürünü dışarıdan katkı maddeleri içeren ve ambalajlı halde almanıza hiç gerek yok demektir. Yoğurdunuzu, sirkenizi, turşunuzu, reçelinizi kendiniz yapın. Bir önceki yazımda bahsettiğim gibi tüm temizlik ürünlerini de birkaç basit malzeme ile kendiniz yapabilirsiniz. Kendin Yap fikirleri veren bloglarda biraz takılın, çok enteresan tarifler bulacaksınız.
Saksılarda yetiştirebileceğiniz ürünlerden kendinize ufak bir bahçe oluşturarak daha sürdürülebilir ve daha yeşil bir yaşam alanı oluşturabilirsiniz. Böylece alışveriş listesinden birkaç ürünü daha eksiltmiş olursunuz. Ben büyük bir balkonum olduğu için şanslıyım. Kendi cilt kremimi yaparken kullandığım Aloe vera, pesto sosuna kattığım fesleğen, sabah detoks suyuma ve yemeklerin üzerine bir iki dal koparıp koyduğum nane ve daha nice bitkiyi elimin altında bulabiliyorum. Cherry domateslerim ve çileklerim de var ama onlardan her mevsim faydalanmak mümkün değil. Yine de dalından koparıp yemenin ve herbisit/pestisit kalıntısı olmadığını bilmenin keyfi bir başka.
Paketlenmemiş olanı tercih et.
Evde yapılabilecek her şeyi eledikten sonra, alışverişe başlayabiliriz. İlk tercihimiz her zaman paketlenmemiş ürünler olmalı. Eğer bir ürünün açıkta satılan bir alternatifi varsa, her zaman açıktan almayı tercih edin. Semt pazarları, baharatçılar ve aktarlar bu iş için en ideal satış noktalarıdır. Meyveler, sebzeler, bakliyatlar, zeytin, baharatlar, kuruyemişler, yumurta, peynir, süt ve buna benzer pek çok ürünü bu satış noktalarından temin edebilirsiniz.
Yurtdışında yaşayanlar bu konuda daha şanslılar. Kuzey Amerika’da ve pek çok Avrupa ülkesinde açık ürünler satan sıfır atık marketleri mevcut. İhtiyaç duyabileceğiniz sıvı, katı ve toz haldeki hemen her ürünü bu marketlerde bulabiliyorsunuz. Ülkemizde henüz bu konsepte uygun işletmeler açılmadı ama bizde de bazı süpermarketler açık ürün reyonlarını genişleterek bu işin önünü açmaya başladılar.
Kendi paketlerini yanında alışverişe götür.
Paketlenmemiş ürünleri aldık almasına ama avuç avuç zeytinleri ceplerimize dolduracak da değiliz. Bu ürünleri alırken yanımızda kendi paketlerimizi götürerek bu sorunu çözebiliriz. Bez çantalar ve ağzı büzülebilen bez torbalar, fileler, kavanozlar ve saklama kapları, atıksız alışverişte en büyük yardımcılarınız olacak. Tüm bunları kolayca taşıyabilmek için iki tekerlekli bir pazar arabası veya sırt çantası da edinebilirsiniz. Bunu yapmanın kilit noktası ise, alışverişe çıkmadan önce ihtiyaç listesi hazırlamak. Ne alacağınızı bilirseniz, yanınıza ne kadar saklama kabı almanız gerektiğini de bilirsiniz.
Kavanozlar hem ağır oldukları, hem de birbirlerine çarparak kırılma riski taşıdıkları için ben pazar alışverişlerinde yanımda kavanoz taşımayı pek tercih etmiyorum. Bu iş için BPA içermeyen plastik gıda saklama kaplarını kullanıyorum. Mercimek, bulgur, yulaf, nohut gibi kuru bakliyatları, badem, kuru incir, kuru kayısı gibi kuruyemişleri ve toz baharatları bu kaplarla alıyorum. Ayrıca hayvansal gıdalar da genelde strafor tabaklara konulup streç film ile sarılarak paketlendiğinden, bu gıda ürünlerini koymak için de aynı malzemeden sızdırmaz kapaklı saklama kaplarını tercih ediyorum. Şarküteri ve kasaptan kıyma, tavuk, balık, peynir, tereyağı gibi ürünleri alırken satıcıyı özellikle strafor konusunda uyarıp, ürünü koyması için kendi kabımı uzatıyorum. Türk kahvesi ve filtre kahve alırken kahve dükkânına kendi cam kavanozlarımı götürüyorum. Temizlik için kullandığım karbonat, çamaşır sodası ve limon tuzu ile yüz maskesi yaparken kullandığım beyaz kil de aktardan kendi cam kavanozlarımla aldığım malzemelerden. Fırından aldığım ekmeği pamuklu bir kumaş ile sarıp bez çantama koyuyorum ki, sebzelere temas etmesin. Yapması zor gibi görünüyor ama alıştığınız zaman tüm bu uygulamalar doğal bir refleks haline geliyor.
Plastiksiz paketli ürünleri tercih et.
Alacağınız ürünü evdeki imkânlarla yapamıyorsanız ve açıkta satışı bulunmuyorsa, ambalajı plastik olmayan bir alternatifine yönelebilirsiniz. Ben evde kendi domates salçamı yapamıyorum mesela, salça alırken plastik ambalajlı olanı değil metal konserve kutu içinde satılanları alıyorum. Makarna ve yumurta alırken plastik yerine karton kutuda olana yöneliyorum. Sıvı yağ, Hindistan cevizi yağı ve beyaz sirke gibi ürünler için cam şişe ve kavanozda satılanları tercih ediyorum. Bu malzemelerin geri dönüşümü mümkündür, kendin yap projelerinizde kullanabilirsiniz ve çöpe atsanız bile toprağı, havayı ve su kaynaklarını plastik kadar kirletmezler (siz yine de çöpe değil, geri dönüşüm kutularına atın).
İhtiyacın kadar almaya özen göster.
Bozulacak, çürüyecek ve küflenecek ürünleri ihtiyaç duyduğunuzdan fazla almamak da sürdürülebilir bir yaşam için önemlidir. Artık aldığınız gıda ürünleri, onları bayatlamaktan ve küflenmekten koruyacak plastik ambalajlara sahip değiller. Dolayısıyla alınan ürünlerin çok zaman geçmeden tüketilmesi gerekir. Küflenmiş bir meyveyi kompost da yapamazsınız, çöpe atmaktan başka çareniz kalmaz. Hem gıda israfı, hem para israfı yapmış olursunuz.
İnternet alışverişini azalt.
Evden çıkmadan alışveriş yapmanın kolaylığı, mağazada bulamayacağınız indirimler ve ürünün kapınıza kadar getirilmesi elbette internet alışverişini cazip kılan özellikler. Fakat alışverişi elden yapmadığınızda, paketleme aşamasına da müdahale etme şansınız kalmıyor. Ürünler kapınıza baloncuklu plastik ambalajlarla, poşetlerle ve koli bantları ile geliyor ki hepsi de aslında birer tek kullanımlık plastik. Bu nedenle, daha çevreci bir alışveriş planı için mecbur kalmadıkça (ya da kargo şirketleri daha çevre dostu paketleme seçeneklerini tercih edene kadar) internetten alışveriş yapmaktan kaçının.
İkinci el ürünlere şans ver.
Tatilde manzara fotoğrafları çekmek için yeni lenslere ihtiyacınız olabilir ya da kendin yap projeleriniz için silikon tabancasına. Belki de kapsül gardrop oluşturmak istediniz ama tek eksiğiniz salaş bir hırka. Böyle durumlarda ikinci el ürünler satan tezgâhlara bir göz atmaktan çekinmeyin. Az kullanılmış, hasar görmemiş, hala iş görür nitelikte nice ürün sırf ürün sahibi tarafından artık ihtiyaç duyulmadığı için çöpe gitmesin. Çöpe atmadan önce değerlendirmek de sıfır atık yaşamın dört temel ilkesinden biri. Kütüphanede duran bir kitabı 15 kişinin okuması, aynı kitaptan 15 adet satın alınmasından daha çevreci bir yaklaşım.
Tek kullanımlık plastikleri hayatımızdan çıkararak çevre kirliliğine sebep olan plastiklerin %80’ini oyun dışı bırakmıştık. Alışveriş alışkanlıklarımızı değiştirerek de geriye kalan plastik ürünlerin %40’ından kurtulmuş olacağız. Plastik ambalajsız ürünleri tercih ederek BPA, DEHP gibi toksinlerin ve mikroplastiklerin vücudumuza girmesi ve ambalajların çevreyi kirletmesi olasılığını düşürebiliriz.
Hepinize atıksız günler dilerim…
Kaynaklar:
Madeleine Olivia
GRUNDIG – Ruhun Doysun
İlginizi çekebilir: Sıfır Atık Rehberi 3: Atıksız temizlik malzemeleri için ev yapımı tarifler