Sizlerin de şifacı anneanneleri, teyzeleri var mıydı? Hatırlar mısınız küçükken gittiğiniz kırık-çıkıkçı teyzeleri? Benim bileğimdeki şişliğin daha ufacık bir çocukken 2 gün içinde yok olduğuna şahit olmuştum. O zamanlar ellerinde temriyeleri olan (bir tür deri rahatsızlığı), karın ağrısını bir türlü geçiremeyen insanlar anneanneme okuması için gelirdi. Ve evimizden şifalanarak ayrılırlardı. Bunları neden mi anlatıyorum? Bugün sizleri biraz farklı bir yolculuğa çıkarma niyetindeyim. Şifacı yeteneklerimizin farkında olduğumuz, bu kadar bilgi yığını içinde boğulmadığımız, ruhumuzu unutmadığımız zamanlara…
Televizyonlara dikkat edin; her iki reklamdan biri ilaç, vitamin üzerine. Bu reklamlar bilinçaltımıza şu mesajı veriyor: Bedenin sorunlu, sen sorunlusun…
19.yy başlarında 50’den az psikolojik rahatsızlık varken 2000’li yıllara geldiğimizde bu sayı 250’yi aşmış durumda! Artık her ruh halimiz için ayrı ayrı etiketleniyoruz. Yeni etiketlerimizi, yeni gerçekliğimiz haline getiriyoruz; devamlı hasta, sorunlu olduğumuza inanıyoruz. Ve neye inanırsak ona dönüşüyoruz. Bu çıkmazı aşabilmek için sadece tıbbi gereklilik/tanı durumunda kullanılması gereken ilaçlara sarınıyoruz; mutluluğu, huzuru, şifayı onlarda buluyoruz.
Belki de insanlık olarak önce şunu anlamalıyız; sadece hastalıklar değil, her şey önce zihnimizde başlıyor. Thomas Jefferson Üniversitesi’ndeki doktorların açıklamalarına göre, konuşurken seçtiğiniz “yapamam”, “olmayacak”, “çok zor” gibi kelimeler fazla kullanıldıklarında beynin fiziki yapısını değiştiriyorlar. O halde düşünelim: Söylediğimiz sözcükler beynin fiziki yapısını değiştiriyor, ne yersek bedenimiz o yiyeceğin frekansı ile titreşmeye başlıyor, ne kadar toksik düşünceler içindeysek (hayat berbat, insanlar acımasız, mutsuzum vb.) bedenimiz o kadar çok toksik kimyasal salgılıyor. Peki bedenimizi hasta etmeyi başaran bizler ya onu iyileştirecek güce de sahipsek?
1986 yılında arkadaşlarıyla katıldığı bir bisiklet yarışında yola aniden çıkan bir otomobil ile çarpışan Dr. Joe Dispenza’nın 6 omur kemiği birden kırılıyor, belden aşağısı felç oluyor. Diğer doktor arkadaşları da ameliyatın çok riskli olacağını, sakat kalabileceğini söylüyorlar. Doğduğu andan itibaren vücudun kendini iyileştirme gücüne yürekten inanan Dr. Joe Dispenza mahkum olduğu tekerlekli sandalyede her gün -tam 3 saat boyunca- tüm omur kemiklerini tek tek dizdiğini “hayal ediyor”. Evet sadece yoğun odaklanarak hayal ediyor. Ve çok değil tam 10 hafta sonra ameliyat dahi olmadan tekerlekli sandalyeden kurtuluyor; yürümeye başlıyor!
Hatırlayın; vücudumuzun kendini iyileştirme gücü, zekası muazzam. “Her erkek ve kadın kendi iyileşmesinin ve kendi kaderinin mimarıdır” demiş Buddha… Ve bunu 2500 yıl önce söylemiş. Sizce de haklı değil mi? Kendi şifacılığımızı; ruhsal yeteneklerimizi tarihin hiçbir çağında olmadığı kadar yadsıyor, reddediyor olabilir miyiz ?
Bizler Thetahealing yöntemi ile anda pek çok mucizevi şifaya tanıklık ediyoruz. Sizler de kendi şifacılığınızı tekrar hatırlamaya; sadece bedeninizi değil, hayatınızı da şifalandırmaya ne dersiniz ?
Thetahealing yöntemiyle ilgili ayrıntılı bilgiye web sitemden ulaşabilir; her türlü sorunuz için benimle Instagram hesabımdanweb sitemden ulaşabilir; ve info@esindemir.com mail adresim üzerinden iletişime geçebilirsiniz.
Tekrar görüşünceye kadar sevgiyle kalın…
İlginizi çekebilir: Bilinçaltınızda büyük bir temizlik yapmaya var mısınız: Thetahealing