Son dönemlerde her şey o kadar hızlı oluyor ki belki sürekli aynı şeyi yazıyorum ama gerçekten hissedecek zaman yok! Gündem hep yorucu ve bizim kendi kişisel gündemlerimiz de öyle! Kalbimizde güneşli günlere özlemle duyarak, hep erteleyerek ya da bir şeyleri inatla, zorla değiştirmeye çalışarak zamanlarımızı geçiriyoruz! Kendimizi iyi hissetmiyoruz, o yüzden yok sayarak ya da farklı çalışmalar peşinde koşarak yine en çok kendimizi yoruyoruz!
Şifa aranarak bulunmaz! Hayatın en büyük şifası, aslında iyileşmenin düz bir çizgi olmamadığını idrak ettiğimizde başlıyor! İnsan yaşarken hoşuna gitmeyen haberleri yok saymak, bir tuşa basarak değiştirmek istiyor ya da hızlı çekimle bu durumu geçirdikten sonraki “iyileşmiş haline” gelmek istiyor. Ama gerçek hayat deneyimi tam şu an, burada başlıyor!
Eskiden hayatımda ne zaman kara bulutlar dolaşsa “Şu geçsin, bitsin, şunu yapacağım, buraya gideceğim” derdim. Öğrendim ki olan olayları değil de onlara verdiğimiz tepkileri değiştirebiliriz. Kolay yazılıyor ama arkadaşlar, gerçek deneyim geldiğinde hiç de öyle olmadığını eminim biliyorsunuzdur.
Biz şehir insanlarının en büyük paradoksu hemen her şeyi değiştirme, dönüştürme çabası içinde olmamızda yatıyor. Oysa bir tırtılın kelebek olma ya da bir çiçeğin açma yolculuğunda çaba değil de akış vardır ve biz bu gördüğümüze değişim/dönüşüm diyoruz. Asıl olan teslimiyetten ve başımızı döndüren kabule geçişten dönüşüm gerçekleşir.
Tırtıl vaktinden önce kelebek olmaya çalışmaz ve kelebek olduktan sonra da ona verilen o kısacık zamanı tüm renkleriyle yaşar.
Konu bize gelince her şeyi dönüştürme çabamızın gerçekten dönüşüm getireceğini zannediyoruz. Oysa gerçek dönüşüm çabadan değil, olanla kurduğumuz o köklü ilişkiden belirir.
Tıpkı yoga derslerinde olduğu gibi öğrenciler kendi nefeslerini tutarak, yüzlerini sıkarak pozdan poza geçmeye çalıştığında aynı dönüşmeyen/akmayan halleri ittirme çabası başlar. Hep söylüyoruz ya, yoga matı senin ruh halini gösteren en güzel rehber. Kendi kişisel dünyamda ne zaman hava düzelsin, bu sorunu atlatayım, şunu yaparım demeyi bıraktım, ne yapmak istiyorsam o karanlık bulutları da dâhil ederek yaptım, hayat tüm kırgınlıklarımı, yaralarımı kapsama yolunun olduğunu gösterdi. Ben kara bulutlarımı kapsadım, onlar beni kapsadı…
Şifanın düz bir yol olduğunu zannediyoruz. Ama insan olma hallerimiz ne zaman bu kadar basit oldu ki? Şifa insan olma hallerinin değişen vahşiliklerine rağmen yolu yürümeye devam etmesinde saklı. Çünkü yürüdükçe kapsama pratiği geliştiyoruz.
Günün pratiği: “Şu düzelsin, bunu yapayım” dediğin ne varsa, bugün onlardan yapabileceğin herhangi birini yapmaya ne dersin?
İlginizi çekebilir: Yaşam her şeyi kapsıyor: İnsan olmaya dair her şeyi kucakla