X

Şiddetsiz iletişim ilişkilerde dönüşüm 4: İhtiyaç

O gün harika uyandınız. En sevdiğiniz kıyafetleri giydiniz, ışıl ışıl pırıl pırıl bir gökyüzü… Sokağa ilk adımınızı attınız ve harika gökyüzünden bir ciğer dolusu alıp otobüs durağına yürümeye başladınız. Otobüs de tam zamanında geldi, üstelik oturacak yer de buldunuz, oh keyfiniz sonsuz.

Harika gökyüzünden bir ciğer dolusu alıp otobüs durağına yürümeye başladınız…

Harikalı tıngırlı mıngırlı manzaralı mutluluğunuz, otobüsü son durak olan Taksim Meydanı’na park etti. Otobüsten indiniz ve adım adım ofise doğru yürüyorsunuz…

Yol üstünde, bir anda bir kalabalık gördünüz. Baktınız acaba ne olmuş yine diye… İki adam tartışıyorlar, biri diğerine bas bas bağırıyor. Ne dediği de pek anlaşılmıyor ama belli ki çok sinirlenmiş. Aradan seçtiğiniz birkaç kelime adamın bir “haklılık” arayışında olduğunu söylüyor size… Sizce, o sırada oradan geçmekte olan diğer insanlar bu adama nasıl tepkiler verirlerdi? Ya da siz nasıl tepki verirdiniz?

Muhtemelen bazılarının kulaklıklarını takıp hızlı adımlarla hemen oradan uzaklaşmaya çalıştığını görürdük, bazılarının çok sevdikleri bir filmi izler gibi durup izlemeye başladığını ve hatta belki tartışmanın dozu arttıkça daha çok keyif aldığını gözlemlerdik, bir başkasının muhtemelen olaya müdahale ettiğini ve tartışmanın içine atılarak durdurmaya çalıştığını görürdük… Belki bir başkası çok panik olur ve hemen polisi arardı. Hatta orada öylece donup kalan bir insan bile hayal edebiliyorum…

Aynı olaya, binlerce farklı insan, yüz binlerce farklı şekilde tepki verebilirdi… Peki, ya “bağıran adam” imajından ötesini görebiliyor olsaydık o zaman nasıl olurdu?

Aynı olaya, binlerce farklı insan, yüz binlerce farklı şekilde tepki verebilirdi…

Bu, bağırdığını gördüğümüz bir adamın bizde yarattığı otomatik tepkiye kapılıp gitmeden ve onu yargılamadan, bir saniyeliğine durup, “acaba bu adam neden bağırıyor?” diye düşünmekle başlayıp “İnsanın Temel İhtiyaçları”na ulaştıracak bir keşif turuna çıkarırdı bizi. Bu keşif davetini kabul ettiğimizde “bağıran adam” imajının ardında “karşılanmayan ihtiyaçları sebebiyle acı içinde kıvranan bir insan” olduğunu görürdük. Yol burada bitmezdi tabii, hatta tam da burada başlardı. Sonra, “Bu adam neden acı çekiyor? Ne hissediyor olabilir? Öfkesinde başka hangi duygular gizli?” diye sorardık… Hemen sonra, asıl soru belirirdi: “Bu adamın acısı bende neden ve nasıl bir tepki yaratıyor? Bu olay bana nasıl hissettiriyor? Öfkemde, kızgınlığımda ya da korkumda başka hangi duygular var?” Ve bu soru kendimizle ilgili yeni bir keşfe götürürdü bizi ve kendi gerçeğimize bir adım daha yaklaşırdık. Kendi gerçeğimize yaklaşmak yaşamla dolup taşırırdı bizi. Peki, o bağıran adamın ötesini görebildiğimizde o adamı nasıl algılardık? Acı çeken birini gördüğümüzde hala ona karşı öfkeli kalabilir miydik acaba?

İşte yaşama “ihtiyaçları görebilen gözlerle” bakmak bu kadar önemli ve derin. Biliyorum, ben dahil birçoğumuz için yeni bir kavram bu. Ancak ben bu bakış açısını yaşamıma kattıkça hafiflediğimi gözlemliyorum ve gerçekten peşinde olduğum ve peşinde olmaya inandığım en nadide şey bu; hafiflik. Siz de benim gibi hafifliği arayanlardansanız bu konuda çok hazine bulabilirsiniz. 

İhtiyaç nedir ve neden vardır?

Şiddetsiz İletişim eğitim kitapçığından bir alıntıyla cevaplamak istiyorum bu soruyu; “Biz insanlar yaptığımız her şeyi bir ihtiyacımızı karşılamak için yaparız. İhtiyaçlar, daha kaliteli-konforlu bir yaşam sürmemiz için vardır ve davranışların ardında yatan ihtiyacı görmek bizi rahatlatır. Yaşadığımız sıkıntılarda karşılayamadığımız bir ihtiyacımızı fark ettiğimizde kendimizle daha derinden bağlantı kurarız. Ancak, ihtiyacımızı anlamakta çoğunlukla zorlanırız ve bu süreçte sıklıkla stratejileri ihtiyaçlarla karıştırdığımız için çözümsüzlük içinde tıkanıp kalırız. Halbuki, davranışın ardındaki gerçek ihtiyacı görebildiğimizde sonsuz sayıda çözüm potansiyeli önümüzde açılıverir“.

İnsanın temel ihtiyaçları nelerdir?

Maslow bu soruya “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi” ile cevap verir. İhtiyaçlar hiyerarşisine göre; insanın 5 Temel ihtiyacı vardır. Bunlar, ilk basamaktan son basamağa doğru şöyle sıralanır:

  1. Fizyolojik ihtiyaçlar (yeme, içme, nefes alma…)
  2. Güvenlik ihtiyaçları (barınma, korunma)
  3. Ait olma ve sevgi ihtiyacı (sosyalleşme, bir gruba ait olma)
  4. Saygı ihtiyacı (öz saygı ve başkaları tarafından saygı duyulan kişi olmak)
  5. Kendini gerçekleştirme ihtiyacı (soyut olarak yaşamsal varoluş amacını anlamak)

Bu teori özetle der ki, insanın ulaşabileceği en üst basamak “Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı”nı tanımlamasıdır ve bu basamağa ulaşabilmesinin yolu ondan önce gelen tüm basamakları aşması ile mümkün olabilir. Bu durumda, yeme-içme, nefes alma gibi fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayan biri için barınma ve korunma ihtiyaçları öne çıkacak ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamış biri ise ait olacağı bir grup arayışı ile ait olma ve sevgi ihtiyacını karşılamaya odaklanacaktır. Başkaları ile etkileşim sayesinde kendi varlığını hissetmeye başlayan insan için ise bir sonraki aşama olan saygı ihtiyacı öne çıkacak ve bu aşamada kendine duyduğu saygıyı güçlendirmeye çalışacak ve başkaları tarafından saygı gördüğü bir yaşam inşa etme yolunda olacaktır.

Kaynak: Güncel Psikoloji

Maslow’a göre modern insan en son basamak olan “Kendini Gerçekleştirme İhtiyacı”na geldiğinde kendine “Ben neden yaşıyorum? Varlığım ne şekilde daha büyük bir amaca hizmet edebilir?” gibi soyut sorular sormaya başlar. Bu aşama soyutluk içinde kalmak yerine çoğunlukla piramidin alt basamaklarına geri dönüp bu arayışını somut çözümlerle karşılamaya çalışır. O zaman aşırılıklara başlar; ihtiyaçtan fazla yemek, alışveriş bağımlılığı, seks bağımlılığı, aşırı kontrolcülük, sürekli kendine duyduğu sevgiyi sorgulamak, kendini bir yere ait hissedememek, yeterince saygı duyulan biri olmadığını düşünmek, içki-sigara bağımlılığı gibi gibi… Özetle kendi gerçeğinden kaçan insan kendine türlü türlü bağımlılıklar geliştirir.

Maslow’un bu “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi” bugüne kadar hem kendimin, hem de yaşamımdaki insanların davranışlarını anlamak adına bana rehber olmuştur. Ancak, Şiddetsiz İletişimin Kurucusu M.B.Rosenberg’in yıllarca süren analizlerine dayanarak hazırladığı “Temel İhtiyaçlar” listesi benim için güzel bir tamamlayıcı oldu. Rosenberg’in listesinde tüm insanlara hitap edebilecek birçok ortak temel ihtiyaç tek tek yazılmış. Bu sayede, ihtiyaçlarımı daha kolay fark edebilir ve ayırt edebilir oldum.

Aşağıda bu listenin Şiddetsiz İletişim kitapçığından alıntıladığım bir kısmını paylaşıyorum. Tüm listeye ulaşmak için Şiddetsiz İletişim Türkiye ekibi ile iletişime geçmenizi öneririm. Bence ne kadar çok farklı tanımlanmış ihtiyaç görürseniz kafanızda o kadar çok yeni kapı açılacaktır.

Marshall Rosenberg
M.B. Rosenberg’e göre İnsanın Temel İhtiyaçları 7 başlıkta toplanabilir. 

Özerklik/ Otonomi: İnsanın kendi hayallerini, hedeflerini ve değerlerini seçmesi ve bunları gerçekleştirmek için kendi planlarını seçmesi.

Kutlama/Anma: Hayatın yaratılmasını ve hayallerin gerçekleşmesini kutlamak ve sevdiklerimizin, hayallerimizin ve başka kayıplarımızın yasını tutmak

Bütünlük: Hakikilik, yaratıcılık, inandırıcılık, anlam, kendine değer vermek

Manevi Birlik/İçsel Bağlılık: Güzellik, uyum/denge, ilham/esinlenme, düzen, barış, iç huzuru, büyüme/gelişme, şifa…

Karşılıklı Bağlılık ve Dayanışma: Kabul görmek, şefkat, yakınlık, takdir etme-edilme, saygı, destek, kolaylık, rahatlık, güvenmek/güvenilmek, iş birliği, iletişim, maddi güvenlik, netlik, denge…

Fiziksel: Hava, besin, su, hareket/egzersiz, yaşamı tehdit eden canlılardan korunma, cinselliğin ifadesi, dinlenme/rahatlama, dokunma/temas…

Oyun: Eğlenmek, gülmek, şakalaşmak/mizah, keşif, kendini ifade etmek

Benim için bu listede en ilgi çekici olan “Oyun” ihtiyacı oldu. Oyunun bir ihtiyaç olarak tanımlandığını görmek beni muhteşem hissettirdi. Belki de en çok ihtiyacımız olan şey bu değil mi?

İhtiyaçları anlarken en sık düştüğümüz tuzak nedir?

Rosenberg’e göre, ihtiyaçlarla ilgili en sık düştüğümüz tuzak; ihtiyaçlarımızı, ihtiyacı karşılayacağımız yol ve yöntemlerle yani stratejilerle karıştırmaktır. Bence buna en genel ve en güzel örnek “para”.

Mesela, ailesiyle yaşayan ve kendine ait bir eve çıkmak isteyen biri olduğunu var sayalım. Burada sormamız gereken soru; “Ayrı bir eve çıkmaya neden ihtiyaç duyuyorsun?” olmalı. Bunun cevabı olarak “çünkü kendi kurallarımla yaşayacağım kendime ait bir ortam istiyorum” diyen birinin öne çıkan ihtiyacı “alan” ihtiyacı olabilir.

Oysaki, gerçek ihtiyaç olan “alan ihtiyacını” görmek o an için geçerli olabilecek birçok farklı çözüme götürebilir.

Peki, bu ihtiyacını nasıl karşılayabilir? Eğer, yeterince parası varsa istediği gibi bir ev seçip oraya çıkabilir. Yeterince parası yoksa o zaman kendine ait bir ortamı başka ne şekilde yaratabileceğine bakmalıdır. Mesela, aynı ev içinde kendine ait bir alan yaratmanın bir yolu olabilir mi? Belki bir arkadaşının evinde boş bir oda vardır ve onun odasını hizmet karşılığı tutabilir veya daha küçük bir bütçe ile sadece hafta sonları vakit geçirebileceği bir alan yaratmak bile ihtiyacını karşılayabilir. Ne için alana ihtiyacı olduğu sorusunu sormak da farklı çözümler açabilir karşısında…

Halbuki, bu kişi “Yeni bir eve çıkmak istiyorum ve bunun için 3.000 lira paraya ihtiyacım var” diye düşünseydi o zaman o para gelmeden asla bu ihtiyacını karşılayamayacağını düşünür ve muhtemelen kendini çözümsüzlük içine hapsedip ihtiyacını karşılayamamaktan dolayı acı çekmeyi sürdürürdü. Oysaki, gerçek ihtiyaç olan “alan ihtiyacını” görmek o an için geçerli olabilecek birçok farklı çözüme götürebilir. Bir ihtiyacı tespit ettiğimizde onu karşılamak için sonsuz çözüm vardır ve biz ihtiyaç odaklı bakabildiğimizde bu çözümleri görebilir oluruz.  

İhtiyaçları nasıl tespit ederiz?

İhtiyaçlarımız duygularımızda saklıdır, ihtiyaçlarımızı duygularımız yoluyla fark ederiz (Bu yazı dizisinin Duygular başlıklı yazısını da okumanızı öneririm. Orada bulacağınız duygular listesi duygularınızı tanımanıza yardımcı olacak).

Duygularımızı harekete geçiren bir olay yaşadığımızda kendi içimize bakıp öncelikle orada hangi duyguların olduğunu tespit ederiz. Sonra o duygu ile biraz vakit geçirip, duyguyu geçiştirmeden o duygunun içinde kalmaktan bahsediyorum, duygunun taşıdığı ihtiyacı görmeye çalışırız. Bu duygu, tam şu anda bana hangi ihtiyacımı haber vermek için burada?

Duygu ve ihtiyaçları tanımlama aşamasında, başlangıçta Şiddetsiz İletişim ekibinin paylaştığı “duygu ve ihtiyaçlar listelerini” rehber almanızı öneririm, çünkü duygularımızı ve ihtiyaçlarımızı sıklıkla düşünceler ve stratejiler ile karıştırıyoruz ve bu nedenle kaynağı doğru tespit edemediğimizde çözüm yolunda tıkanıklık yaşayabiliyoruz.

İhtiyaçları tespit etme çalışmasını hem kendinizi anlamak hem de bir başkasını gözlemlemek için yapabilirsiniz. Kendiniz için yaptığınızda kendiniz hakkında yeni bilgiler edinirsiniz. Bir başkasını anlamak için yaparsanız diğer insanlara karşı anlayış geliştirirsiniz. Ben bu uygulamayı iki türlü de çok zenginleştirici buluyorum.

İhtiyaçlarımız karşılandığında ne olur?

Kendimizi hafif ve özgür hissederiz. Rahatlarız, mutlu oluruz. Yaşamla ve kendimizle daha derinden bağ kurarız, ilişkilerimiz gelişir. Zenginleşiriz.

Şiddetsiz İletişim Yazı dizinin bir sonraki yazısı “Rica” haftaya aynı gün yayında olacak. Bu yazıda kendimizi sağlıklı şekilde nasıl ifade edebileceğimizi konuşacağız.

 

İlginizi çekebilir: 

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 1: Duymak ve dinlemek

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 2: Gözlem ve yorum

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 3: Duygular

Diğdem Girici: İnanıyorum ki doğru bilgiye ulaşabilen ve bu bilgiyi hayatında doğru şekilde kullanmayı öğrenen her insan hayal ettiği yaşamı yaratabilir. İşte bu yüzden yazıyorum, yaşamımı hafifleten bu muhteşem bilgiler daha çok insana ulaşabilsin ve daha çok insan yaşamdan keyif alabilsin diye. Sorularınız veya paylaşımlarınız için bana giricidigdem@gmail.com adresimden veya @digdemgiriciyoga Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Sevgiler.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale