X

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 3: Duygular

Geçtiğimiz gün bir arkadaşım buluşmak istediğini söyledi, canı epey sıkılmıştı. Giydik kalın montlarımızı ve sahilde tatlı bir yürüyüşe çıktık. Ne de olsa biraz su, biraz rüzgar yaralandığı için kapanıveren minik kalplerimizi ilham ve cesaretle doldururdu mutlaka…

Dinliyorum dedim, başladı anlatmaya ve “Kendimi yanlış anlaşılmış hissediyorum. Ne yapsaydım yani başka bir seçeneğim yoktu” diye tamamladı cümlelerini. Anlattıklarına bakılırsa, arkadaşıyla birbirlerini saatler süren bir tartışma içine hapsetmiş ve birlikte yarattıkları duygu seli içinde minicik botları ile karayı ve kendilerini tamamen gözden kaybedene kadar açılmışlardı.

Duygular nasıl oluşur ve nasıl bir doğası vardır?

Arkadaşımdan ayrılıp evime doğru yol alırken buna benzer ne çok hikaye yaşadığımı düşünüyordum. Birbirimizle nasıl sağlıklı iletişim kuracağımızı bilemediğimiz için yollarımızın ayrıldığı onca güzel arkadaşım gözümün önünden geçti, bazıları belki de bir daha hiç göremeyeceğim kadar uzaklaştılar benden. Hepsi çok güzellerdi, çok güzeldik. Sadece farkında değildik.

İnsan ne kadar hassas bir canlı” diye geçirdim içimden yine ve yeniden. Yaralamak ve yaralanmak ne kadar kolay ve hiç tahmin etmediğim en saf cümlenin bile bazen bir başkasını yarıp geçen derin bir iz bırakabildiğini ne çok kez gördüm.

Bu yüzden bu yazı dizisi ve Şiddetsiz İletişim benim için çok değerli. Umuyorum ben ve daha çoğumuz bu yeni dille tanışır ve kaynaşırız. Yazı dizisinin bugünkü konusu: Duygular… Duygular nasıl oluşur ve nasıl bir doğası vardır? Duygu nedir ve ne değildir?

Duygular nasıl oluşur ve nasıl bir doğası vardır?

Duyguları anlatmak için bir kap su metaforunu kullanmak bana iyi hissettiriyor. Ben her güne içimde, göğsümde, bir kap su ile başlıyorum. Bu su, gün boyunca benimle birlikte yaşıyor ve formdan forma girip çıkıyor. Bazen, sağlam bir masanın üstünde güvenlikli bir bardağın içinde duran tamamen hareketsiz bir nesne gibi davranıyor. Sonra, gün içinde duyduğum bir söz, karşılaştığım bir davranış veya tanık olduğum bir olay o suyu harekete geçiriyor ve o bir bardak su bir anda tüm varlığımı ele geçiren, önüne gelen her şeyi yok edecek kadar güçlü bir tsunamiye dönüşüyor.

Gözlemlediğim kadarıyla duygular çoğunlukla tamamen kendi doğasıyla harekete geçiyor, çünkü bazen duyduğum ve çok önemsiz bulduğum bir söz bile aniden içimde saatlerde süren azgın dalgaların başlamasına yol açabiliyor. Mesela, geçtiğimiz gün bir arkadaşım benimle konuşurken bir an sözümü kesti ve ta taa hoş geldin tusunami. “Bu normal yani olur, insan her zaman nazik olamayabilir” diye düşünsem de içimdeki çılgın dalgalar ertesi gün akşama kadar sürdü. O süre zarfında arkadaşıma hiçbir şey söylemedim çünkü onu suçlamak tusunamiyi güçlendirmekten başka bir işe yaramazdı.

Bazen duyduğum ve çok önemsiz bulduğum bir söz bile aniden içimde saatlerde süren azgın dalgaların başlamasına yol açabiliyor.

Her seferinde tsunamiden kurtulmak için içimde bir tepki verme isteği doğduğunu gözlemliyorum. Bu isteğe yenik düşersem ve tsunamiye yol açan olay ve insana odaklanarak dış etmenleri suçlar ve yargılarsam tsunami güçleniyor ve daha uzun süre benimle kalıyor. Bunun sonucu olarak da o an elimde olan fırsatları kaybediyor ve bir şekilde yaşamımda bir yıkıma yol açmış oluyorum. Bu, bazen çok sevdiğim bir arkadaşımın benden uzaklaşması, bazen beni çok destekleyen bir oluşumun yok olması gibi yaşamın zorlaştığı anlara götürüyor beni.

Bununla birlikte, tsunami anları çoğunlukla beni ani karalar almaya zorluyor ve o aktif haldeyken aldığım hiçbir kararın beni hafiflikle sonuçlanan bir çözüme götürdüğünü de görmedim.

İçimde böylesine yıkıcı bir güç olduğu zamanlarda gözlemci kalmak tabi ki kolay olmuyor, her zaman da yapamıyorum ama biraz dayanabildiğim her seferinde  güneşin en yakın zamanda yeniden doğup kasırganın yerini dinlendirici bir müziğe bıraktığını görüyorum. İşte o an ihtiyacımı görmek, çözümleri fark etmek, arkadaşımla konuşmak ve yeni kararlar almak için harika bir zaman oluyor.  

Duygu nedir? Ne değildir?

Şiddetsiz İletişim eğitim kitapçığındaki tarifiyle; “Duygular, beden yoluyla algıladığımız uyarı işaretleri ve sinyaller gibidir. İhtiyaçlarımızı duygularımız sayesinde fark ederiz. Duygularımız bize bir ihtiyacımız olduğunun haberini verirler. Duygular, aynı zamanda ihtiyacımızı elde etmemizi sağlayacak motivasyonu/dürtüyü veya enerjiyi de sağlarlar. Duygularımız sayesinde kendimizle ilgili farkındalıklar yaşar ve bu farkındalıklar ile harekete geçeriz”.

En sık düştüğümüz tuzak, düşünce ve yorumlarımızı duygularımız sanmaktır”.

Yazımın hemen girişinde yer verdiğim arkadaşımın ifadesi içinde “hissediyorum” kelimesi geçmesine rağmen bir duygu barındırmıyor: “Kendimi yanlış anlaşılmış hissediyorum.” Bu ifade bir yorum ve düşünceden ibaret. Arkadaşım yanlış anlaşıldığını düşünüyor. Bu doğru olabilir de olmayabilir de, belirsiz. Peki arkadaşım bunu söylerken nasıl bir duygu içindeydi? Muhtemelen kendini hayal kırıklığına uğramış, üzgün ve küskün hissediyordu.

Arkadaşım yanlış anlaşıldığını düşünüyor. Bu doğru olabilir de olmayabilir de, belirsiz.

Bir yorum ve bir duygu arasında çok büyük fark var çünkü yorumlar faydasızken duygular bizi içimizde alev alev yanan ve karşılanmamış bir temel ihtiyacımıza götürür. Temel ihtiyacımızı fark ettiğimizde ise onu karşılamanın yollarına bakarız ve ihtiyaçları karşılanmış insan güçlenir.

Duygu ve düşünce/yorum arasındaki farkı anlamaya yardımcı olması için Şiddetsiz İletişim eğitim kitapçığından alıntıladığım “duygu içeren ve içermeyen ifadelere” birkaç örnek paylaşıyorum sizinle…

Duygu OLMAYAN ama duygu ifadesi yerine sıkça kullanılan, başkalarının davranışları hakkındaki düşünce, değerlendirme ve yorumlarımızı ifade eden sözlere örnekler: Aldatılmış, yanlış anlaşılmış, köşeye sıkıştırılmış, kullanılmış, aldatılmış, sindirilmiş, sömürülmüş, saldırıya uğramış, reddedilmiş, engellenmiş, hafife alınmış, kandırılmış, kapana kısılmış, suistimale uğramış… HİSSETMEK.

Bunların hiçbiri duygu değil, ancak günlük yaşamda bu tip ifadeleri sıklıkla duyguları ifade etme amacıyla kullandığımızı gözlemliyorum. Ayrıca, bu ifadelerin kurban psikolojisinden doğduğunu yani yaşanan durumun sorumluluğunu bir başkasına yükleyerek “sağlıksız bir iyi hissetme” hali yaratabileceğini de görüyorum.

İhtiyaçlarımız karşılanmadığında hissettiğimiz DUYGULAR: mahsun, üzgün, kederli, yaslı, perişan, isteksiz, gönülsüz, bıkkın, incinmiş, hayal kırıklığına uğramış, utanmış, suçlu, sabırsız, sıkıntılı, rahatsız, daralmış, tedirgin, gergin, sinirli, asabi, şaşkın, kafası karışmış, korku içinde, öfkeli, ümitsiz, alıngan, küskün, kopuk, yalnız…

İhtiyaçlarımız karşılandığında hissettiğimiz DUYGULAR: memnun, mutlu, neşeli, uyanık, enerji dolu, zinde, ilgili, istekli, etkilenmiş, canlı, coşkulu, heyecanlı, sevecen, sıcak, şefkatli, şaşkın, hayret içinde, güvende, meraklı, kendine güvenli, emin, iyimser, tatmin olmuş, şükran dolu, gururlu…

Duyguların tam listesi ve bu konu hakkında daha detaylı bilgi almak için Şiddetsiz İletişim Türkiye ekibiyle bağlantıya geçmenizi öneririm.

İlişkilerimizin dönüştürücü gücünden faydalanabilmek için, duygularımızı anlamak ve onlarla yaşamayı öğrenmenin yaşamımda önemli farklar yarattığını gözlemliyorum. Daha hafif bir yaşam için bu hafta duygular üzerine düşünmek ve gözlem yapmak ister misiniz?

Bu dizinin bir sonraki yazısında: İhtiyaç nedir? Ne değildir? konusunu ele alacağız. Duyguları tanımak ve onlarla yaşamayı öğrenmek bizi temel ihtiyaçlarımızı anlamaya götürecek. Temel ihtiyaçlarımızı anlayabildiğimizde ise onları karşılayabilmenin hafif ve özgür yollarını keşfedeceğiz.

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm yazı dizisinin 4. yazısı: İhtiyaçlar, haftaya Perşembe yayında olacak. Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: 

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 1: Duymak ve dinlemek

Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 2: Gözlem ve yorum

Diğdem Girici: İnanıyorum ki doğru bilgiye ulaşabilen ve bu bilgiyi hayatında doğru şekilde kullanmayı öğrenen her insan hayal ettiği yaşamı yaratabilir. İşte bu yüzden yazıyorum, yaşamımı hafifleten bu muhteşem bilgiler daha çok insana ulaşabilsin ve daha çok insan yaşamdan keyif alabilsin diye. Sorularınız veya paylaşımlarınız için bana giricidigdem@gmail.com adresimden veya @digdemgiriciyoga Instagram hesabımdan ulaşabilirsiniz. Sevgiler.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale