Şiddetsiz iletişim ve ilişkilerde dönüşüm 1: Duymak ve dinlemek
Geçtiğimiz ay ilk defa bir Şiddetsiz İletişim eğitimine katıldım. Sevgili Şükrü Bozkurt’un liderlik ettiği çok faydalı ve dolu dolu bir hafta sonu geçirdik.
Eğitim sırasında paylaşılan bilgiler, onları hayatıma uyguladığımda beni müthiş bir hafiflikle ödüllendirdi. İlişkilerim değişip dönüşmeye başladı. İnsanlarla çok daha kolay iletişim kurduğumu gözlemledim. Güçlendiğimi, yargısızlaştığımı ve özgürleştiğimi fark ettim…
Bundan seneler öncesinde iş yerimde bir arkadaşıma şu cümleyi kurduğumu hatırlıyorum: “İş yerinde çok yoruluyorum. Ancak, bence aslında yorucu olan iş yapmak değil, insanlarla uğraşmak”. Birçok insan yaşamı yorucu buluyor, çoğu da diğer insanlardan muzdarip. “Aslında yorucu olan yaşam değil, hayatımızdaki insanlar da değil, birbirimizle ve kendimizle iletişim kurmayı bilmiyor olmamız” desem ne düşünürsünüz?
Biz sürekli birbiri ve yaşamla etkileşim halinde olan sosyal organizmalarız. İletişim de yemek yemek ve su içmek gibi çok temel bir ihtiyacımız. Dolayısıyla, tıpkı sağlıklı beslendiğimizde hafiflediğimiz gibi sağlıklı iletişim kurduğumuzda da hafifliyoruz. Eğer aradığınız hafiflikse yaşam içinde hafiflik her an bizimle. Sadece onu görüp seçmemiz gerekiyor. Tıpkı elmalarla dolu bir ağacın dallarından istediğimiz elmayı seçtiğimiz gibi hafifliği de her gün yeniden yeniden seçebiliriz.
Bu yazı dizimde sizi yaşamın hafif ve özgür alanlarından birine davet ediyorum: Şiddetsiz İletişim’e. Haydi başlayalım…
Şiddet nedir?
Biz insanlar o kadar yüksek seviyelerde şiddet içinde yaşıyoruz ki sokaktan çevirdiğim herhangi birine “Şiddet nedir?” diye sorsam muhtemelen çoğu, gazetelerin 3. sayfa haberlerine çıkan konulara benzer hikayeler anlatacaktır. Bu şiddettin çok çok çok büyük halidir.
Aslında şiddet içinde sevgi olmayan her şeydir. Mesela, en yakın arkadaşım Ayşe, bana o gün başından geçen ve canını çok acıtan bir olayı anlatmaya başladığında ona “Ayşecim canım, boşver yaa bunları, olan olmuş. Sıkma canını. Dur ben sana şimdi güzel bir şey anlatayım” demek de şiddettir.
Sevgi doluymuş gibi görünen bu sıradan an içinde gerçekte olan şu: Ayşe acı içinde ve onu dinleyecek biriyle konuşma ihtiyacıyla bana gelmiş. Aslında onun belki de sadece duyulmaya ve kendini duymaya ihtiyacı var. Ben ise muhtemelen o an için birini yargısızca ve tüm varlığımla dinleyecek kadar açık ve sevgi dolu olamıyorum ve bu nedenle Ayşe’yi geçiştiriyorum. Peki böyle olunca ne oluyor? Ayşe, acısını derinlerde bir yere gömüp üzerini kapatıyor ve ben de yaşamla ilgili bir keşif ve gelişim fırsatından alıkoymuş oluyorum kendimi.
Halbuki “o an” Ayşe’nin bana acısını anlatmak için geldiği “o an” öylesine kıymetli, öylesine hazinelerle dolu bir yaşam anı ki… “O an” içinde, o kalbini korkusuzca sonsuza açabildiğinde ve ben tüm mevcudiyetimle sadece onu dinlemek için beklentisiz ve yargısızca orada var olabildiğimde birlikte çok incecik bir sevgi alanına ulaşıyoruz. Orada sevgiden bir bağ kuruyoruz. Aşk gibi ve yaşanan böylesine bir andan sonra artık ikimiz de o paylaşımın hemen öncesindeki aynı insanlar değiliz. Yaşamın bizi bir araya getirdiği o muhteşem anın fırsatını görmüş ve birbirimizle dönüşmüş oluyoruz. Yani aslında Ayşe’nin acısı hem Ayşe hem de benim için bir dönüşüm fırsatıdır ve böyle bakabildiğimde dinlediğim her insanla zenginleştiğimi fark ederim.
Günlük yaşamımızda tıpkı bunun gibi masum görünümlü o kadar çok şiddet örneği var ki… Şiddetsiz İletişim Ekibi, içinde sevgi olmayan ve şefkati engelleyen iletişim alışkanlıklarının harika bir listesini hazırlamış. Bazılarını listede gördüğünüze şaşıracaksınız. “Bu da mı şiddet içeriyormuş?” dediğinizi şimdiden duyar gibiyim. Evet, iletişimde (kendimizi ifade etmek ve bir başkasıyla bağ kurmak) ustalaşmak istiyorsak öncelikle şiddeti çok iyi tanımalıyız ve bu liste bile tek başına size bu konuda güçlü bir farkındalık yaratacak hissindeyim. Bende öyle oldu.
Şefkati engelleyen iletişim alışkanlıkları*
(*Şiddetsiz İletişim Eğitim Kitapçığından alıntıdır. Orijinal listede 19 madde var, ben bu yazımda içlerinden seçtiğim 10 tanesini paylaşıyorum sizinle)
- Genelleme ve etiketleme: Örnek; “Mehmet hep böyle zaten, hiç şaşırmıyorum”, “O tembel biri”, “Hep geç uyanıyorsun”, “Ne zaman görsem mutsuzsun”.
- Kıyaslamak, karşılaştırma yaparak yargılamak: Örnek; “Sen yapamadın ama Ahmet yapmış”
- Karşıdakinin davranışını yorumlamak ve tavsiyede bulunmak: Örnek; “Bana göre en iyisi sen bunu böyle yapma. Şunu dene bu sana iyi gelecek”
- Karşımdaki kişi hikayesini anlatırken onun sözünü kesip kendi hikayemi anlatmaya başlamak: Örnek; “Bu bana daha önce yaşadığım bir şeyi anımsattı. Bir keresinde…”
- Karşımızdaki kişiyi dinlerken kendi duygusallığımıza kapılıp gitmek ve onun anlattıklarını dinlerken kendi duygularımızı paylaşmak: Örnek; “Ah, vah ne fena canım çok üzüldüm. Benim de başıma benzer bir şey gelmişti”
- Karşımızdakinin kendisini daha iyi hissetmesi için çabalamak: Örnek; “Üzülmeye değmez boşver, takma kafana.”
- Karşıdakinin söylediklerini düzelterek kendi fikirlerini, görüşlerini empoze etmeye çalışmak: Örnek; “Aslında o öyle değil, şöyle.”
- Dinlediğimiz kişinin söylediklerini destekleyici ifadelerde bulunmak, onaylamak: Örnek; “Haklısın”, “Aynen, çok büyük saygısızlık bu”
- Sizin yaşadıklarınızın onunkinden daha zor olduğuna o kişiyi ikna etmeye çalışmak, onunla yarışmak: Örnek; “Seninki de bir şey mi ben bir keresinde…”
- Anlatan kişinin söylediklerini hafife almak: Örnek; “En azından sen benim kadar kötü koşullarda yaşamıyorsun”
Dizinin bu ilk yazısında size bu listeye birçok defa göz atmanızı, aşağıdaki sorularım üzerine biraz düşünmenizi ve başkalarıyla iletişiminizde ağzınızdan çıkan ifadelerde gözlemci olmayı teklif ediyorum.
Bu küçük görünen alışkanlıklar, gerçekten ilişkilerinizde şefkate engel olabilir mi? Bunları yapmadan birini dinlemeyi tecrübe edebilir misiniz? Sadece karşımdaki kişinin ağzından çıkan kelimeleri duymaya odaklanarak dinlemek nasıl bir şey? Başka bir şey düşünmeden ya da kendi cümlelerimi hazırlamadan dinlemek, kaybolmadan dinlemek, tamamen tüm varlığımla sadece onu dinlemek nasıl bir şey?
Her insan eşsizdir. Her insan, kendi yaşadıkları, duydukları, gördükleri, kokladıklarıyla geçmişi, şimdisi ve geleceğiyle sizden, benden ve herkesten bambaşka biridir. Bir sonraki dinlediğiniz kişide bunu hatırlamak nasıl gelir size? O zaman bir keşif hissiyle duyduklarından büyülenebilir misiniz? Yeni bir insanın dünyasını keşfederken orada kendini bulmak nasıl bir deneyimdir?
Haftaya aynı gün bu serinin yeni yazısı yayına girecek. O zamana kadar dinlemeyi bu gözle pratik etmek ister misiniz? Sadece üzerine düşünmek bile aklınızda yeni kapılar açacaktır. Şiddetsiz bir dünya hayal etmiş, bunun gerçek olabileceğine inanmış ve büyük bir özveriyle bu yolda çalışan sevgili Şiddetsiz İletişim Ailesi’ne sevgilerimle…
İlginizi çekebilir: İletişim sihirdir: İlişkilerinizde kendinizi nasıl “iletiyorsunuz”?