“Tanrı size istediğiniz insanları değil, ihtiyacınız olan insanları verir. Öyle ki bu insanlar size yardım edecek, sizi incitecek, size acı verecek, sizi terk edecek, sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacaktır.”
Lao Tzu
Seyahat etmenin bu dünyada bulunma amaçlarımdan biri olduğunu düşünüyorum. Çok ama çok şanslıyım ki dünyada çok görmek istediğim yerlere gidebildim. Örneğin Buenos Aires’te bir akşam üstü çalan müziğe eşlik ettiğim muhteşem bir anı biriktirebildim. Muhteşem insanlarla tanışabildim. Dans etmek için sarıldığımda onların hikayelerine eşlik edebildim, benden kilometrelerce uzakta yaşlanıp o güne gelmiş olmalarına rağmen o güzel zaman kesitinde zamanı onlarla paylaşabildim…
Ve ne kadar büyük bir şans ki Kosta Rika’da bir plajda bütün gün o muhteşem okyanus kokusunu içime çekebildim… Dünyada en çok görmeyi düşlediğim yerlerden birine on yıl sürse de sonunda ayak basabildim. Ve en önemlisi bir güzel akşam yemeği saatinde o küçücük balıkçıda orada yaşayıp büyümüş olan tüm kalplerle birlikte aynı kalp atışına sahip olabildim…
Ve ne kadar büyük bir şans ki Kanarya Adaları’nda bir öğleden sonra siyah kumlarla kaplı denizde yüzebildim. Ve tek başıma çıktığım o ilk seyahatlerimden de olsa, o sabah çok erken saatte orada olan sporcularla kocaman bir sahili koşabildim…
Ve ne kadar büyük bir şans ki İrlanda’da, kuzeyin de kuzeyinde bir köyde bir gece sadece bir tek bar ve ışıkları varken, orayı hayat yapan insanlara o akşam yemeğinde eşlik edebildim… Coğrafyamız tamamıyla farklı olsa da onların sevdiği şeyleri tadabildim.
Ve ne kadar büyük bir şans ki Tokyo’ya bir gece yarısı vardığımda o gece uyumadan o geceyi gece gibi yaşayabildim. Gördüklerimle, konuştuklarımla, bindiğim taksiden içtiğim kokteyle kadar oradaydım. Ve dünyanın bu en büyük şehirlerinden birinde zamanı durdurabildim.
Ve ne kadar büyük bir şans ki, Uruguay’da bir otobüste ayakta yolculuk yapabildim. İnsanları izledim, parkları yürüdüm, sabahın erken saatinden akşamın geç saatlerine kadar o hayata karışabildim.
Ve ne kadar büyük bir şans ki Şili’de Santiago’da bindiğim ilk asansörde yaklaşık iki günlük seyahatten sonra bir Türk’le karşılaşabildim. Orada bana şans getiren ve o kadar mesafeden sonra bile bana her daim eşlik eden bu güzel şansı gittiğim her ülkeye taşıyabildim.
Ve ne kadar büyük bir şans ki bir Fas gecesinde muhteşem bir çöl manzarasından yıldızlara bakabildim. Çölün başladığı noktayı her daim merak etmiştim. Çölde uyumanın ve o muhteşem gökyüzüne çölden bir kez daha farklı bir karanlıkla bakmanın tadına varabildim.
Ve ne kadar büyük bir şans ki Kapadokya’da araçla girilemeyecek, hatta yürümenin bile çok zor olduğu tüm kanyonları koşarak aşabildim. Muhteşem akşam manzarasından sabah güneşim doğuşuna kadar kilometrelerce uzanan dünyanın özendiği bu kilometrelerce uzanan parkuru bana eşlik eden tüm yol arkadaşlarımla birlikte koşabildim.
İşte bu yazı aslında hayatımızın tanıdığımız insanlar kadar olduğu üzerine… Bugün burada tek başıma oturup düşünürken geride bıraktığım zamanı minnetle anmak isterim. Karşıma çıkan tüm kalpleri, bana bir şey katan, benimle anı paylaşan, bana öğreten ve bana eşlik eden tüm kalpleri bir kez daha derin bir minnetle anıyorum.
Ne kadar şanslıyım ki hayat bana hayallerimi her daim muhteşem insanlarla birlikte getirdi. Bugün bu kelimeleri okuyan sizler gibi… Siz siz olun hayal etmekten ve seyahat etmekten ve her ne olursa olsun hayatınıza gelen insanlara bir şans daha vermekten geri durmayın!
Çünkü hayatımız dokunduğumuz insanlar kadar…
İlginizi çekebilir: Bakış açınızı değiştirin: Her şey her zaman yolunda