X

Sevmeyi tanımlara sığdırmak mümkün mü: Nasıl, ne zaman ve ne kadar?

“Aşk, sandığın kadar değil, yandığın kadardır.” Mevlana Celaleddin Rumi

Hayat boyu sevgileri kalıplara sığdırmaya çalışırız. X ile yaşımız uymamaktadır. Y ile gelirlerimiz uymamaktadır. Z ile huylarımız uymamaktadır. A ile yollarımız uymamaktadır. B ile gönüllerimiz ve hayat anlayışımız uymamaktadır ve C ile hiçbir yönümüz uymamaktadır. Bu uyumsuzlukları yaratan nedir, neden sevgimize “nasıl” sorusu sormak bu kadar önemlidir: “Ben bu adamı veya kadını nasıl sevebilirim, benim kadar iyi para kazanmıyor ki? Ben bu adamı veya kadını nasıl sevebilirim, benim bitirdiğim üniversiteden mezun olmamış ki? Ben bu adamı veya kadını nasıl sevebilirim, bu güne kadar benim kadar çok dünya şehri görmemiş ki?” Bununla bitmemektedir “sevgiye” sorularımız, ben bu adamı veya kadını “ne zaman” sevebilirim; işte beni X ülkesine götürdüğünde… Ben bu adamı veya kadını ne zaman sevebilirim, bana gerçekten pahalı hediyeler aldığında, bana aşkını sevgisini madde üzerinden kanıtladığında… Ben bu adamı veya kadını ne zaman sevebilirim, beni gerçekten anlamaya başladığında, belki iki yıl sonra, belki hiç olmayacak ama deneyebilirim…

Sonra bir de ne kadar sorumuz vardır… Ben bu adamı veya kadını “ne kadar” sevebilirim; hayatımı ona adayacak kadar sevebilir miyim gerçekten? Ben bu adamı veya kadını ne kadar sevebilirim; sevgim her ne olursa olsun bana dağları deldirebilecek kadar deli olacak mı? Ben bu adamı veya kadını ne kadar sevebilirim; kendimi korumayı bırakıp, kaldırdığım tüm kalkanlarımı indirip kalbimin son zerresine kadar sevebilir miyim? Ben bu adamı veya kadını ne kadar sevebilirim; hayatımda hayalini kurduğum her şeyden vazgeçebilecek kadar gerçekçi ve “gerçekten” sevebilir miyim?

Ben bugün bu yazımda sevgi için hayatımızda koyduğumuz kalıplarımıza bakalım istiyorum sizlerle… Sevgiye öyle “tanımlar” sağlamaktayız ki “aşka düşmek” dediğimizi ezip geçmekte. Aşka düşmek planla, ne zaman seveceğimle, ne kadar seveceğimle, nasıl seveceğimle tanımlanabilir mi? Aşk bizim bugünden verdiğimiz tanımlar ile kısıtlanarak şekillendirebilir mi? Gerçekten aşka düştüğümüzde ne kadar, ne zaman ve nasıl olduğunun bir önemi kalır mı? Gerçekten aşk olanın bu adamı veya bu kadını nasıl sevdim diyebilecek bir tanımı, sınırı, kısıtı var mıdır? Gerçekten aşk olanın bu adamı veya bu kadını “ne kadar” çok veya ne kadar limit ile sevebileceğim diye bir tanımı var mıdır? Gerçekten aşk olanın bu adamı veya bu kadını ne zaman seveceğim diye sınırları var mıdır?

Öncelikle kendimize soralım istiyorum: Neden sevgi geldiğinde onu yaşamaya kendimizi bırakmıyoruz? İlk aklımıza düşen muhteşem sınırlarımız oluyor? Neden nasıl ile başlıyoruz söze? “Sevebilir miyim” tanımlarına uydurmak ile listemizi oluşturuyoruz. İyi bir iş, iyi bir kariyer, iyi bir yaşanmışlık, iyi bir gelir, iyi bir mal varlığı… Daha burada paragraflarca yazabileceğimiz birçok “değişken”… Tüm bunları sağladığında bile sorularımız oluyor… Yani sınırlar üzerine yeni sınırlar koyuyoruz…

Ne güzel ki sevgi bize o bizim duvarlarımızdan ve sınırlarımızdan çok daha büyük bir akış ile ulaşmaktadır. Sevgi bizlere çok daha yüksek bir “evrensel güç” ile bahşedilmektedir. Sevgi bizlere çok daha “saf” bir hediye olarak gönderilmektedir.  Bizler sevmek olgusunu hayatımızın diğer alanlarındaki “standartlara” göre tanımlamaya veya uyumlandırmaya çalıştıkça sevgilerimizin, sevgililerimizin karşımızdaki sevgi olanın ne olduğuna, kim olduğuna, içine, kendisine, özüne bakmayı unutuveriyoruz… O can-ım adam veya kadın, bizim istediğimiz tanımlara uyan bir model olarak, “değişmek” zorunda olan, “sınırlı” olan, kısacası “kendisi gibi olmak dışında” her şey olması gereken oluyor…

Oysa ki sevginin “özü” bu mudur? Şimdi birlikte soralım istiyorum sevginin özü nasıl ile, ne zaman ile, ne kadar ile tanımlanabilir mi? Tüm sorularımıza gönül rahatlığı ile “tam” anlamıyla cevap verebilen biri karşımıza çıktığında onu gerçekten sevebilecek miyiz? Sadece aklımızda oluşturduğumuz o listeyi sağladığı için bu kişi bu şekilde olağanüstü bir ısmarlama ile sevdiğimiz kişi olabilir mi?

Oysa sevmenin özü bu mudur? Bir kişiyi kendi özü ile kabul etmek onun içindeki, yaşamındaki ve kendiliğindeki güzelliği görmek yerine kendi ‘nasıl’ımızı koymak mıdır? Nasıl seveceğimizi eğer gerçekten sevgi ise zaman göstermeyecek midir? Ne zaman seveceğimizi, eğer gerçek sevgi ise zaten gözlerinin içine baktığımızda anlayamayacak mıyız? Ne kadar seveceğimizi, eğer gerçek sevgi ise “gerçekten tanımlayabilmemiz” mümkün olabilecek midir?

Bugün bu yazımı okuyorsanız hayatınızdaki “sevgi” tanımlarına bakmanızı dilerim… Karşınıza çıkan o güzel kadını veya o can-ım adamı nasıl sevmek ile, ne kadar sevmek ile, ne zaman sevmek ile sonsuz sınırlarla çevrelemekte misiniz? Sizin sınırlarınız sizin kısıtlarınız olmaya devam mı ediyor? İçinizden deliler gibi elini tutmak gelirken “ya olmazsa” diye içinizdeki kısıtları oluşturduğunuz standartları sağlamıyor diye sadece uzak durmaya devam mı ediyorsunuz?

Bugün benim içindeki sevgi, sınır tanımaz… Ya sizinki?

 

İlginizi çekebilir: Hislerini yönlendir: Evrenin muhteşem özüne uymaya hazır mısınız?

Pınar Özeken (Ulus): 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü ile Kimya bölümlerini bitirdi. Aynı üniversitede Biyomedikal Mühendisliği ve İspanya Pompeu Fabra üniversitesinde master derecelerini aldı. Özellikle 2011’den bu yana moda ile ilgili çalışmalara ağırlık verdi ve hala moda üzerine yazı dizileri, farklı moda kaynaklarında yayınlanmaktadır. Yoga eğitmeni olma yolunda ilerleyen Pınar, bir Arjantin Tango aşığı. Gerçek tutkularından bir diğeri ise seyahat etmek."Dünya üzerinde ayak basılmadık toprak kalmasın" mottosu ile dünyayı dolaşmaya devam ediyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale