2020 oldukça hızlı ve sert başladı. Geçen Eylül ayında katıldığım bir inzivada hem astrolojik hem de enerjetik olarak 2020’de hem bireysel hem de dünyaca çok sert, ani ve köklü bir değişim sürecine gireceğimizi konuşup aslında biraz da bu duruma hazırlanmıştık. Fakat gelin görün ki bu kadar hızlı ve sert başlayacağımızı tahmin etmemiştim. Depremler, ani kayıplar, salgınlar derken, fazla sarsıcı. Kişisel sarsıntılarım da cabası.
Son bir aydır oldukça öfkeli, çaresiz ve kaybolmuş hissediyordum aslında. Şikayetçiydim. Tatminsiz ve bu halimle nasıl başa çıkacağımı bilemez halde ilk başta kendim olmak üzere her yere saldırıyordum. Kendimi garipsiyordum çünkü hiç alışık olduğum bir Gamze ile beraber değildim. Çok sevgisiz ve katılaşmış gibiydim.
Derken dün akşam yakın bir kız arkadaşım bana hafta sonu için İstanbul’dan uzaklaşma programı önerdi. Hiçbir şeyden haberi yoktu, spontane söylemişti. Kalbimi yeni yeni dışarıya açmaya başlayan biri olarak ona gerçeği söyledim. Hiç iyi hissetmediğimi, mutsuz hissettiğimi ve toparlayamadığımı açık yüreklilikle dile getirdim. Bunun üzerine biraz konuştuktan sonra bana içinde kısa kısa 20-25 tane yazı olan bir web sitesi önerdi. Kendisinin daha yeni burayı okuduğunu ve ona iyi geldiğini söyledi ve bana da belki iyi gelebileceğinden bahsetti.
O da, kendisi de dahil olmak üzere birçok kişinin aynı durumda olduğunu söylemişti. Yalnız değildim ve herkes bir şekilde hayata tutunmaya çalışıyordu aslında. Evimde tek başıma yapıştığım koltuğumda oturmaya devam ederek başladım yazıları okumaya. Bir, iki yazı derken hepsi su gibi akmaya başladı kalbime. Kalbimde ışık yakanları, bana huzurlu gelen tüm kelimeleri not aldım kendime. İçime şefkat süzülmeye başlamıştı okumaya devam ettikçe.
Anlamaya başlamıştım. Ben kendimi bildim bileli sevgi ile var olan, içimdeki sevgiden beslenen ve onu hiç bırakmayan, en öfkeli zamanlarımda bile sevgiye tutunan bir kadındım. Hangi ara o beslendiğim sonsuzluğun, gürül gürül akan sevgi şelalesinin elini bırakmışım? Anlamadım. Anladığım bir şey oldu ama dün akşam: Sevgisizlik çok zordu. Kalbinde sonsuzca akan kaynağı görememek ve varlığını unutmak çok zordu. Öfkeyle yaşamak, her şeye kızmak çok zordu. Katılaşmış ve kabuk bağlamıştım. Bu katılaşma ise beni sevgi yoksunu, var olmaya çalışan ama bir türlü olamayan, kafası karışık, hiçbir şeyi sevmeyen ama sevilmediği için ağlayıp duran biri yapmıştı. Bu şekilde yaşamaya çalışmak beni çok zorlamıştı.
Bu şekilde yaşayan, içindeki sevgi şelalesinin hiç farkında olmayan insanları düşündüm sonra. Ne kadar zor olmalıydı. Ne kadar dışarıya bağımlı. Ne kadar da sert kabukların arasında yüzmeye çalışan, ne kadar da sıkışmış ve belki tam anlamıyla nefes bile alamayan. İlk önce yolumu kaybedip şimdi tekrar bulduğum için şükrettim. Sonra da herkes için dua ettim. Herkesin o içindeki sevgi şelalesini ve oradan süzülen şefkati bulması için dua ettim.
İnsanları yargılamak çok kolay. Halbuki gerçekten herkes kendi içinde çok ciddi bir savaş veriyor. En kızdığımız ve belki tasvip etmediğimiz insanları bile dinlemek zorundayız. Herkesin dinlenilmeye ve anlaşılmaya ne kadar ihtiyacı var.
Bugün mü nasılım? Şahsen yumuşacık ve gülümseyerek kalktım, hep o bildiğim Gamze gibi… Meditasyonuma oturduğumda ise tek bir şey istedim: Sadece sevgi ile nefes alıp vermek.
Yokluğunu görmüştüm. Yokluğunda nasıl devam edemediğimi çok iyi görmüştüm. Bazen ihtiyacımız olan bu kadar basit bir şey işte: Sadece sevgi ile nefes alıp vermek. Sonrasında her şey yoluna giriyor. Uzun zamandır sıkışan bir işim, bugün bu hafiflik ve şefkatle bir anda çözüldü bile!
Her şey kendimizle alakalı diye boşa demiyor gurular. Ben bunu bir kez daha çok net yaşadım. Nice sevgiyle harmanlandığımız günlerimiz olsun. Hep beraber olsun.
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Kendimizi bırakmanın armağanı: Ancak bıraktığımızda hayat bize, bize iyi geleni verebiliyor