X

Sevgimize neşe katmak: Mizah ve neşe dolu bir ilişki için neler yapabiliriz?

Yaşımızdan, kişiliğimizden, kültürümüzden, statümüzden ve tercihlerimizden bağımsız ve istisnasız olarak hepimize iyi gelen bir şey var: GÜLMEK… Gülmenin sağlığımıza, ruhsal durumumuza, hormonlarımıza ve motivasyonumuza olumlu etkilerini her geçen gün daha fazla bilimsel kanıt gözler önüne seriyor. Yalnızca bireysel iyi olma halimiz değil, sosyal ilişkilerimiz de bu faydalardan nasibini alıyor. Mizah ve güldürme becerisi buzları kırmada, birbirimize olan yakınlığımızı artırmada daima işe yarıyor. İçten bir şaka, tatlı dil, güler yüz, şen bir kahkaha kime iyi gelmiyor ki? Romantik ilişkimizde birlikte gülebilmenin ve mizah duygusunun güzellemesini yapalım biraz. Gülmenin zorlaştığı bir ülkede yaşamaya da inat olsun bir nebze… (Dünya mutluluk sıralamasında 112. sıradayız. Bir üstümüzde Ghana, bir altımızda Burkina Faso bulunuyor.)

Birlikte gülmek, kendimize gülmek, birbirimize gülmek… Birbirimize olan yakınlığımızı, sıcaklığımızı ve güven duygumuzu artıran şeyler bunlar. İki insanın birbirini hoş görme ve uzun soluklu ilişkilerde tolerans gücünü de sağlayan bir dinamo gibi adeta.

Gülelim ki, bu zorlu dünyanın keskin köşeleri yumuşasın, gergin yayları gevşesin.
Gülelim ki, birbirimizin kusurları, zaafları eksik değil, hayatın baharatına dönüşsün.
Gülelim ki, bazen acı gerçekleri ifade etmek kolaylaşsın, yıkıcı olmaktan çıkıp kara mizahın avuntusunda kaybolsun.
Gülelim ki, birbirimize batan yanlarımıza dişlerimizi sıkmak yerine, onları şakayla, oyunla dile getirebilelim.
Gülelim ki, bir hatamız karşısında bile eleştirdiğimiz, eleştirildiğimiz değil de, kabul ettiğimizi, kabul gösterdiğimizi bilelim.
Gülelim ki, duyguları bastırmak yerine dönüştürelim, böylelikle daha esnek ve rahat bakabilelim.
Gülelim ki, meseleleri tabulaştırmak yerine komikleştirebilelim.
Gülelim ki, çatışmalar kaçınılmaz olarak bir tarafın kaybettiği savaşlar değil, yaşam zenginliğimiz olsun.

Mutlu olmak sadece kahkaha atmaktan, neşeden ibaret değil belki… Ama neşeli olmak, mutluluktan ibaret çoğu zaman. İçten kahkahalarla güldüğümüz bir anda tasalanmamıza imkân yoktur, yargılamamıza ve kızmamıza da… Bu anların sayısı arttığında birbirimizi bağışlamamız kolaylaşır, ilişkimiz ve hayat hakkında sızlanma ve kaygılanma sıklığımız da azalır.

Eğer kendiliğinden gerçekleşmiyorsa ilişkimizdeki bu tatlı anları artırmak için bazı yöntemler geliştirebilir miyiz? Elbette cevabım “evet”. Mutluluğun da tesadüflere bırakılacak değil, üzerinde çalışılacak bir konu olduğunu düşündüğümden başka bir yanıt vermem mümkün olamazdı zaten.

Peki, birlikte mizah duygumuzu artıracak ipuçları ve bu işin hassas noktaları neler olabilir?

Birlikte komedi izleyin.

Kahkahalarla gülebileceğiniz bir şeyleri birlikte izlemek, zamanla birbirinize hatırlatacağınız ortak bir mizah külliyatına dönüşür. Bir sitkomdan replik tekrarlamak, sevdiğiniz bir dizi karakterinin söylediği komik bir şeyi ilişki sözlüğünüze katmak işe hem eğlence katar hem de bir mesajı çok fazla dil dökerek anlatmak yerine bir komedyenin ağzından kolayca ve kırmadan anlatma konforu sağlar.

“Hayatım Cem Yılmaz diyor ya ‘Kadın ikna etmek için yaratılmış’, sen böyle söylersin de ben hiç ikna olmaz mıyım?” demekle, “Sürekli dırdır etmekten bıkmaz mı bu kadınlar?” demek arasında dağlar kadar fark vardır.

Gelotofobik değil, gelotofilik olun.

Bu garip sözcükler de ne? “Fobi” korku, “fili” ise sevgi ifade eden son ekler. Agorafobi, açık alan korkusu, hidrofil, suyu seven kelimelerinde olduğu gibi… Gülümsemenin insan fizyolojisi üzerindeki etkilerini inceleyen, yeni gelişmekte olan psikoloji dalına “Gelotoloji” deniyor. “Gelotofobi”, kendisine gülünmesinden korkmak, “gelotofili” ise kendisine gülünmesinden hoşlanmak anlamına geliyor. Yunanca “kahkaha” anlamına gelen “gelos” sözünden kökünü alıyorlar.

Sosyolojik araştırmalar gelotofobisi şiddetli olan kişilerde ilişki tatmininin, kendilerini seksi ve çekici hissetme oranlarının daha düşük olduğunu ortaya çıkarmış. Yakın ilişkide en savunmasız ve belki de en açık halimizi yaşadığımızdan bu tür bir korkunun partnerimize karşı gerginliğimizi ve savunmamızı artırması da pek sürpriz bir sonuç değil. Bunun karşıtı olarak da kendiyle dalga geçebilen veya geçilmesinden rahatsız olmayan çiftlerin birbiriyle uyumu ve doyumunun da daha yüksek olduğunu hem kişisel deneyimlerimizden hem de araştırmaların ışığıyla biliyoruz.

Mizah jargonu ve kuralları oluşturun.

Hepimizin kusurları, eksikleri, tuhaflıkları vardır. Kimimiz biraz dağınık, kimimiz aşırı titiz, kimimiz erkenden uyumayı seven, kimimiz obur olabiliriz. Bunlar ilişkinin krizine de dönüşebilir, eğlencesine de. Sakar bir eşin herhangi bir küçük ev kazasına birlikte gülebilmesi, buna komik isim vermesi işi neşeli hale getirebilir. Elbette mizahın sınırları eşimizin toleransıyla ve kabulüyle orantılı. Sakar bir sevgiliye “Tepeden gözlüm” demek, titiz birine “Yine mutfağı ameliyata hazır hale getirmişsin canım,” demek çok sevimli olabileceği gibi sinir bozucu da olabilir. Bunu belirleyen şey daha çok söylenen sözcük değil, onun söyleniş şekli ve üslubudur.

Üslup ve doz ayarını ince yapın.

Çok komik olmakla, “hiç de komik değil” arasında ince bir çizgi vardır. Bu da en çok şakanın dozuyla, zamanlamasıyla ve üslubuyla ilgili. Yerinde ve zamanında anlatılmış bir fıkra çok eğlenceli ve hatta ders verici olabileceği gibi, tam tersi bir durumda soğuk rüzgarlar estirebilir. Özellikle eleştiriyi yumuşatmak amacı taşıyan bir sarkazm girişiminin ince ayarlarının yapılmış olması, incitici veya saldırgan olmaması gerekir. Kaş yaparken göz çıkarmak istemiyorsanız tabii.

Bazen de eşlerden birinin yapılmasından hoşlanmadığı el şakaları, söz şakaları olabilir. Hoşa gitmeyen bir şeyi yapmakta ısrar etmek kusurlu hareketler listesinin ilk sıralarında yer alır.

Kendinizle dalga geçin.

Partnerinizi savunma durumuna getirmekten alıkoymanın en kolay yolu potaya kendinizi de koymaktır. Siz kendinizle dalga geçerseniz bu durum normalleşir ve bir hassasiyet noktası olmaktan çıkar. İşte gerçek eğlence orada başlar. Çünkü kişilik mücadelesi yoktur, sadece komik durumları yakalamak vardır.

Oyun oynayın.

Yetişkinlik çağımızda oyun kavramına bakışımız değişiyor, mesafemiz artıyor. Oysa aşkta oyunun yeri çok kıymetli. Özellikle ilişkimiz uzun soluklu olduğunda ortak bir eğlence ve oyun kültürü birçok şeyin tazelenmesini ve heyecanın, neşenin yeniden yer bulmasını sağlıyor. Annemle babam 50’li yaşlarının sonuna doğru, o dönemin modası olan Tetris’e sarmışlardı ve hiç durmadan en yüksek skoru almak için birbirleriyle yarışıyorlardı. Bir süre için evin en büyük eğlencesi bu olmuştu. Tavla, Scrabble, belki bilgisayar oyunları… Bulmacalar, belki yetişkinler için yapbozlar, lades benzeri meydan okumalar veya yaratıcılığınıza kalmış daha bir sürü şey…

Bütün bu öneri yaklaşımlardan ilham alabilirsiniz. Ancak unutmayın ki her ilişkinin kendine has dinamikleri, hassasiyetleri ve stili vardır. Komiklik ve mizah da kişiye özgü olduğu gibi ilişkiye özgüdür aynı zamanda. Genel itibarıyla hatırlamamız gereken şu ki, ilişkimizde güveni, sıcaklığı, keyifli zamanları artırmak ona yapabileceğimiz en kıymetli yatırımlar. İşleri kendi haline bıraktığımızda yaşamın telaşesi içinde yokuş aşağı gidişten korunmamız çok daha zor. Zoru kolay etmek de sonuç itibarıyla elbette bize kalıyor. Eğer eksikliğini hissediyorsanız ilişkinize neşe katmanın özgün bir yolunu bulmak, işinize yarayan formülü geliştirmek, bir ilişki koçundan destek almak gibi seçeneklerini gözden geçirin…

İlginizi çekebilir: İlişkilerimizi belirleyen yeni nesil otorite: Sosyal medya

Ela Uysal: Hacettepe Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra global firmalarda çeşitli görevler aldı. Kurumsal kariyerine devam ederken bir yandan kişisel gelişimle ilgili çalışmalara başladı. 2000’li yılların başında, Türkiye’de eğitimler veren İngiliz Psikolog Stephen Bray’in eğitim tercümanlığını ve 2005 yılında Amerikan The Coaching Institute’un Türkiye’deki eğitimlerinin çevirilerini yaparken ilişkilerin insan mutluluğundaki temel fonksiyonunu derinden sorgulamaya başladı. 2007 yılında bilişsel-davranışçı ekol ve felsefi danışmanlık gibi etkili sonuçlarını gördüğü metotlarla tanıştı. Felsefenin Pratiği, Davranış ve Duygu Değiştirme Teknikleri, Alışkanlık Değiştirme, Davranış Teorileri, 16 PF Kişilik Envanteri, Stresle Başa Çıkma, Aşılama Teknikleri, İlişkilerde Davranışçılık gibi teorik ve uygulamalı dersler aldı. Bireysel terapi seanslarına co-terapist olarak katıldı. Stonebridge College – Advanced Life Skills Coaching / İleri Yaşam Becerileri Koçluğu ve Psikoterapi diplomalarını aldı, Princeton University "Modern Psikoloji ve Budizm" ve "Uygulamalı Etik" (online) sertifikasyonlarını tamamladı. Gelişim ve bilgelik yolunda çok değerli bulduğu nefes ve mindfulness öğretilerini derinleştirmek için Türkiye'de ve dünyadaki ünlü nefes okullarından (Buteyko, Breatheology, Nefes Okulu) nefes eğitimleri aldı, Mindfulness Academy uluslararası akredite mindfulness eğitmeni oldu. Eğitim, seminer ve atölyelerlerle pek çok kurumsal ve bireysel ortamda ilişkiler, mindfulness, duygu ve davranış değişimi hakkında bilgi ve deneyimini aktardı. 2016 yılında "Mutluluk Atlası" 2020'de "Bulut Olmak" kitapları ile okurlarıyla buluşturdu. Kurucusu olduğu Ela Uysal Pozitif İlişkiler Akademisi’nde (PİA) daha iyi ilişkiler için çalışıyor ve ilkeli, itibarlı ve yetkin ilişki koçlarını dünyaya kazandırmak için eğitim programlarını sürdürüyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.



21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?



İlgili Makale