Hayat sadeleşmeyi öğütler insana. Süslerden, kabuklardan, -miş’lerden, -gibi’lerden, -en’lerden sıyrıldıkça sadeleşmeye başlar insan ve özüne yaklaşır.
Kendini dinledikçe, başkasını dinledikçe, suyu dinledikçe, toprağı dinledikçe, yani çok çok dinledikçe aslında duyduğu tüm seslerdeki ortaklığı keşfeder insan. Hepsi başka sandığın, aslında hep aynısıdır. Bunu fark etmek, sadeleşmekten geçer.
Ancak bütün ön yargılarını çıkarıp atarsan, soyarsan üstünden sana ait olmayan kostümlerini ve bir bir sökersen yapıştırdığın onca etiketi, o zaman sade bakmaya başlarsın herkese, her şeye.
“Sade” dinlemeden, “sade” bakmadan, sade olunmuyor.
Sonra “sade” de konuşmalı. En önce kendini duymak için konuşurmuş insan. Süslemeden, değiştirmeden, olanı olduğu haliyle konuştuğunda kendi duydukları da sadeleşiyor kişinin. Döngü kişiden başlayıp kişiye geri dönüyor, sade sade.
Hayat sadeleşmeyi öğütler insana, sadeleşmeyi öğretir.
Mesela dost dediğin de “sade” olmalı hayatta. Öyle çok laf anlatmana gerek kalmadan, hatta bazen sesindeki değişimden anlamalı seni. Açıklama istememeli senden yaptıkların için, sade’ce seni anlamanın, hayatı senle paylaşmanın ve lazımsa destek vermenin peşinde olmalı. Yeri gelince düşmanından daha ağır da konuşmalı, ama yüzüne ve sade’ce uyarmak için, sen iyi ol diye.
Sonra işinde de sade’lik peşinde koşmalı insan. Sade çalışkanlık, sade tutku, sade dürüstlük lazım olmalı hedeflerine ulaşmak için. Acı yalanlar, pek şekerli yalakalıklar, türlü fesatlıklar katmamalı işine, işi ne olursa olsun. Etrafında da sade insanları tutmalı. Sade ve sade’ce kendi olabilen, bin bir maske altına gizlenmeyen insanları.
Sevgili de “sade” olmalı. Önce kişiliği etkilemeli seni, ne sade’ce dişiliği, ne sade’ce erkekliği. Bunlar geçici… Ruhu, özü sözü “sade” olanı kalıcı. Sade’ce kalbini, aklını ve ruhunu senle paylaşmaya razı olarak geleni oturanı yanına. Gerisi teferruat.
Kimi severse sevsin, neyi severse sevsin sade’ce sevmeli insan. En saf haliyle…
“Sade” yaşamak lazım hayatı. Sade’ce yaşamak lazım hayatı.
İlginizi çekebilir: Cilt cilt hayat: Hayatlarımızın kullanım kılavuzu olsaydı işimiz kolaylaşır mıydı?