Azınlık olarak bu soruya hayır yanıtını veririz. “İnsan kendini sevmez olur mu? Tabii ki seviyorum kendimi!” deriz. Acaba gerçekten kendimizi seviyor muyuz, ne dersin? Derin derin düşünelim.
Aslında sevgiyi tanımlama biçimimiz onu yaşama stilimize dair çok şey söylüyor. Sevgiyi nasıl tanımlıyorsun, hangi kalıplarla sevgiyi açıklıyorsun? Burası fazlasıyla önemli. “Sevgi zorluktur, mücadeledir, acı çekmektir, hüzündür, direnmektir” dediğin zaman, ki burada en yaygın ifadeleri yazmaya çalıştım, bu minvalde durumlar deneyimlemiş olabilir misin? Ya da “Sevgi kıskanmaktır, sevgi sahiplenmektir, ne demek özgür bırakmak? İnsan hiç sevdiğini bırakır mı?” diye mi düşünürsün? Ya da en yaygını “Sıkı dur, kimseye güvenme ,babana bile güvenme bu hayatta! Sevdiğine güven olur mu? En nihayetinde o da insan. İnsan çiğ süt emmiş bir varlık, her şeyi yapabilir.”
Farkındaysan endişe dolu bir sürü cümle… Aslında hepsi içerik olarak negatif ve sevgi temelinden çok, korku kaynağından yükseliyor. İşte bunlara fazlasıyla yer verip ifade ettiğimizde hayatımız da bu içerikte şekillenmeye başlıyor. Sevgiyi balonlar, kalpler, hediyeler, sevgi sözcükleri görmekten öte belki başka bir perspektiften bakmalıyız ona. Mesela, bana iyi gelen nedir tam olarak? İlişkide olduklarım bana iyi geliyor mu, yoksa onlarla olmak kısa bir süre iyi hissettirse bile bir zaman sonra kötü mü hissettirir bana? Ve sen bazı sana iyi gelmeyen şeylere, nesnelere, insanlara bir zaman sonra hiç gitmesinler diye sıkı sıkıya tutunur musun?
Ya da sana iyi gelen enerjinin, sevgi hissinin arttığı eylemlerle yeterince meşgul müsün? Bedenine ruhuna zihnine aldıkların sevgi dolu şeyler mi? Öfkeyle, hınçla, üzüntüyle mi bedenini doldurursun, yoksa sakin, huzurlu, dingin, tadına vardığın besinlerle mi? Sormak gerek.
Sevgi tanımın, sevgiye dair yaşayacaklarına dair aslında müthiş bir kahin biliyor musun? Ve sen neye inanırsan öyle bir gerçekliği deneyimliyorsun. Sevgiye inanıp en başta kendini seviyor musun, yoksa çoğunlukla hayatı kendine zulüm mü ediyorsun?
Düşünmek gerek. Tüm bunların ayırdına vardığımız vakit sevginin acı çekmekten, kıskanmaktan, kısıtlı enerjilerden, güvensizlikten, mutsuzluktan, acıdan çok öte bir yerde, huzur dolu, dingin, sakin, hiç gitmek istemeyeceğimiz bir yer olduğunu fark edeceksin. Ve sana küçük bir sır: Kendini yeterince sevmediğin takdirde belki defalarca kendini sevmeyi sana öğretecek insanlarla karşı karşıya geleceksin. Onlar ders vermeye gelip gidecekler, ta ki sen kendini sevmeyi anlayıp içselleştirene kadar. O yüzden ilk dersini tüm ilişkiler için en baştan al ve kendini gerçekten sev, tam olarak. Ancak sende olanı başkasına verebilirsin ve o da sana verdiğinde doğru ve koşulsuz sevgiden yükseldiğini hissedebilirsin.
Sevgiyle…
Instagram: dilarapepedil
www.pskdilarapepedil.com
dilarapepedil@gmail.com
İlginizi çekebilir: İstenmeyen misafir “değişim” kapımızı çaldığında