“Şans, şanslı olduğuna inanmaktır.” Tennessee Williams
Hiç şans kavramı hakkında kafa yordunuz mu? Etrafınızda sürekli şanssız olduğundan yakınan, dahası sizin de şanssız olduğunuza sizi inandırmaya çalışan insanlar var mı?
Yoksa siz de “Ben çok şanssızım, tüm güzellikler başkalarını bulur” tarzında düşüncelere sahip olanlardan mısınız? Peki “İnsan kendi şansını kendi yaratır” lafı içinizde ne gibi bir tepki uyandırıyor? Sizce şans ve düşünce tarzımız arasında ne gibi bir ilişki var?
İki insan düşünün. Hikaye bu ya, bu iki insan tamamen aynı eğitim düzeyine sahip insanlar ve ikisi de aynı şirkete aynı iş için başvurmuş olsunlar. Bu insanlardan birincisi, çocukluktan gelen çekirdek inançları yüzünden kendisinin şanssız olduğuna inanan, bardağın boş tarafını görmeye odaklı biri. İkincisiyse kendinin şanslı olduğunu düşünen, pozitife odaklı bir kişi. Bu insanlardan birincisinin sırf kendinin şanssız olduğunu düşündüğü için işe alınma olasılığının düşük olacağını söylemek belki abartılı olabilir. Ancak bu tip bir insanın iş görüşmesi esnasında pek de kendine güvenli davranmayacağını, dolayısıyla iş görüşmesinde düşük bir performans sergileme olasılığının yüksek olacağını düşünebiliriz. İkinci insan kendine de, şansına da daha çok güvendiği için büyük bir ihtimalle iş görüşmesi daha güzel geçecektir.
Sekiz sene boyunca şans faktörünü araştıran Psikolog Richard Wiseman, şansın insanların başlarına gelen iyi ya da kötü olayları açıklama biçimi olduğunu düşünüyor. Wiseman araştırmaları esnasında basit bir deney yapmış. Araştırmaya katılanları kendini şanslı gören ve kendini şanslı görmeyenler olarak iki ayrı gruba ayırmış ve onlara bir gazete vermiş. Katılımcılardan gazeteyi iyice inceleyip içinde ne kadar fotoğraf olduğunu kendisine söylemelerini istemiş. Wiseman gazetenin ortalarında bir yere, üzerinde şu not yazılı olan büyük bir mesaj yerleştirmiş:
“Deney görevlisine bunu gördüğünüzü söyleyin; 250 dolar kazanın.” Deneyin sonunda şu sonuç ortaya çıkmış: Şanssız insanlar, ilanı fark edemezlerken, şanslı insanlar ilanı hemen fark etmişler (Wiseman, R. 2004).
Bu deneyin de bize gösterdiği gibi şanslı olduğunu düşünmek bize bir güç katıyor ve hayatın sunduğu fırsatları görmemize yardımcı oluyor. Peki şanssız olduğunu düşünmek kişiye zarar veriyorsa insanın bu düşüncesinden vazgeçmemesinin nedenleri neler olabilir?
- Öz sabotaj: Kişi kendini sabote eden bir yapıya sahip olabilir.
- Kurban rolü oynamak: Kişi kurban rolü oynamaktan bir türlü çıkamıyor olabilir.
- Çekirdek inançlar: Çekirdek İnançlar Aaron T.Beck’in kurucusu olduğu Kognitif Terapiye ait bir kavram olup, kişinin iç dünyası ile çevresi arasındaki temel varsayımlarıdır. Eğer küçükken ailemizden sürekli olarak şanssız olduğumuza dair bir mesaj almışsak bunu içselleştirmemiz kaçınılmazdır.
Yukarıda saydıklarım da dahil olmak üzere birçok nedenden dolayı şanssız olduklarına inanan insanlar, aynı zamanda kendilerinden şanslı buldukları insanların hiçbir acı deneyim yaşamadıklarını düşünme eğilimi gösterirler. Oysa bu dünyada acı bir deneyimden geçmeyen hiçbir insan yoktur. Şanslı olduğunu düşünmek, kişiye yaşadığı acı deneyime rağmen hayata olumlu gözlerle bakma gücü verir.
Eğer siz de şanssız olduğuna inananlardansanız artık bu düşüncenizi değiştirme zamanı gelmedi mi? Neden sizi güçsüzleştiren bir düşünceye sıkı sıkı sarılıyorsunuz ki? Tennessee Williams’ın da dediği gibi şans, şanslı olduğuna inanmaktır. Peki ya siz neye inanmak istiyorsunuz? Seçim sizin.
Sorularınız için bana rsolaker@gmail.com adresinden ulaşabilirsiniz. İyimser olmakla ilgili psikoloji egzersizleriniin Instagram hesabımdan paylaşıyorum.
Bu yazının tüm hakları Rana Kutvan’a ve Uplifers’a aittir. İzinsiz ve uygun şekilde referans verilmeksizin kopyalanması, çoğaltılması ve başka mecralarda paylaşılması kesinlikle yasaktır.
İlginizi çekebilir: Kendinize iyilik yaparak mutlu olmak için zihninizi eğitin
Kaynaklar:
Wiseman, R. 2004. The Luck Factor: The Scientific Study of the Lucky Mind.