X

“Sendeledim, düştüm, iki ileri bir geri gittim. Ama vazgeçmedim!”

Sabaha karşı, gün doğumuna yakın uyandım. Kıyafetlerimle uyuyakaldığımı fark ettim. Üzerinden beş sene geçti ama o geceki kıyafetlerim hala dün gibi aklımda. Gri kırçıllı etek üzerine siyah bir kazak, onun da üzerinde yeni aldığım deri ceket. Yine yeni aldığım, biraz ayağımı acıtan bir çift babet. Alırken “onu” da düşünmüştüm, umarım beğenir bunları diye.

Sonra kalkıp aynaya baktım. Gözlerim ağlamaktan şişmiş, makyajımın akmasıyla yüzüm simsiyah olmuştu. Yüzümü temizleyip, pijamalarımı giymek zor geldi çünkü gecenin bittiğini kabullenmek istemiyordum. Hayır, bu gece bu şekilde bitemezdi. Yaşadıklarım gerçek olamazdı.

Salona gittim, güneş doğmak üzereydi. Yere oturdum ve üzerime bir şal aldım. Uzun bir süre gökyüzünü izledim. Tüm bu yaşadıklarım aslında çok tanıdıktı. Bu yaşadığım bilmem kaçıncı terk edilişti. Yine bildiğim yerden gelmişti. Fakat bu seferki belki en acısıydı. Farklı olduğuna inanmıştım çünkü. “Tamam” demiştim, “İşte bu sefer oldu.”

Yaşadığım acı o kadar büyüktü ki artık hep bildiğim şekilde devam edemezdim. Farklı bir şeyler yapmam gerekiyordu.

Elime bir defter aldım ve yazmaya başladım:

Yogaya başlayacağım.
Sabahları koşacağım.
Kendime sahip çıkacağım.
Ve bir gün Uplifers’da yazacağım.

Hep ertelediklerimi yapma zamanıydı. Özellikle de yazmak, kimselerle pek paylaşmadığım bir çocukluk hayalimdi. O dönemlerde sık sık yardımına koştuğum Uplifers’da bir gün yazar olma fikri (o sırada çok uzak olsa da) beni heyecanlandırmıştı.

O geceden sonra hayatım, öncesinde hiç hayal edemeyeceğim ölçüde değişti.

2 gün sonra yogaya yazıldım. 8 ay sonra kendimi Kundalini Yoga Eğitmenlik eğitiminde buldum. 1 yıl sonrasında yoga dersi vermeye başlamıştım bile.

Uzun bir süre boyunca sabahları işe gitmeden önce koştum. Sonra bir süre kick bocks yaptım. Sanırım vucüdumda birikmiş olan öfkeyi, yası ve hayal kırıklıklarını atabilmek için bol bol terlemem gerekiyordu.

2 yıl sonra terapiye başladım. Hala da devam ediyorum.

3 yıl sonra kişisel dönüşüm yolculuğumu paylaşmak için bir Instagram hesabı açtım.

Ve o geceden tam 5 yıl sonra, işte buradayım.

Tabii bu basit bir çekim yasası hikayesi olmadı. Evet kendime yeni bir vizyon koymuştum ama oraya ulaşmak pek kolay değildi. Aynı büyüyüp, mevcut derisine sığmamaya başlayan bir yılan gibi deri değiştirmem gerekti. Üstelik defalarca…

Özellikle ilk yıl kendimi çok yalnız hissettim. Etrafımda insanlar vardı ama yürümeye başladığım yeni yolda beni anlayabilecek kişi azdı. Üstelik bu yol doğru muydu ondan da emin değildim. Kendimi mi kandırıyordum? Yoksa hayatımda gerçekten bir şeyler değişiyor muydu?

Sonrasında iç dünyamın derinliklerine inmeye başladım. Aynı bir enginarı soyar gibi, katman katman… Her seferinde bir parçasını çıkarıp, yeni bir parçaya ulaşarak… Merkezime doğru indikçe, kendini değersiz ve kusurlu hisseden o küçük kızla karşılaştım. Aslında kendini uzun bir süredir göstermeye çalışıyormuş ama ben görememişim. Ya da görmek istememişim. Onun yerine dışarıdan gelecek bir kurtarıcıyı beklemişim hep. “Bir gün biri gelecek ve bana hak ettiğim değeri verecek.” Fakat hayatıma çektiğim partnerler bana onu verebilecek bir kapasitede değildi. Üstelik şimdi görüyorum ki onlar verse de ben alamazdım. Kendimi ancak ben kurtarabilirdim. Dışarıda arayıp da bulamadığım aslında kendi içimdeydi.

Defalarca geriye dönüp, o kızın karşılanmamış ihtiyaçlarıyla temas etmeye ve onları yetişkin olarak kendime vermeye çalıştım. Kendimle ilişkim dönüştükçe dış dünyada yaşadığım deneyimler de değişmeye başladı. Benimle benzer yollarda olan insanlar hayatıma girdi. Karşıma yepyeni fırsatlar çıktı.

Çekim yasasının mantığı, aynı bir radyo frekansı gibi kendimizi istediğimiz şeyle aynı enerjiye uyumlamaktan geçiyor. Yaydığımız frekans değiştikçe, realitemiz de değişiyor. Fakat filmlerde ya da klişe kişisel gelişim kitaplarında süreç kısmının fazla toz pembe yansıtıldığını düşünüyorum. O yeni frekanslara uyumlanmak; değişme cesareti, kararlılık ve emek gerektiriyor.

Genellikle de bu tarz büyük değişimlere bir “aracı” vesile oluyor. Biten bir ilişki, fiziksel ya da mental bir hastalık, iş yerinde yaşadığımız bir olumsuzluk, ani bir kayıp…

Ben de hayatımın ilk 30 yılında en büyük dersleri ilişkiler üzerinden aldım. Öncekiler beni, farklı varoluş şekillerini temsil eden yeni bir kapıya doğru sürüklemiş, en sonuncusu ise artık o kapının eşiğinden (biraz da mecburen) geçmeme vesile olmuştu.

Onlarla tanışmam, kendimle tanışmam içindi.

Onların gitmesi, içimdeki boşluğu ancak kendi sevgimle doldurabileceğimi öğrenmem içindi.

Sertap Erener’in şarkısındaki gibi “Sen sandığım şey belki benim yüreğimdi”.

O gece benim için çok zordu fakat sabaha karşı o muhteşem pembe gökyüzünde beliren, belli belirsiz bir umut hissi vardı. Böyle hissettiğin zamanlarda bil ki sen de bir kapının eşiğindesin. Ve tüm o zor duyguların içinde beliren umut, gelecekteki senden bir haberci. Diyor ki; “Her şey çok güzel olacak!” Çünkü kapanan her kapı, yeni açılacak başka bir kapının habercisi.

Nitekim tam 3 yıl sonra, tüm o yeni fırsatların yanında, hiç beklemediğim bir anda karşıma “o” çıktı. Belki de hayatımda ilk defa “gerçek ve koşulsuz” bir sevgiyi deneyimliyorum. Her gün beni “ona” çıkaran tüm zorlu ilişkilere ve kendimi iyileştirme çalışmalarıma şükrediyorum. Bazı şeyler hayatımıza geç geliyor ama değeri de daha iyi anlaşılıyor. Zaten insanın tekamül yolculuğu da aynı böyle değil mi? Kaybettiği o sonsuz sevgi enerjisini, tekrar bulmak. Bu sefer yokluğun getirmiş olduğu, artan bir değerle…

Geriye dönüp baktığımda, bu süreçte yaptığım en doğru şeyin “kararlılık” olduğunu görüyorum. Evet sendeledim, düştüm, iki ileri bir geri gittim. Çokça şüpheye düştüm. Ama hiç vazgeçmedim. Nitekim kişisel dönüşüm dediğimiz şey, kısa süreli değil, hayat boyu bizimle.

Sen de kendi gerçeğine doğru yaptığın o cesur yolculuktan asla vazgeçme. Mevlana’nın dediği gibi “Sen yürümeye başlayınca yol kendiliğinden görünenecek.” Ve eninde sonunda seni, senin için en doğru yerlere götürecek.   

İlginizi çekebilir: Kusurlu değil, yaralıyız: Kendimizi nasıl iyileştireceğimizi biliyor muyuz?

Siri Kavita: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale