“Endişe negatif duadan başka hiçbir şey değildir…”
Darel Rutherford
Endişe oldukça yoğun bir histir. Yarın ne ile karşılaşacağımız konusunda endişeleniriz. Bir mülakata girdiğimizde sonucu ne olacak gerçekten kazanabilecek miyim diye endişeleniriz. Sağlığımız ile ilgili olası bir durum var ise ve gerekli tetkikler yapılmaktaysa, bana ne olacak diye endişeleniriz. Yarını görebilecek miyim, sevdiğim kumsaldan yeniden denize girebilecek miyim, o çok sevdiğim arkadaşlarımla bir kerecik daha olsun güzel bir kahve sohbeti eşliğinde bir araya gelebilecek miyim? Bu hayatta istediğim kalbimden geçen her şeyi hayatım bitmeden gerçekleştirebilecek miyim? Belki anne olabilecek miyim? Veya kendimden başka bir kişinin bile olsa hayatında bir değişiklik yaratmasına hayatına bir anlam katmasına yardımcı olabilecek miyim?
Ve işte endişeler uzar da gider… Belki bu kadar derin olmasına bile gerek yoktur. Kilo verebilecek miyim? Bu yaz elbiselerime girebilecek miyim? Yeni bir araba almak için gerekli bütçeyi oluşturabilecek miyim? Yeni bir ev alabilecek miyim? Bu akşam o istediğim yerde oturmak için boş bir masa bulabilecek miyim? Gördüğüm o gömleği hala satmamışlar ise (!) ona sahip olabilecek miyim? Uzar da gider endişeler. Biz genel olarak pek farkında olmayız ‘endişe’ içeren düşüncelerimiz olduğundan. Birer ‘soru’ olarak algılarız onları, ‘endişe’ olarak değil…
Ben bugün sizlerle birlikte sorduğumuz soruları biraz olsun düzeltelim istiyorum. Düzeltmek demekle onları ‘endişeden’ temizleyelim istiyorum… Ben o evi satın alabilecek miyim yerine ‘bana o evi satın almak için bu hayatta ne gerekiyor?’… Dünyayı ben döndürüyor olsaydım bana sunulmasını isteyeceğim nimetler nelerdir?
Örnek bana şu kadar kaynak lazım, bu kaynağın bana gelmesi için X, Y, Z değişikliklerini yapacağım, altı ay veya bir yıl şöyle çalışacağım ve sonunda bu evi evet satın alabilirim. Şimdi bu akışı okuduğumuzda ne hissettik? Bir de şu cümleye geri dönelim istiyorum ‘benim gücüm benim emeklerin benim durumum o evi satın almaya yetecek mi?’ Ne hissettiniz? Yetebilecek mi sorusu size direk ne hissettirdi… Endişe evet endişeyle yaklaştık, ‘olmayan’ yani verilemeyebilecek olan tondan konuşmaktayız… Bu cümle aslında bize şunu diyor, ‘sevgili evren ben bunu istiyorum ama yeteceğime de pek inancım yok, endişeliyim, olursa sevinirim’…
Sizce bu mesaj karşılığında bu durumun hayata geçmek olasılığı yüzde kaçtır? Gerçekten bu mesajı duymuş olsaydınız siz dışarıdan bakan biri olarak, kendinizin o evi satın almayı gerçekten istediğinize inanır mıydınız? Olabilecek mi, yetebilecek mi, yapabilecek miyim, gerçekleştirebilecek miyim gibi tüm soruları kafamızda kendi içimizde bir kez daha değerlendirelim istiyorum sizlerle. Bunları bunu hedefliyorum bana ne lazım bu yolun sonunu görmek üzere yola kendime olan tüm inancımla çıkıyorum, bunu veya en azından bundan daha iyisini istiyorum ve hedefliyorum ile değiştirmeyi öneriyorum…
Cümlelerimiz hayata verdiğimiz sözlerimizdir. Bir kağıda imza atmak gibi kelimelerimiz endişelerimiz inanmadığımız herşey aynı şekilde bir ‘işaret’ oluşturur tıpkı bir imza gibi… Bugünün liderleri olarak nasıl bir imza isteriz? Silik kendinden emin olmayan endişelerle dolu veya açık net her ne olursa olsun sonu görmek üzere atılmaktan korkmayan ne istediğini bilen nereye yürüdüğünü ve bu hayatta neye layık olduğunu bilen bir imza?
Şimdi sıra sizde!
İlginizi çekebilir: Yerde gökte bulunmayan “motivasyon”: Sadece sev, tüm dünya sana gelir