Sen hayatın neresindesin? Hayatının? Senin hayatının? Evet evet, bildiğin senin hayatının!! Hayat yani! Senin aslında! Hayatını seçmekte ne kadar özgürsün? Hangi seçimin senindi şöööyle bi’ dönüp geçmişe baktığında… Ve yarın hep dün gibi tekrar etmişse hayatında, sen bu hayatın hakikaten neresindesin? Artık sorma vakti gelmiş midir, gelmemiş midir bilinmez ancak bir gün gelecek ve bu soru zihinlerimizde canlanacak… Belki bugün belki bir gün ölüm döşeğinde… Bir bilinmez…
Şimdiye kadar kaç soru geldi gitti kendine, kendinle ilgili… Hatırlıyor musun? Yoksa hatırlamayacak kadar derinlere mi ittin?? Bu hayata neden geldin diye kaç kere sordun kendine ve cevap veremedikçe -mış gibi yaşadın belki de? İnsanlar ‘bunu böyle duymak ister’ diye kaç kere ‘öyle yaptın!’… Kaç yaşındasın? Yani demem o ki: ‘Kaç senedir öyle yaptın?’ Farkında mısın, hayatının geçtiğinin… Belki bazılarınız bu satırları göremeyerek çoktan okumaktan bile vazgeçti… Zaten öyle yapmaz mıyız? Mücadele etmek zor geldiğinde sıkılıp, daralıp, canımızın ‘güya olmasını istediğimiz şekilde’ yönetmez miyiz hayatımızı, -bir bakın; hayatlarınızı-? Çünkü ‘ben böyleyim’ler girer işin içine, hemen bir bilim insanı edasıyla ‘genlere’ bile bir bahane buluruz da yanımıza çekeriz öylece, bir suça ortak ararmışcasına…
Gerçekten istediğimiz için mi yapıyoruz bazı eylemlerimizi diye sorunca, en önemlisi ‘Neden’ diye sorunca insan biraz olsun nefes alacak, düşünecek bir an yakalayabiliyor. Tabii nefes almak demek, demek değildir ki ‘hayat sana tatlı ikram edecek, tatlı yiyeceğiz tatlı konuşacağız’. Beraberinde ne getirir hayat bilinmez, kimin neye ihtiyacı olduğunu da -adına yaratıcı güç de, Allah de, evren de, her ne dersen de- bir o bilir O’ndan başka da bir sen bilirsin, bir de sen ve içindeki diğer Sen’ler..
Yani insan, öyle bir yaşıyor ki günlük hayatında ‘nefes aldığının farkında değil’.. Bir insanı nefessiz düşünebilir misin, ya da bir canlıyı? Peki sen nasıl yaşadın sahi, nefes almadan bunca zaman? Hayat, sandığımız ve olmasını istediklerimiz arasında kayboluyor çoğu zaman ve kendimizden gün be gün uzaklaşarak… Ve aslında sen hep kendinlesin, dışarıda bir sen yok aslında… Dışarıda aradığın ne varsa hepsi içeride, hepsi öyle derinlerde ki… Bakınca göreceksin de bakmak da beraberinde tabii ki eli boş gelmiyor: senin için aslında zorluk, zıtlıklar, acılar da getiriyor elbet… Bununla yüzleşmeye hazır mısın? Yani esasında kendinle yüzleşmeye? Kendini görmeye, bilmeye, tanımaya?? Al şöyle karşına kendini, bir konuş… Dışarıdan bir insan gibi… Yani bir başkası sana seni, senin yaşadıklarını anlatsa sen O’na ne dersin?? De kendine… Her ne diyeceksen, kendini gör o cümlelerde… Kendini, yaşın ne olursa olsun, ne yaşamışsan yaşa, seni sen olduğun için, olduğun halinle kabul etmeye yani kendini tanımaya hazır mısın? Cevabın evet ise her şeyi bir kenara koyup ilk adım olarak önce kendini affetmekle başlayabilirsin. Olan her şey için önce kendini affet ve sonrası zaten gelecektir… Çünkü senden başka bir sen yok…
İlginizi çekebilir: Sen hep kendinlesin, dışarıda bir sen yok aslında – 1