Bazı hikayeler vardır; okuduğumuzda, dinlediğimizde her seferinde aynı hikayeyi algılıyor olsak bile, sanki aynı şehrin sokaklarını ikinci kez “aynı” biz olarak yürüyemeyecek olduğumuz veya aynı nehirde ikinci kez “aynı” biz olarak yıkanamayacak olduğumuz gibi her seferinde bambaşka açılımları, oluşları ve adeta sihri fark etmemize yol açar…
İşte benim için Şems-i Tebrizi ile Mevlana’nın anlatıldığı tüm eserler bu etkiyi yaratıyor… Her ne kadar üzerine bir çok kitap okumuş olursam olayım, farklı kaynaklardan dinlemiş olursam olayım, her yeni eserde daha önce “hiç fark etmediğim” ve “hayatım boyu daha önce hiç hissedemediğim” incelikler olduğunu yeniden ve yeniden anlıyorum.
Bu yazımı okuyan sizlerle, son dönemde Şems ve Mevlana’nın tanışmasını, buluşmasını, yaşamlarını, birbirlerinden bağlılıklarını, birbirlerinden farklılıklarını ve en önemlisi birbirlerinin hayatlarında birbirlerini nasıl dönüştürdüklerini anlatan bir eseri paylaşacağım; sevgili Şems-i Tebriz’in hayatınızın içine dokunacak eseri Makalat referans alınarak hazırlanmış Aşkname...
Peki nedir hayatı dönüştürmek veya dönüşmek?
Şems ve Mevlana’nın hikayesine baktığımızda, Mevlana’nın Şems ile tanışmadan önce olduğu noktadan, tanışmaları ertesinde nasıl farklılaştığına, Şems ile ayrı kaldıkları dönemde nasıl olgunlaşıp, muhteşem eserlere ve bugün bildiğimiz Mevlana olma noktasına bu özlem, hasret ve aşk ile eriştiğini ve Şems’in sadece oluşu ile Mevlana’nın yolculuğunu gerçekleştirmek için kendini feda edişine ve her ikisini de birbirlerini bilmeden önce oldukları hallerine göre kat be kat dönüştüren bu muhteşem sevgiye tanıklık ediyoruz;
…“Bu nasıl aşktı böyle: Mevlana, coşkunluğun da ötesinde bir vecdle kükrüyor, ateşiyle yanıp yıkılıyordu. O nasıl Şems’ti ki hiçbir bulut altına girmiyor, hem kendi yanıyor, hem de Mevlana’yı yakıyor, akseden ışığı ile de bir güneş gibi etrafını aydınlatıyordu. Şems, Mevlana’yı Mevlana yapmak için manen vazifeliydi. Vazifesini yapıyordu.”
…“Bugün, ortada Şems yoktu ama onun tutuşturduğu bir ilahi aşk vardı. Bu aşk surette değil, asılda, özdeydi. Mevlana şöyle der:
-Gerçek sevgilide suret yoktur. Güneş ışıkları duvara vurunca, duvar parlaktır, güzeldir. Fakat bu güzellik, bu parlaklık, duvarda, duvarın üstünde değil güneştedir. Duvar yıkılırsa dahi, güzellik güneşe bakidir. Şu halde, kerpiç değil, güneşe gönül vermek gerek…”
Hayatımızda işte öyle olaylar veya kişiler ile karşılaşırız ki, burada sadece birkaç örnek verdiğimiz derecede farklı etkiler ile “artık o eski biz” olmadığımız bir noktaya/boyuta geçeriz. Eğer şu an bu yazımı okuyorsanız, dilerim sizin “dönüşümünüz” için en azından bir başlangıç olmaya yol olur, işte Aşkname’den Şems-i Tebrizi’nin hayatınızı dönüştürecek en güzel sözleri;
- “Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?” diye sormak için hiç bir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün. Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa yazık. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
- Doğru yolda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzunun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil!
- Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. “Aman sakın kendini” diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: “Bırak kendini, ko gitsin” Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!
- Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, Hakikat’i keşfedemezsin. Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.
- Başına ne gelirse gelsin karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar. Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var. Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır. Dileğin gerçekleşmediğinde de şükret.
- Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp ta değişmeyen yoktur.
- Hayatın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
- Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak, nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.