Seksbot köleler: Seks robotları insanlar arası ilişkileri olumsuz etkiliyor
Seksbotlar, yani insanlara seks partneri olması için tasarlanan ‘seks robotları’ndan bahsediyoruz. Sizi Roxxxy’yle tanıştıralım: Gerçek insan boyutlarında, yaklaşık 170 cm. Zayıf, saç ve göz rengi değişebiliyor. Ayrıca modeline göre sizinle konuşabiliyor, sizi duyabiliyor ve hatta sizi ‘hissediyor’. Gizmondo’dan derlediğimiz yazıda, Amerika’nın Las Vegas kentinde düzenlenen seks ve fantezi oyuncakları fuarında tanıtımı yapılan robot partner Roxxxy’e yer verdik ve seks teknolojisi sektörünü inceledik.
Roxxxy, aslında akıllıca tasarlanmış bir robot. Nasıl tasarlandığından bahsetmeden önce ‘uncanny valley effect’ (anlaşılmaz vadi etkisi) adı verilen bir hipotezden bahsetmeliyiz. Anlaşılmaz vadi etkisi şunu iddia ediyor:
Bir robot eğer gerçek bir insana çok fazla benziyor ve benzer şekilde davranıyorsa, insanlar üzerinde sempati yerine tiksinti ve korku yaratıyor. Yani, insana aşırı benzeyen robotlar gördüğümüzde bu robotları zombilere veya cesetlere benzetiyoruz; bu da, bu tip robotları zihnimizde istenmeyen, hatta korkulan bir obje olarak konumlandırıyor. Roxxxy de bu teori dikkate alınarak üretildi. Her ne kadar insanın cinsel, sosyal ve duygusal olarak tercih ettiği şey en yüksek oranda gerçek ve sağlıklı insanlar olsa da, bu etkiyi yaratmaması için Roxxxy tam anlamıyla gerçek bir insan gibi görünmüyor. İnsana aşırı benzeyen bir robot yerine plastik mankeni andıran bir görüntüsü var.
Bunun yanında bazı ruh durumları içine girebiliyor ve değişik kişilik özelliklerine sahip oluyor. Örneğin ‘Olgun Martha’ son derece dominant ve sizi yatakta yönlendirebilir. ‘Genç Yoko’ ise deneyimsiz ve sizden yeni şeyler öğrenme çabasında. ‘Frijit Farah’ isteksiz ve Farah’ın isteğini geri getirebilmek için çok fazla çaba gerekiyor.
Roxxxy’nin şimdilik sahip olduğu kişilik özellikleri yalın ve basit; fakat etkili. Geliştiriciler, teknoloji ilerledikçe bu kimliklerin de gelişeceğinden emin. Bundan çok uzak olmayan bir gelecekte, Roxxxy gibi seksbotlar vibratörler kadar yaygın hale gelebilir.
1902 yılında Hamilton Beach Brands adındaki şirket, halka doğrudan vibratör satabilmek için izin alabilen ilk şirket oldu. Bu şirketin girişiminden önce vibratör yalnızca kadınlara özel medikal bir alet olarak satılırken, o tarihten sonra dünyada en çok kullanılan beşinci elektrikli alet olma unvanını kazandı. Vibratörler hala bir medikal araç olarak pazarlanabiliyor olsa da, 1920’lerden bu yana pornografi endüstrisinin olaya el atmasıyla birlikte, bu alet medikal amaçlardan çok fantezi dünyasına hizmet eder oldu.
Vibratörler gibi kadın odaklı aletler olsa da, seks oyuncağı akımının asıl hedef kitlesi tabi ki erkekler. Erkekler için üretilen oyuncaklar genel olarak mastürbasyonu sekse benzetme çabasında. Ağız, anüs ve vajinaya benzer, plastikten yapılmış bu oyuncaklar su veya kayganlaştırıcı ile hazırlanıp penetrasyona hazır hale getiriliyor.
Seksbotlara benzeyen ve daha az bilinen, daha farklı teknolojiler de mevcut. Buna FriXion’u örnek olarak gösterebiliriz. FriXion, sensörler sayesinde uzaktan seksi imkânlı kılıyor. Robot çıkıntılar, dokunsal teknolojiyle çalışıyor ve uzakta olan partner arasında dokunma, sarılma, gibi temasları, hatta penetrasyonu mümkün hale getiriyor.
Bu yeni ve ilginç seks teknolojileri, genellikle geleneksel seks oyuncaklarından bir yönüyle ayrılıyor: Yeni nesil oyuncaklar paylaşmak ve iletişime geçmek üzerine üretilmiş. Teledildonic aletler ve seksbotlar çiftler ve erkekler için tasarlanmış. İşin en ilginç yanı ise, bu ürünlerin neredeyse hiçbiri – geçmişte üretilmiş vibratörlerin aksine – kadınları hedef kitle olarak almıyor. Bu açıdan bakıldığında, seks oyuncakları hedef kitlesinin tek bir segment üzerinden gittiği anlaşılıyor: Heteroseksüel erkek. Seks teknolojisinin sadece erkek odaklı olması düşündürücü bir durum olarak ele alınabilir.
Roxxxy’nin kökleri aslında 11 Eylül saldırısında ölen bir ‘arkadaşa’ dayanıyor. Fakat şu an sahibini memnun etmeyi amaçlayan bir seks robotundan başka bir şey değil. Bazıları Roxxxy’nin bu kölelik düzeyindeki durumunu sakıncasız buluyor; bunun sebebini de yapay zekâsının insanlarla kıyaslanamaz kadar geride olmasıyla açıklıyorlar.
Peki, seksbotlar daha iyi programlanıp zekâları geliştirildiğinde ya da hisleri olduğunda, bir mal/köle değil de duygusal değeri olan varlıklar mı olacaklar?
Bu duruma, İngiliz yazar, satranç ustası ve akıllı oyuncak üretimi yapan bir firmanın CEO’su olan David Levy şöyle açıklık getirmeye çalışıyor;
“Seksbotlar yapay farkındalığa sahip olmadığı sürece, onlarla seks yapmanın hiçbir etik bağlayıcılığı yok. Bu durumda seks köleliği veya fahişelik gibi durumlardan söz edemeyiz. Fakat ne zaman ki robotlar da hissetmeye başlar, işte o zaman etik ve yasal endişeler söz konusu olabilir. ”
Her ne kadar bu durum ‘problemsiz’ ve ‘sağlıklı’ olarak pazarlansa da, bu yeni oyuncakların kişilerin beyinlerine olan etkileri kesin olarak bilinemiyor. Gelişen seks teknolojisi, cinsel davranış bozukluklarına sebep olabilir veya var olan bozukluğu ilerletebilir. Bunun sebebi de kadını temsil eden robotun ikinci sınıf insan ve sahip olunması gereken bir ‘mal’ olarak görülmesi. Bundan ötürü de kullanıcı, ‘gerçek’ kadınları robottan ayırt edemeyebilir ve zihnine bütün kadınları birer seks robotu olarak kodlayabilir. Seks sadece bir zevk aracı değil, duygusal anlamı olan, güven ve sevginin paylaşıldığı, tensel yalnızlığın karşılıklı olarak giderildiği bir aktivitedir. Bu anlam karmaşası cinselliğe zarar verdiği sürece, seksbotları birer vibratör gibi sağlıklı ve masum görmek, normalleştirmek çok da akılcı olmayabilir.
Kaynak: Gizmondo