Hapşırma, burun akıntısı, gözlerde sulanma, öksürük, hatta bazen yorgunluk ve halsizlik… Bu belirtiler sana da tanıdık geliyorsa alerjiden mustaripsin demek.
Son yıllarda değişen çevresel etkiler ve yaşam tarzı değişiklikleriyle ilişkili olarak alerjik hastalıklarda ciddi bir artış var. Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği, alerjik rahatsızlıkların toplumun yüzde 25-40’ını etkilediğini söylüyor. Aslında sadece Türkiye’de değil; tüm dünyada, alerjik hastalıklar önemli bir sağlık sorunu.
Mevsimsel alerji, saman nezlesi veya alerjik rinit olarak da adlandırılabiliyor ve yaşam kalitesini oldukça fazla etkiliyor. Özellikle hava değişikliğinin fazla olduğu mevsim geçişlerinde çok daha fazla görülüyor. Polenler ve sigara dumanı, bazı otlar, hatta artan hava kirliliği gibi birçok şey alerjiye sebep olabiliyor. Eğer neye alerjin olduğunu biliyorsan işin biraz daha kolay, ama neye alerjin olduğunu bilmiyorsan tedbir konusunda sınırlarını biraz daha açman gerekiyor.
Gebelik dönemi önemli
Alerjiyle ilgili önlemler anne karnındayken alınmaya başlanıyor. Bu madde bizim için artık geç olsa da bebekler için yapabileceğimiz bir şeyler var, çünkü çalışmalar gebelik döneminde annenin beslenmesinin bebeğin alerji riskini etkilediğini gösteriyor. Mesela bazı çalışmalar, gebelikte balık veya balık yağı tüketiminin bebekte oluşabilecek alerjik hastalıklar üzerinde koruyucu etkisi olabileceğini söylüyor.
Özellikle alerjik anneler için gebelik döneminde hekim kontrolünde probiyotik kullanımı da önemli. Yapılan çalışmalar düzenli probiyotik kullanan annelerin bebeklerinde alerji riskinin daha az olduğunu ortaya koyuyor. Probiyotikler mikrobiyotadaki faydalı bakterileri artırarak bağırsakların normal dengesini sağlamaya yardımcı oluyor. Aynı zamanda bağışıklık sistemini de destekliyor. İş sadece gebelik dönemiyle de kalmıyor. Doğum şeklinin normal doğum olması da bebeğin bağırsak mikrobiyotasının çeşitliliğini etkiliyor ve ileri dönemde alerji de dahil birçok hastalık riskinin azalmasını sağlıyor. Tabii doğum sonrasında ilk 6 ay sadece anne sütü almak da çok önemli.
Beslenmeye dikkat
Alerjik rinit her ne kadar besinlerle birebir ilişkili olmasa da bazı besinler semptomları azaltmaya yardımcı olabiliyor. İşte önerilerim…
Bağışıklığı destekle: Güçlü bir bağışıklık sistemi mevsimsel alerjilerle mücadelede en önemli anahtarlardan biri. Alerji semptomları, vücudumuzun bir alerjene cevaben histamin salması durumunda ortaya çıkar ve bu durumda bağışıklık sistemin ne kadar güçlüyse durumu o kadar hafif atlatırsın. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için yeterli ve dengeli beslenmek, yeterli uyku ve egzersiz önemli. Propolis de bağışıklık sisteminin en önemli destekleyicilerinden. Eğer arı ürünlerine karşı hassasiyetin veya alerjin yoksa antienflamatuvar ve antioksidan özelliğiyle özellikle mevsim geçişlerinde destekleyici olarak tüketebilirsin
Probiyotikleri ihmal etme: Bağışıklık sistemi denince akla artık bağırsaklar geliyor. Bağırsaklarını önemse ve probiyotik besinlere beslenmende daha çok yer ver ve gerekiyorsa takviye almayı ihmal etme. Çünkü yapılan çalışmaların birçoğu sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotasının alerjileri önleyebileceğini gösteriyor.
C vitamininden zengin beslen: C vitamininden zengin yeşil yapraklı sebzeler, çilek, yaban mersini, limon gibi meyveler her gün tüketilmeli. Yapılan çalışmalar C vitamininden zengin beslenen bireylerin alerjik rinit semptomlarının azaldığını gösteriyor. Özellikle bu mevsimde C vitamini yönünden beslenmeni zenginleştir.
E vitaminini önemse: E vitamininin alerjik rinit semptomlarını iyileştirebilecek bağışıklık etkilerine sahip olduğu biliniyor. Yapılan bazı çalışmalar beslenmeyle yeterli E vitamini alımının veya polen mevsiminde E vitamini takviyesi almanın alerjik rinit riskini azalttığını söylüyor. Özellikle ıspanak, marul, tere gibi yeşil yapraklı sebzeler, badem, ceviz, ay çekirdeği kabak çekirdeği gibi yağlı tohumlar, kivi, muz, avokado gibi meyveler ve bitkisel yağlar E vitamini içerirler.
Zerdeçala yer aç: Son dönemlerin en popüler baharatlarından biri olan zerdeçal, içerdiği kurkumin sayesinde antienflamatuvar özellik de gösteriyor ve alerji semptomlarını azaltıcı bir etkisi olduğu biliniyor. Yoğurtlarını, çorbalarını, hatta fırınladığın sebzelerini bile zerdeçal ile destekleyebilirsin.
Strese karşı savaş!
Konu alerji olunca strese değinmeyen geçemeyeceğim! Stres bağışıklık sisteminde ve alerjinin yönetilmesinde rol oynayan en önemli etmenlerden biri. Yönetilemeyen stresin alerji semptomlarına yol açabileceği düşünülüyor. İngiliz Alerji ve Çevre Terapisi Enstitüsü, stresin alerjileri daha da kötüleştireceğini ve uygun şekilde yönetilip rahatladığında saman nezlesi semptomları azaltabileceğini söylüyor. Strese karşı savaş açmak, düzenli uyku uyumak da bu dönemde alerji semptomlarını azaltabilmek için atabileceğin en önemli adımlardan, unutma!
İlginizi çekebilir: Yetişkin alerjisi nedir, nasıl oluşur?