Şehir yaşamında doğayla yeniden karşılıklı bağ kurabilmenin yolları

Parçası olduğumuz doğayla her an iletişimde kalabilmek tüm canlılar gibi biz insanlar için de oldukça önemli. Doğada yapılan uzun yürüyüşler, gün doğumları ve gün batımları, taze çiçekler, yemyeşil bitkiler ve ağaçlar; insan eliyle yapılmış olan herhangi bir şeyin veremeyeceği kadar huzur, mutluluk ve tatmin duygusu yaratabilecek güce sahip. Tabii ki değerini bildiğimiz, elimizden geldiğince koruyabildiğimiz, ondan aldığımız kadarını ona vermenin sorumluluğunu almayı üstlenebildiğimiz sürece…

Karşılık beklemeden iyilik yapmanın, zorluklar karşısında yılmadan mücadale etmenin ve anda kalarak var olmayı başarmanın gücünü doğadan öğrendik. Doğayla kurduğumuz bağ güçlendikçe ondan alacağımız sınırsız ilham, sayısız öğrenim var. Doğanın ucu bucağı görünmez manzaralarında, ucu bucağı olmayan, devasa bir bilgelik var!

Sakinleştiren ve dinginleştiren doğanın ve insan-doğa ilişkisinin iyileştirici gücünden Ekoterapi: İnsan ve doğa arasındaki ilişkinin iyileştirici gücü yazımızda detaylı olarak bahsetmiştik. Doğada vakit geçirmenin yaşamda karşılaşılan her türlü zorlukla başa çıkmada somut faydalarının olduğu bilimsel olarak da desteklenmiş bir gerçek. Bilim bize, doğayla kısa süreliğine bile olsa düzenli olarak bağlantı kurmanın zihinsel ve fiziksel sağlığımız üzerinde paha biçilmez bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor ve doğal dünyadan evrimleşmiş canlılar olarak onunla bağlantı kurmanın gerçek benliğimize erişmememize ve kendimizi daha iyi hissetmemize yardımcı olması oldukça mantıklı.

Peki, parçası olduğumuz doğayla bağlantı kurabilmek neden bu kadar zor?

Özellikle insanlık tarihinin son 100 yılında sanayide ve teknolojide yaşanan gelişmelerle birlikte kırsal bölgelerden kent yaşamına geçiş yapılması, doğayla bağlantı kurabileceğimiz fırsatlardan da uzak kalmamıza neden oldu. Sosyalleşme, kültür-sanat, tüketim gibi pek çok konuda ilerleme kaydederken; binlerce yıllık bağımızın olduğu doğadan uzaklaşmanın ve bağlantımızı kaybetmenin olumsuz getirileriyle yüzleşmek durumunda kaldık, kalıyoruz.

Doğadan uzaklaştıkça insan da dahil tüm canlılara, bitkilere ve hayvanlara karşı empati duygumuzu kaybettik. Doğanın iyileştirici gücünden nasıl faydalanabileceğimizi, birbirimize karşılıklı olarak nasıl fayda sağlayabileceğimizi unuttuk. Beton duvarların arkasında daha fazla zaman geçirdikçe ormana, güneşe, çimene ve topraklanmaya daha fazla ihtiyaç duymaya başladık.

İnsan nüfusunun yarısından fazlasının şehirlerde yaşadığı günümüzde, parçası olduğumuz doğayla yeniden bağlantı kurabilmek çoğumuz için temel bir ihtiyaçken, ulaşılması da bir o kadar zor bir hedef haline geldi. Bazılarımız için doğa, yürüyüş mesafesinde olsa da; betonlaşmaya mahkum bırakılan şehirlerde doğaya kaçmanın, küçücük de olsa bir nefes alanı bulmanın ne kadar zor olduğunu biliyoruz. Neyse ki uzak ya da yakın, büyük ya da küçük, yeşil ya da mavi tüm büyüklüğüyle şehirde de köyde de, evde de AVM’de de, doğa her yerde!

Şehir, metropol, köy ya da orman… Nerede yaşarsak yaşayalım hala aynı topraklara ayak basıyor, aynı gökyüzünün altında yürüyoruz ve bu nedenle nefes aldığımız sürece üzerinde parçası olduğumuz doğayla daha fazla bağlantı kurabilmenin pek çok farklı yolu var. Şehrin koşuşturmacasından çok fazla uzaklaşmanızı gerektirmeden doğayla iletişim ve empati kurmanızı sağlayacak, tekrar onun bir parçasıymışsınız gibi hissetmenize vesile olacak muhteşem önerileri sizler için bir araya getirdik.

Gün doğumlarını ve gün batımlarını kaçırmayın

Gün doğumlarını ve gün batımlarını sosyal medyada gördüğünüz ya da paylaştığınız görüntülerin ötesinde, en son ne zaman gerçekten ‘kutladığınızı’ hatırlıyor musunuz? Düşünün; her sabah ve her akşam gökyüzü adeta bir tablo gibi farklı renklerle dolup boşalıyor, etrafımızı çevreleyen ışık yavaş yavaş değişiyor ve uyanma ya da dinlenme zamanının yaklaştığını bizlere haber veriyor. Ancak şehir yaşamında biyolojik döngümüzün bu kadar bağlantılı olduğu bir doğa olayından bile mahrum kalabiliyoruz.

Gün doğumunda uyanarak güne başlamak ve gün batımından sonraki zamanları dinlenmeye, yenilenmeye, uyumaya ayırmak binlerce yılda evrimleşen biyolojik döngünüzün doğayla uyumlanmasının en iyi yollarından biri. Sirkadiyen ritim olarak adlandırılan, doğayla bağlantılı bu biyolojik sürece dair daha detaylı bilgi edinmek için Sirkadiyen ritim nedir: Sirkadiyen beslenme, sirkadiyen uyku düzeni ve sirkadiyen yaşam yazımızı inceleyebilirsiniz.

Gün doğumunda uyanmak üzere alarm kurmayı ve pencerenizde, balkonunuzda ya da dışarıda yapacağınız kısa bir yürüyüşle doğanın seslerini dinlemeyi en az bir kez de olsa deneyimleyin. Sabahın erken saatleri size göre değilse gün batımlarını kaçırmamayı alışkanlık haline getirin. Ekran karşısından uzaklaşarak sadece doğanın size sunduğu güzellikleri izleyin. Bir akşam yemeğinizi çantanıza atarak, sahilde oturarak yemeyi deneyin. Kendinizi çok daha iyi, topraklanmış ve rahatlamış hissedeceksiniz.

Yeşil alanlar keşfedin

Gün boyunca yerinizden kalkmadan, bedeninizi esnetmeden, temiz hava solumadan çalışıyor olabilirsiniz ancak çoğu zaman üşengeçlikten, iş yoğunluğundan ya da çevresel koşulların uygun olmamasından dolayı, konfor alanımız içinde sürdürdüğümüz bu döngü kendimizi kapalı ve kafese sıkıştırılmış gibi hissetmemize neden oluyor.

İstanbul gibi büyük metropollerde yeşil alan bulabilmek zorlayıcı olsa da, pek çok şehirde rahatlamak ve nefes almak için ziyaret edebileceğiniz orman, koru, park, hatta futbol sahası gibi yeşil alanlar bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan pek çok araştırma, yeşil alanlarda zaman geçirmenin stresi azaltabileceğini ve hem zihinsel hem de fiziksel sağlığı iyileştirebileceğini gösterdiğinden, bu yeşil alanların toplum refahı ve sağlığı için çoğaltılması gerekiyor.

Evinizin ya da iş yerinizin yakınlarında bulunan bir park, bazı sahillerde yer alan yürüyüş yolları, boş araziler ya da ormanları araştırarak bu alanlarda daha fazla vakit geçirebilir, etkilerini daha iyi hissedebilmek için bu alanlarda geçirdiğiniz zamanda dikkat dağıtıcı tüm unsurları arkanızda bırakarak sadece bitkilere, hayvanlara, güneşe, rüzgara ve su seslerine odaklanabilirsiniz.

Yemeklerinizi açık havada yiyin

Sağlıklı ve iyi yaşamı odağına alan, ideal bir günlük rutinde tüm gün açık havada olmak hem zihniniz, hem ruhunuz hem de bedeniniz için yapabileceğiniz en faydalı şey olsa da, çoğumuz için öğle yemeklerini ofis dışında yiyebilmek bile bir seçenek değil. Peki, kahvaltılarınızı ya da akşam yemeklerinizi açık havaya taşıyarak en azından güne başlarken ya da günü sonlandırırken kendinizi doğayla bütünleştirmeye ne dersiniz?

Güneşli bir yaz gününde, hava sıcaklığı henüz çok da yükselmemişken evde hızlıca hazırladığınız kahvenizi, sandviçinizi ya da küçük bir kavanoza koyduğunuz granola ve meyvelerinizi masmavi gökyüzünün altında, çimlerin üstünde ya da bir ağacın gölgesinde yemenin keyfini çıkarabilirsiniz. Doğayla bütünleşmek ve güne huzurlu başlamak için kuşların ve ağaçların seslerinden daha iyi bir seçenek olmadığını göreceksiniz.

Egzersizlerinizi açık havaya taşıyın

Açık havada ve doğada daha fazla zaman geçirerek daha fazla bağlantı kurmanın bir başka yolu da günlük hareket zamanınızı spor salonundan ya da evden dışarı taşımak olacaktır. Parkta koşmak, sahilde ya da ormanda yürümek; bisiklet, kaykay, paten sürmek, güneşi çimlerin üstünde selamlamak, ya da banklardan destek alarak esnemek…

Çevre bilimci Jo Barton ve Jules Pretty tarafından yapılan araştırmalar, dışarıda egzersiz yapmanın öfke duygusunu azaltabileceğini ve ruh halini iyileştirebileceğini; 5 dakika kadar kısa bir açık hava egzersizinin bile benlik saygısı üzerinde olumlu bir etkisi olduğunu gösteriyor. Hava dışarıda spor yapabilecek kadar iyi olmasa bile, hafif yağmurlu bir havada yaptığınız uzun bir yürüyüşün ardından sıcacık bir yemek ya da bir kupa çay içmek gibi ritüellerle kendinizi çok daha iyi hissedebilir, doğanın size sunduğu her şeyi içtenlikle kutlayabilir ve daha fazla şükredebilirsiniz.

Evde bitki yetiştirin

Doğada vakit geçirmek ruh halinizi iyileştirirken, doğanın sunduğu güzellikleri evinize taşımak da benzer bir etkiye sahip olabilir. Zamanınızın büyük çoğunluğunu geçirdiğiniz evinizde, balkonunuzda ya da ofisinizde bitkilerle iç içe vakit geçirmek, dışarı çıkmanın mümkün olamadığı durumlarda bile doğa ile olan bağlantınızı güçlendirmeniz için harika bir fırsat olabilir.

Bitki yetiştirmek, kendinizi üretken hissetmenin oldukça az çaba gerektiren bir yoludur ve buna karşılık konsantrasyonunuzu artırabilir ve stres seviyelerini iyileştirebilir. Ayrıca evinizin havasını temizleyerek, kan basıncını düşürmek ve hatta baş ağrıları gibi fiziksel semptomları iyileştirmek konusunda son derece işe yarar bir yöntem olabilir.

Biraz sevgi ve şefkat, su, toprak değişimi ve doğru ışıkla bitkiler sadece evinizi güzelleştirmekle kalmaz, aynı zamanda zihninizi temizler, havanızı arındırır ve açık havanın iyileştirici etkisini iç mekanlarınıza da taşır. Size de sadece yeni çıkan yaprakların, gün be gün açılması için takip ettiğiniz tomurcukların, evinizi saran mis gibi doğa ve toprak kokusunun keyfini çıkarmak kalır!

Mevsim sebzelerini kullanarak vejetaryen yemekler hazırlayın

Mevsim meyveleriyle ve sebzeleriyle beslenmenin bedeninizin doğayla uyumlanabilmesine katkı sağladığını biliyor muydunuz? Mevsim sebzelerini ve meyvelerini tüketmek, kendinizi doğayla uyumlamanın ve yemeklerinizde kullandığınız malzemelerin tadını en taze ve en lezzetli halleriyle çıkarmanın en iyi yolu olduğu gibi; aynı zamanda zengin besin öğeleriyle vücudunuzun ihtiyaç duyduğu besinleri almasını da sağlar.

Mevsiminde olmayan yiyecekler sofamıza uzun yollar aşarak gelir ve bozulmamaları için genelde olgunlaşmadan toplanır. Tam olarak gelişmeden toplanan yiyecekler ayrıca çok hızlı olgunlaşmasını önlenmek için kimyasallarla kirletilir.

Ancak mevsimsel beslenme, yediğiniz yiyeceklerin tüm besinsel faydalarından faydalanmanıza yardımcı olur. Mevsimsel beslenme daha az nakliye ve işleme gerektirdiği için çok daha çevre dostudur, karbon ayak izinizi önemli ölçüde azaltır; bu da doğaya daha nazik davranarak onunla karşılıklı olarak ‘besleyici’ bir bağlantı kurmanızı sağlar.

Mevsimsel beslenmenin hem çevre, hem bedeniniz hem de doğayla kurduğunuz etkileşim üzerindeki faydalarıyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek için Bağışıklık sistemini güçlendirmek için mevsimsel beslenme: Güçlü bir bağışıklık sistemi için mevsiminde sebze meyve tüketmenin önemi yazımıza göz atabilirsiniz.

Ürünlerinizi kendiniz yetiştirin

Son iki maddenin bir kombinasyonu olan bu önerimizi yaşamınızın bir döneminde mutlaka aklınızdan geçirdiğinizi düşünüyoruz. En azından mutfak pencerenizdeki ufak kavanozlarda maydanoz yetiştirmek ve kendi emeğinizle büyüttüğünüz bitkileri tüketmek bile doğaya olan saygınızı ve hayranlığınızı artıracaktır. Büyüme zihniyetini (growth mindset) geliştirmek, var oluşu anlamlandırmak ve mükemmeliyetçilikle başa çıkmak gibi sayısız psikolojik faydası olan bitki yetiştiriciliği ve bahçecilik; malzemelerinizi yaratma sürecinden geçerek ve yemek pişirmede kullanmak için kendi taze, ‘kusurlu’ ama lezzetli ürünlerinize sahip olarak bu faydaları hayatınıza entegre etmenin küçük ölçekli bir yoludur.

İlginizi çekebilir: Balkon bahçeciliği zamanı: Saksıda yetiştirebileceğiniz sebze ve meyveler

Sonuç olarak, şehirde yaşıyor olmanız doğaya şefkat duymanıza, empati üzerine kurulu bir ilişki inşa etmenize, onun bir parçası gibi hissetmenize ve ondan aldığınız kadar ona vermek için de çabalamanıza engel değil. Ormanlar, bitkiler ve hayvanlar her zaman bizimle ve her biri yaşamımızın ayrılmaz bir parçası. Onun farkında olarak karşılıklı olarak besleyici bir ilişki kurmak da, onu yok ederek kendimizi yok etmek de sadece bizim elimizde.

Uplifers
Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!