Şehir hayatı akıl sağlığını tehlikeye mi atıyor?
Büyük şehirlerde kirlilik, sosyal izolasyon ve hastalığa yakalanma riskinin yüksek olması nedeniyle, şehirlerde doğan veya yetişen insanlarda aşırı stres, anksiyete ve depresyon sıkça görülebiliyor. Bu önerme bir bakıma doğru olsa da, bir başka araştırma akıl hastalıklarının, genel olarak genlerimiz tarafından belirlendiğini kanıtlar nitelikte. Bir de iki görüşü de içine alan mental rahatsızlıkların genetik olup, çevresel etkilerle aktive olduğu görüşü bulunuyor.
İlgili yazı: Karmaşık zamanlarda akıl ve ruh sağlığınıza iyi gelecek öneriler
Şehirler akıl sağlığına olumsuz etki ediyor
Scientific American’ın şehir hayatı ve şizofreni arasındaki ilişkiyi anlattığı araştırma, ilk kez 1930’larda İsveç ve Danimarka’da dikkate alınıyor. Güncel araştırmalar gösteriyor ki, şehirde büyümek ileriki yaşlarda psikoz yaşama riskini 2 katına çıkarıyor. Aynı zamanda şehir hayatı, depresyon ve anksiyete gibi diğer akıl hastalıklarını da görülme ihtimalini artırıyor. Günümüzde insanların %50’sinden fazlası şehirlerde yaşıyor ve bu oranın 2050 yılında %66’ya çıkması bekleniyor.
Her ne kadar araştırmaların çoğunluğu yetişkinlere odaklansa da, bu noktada şehirde doğmuş ya da yetişmiş olmak da önem arz ediyor. Londra’daki King’s College’da ve Duke University’de bulunan araştırmacıların yaptığı bir araştırmada, 5 ve 12 yaşlarındaki çocukların psikotik semptomlarını ölçmek için İngiltere’de bulunan 2232 ikiz çocuğa boylamsal çalışma yapılıyor.
Araştırma sonucuna göre, şehirde büyümek psikotik belirtiler yaşama olasılığını 12 yaşına geldiğinizde 2 katına çıkarabiliyor. Ayrıca şehirde büyürken toplumsal izolasyona ve suça maruz kalma da en büyük risk faktörleri arasında bulunuyor.
Çocukluk dönemlerindeki psikotik semptomlar daha büyük problemlerin habercisi
Her ne kadar psikotik semptomları bulunan çocuklarda bu durum, yetişkinlik dönemlerinde şizofreniye kesin olarak evrileceğini söylemese de, psikotik semptomlar depresyon, post travmatik stres bozukluğu ve madde bağımlılığı gibi problemlerin işareti olarak görülüyor.
University of Heidelberg’deki deneysel kanıta göre, şehirde bulunmak, beynimizdeki belli bir çevrime etki ederek sosyal stresle baş etme yeteneğimize zarar veriyor. Bulgular gösteriyor ki, şehirde yaşadığınızda ya da yetiştiğinizde amigdala ve singülat kortekste (duyguların beyinde işlendiği ve regüle edildiği bölge), kırsal kesimde yaşamanıza göre daha güçlü etkileşimler meydana geliyor. Yakın geçmişte, göç etmenin yarattığı stresin, şizofreni için bir risk faktörü oluşturduğu ve göç etmenin yarattığı stresin beyin fonksiyonunda şizofreniyle benzer değişiklikler meydana getirdiği ortaya çıktı.
Şizofreni ve akıl hastalığı olan insanlar, şehirde yoksul insanların yaşadığı kesime taşınmaya eğilimli oluyorlar. University of Oxford’da yapılan güncel bir araştırmada, genetik ve çevresel etkilerin İsveçli bireyler üzerindeki etkileri 3 farklı grupta değerlendiriliyor. 2.386.008 kardeş, 1355 ikiz ve moleküler genetik bilgilerden toplanan kan örnekleri değerlendiriliyor. Sonuçlar genetik faktörlerin akıl hastalıklarının oluşması konusunda şehir hayatından daha güçlü olduğunu gösteriyor.
Hem genetik faktörlerin hem de şehir hayatının akıl sağlığına olumsuz anlamda etkisi bulunuyor. Kalıtsal faktörler konusunda yapabileceğimiz çok fazla bir şey olmasa da, zarar görmüş komşuluk ilişkilerinin olduğu şehir hayatının olumsuz etkilerini azaltmaya odaklanabiliriz, yoksa bu olumsuz döngü nesiller boyu aktarılacaktır.
Kaynak:
psychologytoday.com