Sebat etmek neden önemlidir: Pes etmeden ilerlememizi sağlayan güç
Her şeyi arkanda bırakıp gitme isteği sanıyorum en azından bir defa herkesin hayatta deneyimlediği bir şeydir. Özellikle zor zamanlarla baş etmekten kaçınmak, olumsuz bir hissin içindeysen bundan uzaklaşabilmek ve aslında en önemlisi “anında tatmin olma” arzusu bizi var olan şeyleri bırakmaya yönlendirebiliyor. Bunun atalarımıza dayanan bir yanı da var aslında. Eski zamanlarda anlık ihtiyacı giderebilmek yaşamanın ön koşuluydu. Acıkınca hemen yemek yiyebilmek, üşüdüğünde hemen barınabileceğin bir yer bulup ısınabilmek, temel ihtiyaçlarını o an karşılayabilmek çok kritik…
Kendimi bilmeye başladığımda ilk öğrenimlerimden biri istediğim her şeye o an sahip olamayacağımdı. Bir oyuncak istiyorsan para biriktirip kendin alabilmelisin, ihtiyacın kadar olan zaten var ve daha fazlası gereksiz. Bir bilgiye ulaşmak istersen öncelikle araştırman gerekir. Bunları duyup da hırçınlaştığım zamanları da hatırlıyorum. Büyüdükçe “İyi ki böyle olmuş” dediğim zamanları da. Çoğu zaman sabretmek, sebat etmek ve sonucunu görebilmek bana iyi geliyor. Bazen de bırakıp gitmek, eğer mantıklı bir açıklamam varsa daha hızlı ve kolay olabiliyor. Zor zamanların can yoldaşı, çocuk yetiştirirken çok sık karşılaştığım “sebat” kelimesi, “Neden her şeyi bırakıp gitmiyoruz?” sorusunun cevaplarını ve bunun altında yatan duygusal/bilişsel nedenleri çözüm önerileriyle birlikte ele almak istedim.
Öncelikle kendimizi hayatta nasıl gördüğümüz (başarılı, azimli, cesur, her şeyin üstesinden gelebilen veya şanssız, başarısız, görünür olmayan gibi…) bir işi bırakıp gitmemiz veya devam etmemizle doğrudan ilgili. Kendimize olan inancımız ve bakış açımız bir işteki başarının ilk anahtarı. Kendinle ilgili olumlu hislerinin fazla olması, işin bitmesine ve yoldaki zorluklara aşılabilir gözüyle bakmana yardımcı oluyor. Sürdürülebilir efor sarf edebilme, tüm eforu tek zamanda harcamama sebat edebilmeye fırsat sunuyor. Yapı olarak aceleci ve her şeyi tez zamanda bitirme isteğine sahipseniz özellikle uzun soluklu işlerde ya başarısız ya da olabileceğinden daha az başarılı sonuçlar elde ediyor olabilirsiniz. Enerjinizi, cesaretinizi ve motivasyonunuzu sürdürülebilir bir şekilde zamana yaymak uzun soluklu sebatta kritik bir adım.
Kriz anlarında onunla yüzleşip üstesinden gelmek yerine ondan uzaklaşmayı tercih ediyorsanız bir kriz anının üstesinden gelme zevkini kaçırıyor olabilirsiniz. Sebat ettikçe pek çok krizi nasıl aşabildiğinizi, potansiyelinizin tahmininizin ne kadar üstünde olduğunu göreceksiniz. Yaptığımız şey mutlaka bir amaca hizmet ediyor. Bu amacı kendimize arada bir hatırlatmak ve zorlu süreçlerde “Bunu neden yapıyorum?” diye sorduğumuzda aldığımız cevapların vereceği haz bizi yola devam etme konusunda motive edebilir. Albert Einstein’ın kendi başarısıyla ilgili “Çok zeki olduğumdan değil, problemlerle uzun süre kaldığımdan” demesi bu konunun en kritik örneklerinden. Başarmak zeka, çok çalışma, hırs, bakış açısı, yılmazlık gibi çok fazla bileşeni içeriyor ama sebat belki de buradaki gizli oyuncu.
Geribildirim isteyebilmek, süreçle ilgili güvendiğiniz objektif insanların sizinle ilgili gözlemlerine de arada başvurmak, emeğinizi, sabrınızı ve zamanınızı harcadığınız, tutku duyduğunuz konunun dışarıdan nasıl gözüktüğünü ara ara duymak faydalı olabilir. Belki de bazen bir dış güç amacınızı sorgulamaya itebilir sizi. Angela Duckworth’un bu konuyla ilgili kitapları ve TEDTalks içeriklerini tavsiye ederim. Özellikle IQ veya doğuştan sahip olduğunuza inandığınız birçok başarı faktörünün cesaret ve sebat ile nasıl yer değiştirdiğini anlatıyor. Kimse size inanmıyorken siz kendinize inanırsanız potansiyelinizi nasıl ortaya çıkarabileceğinizi bilimsel temellerle açıklıyor. Beklemek, sonunda ulaşmak ve kendini kutlamak için çok fazla fırsat var. Her bir bekleme anının keyfini ve sonundaki hediyesini deneyimlemek üzere…
İlginizi çekebilir: Tercihlerimizi yaparken nasıl daha mutlu olabiliriz?