X

Sarımsak ve zencefili birleştirmenin 7 faydası

Hem sarımsak hem de zencefil sağlığa faydaları ile ünlü sebzeler arasında yer alıyor. Onlarca yıl süren araştırmalara göre bu popüler bileşenlerin inflamasyon ve oksidasyon karşıtı özellikleri var ve hastalıklara karşı koruma sağlayabiliyorlar. Onları bir araya getirmek ise bu etkiyi güçlendirebilir. İkisini de yemeklerin, kavurmaların, çorbaların içine birlikte katabilir veya takviye formunda tüketebilirsiniz.

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Her bireyin beslenme ihtiyaçları ve çeşitli besin gruplarına gösterdiği tolerans ve hassasiyet kendi metabolizma işleyişine göre farklılıklar gösterebilir. Olası risk durumlarına karşın sağlığınızı ilgilendiren her türlü konuda mutlaka uzman görüşüne başvurun.

İnflamasyon karşıtı faydalar sağlar

Hem sarımsak hem de zencefilin en iyi bilinen faydaları arasında inflamasyonları azaltmak bulunuyor.

Bedenimizin inflamasyon tepkisi bizi sağlıklı tutmak için gerekli olsa da, kronik hale dönüştüğünde kalp hastalıkları ve bazı kanser türleri başta olmak üzere pek çok hastalığın ilerlemesi ile bağlantılıdır.

Hem sarımsak hem de zencefil güçlü anti-inflamatuvar bileşenlere sahiptir ve kronik inflamasyon ile bağlantılı pro-inflamatuvar proteinleri engelleyebilirler.

İlginç şekilde sarımsağın farklı hazırlanma şekilleri ile inflamasyon karşıtı organik kükürt bileşenlerinin değişim gösterdiği belirtiliyor.

Taze sarımsakta şunlar vardır:

  • S-allyl-L-cysteine sulfoxide (alliin)
  • γ-glutamyl cysteine türevleri

Kuru sarımsakta ise şunlar vardır:

  • alliin
  • diallyl disulfide (DADS)

Öğütülmüş sarımsakta ise şunlar bulunur:

  • sülfit ailesi bileşenleri
  • dithiinler
  • (E–Z)-ajoene bileşenler

Zencefilde de bol miktarda inflamasyon karşıtı bileşen vardır ve bunlar arasında fenolik bileşenler olan gingeroller ve shogaollar vardır. Çeşitli çalışmalarda sarımsak ve zencefilin inflamasyon karşıtı etkileri gösteriliyor.

Örneğin çalışmalara göre hem sarımsak hem de zencefil insanlarda inflamasyon işaretçilerini azaltabiliyor. Her iki gıda da inflamasyonu tetikleyen proteinleri azaltıyorlar.

2020 yılında 17 kaliteli çalışmaya dair yapılan bir değerlendirmede sarımsak takviyeleri almanın C reaktif proteinde ciddi bir azalma sağladığı görülmüş. Ayrıca sarımsak ekstresi adlı bir takviyenin de C reaktif protein ve TNF-a üzerinde ciddi bir azalma sağladığı görülmüş.

109 yüksek kaliteli çalışmaya dair 2020’de yapılan başka bir değerlendirmede ise sarımsağın özellikle artrit sahibi insanlarda inflamasyon ve ağrıları azaltma konusunda fayda sağladığı belirtiliyor.

Sarımsak ve zencefilin kombinasyonunun insanlardaki inflamasyon üzerindeki etkilerine dair az şey biliniyor ancak mevcut araştırmaların temelinde ikisini birlikte kullanmanın anti-inflamatuar bir etki göstereceği kesin.

Hücre hasarına karşı koruyabilir

Reaktif oksijen türleri adlı moleküller aşırı miktarda olduklarında oksidatif stres ortaya çıkar ve bedenin savunmasını aşabilir.

Bedenin antioksidan savunma sisteminde antioksidan enzimler bulunur. Bunlar oksidatif stresi dengede tutarlar. Ancak sistem yetersiz kaldığında oksidatif stres ortaya çıkar ve bu da hücre hasarına sebep olur.

Çalışmalara göre hem sarımsak hem de zencefil oksidatif stres işaretçilerini azaltabiliyor.

2015 yılındaki bir çalışmada tip-2 diyabete sahip olan insanlara 12 hafta boyunca her gün 2 gram zencefil tozu verilmiş. Tedavinin sonunda kanlarında bulunan malondialdehit miktarı kontrol grubundan çok daha düşük olmuş.

2016 yılında yapılan bir çalışmada ise zencefil takviyeleri almanın verem sahibi insanlarda inflamatuvar işaretçileri ve malondialdehit düzeylerini düşürebildiği görülmüş.

2008 yılındaki 13 yaşlı bireyle yapılan bir çalışmada ise sarımsak takviyesini 1 ay boyunca almanın hem malondialdehit düzeylerini düşürdüğü hem de antioksidan enzim düzeyini arttırdığı görülmüş.

2020 yılında Alzheimer hastası fareler ile yapılan bir çalışmada, sarımsak, zencefil ve çili biber ekstresi ile uygulanan bir kombine tedavinin savunma enzimlerinin düzeylerini arttırdığı görülmüş.

Bilişsel sağlığa fayda sağlayabilir

Düzenli olarak sarımsak ve zencefil tüketmek veya bunların takviyelerini almak beyni koruyabilir ve bilişsel fonksiyonları iyileştirebilir.

Bazı çalışmalara göre sarımsak tüketimi özellikle bazı toplumlarda bilişsel gerilemelere karşı koruma sağlıyor.

27,437 yaşlı Çinli ile 2019 yılında yapılan bir çalışmada sarımsağı daha sık tüketenlerin bilişsel gerileme ihtimalleri daha düşük olmuş. Ayrıca nadiren sarımsak tüketenlerden daha uzun yaşamışlar.

Bilim insanlarının bu konu üzerine daha fazla çalışma yapmaları iyi olacak gibi görünüyor.

Çalışmalara göre sarımsak tozu da sağlıklı bireylerde hafızayı ve dikkati iyileştiriyor.

Araştırmalara göre organik kükürt bileşenleri sarımsağın sinir hücresi inflamasyonu ve dejenerasyonuna karşı etkili olmasını sağlayabilirler.

Araştırmalarda zencefilin de bilişsel faydaları görülüyor. 2011 yılındaki bir çalışmada 2 ay boyunca günde 400-800 mg kadar zencefil ekstresi almanın sağlıklı kadınlarda plasebo grubuna göre bilişsel performansı artırdığı görülmüş.

Bunlara ek olarak hayvan deneylerinde zencefil tüketiminin beyin hasarını önleyebildiği, nörodejeneratif hastalıklara karşı koruma sağladığı ve beyindeki antioksidan enzim düzeyini iyileştirebildiği görülmüş.

Kalp hastalıkları risk faktörlerini azaltabilir

Çalışmalara göre sarımsak ve zencefilin güçlü kalp koruyucu özellikleri var ve aşağıdaki kalp hastalığı risk faktörlerini azaltabiliyorlar.

  • yüksek tansiyon
  • yüksek kolesterol
  • yüksek kan şekeri düzeyleri

22 yüksek kaliteli çalışmaya dair 2014 yılındaki bir değerlendirmede sarımsak tozunu tüketmenin kötü kolesterolde azalma sağladığı, ayrıca açlık kan şekeri ve tansiyon üzerinde de iyi etkilerde bulunduğu belirtiliyor.

Başka çalışmalarda ise sarımsağın tansiyonu, kan şekerini ve kolesterolü düşürme konusunda etkili olduğu ve damar tıkanıklığını önleyebildiği belirtiliyor.

Ayrıca zencefilin de kalp sağlığı üzerinde olumlu etkileri var.

2017 yılında 4628 katılımcı ile yapılan bir çalışmada günde 1 gram zencefil tüketmenin yüksek tansiyon riskini %8, koroner kalp hastalığı riskini %13 düşürdüğü görülmüş.

Zencefil takviyeleri aynı zamanda diyabeti olanlarda kan şekeri kontrolüne yardımcı oluyorlar ve trigliseritler, toplam kolesterol ve inflamatuvar işaretçilerini düşürebiliyorlar. Bu özellikle diyabeti olanlar için önemli çünkü bu bireylerde kalp hastalıkları riski artar.

Dolayısıyla sarımsak ve zencefili birlikte tüketmenin kalp sağlığına iyi geleceği söylenebilir.

Ancak yüksek dozda besin takviyesi formunda alacaksanız önce doktorunuza danışın çünkü ilaçlar ile etkileşimi olabilir.

Diyabeti olanlara fayda sağlar

Sarımsak ve zencefilin kan şekerini düşürücü özellikleri ve diyabeti olanlarda diğer işaretçiler konusunda faydalı olmaları özellikle takviye formunda alındığında fayda göstermelerini sağlayabilir.

Tip-2 diyabeti olan 103 kişiyle 2020 yılında yapılan bir çalışmada katılımcılara 90 gün boyunca 1.2 gram zencefil takviyesi verilmiş. Takviyeyi alanların kan şekerlerinde ve toplam kolesterol düzeylerinde plasebo alanlara göre iyileşmeler görülmüş.

10 yüksek kaliteli çalışmaya dair 2018 yılında yayınlanan bir değerlendirmede, zencefil takviyesi almanın iyi kolesterolü arttırdığı, hemoglobin A1c’yi ise azalttığı görülmüş. Bu molekül uzun vadeli kan şekeri kontrolünün, açlık kan şekerinin ve kötü kolesterolün bir işaretçisidir. Bu nedenle az olması sağlığınızın iyiye gittiği anlamına gelir.

Çalışmalara göre sarımsak takviyeleri de diyabeti olanlara fayda sağlayabilirler.

2018 yılında 33 çalışmaya dair yapılan bir değerlendirmede sarımsak takviyelerinin trigliseritleri, açlık kan şekerini, toplam kolesterolü, kötü kolesterolü ve hemoglobin A1c’yi diyabeti olan insanlarda azaltma yönünde plaseboya göre daha etkili oldukları görülmüş.

2017 yılında yapılan dokuz kaliteli çalışmaya dair bir değerlendirmede tip-2 diyabete sahip olanlara günlük sarımsak takviyeleri 0.05-1.5 gram aralığında verilmişler. Bu tedaviyi alanların kan şekerlerinde azalma ve yağ düzeylerinde iyileşme görülmüş.

Ancak bu takviyeleri kullanmadan önce doktorunuza danışmayı unutmayın.

Kanser karşıtı özellikleri olabilir

Bazı kanıtlara göre sarımsak ve zencefil zengini bir beslenme bazı kanser türlerine karşı koruma sağlayabilir. Bunun sebebi inflamasyon ve oksidasyon karşıtı etkileri olabilir ve bunlar hücre hasarına karşı koruma sağlayabilirler.

Örneğin beslenmesinde daha fazla sarımsak tüketenlerin kolorektal kanser geliştirmeleri daha düşük ihtimal olmuş.

660 Porto Riko’lu kadınla 2020 yılında yapılan bir çalışmada bol sarımsak ve soğan tüketiminin meme kanseri riskini azalttığı görülmüş.

Çalışmalarda aynı zamanda sarımsak tüketiminin akciğer ve mide kanser riskinde azalmayla bağlantılı olduğu görülmüş.

Pek çok test tüpü ve hayvan deneyinde zencefilin de çeşitli kanser hücreleri üzerinde etkili olduğu görülmüş:

  • pankreas kanseri hücreleri
  • prostat kanseri hücreleri
  • meme kanseri hücreleri

Bu sonuçlar cesaret verici olsalar da sarımsak ve zencefilin kanser tedavisinin yerini tutmadığını belirtmek gerekiyor. Eğer kanseriniz varsa bunları doktorunuz onaylamadan kullanmayın.

Sağlıklı bir bağışıklık tepkisi sağlayabilir

Sarımsak ve zencefilin güçlü inflamasyon karşıtı, antioksidan, antiviral ve antimikrobiyal etkileri vardır. Bu nedenle onları beslenmenize eklemek bağışıklık sisteminizi sağlıklı tutmaya yardımcı olabilir.

Sarımsakta allicin ve diallyl sülfit vardır ve bunlar bağışıklık hücresi aktivitesini iyileştirebilirler ve inflamatuvar proteinlerin ortaya çıkmalarına engel olabilirler.

Ayrıca bazı enzimleri baskılayarak hasar veren moleküllerin üretimini azaltabilirler.

Zencefil aynı zamanda hücrelerin inflamasyon yaratan proteinleri üretmelerine engel olarak destek sağlar.

70 romatoid artritli kişiyle 2019 yılında yapılan bir çalışmada katılımcılara 12 hafta boyunca günde 1.5 gram zencefil tozu verilmiş. Bu uygulamanın otoimmün tepkileri engellemeye yardımcı olan genlerin ifadesine destek oldukları görülmüş. Ayrıca inflamasyonu tetikleyen genler ise baskılanmışlar.

Sarımsak ve zencefilin virüs ve bakterilere karşı güçlü etkileri de vardır. Bazı kanıtlara göre sarımsak ekstresi özellikle grip virüsü belirtilerine karşı koruma sağlayabiliyor ancak bu konuda daha fazla araştırma gerekli.

Bilim insanları sarımsak ve zencefilin faydalarını on yıllardır araştırıyorlar. Ancak ikisini bir araya getirmeye dair çok az çalışma var. Yine de bu çalışmalarda ikisinin de sağlığa ciddi faydaları olduğu görülüyor.

Yeterince çalışma olmasa da bu iki güçlü besini beslenmenize eklemenin sağlığınıza bir şekilde fayda sağlayacağı söylenebilir.

Ancak yüksek dozda zencefil ve sarımsak takviyesi almadan önce doktorunuzla konuşmanız gerekir. Bu durum özellikle hastalıkları olanlar veya ilaç kullananlar için önemli.

Önemli not: Bu yazıda yer verilen tüm bilgi ve öneriler bilimsel destekli makaleler baz alınarak, genel bilgilendirme amaçlı hazırlanmış olup herhangi bir uzman tavsiyesi içermemektedir. Her bireyin beslenme ihtiyaçları ve çeşitli besin gruplarına gösterdiği tolerans ve hassasiyet kendi metabolizma işleyişine göre farklılıklar gösterebilir. Olası risk durumlarına karşın sağlığınızı ilgilendiren her türlü konuda mutlaka uzman görüşüne başvurun.

Kaynak: healthline

İlginizi çekebilir: Zencefilin faydaları ve zencefilin zararları nelerdir? Zencefil nasıl tüketilir?

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.

Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.



Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.





Akbank’tan sürdürülebilirlik yolunda ilham veren bir rehber

Sürdürülebilirlik, günümüz dünyasında her zamankinden çok daha büyük bir öneme sahip. Çünkü, doğal kaynaklarımız hızla tükenirken yalnızca kendi geleceğimizden çalmakla kalmıyor, gelecek nesillerin sahip olabileceği yaşamdan da çalıyoruz. İklim değişikliği ve çevresel sorunlar bir yana, kişisel tercihlerimiz, hızla artan tüketim alışkanlıkları, teknolojik gelişmeler ve daha pek çok sebep, sürdürülebilirliğin ne kadar hayati bir gündem olduğunu defalarca gözler önüne seriyor. Artık yalnızca bugünü değil, yarınları da düşünerek doğal kaynaklarımızı korumak, geleceğimizi ve gelecek nesillerin geleceğini garanti altına almak, daha yaşanabilir bir dünya yaratmak için adımlar atmalı, değişimi geç kalmadan başlatmalıyız. Sürdürülebilirlik, artık bir tercih değil; kendimiz için, dünyamız için, geleceğimiz için benimsememiz gereken bir zorunluluk. Aksi halde yarınlar, hayalini kurduğumuz yarınlardan çok uzak olacak.



Bu bağlamda sürdürülebilirlik konusunu merkezine alan ve hem bireysel hem toplumsal farkındalığı artırmayı hedefleyen Akbank, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için “Sürdürülebilirlik insan için, #Hepimizİçin” diyor ve sürdürülebilirlik odaklı bloguyla bizleri buluşturuyor. Sürdürülebilirliği yalnızca çevresel boyutuyla ele almayan, sosyal ve ekonomik boyutunu da göz önünde bulunduran Akbank, bu önemli konuda liderlik ederek sürdürülebilirliğin her yönüyle ilgili bilgi ve farkındalık dolu içerikleri kaleme alıyor. Hem sürdürülebilirlik konusunda neler yapabileceğini merak eden herkese hem de bu konudaki bilgi birikimini artırmak isteyenlere geleceğimizi koruma yolunda ilham verici bir rehber oluyor. Peki, bu rehberde başka neler var, gelin yakından bakalım.

Akbank Sürdürülebilirlik Blog’da neler var?

Akbank, sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığı artırmayı amaçladığı bu blogda, bireyleri harekete geçmeye teşvik edecek güncel bilgileri ve sürdürülebilir alışkanlıkları hayata dahil etmenin pratik yollarını aktarıyor. ‘Herkes için sürdürülebilirlik’ mesajını paylaşarak toplumun tüm kesimlerini kapsamayı ve bireysel olarak atılabilecek adımlar konusunda da ilham vermeyi amaçlıyor.

“Sürdürülebilirlik, çevrenin yanında insan için, toplumun gelişmesi için” anlayışını benimseyen Akbank, eğitimden gönüllülüğe, yatırımdan sanata her alanda toplumun kalkınması ve sürdürülebilir yarınlar için çalışıyor. Bu bağlamda Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan, farklı alanlara hitap eden başlıklardan bazıları ise şöyle:

Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının hem toplumsal bilincin artmasında hem de kalkınmanın sağlanmasında kritik bir öneme sahip olduğunu biliyor muydunuz? Akbank, blogunda yer verdiği Sürdürülebilir Kalkınma İçin: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği yazısında bu konuyu detaylıca ele alıyor ve UN Women’ın verilerinden yola çıkarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının getireceği faydaları, ekonomik, sosyal ve daha pek çok açıdan sürdürülebilirlik bağlamında değerlendiriyor.

Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur?

Sürdürülebilir bir yaşam biçimi benimsemenin en önemli adımlarından biri de hiç şüphesiz bireysel olarak finansal sürdürülebilirliği sağlamaktan geçiyor, bunun da en etkili yolu bireysel yeşil bütçeler oluşturmak. Yeşil Bütçe Nasıl Oluşturulur? yazısında Akbank, çevreyi korumaya odaklanan harcamaların nasıl planlanacağından yeşil bütçe oluşturmanın pratik yollarına kadar pek çok kolay uygulanabilir yöntem paylaşıyor.

5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş



Günümüzde hızla yaygınlaşan tüketim çılgınlığının hem bütçeye hem doğaya verdiği zarar aşikar. Bu tüketim alışkanlıkları, doğal kaynakların bilinçsizce harcanmasından karbon ayak izinin artmasına, çevre kirliliğinden biyoçeşitlilik kaybına kadar gezegenin doğal dengesini bozan pek çok olumsuz sonucun ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Karşılığında ise ‘az, çoktur’ anlayışını benimseyen minimalizm, bu gereksiz harcama alışkanlıklarına bir panzehir olma görevi üstleniyor. Akbank’ın sürdürülebilirlik blogunda yer alan 5 Adımda Minimalist Yaşama Geçiş yazı da modern dünyada minimalist alışkanlıklar benimsemenin yollarını aktarıyor.

Sanatta Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirliğin genellikle pek değinilmeyen ya da bağlantısı sorgulanmayan fakat aslında çokça göz önünde bulunan kısmı; sürdürülebilirlik ve sanat ilişkisi üzerine hiç düşündünüz mü? Sanat, yüzyıllardır toplumsal bilinci artırmada ve en zor görünen konuları bile daha anlaşılır kılmada güçlü bir iletişim aracı. Bu gücü onu sürdürülebilirlik konusunda da etkili bir özneye dönüştürüyor. Sanat eserlerinde kullanılan materyallerden sanatçıların toplumsal konulara farkındalık yaratmak amacıyla benimsedikleri yaklaşımlara kadar sanat ve sürdürülebilirlik bağını pek çok açıdan ele almak mümkün. Akbank Sürdürülebilirlik Blog’ta yer alan Sanatta Sürdürülebilirlik başlıklı paylaşım da bu bağın ne denli güçlü olduğuna dikkat çekiyor.

Sürdürülebilir Turizm, Karbon Nötr, Doğa Dostu Teknoloji ve dahası

Sürdürülebilirliği tüm yönleriyle ele alan Akbank, blogunda daha pek çok konuya dikkat çekiyor. Sürdürülebilir turizmden, karbon nötr kavramına, doğa dostu teknolojik gelişmelerden sürdürülebilirlik alanında öne çıkan yeni trendlere kadar yaşama, insana, dünyaya ve geleceğe dair her alanda sürdürülebilirliğin önemine ve etkisine değiniyor. Hayatın her alanına yayılan stratejilere ihtiyacımız olduğunun farkında olan Akbank, sürdürülebilirliğin kalbinde insan var diyor ve toplumsal dönüşüm için bütünsel bir yaklaşım benimsemenin gerekliliğini vurguluyor.

Siz de çok geçmeden bir adım atmak ve daha yaşanılabilir bir dünya için bugünden neleri değiştirebileceğinizi öğrenmek istiyorsanız Akbank’ın sürdürülebilirlik odaklı bu blogunu takip edebilir, hem kendiniz hem de gelecek nesiller için değişimi başlatabilirsiniz.

*Bu yazı, Akbank katkılarıyla hazırlanmıştır.





Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi, Mayo Clinic ile iş birliğine imza attı

Günümüzde kendimize iyi bakmanın ve sağlıklı bir yaşam tarzını benimsemek için doğru alışkanlıkları edinmenin önemi her zamankinden daha fazla. Bu bağlamda dengeli beslenme, düzenli egzersiz, stres yönetimi gibi bütüncül sağlığı iyileştirmeye yönelik atılan bireysel adımların yanı sıra sağlık sektöründeki gelişmeler de kritik bir rol sahibi.



Sağlık alanındaki teknolojik gelişmeler tüm hızıyla artmaya devam ederken bu alanda yapılan iş birlikleri de sağlık sektörünü daha da ileriye taşımaya yardımcı oluyor. Dünyanın en prestijli sağlık kurumlarından biri olan Mayo Clinic ile Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi’nin güçlerini birleştirmesi de sağlık sektöründe yaşanan en önemli gelişmelerden biri. Bu güçlü iş birliği, daha etkin sağlık uygulamalarının yanı sıra hizmet, eğitim ve akademi alanlarında da verimli çalışma ortamları sunmayı amaçlıyor.

18 Eylül 2024 tarihinde Amerikan Hastanesi’nde gerçekleştirilen iş birliği duyuru toplantısına Koç Healthcare (Vehbi Koç Vakfı Sağlık Kuruluşları) CEO’su Dr. Erhan Bulutcu, Uluslararası Kurumsal İlişkiler Yönetici Medikal Direktörü Prof. Dr. Sergin Akpek ve Mayo Clinic Avrupa, Orta Doğu, Hindistan ve Afrika Bölgesi Yönetici Medikal Direktörü Dr. Mohamad Bydon katılım gösterdi.

Koç Healthcare CEO’su Dr. Bulutcu yaptığı konuşmada, “Geleceğin sağlık ekosisteminde yer alabilmek için teknoloji ve endüstri şirketleri, üniversiteler, hastaneler ve sigorta şirketleriyle işbirliği yapmak çok önemlidir. Mayo Clinic’in geçmişteki başarılarının yanı sıra geleceğin tıbbi uygulamaları üzerine hayata geçirdikleri tanı ve tedavideki öncü çalışmaları bizde iş birliği heyecanı uyandırdı. Bu yüzden Amerika dışında sayılı üyesi olan Mayo Clinic Care Network’e katılma kararı verdik. Kapsamlı bir değerlendirme sürecinden geçildi, onların bizi, bizim de Mayo Clinic’i seçmemizde ortak yan, geleceğin sağlık ekosisteminde vizyon birlikteliğimizin olması ve geçmişteki başarılarımızı kanıta dayalı olarak sunmamızdır.” diyerek bu iş birliğinin önemini bir kez daha vurguladı.

Öte yandan, Uluslararası Kurumsal İlişkiler Yönetici Medikal Direktörü Prof. Dr. Sergin Akpek de şu açıklamayı yaptı: “Amerikan Hastanesi olarak yüz yılı aşkın bir süredir bu coğrafyanın insanlarına kesintisiz sağlık hizmeti sunmanın gururunu yaşıyoruz. Koç Healthcare’e eklenen diğer hastanelerimize aktardığımız tecrübe ve kurum kültürümüzle dokunduğumuz hasta sayısını son yıllarda önemli miktarda artırmış bulunuyoruz. Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin devreye girmesiyle eğitim ve araştırma alanında da fark yaratmaya başladık. Hiç kuşkusuz bu ilerlemelerin arkasında kurumumuzun uzun yıllardır uluslararası iş birliklerine verdiği önemin rolü de büyüktür. Mayo Clinic gibi sağlık alanında tartışmasız bir dünya markasıyla bugün başlattığımız iş birliği Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi’ni hizmet, eğitim ve araştırma alanında daha da ileri noktalara taşıyacaktır.”

Mayo Clinic Avrupa, Orta Doğu, Hindistan ve Afrika Bölgesi Yönetici Medikal Direktörü Dr. Mohamad Bydon ise “Mayo Clinic olarak Koç Healthcare markası bünyesinde yer alan Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi’ni Mayo Clinic Care Network’e dahil etmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Bu süreçte iki kurumla aramızdaki kültürel uyum son derece iyiydi. Hasta bakımı konusunda bölgedeki en kaliteli hizmeti sunmayı hedeflediğimiz bu işbirliğimizin hayata geçmesini heyecanla bekliyoruz.” sözleriyle düşüncelerini paylaştı.



Mayo Clinic Care Network üyeliği sayesinde Amerikan Hastanesi ve Koç Üniversitesi Hastanesi uzmanları, Mayo Clinic’in AskMayoExpert, Multidisipliner Kanser Konseyi, tıbbi ve idari danışmanlıkların yanı sıra, Koç Üniversitesi Hastanesi ile eğitim ve araştırma alanında da iş birliği yaparak klinik araştırma projelerini hayata geçirmeyi planlıyor. Mayo Clinic Care Network, Amerika ve dünyada özenle seçtiği sağlık kuruluşlarıyla kendisinin lider olduğu tıp bilgisi, danışmanlık, araştırma ve geliştirmedeki deneyimleri ve her türlü uzmanlık alanında iş birliği sağlayarak etkin bir sağlık ekosistemi yaratmaya devam ediyor.

Amerikan Hastanesi, Koç Üniversitesi Hastanesi ve Mayo Clinic Care Network bünyesinde yer alan diğer üyeler birbirinden bağımsız olarak iş birliklerini sürdürürken 2011 yılında kurulan Mayo Clinic Care Network, ABD genelinde ve Asya, Hindistan, Meksika ve Orta Doğu’da 45’ten fazla üye organizasyonu da içinde barındırıyor.

Amerikan ve Koç Üniversitesi Hastaneleri, Mayo Clinic Care Network’ün Avrupa’daki ilk üyesi olarak sağlık sektöründe önemli bir dönüşüme öncülük ediyor. Bu başarılı iş birliği sadece bugünün değil, yarının sağlık dünyasına da önemli katkılar sunarak daha sağlıklı bir geleceğe doğru büyük bir adım atıyor.

*Bu yazı, Amerikan Hastanesi katkılarıyla hazırlanmıştır.





“Migros ile İyisin”: Üreticiden tüketiciye herkese iyi gelecek bir alışveriş deneyimi

Hepimiz hayatımız boyunca hem kendimiz hem de sevdiklerimiz için en iyisini istiyor, en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Her zaman doğru seçimler yapmanın ve attığımız her adımın güvenilir olmasının peşindeyiz. Bu yüzden alışveriş yaparken sahip olduğumuz standartlar oldukça yüksek. Hem kaliteli hem güvenilir ürünler bulmak hem de bütçemize dost tercihler yapmak istiyoruz. Ancak, günümüz koşullarında tüm bu standartları sağlayan alışverişler yapabilmek pek kolay görünmüyor.



Güzel haber şu ki; 70 yıllık köklü geçmişiyle Türkiye’de modern perakendenin kurucusu ve “yeni nesil perakende” anlayışının mimarı olan Migros, “Migros ile İyisin” diyerek iyi bir alışveriş deneyimi sunmanın ötesine geçiyor. “Hepimize İyi Gelecek” mottosuyla yola çıkan Migros, çalışanından müşterisine, çiftçisinden tedarikçisine çepeçevre dokunduğu herkese sesleniyor ve dokunduğu tüm paydaşlarıyla çok büyük bir ekosistem yaratıyor.

Herkes için en iyiyi sunan bir alışveriş ekosistemi

Çoğu zaman göz ardı ediliyor gibi görünse de gerçek bir alışveriş deneyiminin arkasında yalnızca tüketiciyle sınırlı kalmayan çok büyük bir ekosistem var. Bu ekosistemin bilincinde olan Migros, her paydaşın önemini biliyor ve bu anlayış doğrultusunda hareket ediyor. Üreticiden tedarikçiye, çalışanlardan müşteriye kadar geniş bir ağda herkes için en iyisini sunan Migros, 75 bin çalışanıyla, 23.500 iş ortağıyla sürdürülebilir ve güçlü bir iş birliği modeline sahip. Müşteri odaklı oluşunun yanı sıra yerli üreticilere sağladığı destekle de bu ekosistemin güçlenmesine katkı sağlayan Migros, iş ortaklarına da her zaman büyüme imkanı tanıyor.



Yerli üreticiler, ürünlerini güvenilir bir şekilde tüketicilere ulaştırmanın mutluluğunu ve rahatlığını yaşarken, tüketiciler de kaliteli, taze ve uygun fiyatlı ürünlere kolayca erişebilmenin konforunu ve keyfini sürüyor. Sunduğu geniş ürün yelpazesi, uygun fiyat politikası ve güçlü kampanyalarıyla Migros, her alışverişte müşterilerinin gönlünü fethetmeyi başarıyor. Tüm bunların yanı sıra hem doğaya hem de üreticiye iyi gelen bir anlayışla çalışan ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını, doğal kaynakların korunmasına yönelik adımları destekleyen Migros, her geçen gün ekonomiye, tarıma ve istihdama katkı sağlamaya devam ediyor.

Migros Müşteri Deneyimi Stratejisi ve Pazarlama İletişimi Direktörü Sinem Serdar da “Migros’un dokunduğu herkes üzerinde güçlü pozitif etkisi var” diyerek Migros’un tüm Türkiye’ye iyi gelen bir anlayışla çalışmalarını sürdürdüğünün bir kez daha altını çiziyor. Bu anlayış sayesinde Migros, alışverişin çok ötesinde bir değer sunarak Migros ile İyisin mottosunun arkasındaki güçlü ağı korumaya devam ediyor.

*Bu yazı Migros katkılarıyla hazırlanmıştır.





İlgili Makale