X

Sarılma, kucaklaşma ve kendimize sarılmanın psikolojimize etkisi

Aile terapisinin kurucusu olan Virginia Satir’in kucaklaşmak ile ilgili çok sevdiğim bir sözü vardır: “Yaşamaya devam etmek için günde 4, yaşamaya devam etmeyi sürdürmek için 8 ve büyüyüp gelişebilmek için 12 kucaklaşmaya ihtiyacımız var.” Bu sözü, Satir Dönüşümsel ve Sistemik Aile Terapisi Eğitimi alırken öğrenmiş ve doğruluğuna yürekten inanmıştım. Sözden de anlaşıldığı üzere, sarılmanın, kucaklaşmanın -ve kendimize sarılmanın- psikolojimize hayli olumlu etkisi vardır. Özellikle pozitif psikoloji alanında bu alanda yapılmış birçok araştırma bulunmaktadır. “İyi ama bu pandemi döneminde kime, nasıl sarılalım canım!” diyenleriniz olabilir, işte bu yüzden yazının önemli bir parçası ise kendi kendimize sarılmanın faydasını da içeriyor!

Bu yazımda sizler için, yapılan araştırmalardan çıkan sonuçları derledim ve sonunda günlük hayatınıza da katabileceğiniz küçük bir pratik sundum. Gelin, önce sonuçları inceleyelim ve sonrasında kendimizi kendimizin kucağına nasıl bırakabileceğimizi birlikte araştıralım.

Araştırma sonuçlarına göre sarılmak ve kucaklaşmak:

Acıyı azaltıyor

Yapılan bir çalışmada, araştırmacılar 20 katılımcıda iğne batması benzeri ağrı hissi oluşturmak için bir lazer kullanıyorlar. Katılımcılar kollarını kavuşturduklarında (kendinize sarılırken kollarınızı çaprazlamanıza benzer şekilde), daha az ağrı yaşadıklarını bildiriyorlar. (Gallace, Torta, Moseley, Iannetti, 2011.)

Araştırmacılar, bu sonucun beyindeki ağrının nereden geldiği konusundaki kafa karışıklığıyla ilgili olduğunu öne sürüyorlar. Ağrı tek bir yerde meydana geliyor, ancak kollarınızı kavuşturduğunuzda, beyninizin ağrı sinyalinin konumunu karıştırdığını söylüyorlar. (Gallace et al., 2011.) Ancak sarılmanın acıyı azaltmasının tek sebebi bu değil!

Sarılmanın acıyı azaltmasıyla ilgili başka bir açıklama da mevcut, o da: Oksitosin hormonu! 2015’te yapılmış bir araştırma ise, yatıştırıcı dokunuşla salınan oksitosin hormonunun ağrı kesmede rol oynayabileceğini öne sürüyor. (Goodin, Ness & Robbins, 2015.) Ayrıca bir başka araştırma ise daha çok sarılan kişilerin daha yüksek oksitosin seviyesine sahip olduğunu söylüyor. (Paramabandhu, 2017.)

Peki nedir bu oksitosin hormonu? Oksitosin, halk arasında ‘aşk hormonu’ olarak bilinen bir hormondur. Bunun sebebi, hormonunun salgılanması durumunda kişilerin kendilerini mutlu ve huzurlu hissetmesidir. Aynı zamanda, oksitosin seviyesinin yüksek olması, doğumu kolaylaşır ve anne ile bebeğin bağlanmasını artırır. Yani mutluluğumuzu ve ilişkilerdeki bağlılığı da artıran bir hormondur. (İlginç değil mi!)

Güvende hissettiriyor ve modunuzu yükseltiyor

Dokunmak, hatta kendi dokunuşunuz bile, vücudunuzdaki kortizol (stress hormonu) seviyesini düşürür ve rahatlamaya yardımcı olur. (Asadollahi, Jabraeili, Mahallei, Jafarabadi, & Ebrahimi, 2016). O yüzden, kendinize sarılmak, bu rahatlık ve güvenlik duygularını çoğaltabilir. Başka birine sarılamadığınız durumlarda bunu bir kurtarıcı olarak düşünebilirsiniz!

Öz-şefkati artırıyor

Yapılan çalışmalara göre, dokunmak gibi öz-şefkat deneyimlemek de vücuttaki kortizol seviyesini düşürüyor ve genel iyi olma halini (well-being) artırıyor. Öz-şefkati artırmanın bir yolu ise yine kendinize sarılmaktan geçiyor! Önde gelen öz-şefkat araştırmacısı Kristin Neff’in çalışmaları, kendimizi kucaklamanın, okşamanın ve fiziksel olarak rahatlatmanın, sevgi duygumuzu ve kendimize karşı sevecenliğimizi artırdığını kanıtlıyor. (Neff, 2015.)

Tüm bu araştırmaların sonuçlara bakınca, fiziksel dokunuşun oksitosin salgılattığını, kortizolü azalttığını ve kardiyovasküler stresi yatıştırdığını öğrenmiş olduk. Öyleyse bunu neden denemeyelim?

Kristin Neff, gergin, üzgün hissettiğinizi veya öz-eleştiri yaptığınızı fark ettiğinizde, kendinize sıcak bir şekilde sarılmayı, kolunuzu veya yüzünüzü nazikçe okşamayı veya vücudunuzu hafifçe sallamayı öneriyor. Eğer o anlarda etrafta başkaları varsa, kollarınızı genellikle belirgin olmayan bir şekilde katlayabileceğinizi, kendinizi rahatlatıcı bir şekilde nazikçe sıkabileceğinizi söylüyor. (Neff, 2015.) Aslında düşününce, kendimizi zor anlarda rahatlatabileceğimiz, yatıştırabileceğimiz birçok seçenek var; geriye sadece kendinize uygun olanı keşfetmek kalıyor.

Zor duygular hissettiğimde benim en çok kullandığım yöntem, kendi elimi okşamak oluyor. Bunu etrafta başkaları varken de rahatça uygulayabiliyor ve kendimi sakinleştirebiliyorum. Siz de kendinize uygun, sizi rahatlatacak ve daha güvende hissettirecek size özgü bir dokunuş veya kendinize sarılmak gibi bir hareket bulmayı deneyebilirsiniz. Belki çocukluğunuzdan gelen ve şimdiye dek fark etmeden uyguladığınız bir şeyler bile vardır, kim bilir! Bir düşünün ve bunu keşfetmek için kendinize izin verin. Bunu isterseniz şimdi de deneyebilirsiniz, örneğin; elinizi kalbinizin üstüne koyabilir, elinizi okşayabilir, yanağınızı okşayabilir, kendinize sarılabilir, kollarınızı okşayabilir veya çenenizi iki avcunuzun içine alabilirsiniz. Bakalım hangisiyle kendinizi daha rahat ve güvende hissedeceksiniz.

Zor duygular hissettiğiniz anlarda kendinizi daha güvende, sakin ve rahat hissetmenizi sağlayacak o dokunuş için şu anda deneyimlediğiniz ve size iyi gelen bir tanesini seçebilir ve bunu gündelik hayatınıza katmayı deneyebilirsiniz. Bunu yapmaya başladığınızda, uygulamanın sizi nasıl hissettirdiğini fark edin. Daha sıcak, daha yumuşak, daha sakin mi hissediyorsunuz, bir bakın. Bu uyguladığınız, yani kendinize karşı nazik davranmayı deneyimlemek, sizler için kendinizi olduğunuz gibi kabul etmenizi kolaylaştıran bir öz-şefkat pratiğidir.

Gördüğünüz üzere, sevdiklerimize veya kendimize sarılmamız için sebep çok! O yüzden günün önerisi, pandemi el verdikçe, belki birlikte yaşadığınız veya kendi sağlığınız ve onun sağlığından emin olduğunuz kişilere ve en önemlisi de kendinize bol bol sarılın! Kendinizin ve başkalarının şefkatinin tadını çıkarın.

Sevgiyle kalın…

Referanslar:
Asadollahi, M., Jabraeili, M., Mahallei, M., Asgari Jafarabadi, M., & Ebrahimi, S. (2016). Effects of Gentle Human Touch and Field Massage on Urine Cortisol Level in Premature Infants: A Randomized, Controlled Clinical Trial. Journal of caring sciences, 5(3), 187–194. https://doi.org/10.15171/jcs.2016.020
Dr. Paramabandhu Groves and Dr. Jed Shanel, ‘Mindful Emotion, A Short Course in Kindness’, (2017), pp.84
Gallace, A. & Torta, D. & Moseley, L. & Iannetti, G.D., (2011). The analgesic effect of crossing the arms. Pain. 152. 1418-23. 10.1016/j.pain.2011.02.029.
Goodin, B. R., Ness, T. J., & Robbins, M. T. (2015). Oxytocin – a multifunctional analgesic for chronic deep tissue pain. Current pharmaceutical design, 21(7), 906–913. https://doi.org/10.2174/1381612820666141027111843
Neff, K. (2015, February 21). The Chemicals of Care: Self-Compassion in Our Bodies. Retrieved October 15, 2020, from https://self-compassion.org/the-chemicals-of-care-how-self-compassion-manifests-in-our-bodies/

İlginizi çekebilir: Bir mindfulness pratiği: Bugünkü hava durumunuzu kontrol ettiniz mi?

Dilara Güner: 2015 yılında Özyeğin Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden onur derecesi ile mezun oldum. Çocuk psikolojisi ve ebeveynlik davranışlarına karşı lise yıllarından beri süren ilgim beni çeşitli projelerde gönüllü çalışmaya ve stajlar yapmaya sevk etti. Davranış Bilimleri Enstitüsü'nün Çocuk ve Ergen Bölümü'nde yaptığım staj sırasında çocuklarla çalışırken aileyi göz ardı etmemenin ne derece önemli olduğunu fark ettim. Böylece, Aile Terapisi alanında ilerlemeye karar vererek, 2015’te Satir İnsan Gelişimi ve Aile Terapisi Enstitüsü’nde başladığım Çift ve Aile Terapisi Eğitim Programı’nı 2018’de tamamladım. Aynı zamanda, Enstitü’nün kurucusu Uzm. Lisanslı Evlilik/Aile Terapisti Sibel Erenel'in eğitim asistanlığını yürüttüm. Bir yandan meslek hayatıma okul psikoloğu olarak başladım ve BÜMED Merak Eden Çocuk Okulları, Ütopya Okulları ve İMİ Koleji gibi özel okullarda çalışmaya devam ettim. 2017 yılında Mindfulness (Bilinçli Farkındalık) ile tanışmamla birlikte hayata bakışımda ve yaşayışımda büyük değişimler ve farkındalıklar oldu. Bununla birlikte, öğrencilerimle yürüttüğüm çalışmalarda meditasyon ve farkındalık öğretilerinden de yararlanmaya başladım. 2019 yılında ise İstanbul’un yoğunluğu ve kalabalığından kaçarak hayalim olan; denize, ormana, doğal ve sade bir hayata daha yakın olabileceğim Ege’ye göçmeye karar verdim ve Milas’a yerleştim. Şu anda online ve yüz yüze olarak bireylere, çift ve ailelere danışmanlık vermekteyim. Bodrum Kadın Dayanışma Derneği, Çift ve Aile Terapileri Derneği, Türkiye Vegan Derneği ve Türk Psikologlar Derneği üyesiyim. Doğayı, hayvanları, seyahat etmeyi, yoga ve meditasyon yapmayı, bol bol okumayı ve yazmayı severim.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale