Sanatçı Nilo’nun yeni kişisel sergisi “Güncem”, Ortaköy’de bulunan tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı’nın etkileyici atmosferinde ziyaretçilerini ağırladı. Sanatçıya Uplifers okurları için merak ettiklerimi sordum.
Bir çocukluk tutkusu muydu sizin için resim?
Tutku diyemem ama hep ilgiliydim. Ortaokuldayken babamdan hep yabancı ressamların küçük kitaplarını almasını isterdim. Lisedeyken de Readers Digest’ın çıkardığı Great Painters and Paintings diye çok kaliteli basılmış kalın bir kitabı ısmarlamıştı benim için. Elime aldığımdaki heyecanı bugün gibi hatırlarım.
İlk çizdiklerinizi hatırlıyor musunuz? Sakladıklarınız var mıdır?
Hiç hatırlamıyorum… Okulda konulu çizdiklerimden 10 aldığım çok olmuştur.
Hüsrev Kethüda Hamamı ile yollarınız nasıl kesişti? Serginizde mekanı nasıl kullandığınızı düşünüyorsunuz ya da eserleriniz nasıl yer buldu?
Yakın bir arkadaşımdan oranın galeri olduğunu duyunca hemen gittim ve mekana hayran oldum. Oraya göre işlerimi tasarladım ve sonuçtan çok mutluyum. İşlerim o mekanda farklı bir etki yarattı.
İstanbul’da bu tür tarihi mekanlar sanat açısından yeterince kullanılabiliniyor mu sizce? Başka nereleri kullanabiliriz?
İstanbul büyülü bir şehir, tarihi mekanları ise saymakla bitmez. Sarnıçları, hamamları, mevsim müsaade ettiği sürece surları, kale içlerini kullanmak mümkün. Ama bence asıl sanatla günlük hayat iç içe olmalı. İnsanlar tarihi yerlere girmeye çekiniyorlar. Sokak sergileri düzenlenmeli. Bilhassa gençler ve çocukların estetik duyarlılıklarını geliştirme açısından sergi mekanları rahatça gezilebilen, ulaşılabilen yerler olmalı. Sanata hep halktan kopuk, elit kitleye hitap eden anlaşılmaz bir şey gözüyle bakıldı. Halbuki çok gördükçe, çok izledikçe insan iyiyle kötüyü ayırt edebilir.
Serginin girişindeki yazıda sizin için uzun maraton koşucusu deniliyor… Sanatta uzun mesafe koşabilmek için olmazsa olmazınız nedir?
Bıkmadan, sıkılmadan çalışmak, heyecanı yitirmemek…
Hatta belki de yolun başındakilere neler söylerdiniz diye sormak istesem…
Resim yapmayı çok ciddiye almak, emek, akıl ve yüreği dengelemek derim.
Peki ya “Güncem” ismi? Nasıl düştü aklınıza?
Beni etkileyen olayları, şaşırtan bilgileri resim diline çevirmek, onlarla tuval üzerinde hesaplaşmak veya yüzleşmek isteği sonucu yaptığım resimlerim günceme dönüştü.
Gelecek projelerinizi de öğrenebilir miyiz?
Yakın bir gelecekte inşallah onlar da ortaya çıkacak, henüz tasarı aşamasındalar.
Çalışmanın dışında bir gününüz nasıl geçiyor ve nelerden ilham alıyorsunuz genelde?
Beni, resmimi besleyecek kitaplar okurum bol bol. Mehmet Ergüven’e bir yazarı sorduğumda: “Altı çizilecek şeyler yazan yazarı okurum ben.” demişti. Düşündüm ben de yeni bir şeyler öğrendiğim kitapları okumayı seviyorum.
Bu güzel söyleşi için çok teşekkürler!
İlginizi çekebilir: Sinemaya yeni bir soluk getiren WideAngle’ı, kurucusu Umut Tanyolu anlatıyor