Sanal gerçeklik denince, aklımıza bir oyundan daha fazlası geliyor artık. Gerçeklikle sanal dünyayı ayıran çizgi iyice bulanıklaştı. Yeni teknolojilerle bilgiyi algılama ve alma biçimi de değişti. Seyahat ve sinema da sanal gerçeklikten payını aldı. Okulların kapandığı, yaz sıcağının kendini iyiden iyiye hissettirmeye başladığı; tatil planlarının yapıldığı, “boş zamanlarımızı nasıl geçirsek” diye düşündüğümüz aktivitelerin gündemimize oturduğu şu günlerde, canlı kanlı kumsallara basmanın ya da patlamış mısırları kapıp sinema koltuğuna yerleşmenin keyfini sanal gerçeklik alabilir mi dersiniz?
Uplifers olarak, her geçen gün hayatımızın her alanına daha fazla dahil olan sanal gerçeklik konusunu merak ettik ve simülasyonlar ile seyahatin, gerçek seyahatin yerini tutamayacağının kanıtı olan dört maddeyi sizler için kaleme aldık:
Bilinmeyenin çekiciliği
Seyahat etmek, bavul hazırlamak yorucudur. Sanal gerçeklik günün birinde tüm dünyayı ayağınızın altına serebilir ve neredeyse aynı anda her yerde olabilirsiniz. Koltuğunuzdan bile kalkmadan, bavul hazırlama telaşı yaşamadan kâh İsviçre’de kayak yapabilir, kâh Karayip adalarında güneşin tadını çıkarıyor olabilirsiniz. Ancak gerçek seyahat belirsizliğin heyecanını, bilinmeyenin riskini taşır. Sanal gerçeklikte bu duygularını tatmanız mümkün değil.
Farklı tınılar
Gelecek nesil, gerçekçi sokak manzarası yazılımları ile seyahatin kapılarını aralıyor. Gelecekte teknolojinin daha da kapsayıcı olacağı ortada. Yerel sound’lar, trafikte akan arabaların gürültüsü ya da ezan sesi; üretilmiş deneyimi artıracak. Ancak şu an ne Boğaz’dan geçen yük gemilerinin siren seslerini, ne de Karadeniz’de hırçın dalgaların kayalara çarpışını duymanız mümkün. Oturduğunuz yerde terliyorsanız eğer, bu İstanbul’un nemli havasından değil, muhtemelen kafanıza dar gelen kulaklığın verdiği sıcaklıktan.
Anıları hapseden kokular
Peki ya seyahatinizde burnunuza çarpan kokular ve görsel şölen? Koku alma sistemimiz anılarımızı zenginleştirir. Kokulara anılarımızı hapsederiz. Ancak sanal gerçeklikte, baharın müjdecisi erguvanların ya da sıcacık bir kahvenin kokusunu içine çekmeniz maalesef mümkün değil.
Farklı dokular
Sanal gerçeklik ile uzayda olma hissi artabilir. Ancak, yüzyıllar önce yontulan heykellere dokunmanın; binlerce yıllık evlerde, saraylarda insanların hayat sürdüğünü bilerek taşlarını, duvarlarını hissetmenin verdiği duyguyu sanal gerçeklik veremez.
Yepyeni yüzler
Sanal gerçeklik ile yeni insanlarla tanışmanız; bavulunuza yeni yüzler, bu yeni yüzlerle en umulmadık hatıralar yükleyip evinize dönmeniz mümkün değil. Sokaklarında kaybolduğunuz bir şehirde size yardım eli uzatan bir elin, çayına ortak olduğunuz yaşlı bir amcanın, kolunuzdan tutup hevesle bir şehrin, mahallenin güzelliklerini gösteren yerli halkın ya da alnındaki her kırışıkta yaşadığı yerle bütünleşmiş hikâyeler taşıyan sevimli teyzenin yerini, yine hiçbir şey tutamayacak olsa gerek.
Kaynak
collective-evolution
theguardian