X

Şamanik bir yolculuk: Şamanizm nedir, ne değildir?

Bir paradoksun içinde yaşıyoruz. Her türden çatışmalar, hastalıklar, ayrımcılıklar ve nefret söylemleri dünyayı sarıyor. Dünya, onların etkisiyle zamanda eğilip bükülürken, bir taraftan da içinde bulunduğumuz hallere yenilikçi, ilerici ve bazen de gerçeklikten kopuk çözümler üretmeye çalışıyoruz. Bütün çalkantılı çağlarda aynı dönüşüm ve devinim arayışı yaşandığından ve ancak kopuşlarla öne atılıp devam sağlanabildiğinden, belki de bu iyileşme çabalarımızı çok daha fazla ciddiye almamız gerekmekte. Şimdiki zamanın zorluklarını aşıp farklı bir hale erişmemizi ve başka tür var oluşları keşfetmemizi sağlayabilecek olan her türlü bakış açısı, tüm canlıların ilerlemesi yolunda önemli bir rol oynayabilir.

Bu bakış açılarının oluşabilmesi için dünya üzerinde yaşanmış bilgelikleri tarayabilmek ve kadim öğretilerden gereken yardımı alabilmek iyi bir başlangıç olabilir; bunlardan birisi de kökleri neredeyse 50 bin yıl öncesine kadar gittiği iddia edilen “Şamanizm”dir. Bilincin doğasını kavrayabilmemizin yolu belki de bu öğretide gizli olabilir.

Şamanizm’in izleri, eski Mezopotamya uygarlıklarında, İskandinavya, Sibirya ve Avrupa’nın diğer bölgelerinin yanı sıra Moğolistan, Kore, Japonya, Çin ve Avustralya, Güney Amerika, Mezo-Amerika, Afrika ve Kuzey Amerika’da dahil olmak üzere dünyanın bilinen çoğu bölgesinde görülmektedir.

Etimolojik anlamda Şamanizm, bir Mançu-Tungus kelimesi olan šaman’dan gelir; ša- “bilmek” fiilinden oluşur. Bu nedenle şaman, “bilen” demektir. Kelime Batı dünyasına 17. yüzyılda Hollandalı gezgin Nicolaas Witsen tarafından kazandırılmıştır.

Tarihsel süreçte kayıt altına alınan şamanlar genellikle aldıkları yükseliş çağrısının ardından bir ömür geçirmiş, deneyimlerinde güven yaratacak kadar ustalaşabilmiş insanlardır.

Şamanizm’in şifacısı, bir şekilde dengeleri yeniden sağlamaya yardımcı olmak için ruhlarla iletişim kurabilen ve onlarla çalışabilen kişi olarak da tanımlanabilir. Dengeyi yeniden kurmak; hasta bir kabile üyesinin iyileşmesi, kabilenin doğa ile ilişkisine yardım edilmesi veya ritüeller aracılığı ile doğaya yeniden denge getirilmesi anlamına gelebilir. Her inanç sisteminde olduğu gibi Şamanizm’de de doğanın hallerine ilişkin bir açıklama bulmak ve doğal olaylar üzerinde bir miktar kontrol sahibi olabilmek gibi temel insan ihtiyaçlarına yanıt arama çabası vardır. Örneğin, bir avcı-toplayıcı toplum, sürülerin büyüklüğünü veya ormanların cömertliğini etkileyen ruhlara adaklar sunabilirken daha sonraki pastoral toplumlar, bereketli mahsullere ve sağlıklı hayvanlara sahip olmak için havayı kontrol eden tanrılara ve tanrıçalara yönelmişlerdir.

Bugün artık eklektik bir Neo-Şamanizmi izleyen çok sayıda topluluk bulunuyor. Ancak şu anda “Modern Şamanizm” olarak sunulanların çoğunun, yerli halkların şamanik uygulamalarıyla aynı olmadığına dikkat etmek önemli. Bunun nedeni elbette kültürel ve çevresel farklılıklarda yatıyor. Modern şamanlar genellikle totem veya ruh hayvanlarıyla çalışmayı, rüya yolculuklarını ve vizyon görevlerini, trans meditasyonlarını ve astral yolculuğu içeren uygulamalarla ilgileniyorlar.

Acaba bizler, oldukça fazla gerçeküstü öğeler içeren ve katılaşmış algımıza hitap etmeyen Şamanizm’in öğretilerini kendimizle ve daha geniş alanda da çevremizle yeniden bağlantı kurmak için kullanabilir miyiz?

Bitkilerden ağaçlara, kayalardan hayvanlara, görülebilen ve görülemeyen her şeyin ve herkesin birbirine bağlı, kolektif bir bütünün parçası olduğu inancının; derin anlayışlara ve yerkürede sağlanabilecek dönüşüme yardımcı olabileceğini öne sürebiliriz.

Şamanizm’e göre ruh her zaman bütündür; böylece insanın özü asla düzeltilmeye ihtiyaç duymaz. Ancak travmatik bir deneyim, zihin ve bedenin ruh ile olan bağlantısına zarar verebilir ve bireyin sürekli bir sorgulama, yargılama, eleştirme, pasif kalma, ifadesizleşme veya şiddete baş vurma vb. hallerde yaşamasına neden olabilir.

Aslında çoğumuz bu türden hasar bırakıcı olaylar deneyimlemişizdir. İyileşmeye odaklanmak için kendimize zaman ayırmadığımız sürece, bu hasarları içimizde taşımaya ve tüm canlılara da zarar vermeye devam ederiz. Bazen üstesinden gelip yola devam edebilirken bazen de acıları her gün yeniden yaşayıp hastalıklar, ekonomik sıkıntılar ve ilişkilerdeki kopukluklar gibi tetikleyicilerin insafına kalır, sürüklenip gideriz. Şamanların çoğuna göre ruhla olan bağlantının kaybı, şu anda dünyada yaşanılan mevcut krizin sebebidir.

Şamanizm’in asıl amaçlarından birisi de kişiyi yaratıcı deneyim niyetiyle farklı algı durumlarına sokabilmektir. Sonuçta zihnin sınırları içinde yaşamaya o kadar alışılmıştır ki, yakalanabilecek başka bilinç durumları ve bakış açıları olduğu unutulur. Albert Einstein’ın da işaret ettiği gibi, sorunları, onları ortaya çıkaran seviyeden bakarak çözemeyiz. Ruhumuzla bağlantıyı yeniden kazanabilmemizin yollarından birisi yaratıcılık ile olan ilişkimizden geçer. Sürekli olarak çeşitli uyaranlarla manipüle edildiğimiz fiziksel dünyadan çıkıp sezgiler alanına geçiş yaptığımızda artık yaratıcılığın mekanına ulaşmış oluruz. Çünkü burada bizi suni ve önemsiz şeyler değil de sezgilerimiz yönlendirir. Yaratım sürecinde ne geleceği ararız ne de geçmişi sorgularız. İşte Şamanizm’ de de kişi ne geçmişte ne de gelecekte var olur. O tam olarak “şimdi”nin farkında olan bir “ruh”tur.

Şamanizm’de tüm hastalıkların ve hatta fiziksel acıların da asıl kaynağı olarak üç sebep gösterilir:

  1. Korku en yaygın sebeptir. Kaygı, güvensizlik, kıskançlık veya öfke ile sonuçlanır. Bu duyguların hepsi birbiriyle ilişkilidir ve hepsi altta yatan bir korkudan beslenir. Şamanlar bunu binlerce yıldır biliyor olsa da modern tıp şimdi bu zihinsel durumlar ile fiziksel hastalığın tezahürü arasındaki açık bağı yeni keşfetmeye başlıyor.
  2. Uyumsuzluk hali; bir kişinin hayatının dengesinin içsel veya dışsal bir olay tarafından sarsılması ve kişiyi zihinsel veya fiziksel olarak bazı hastalıklara yol açan bir döngüye sokmasıdır. Örnek olarak; sevdiği birini kaybeden kişinin, sağlıklı ve dengeli haline dönmek için verdiği mücadele bu halin bir göstergesi olabilir.
  3. Ruh kaybını, uyumsuzluğun en aşırı hali olarak ele alabiliriz. Travmatik veya trajik bir olay ruhu paramparça ettiğinde kopukluklar daha çok ortaya çıkar. Bu, bir boşlukta asılı kalma ve kendini kaybetme gibi hislerle sonuçlanabilir.

Şamanik yolculuk

Bu yolculukta dikkat; içe doğru yöneltilmekte ve farkındalık yeteneği de süreçle birlikte artmaktadır. Şamanik yolculukta, budizmde yapılan nefese odaklanma pratiğinden farklı olarak, kişi dikkatini odaklamak için “ses”ten yardım alır.

Yolcu içe odaklanmadan önce; bir davul, çıngırak, başka bir enstrüman veya insan sesinin tekrarlanması ile oluşan bir tür sonik sürücü kullanır. Örneğin, Sibirya’daki Şamanlar, iç kozmografilerine yolculuk etmek için davul ritmini kullanmışlardır. Bu kozmografi, doğal dünyanın dış peyzajının içteki bir yansımasıdır. Kişisel ıstırabın köklerinin sorgulanması ve yargılanması, şamanik yolculuğun amacı değildir.

Yolculukta yardımcı ruhlarla veya doğa formlarındaki (hayvanlar gibi) öğretmenlerle bağlantı kurulur. Deneyim; yolcuyla yardımcı ruh arasında bir diyalog şeklini alır ve yolcunun en acı verici kişisel deneyimleriyle bile yüzleşmeye yönlendirilmesi için paha biçilmez bir destek sağlar. Bu yolculuk eğer bir metafor olarak çözümlenirse; insanın zihinsel ve sosyal yeteneklerini hayvanlara, doğaya ve bilinmeyene atfederek kendini ve ötekileri anlamak için kullanabileceği bir yol olarak tanımlanabilir. Burada yaşanılan deneyim çok kişiseldir.

Yolculuk uygulamasının başlangıcında, “yardımcı ruhlar” olarak tanımlanan şefkatli güç alanları, öz benliğin bir parçası olarak veya içsel bir enerji alanı olarak da düşünülebilir. Yaşadığımız anlam krizlerinin önemli bir yönü, birçok insanın hissettiği psikolojik izolasyondur. Doğa şeklini alan bir içsel rehberlikle çalışan yolcu, benliğin derinliklerine inerken, eşlik edilmiş ve desteklenmiş hissedecek ve psikolojik izolasyonun yarattığı hasardan da arınabilecektir.

Şamanizm’de üç dünya anlayışı

Şamanik öğretide, herkesin bir veya birden fazla hayvanın ruhuyla doğduğuna inanılmaktadır. İnsanlar ruh hayvanlarıyla bağlantı kurarak, içlerindeki gizli kalmış yerlerle yeniden iletişime geçmiş olurlar. Şamanik yolculukta, üç ruhaniyet dünyasından birine veya tümüne seyahat edebilirler. Bu üç dünyaya bakalım…

Alt dünya

Şamanizm’de alt ruhaniyet dünyası, hikâyelerde tasvir edildiği gibi, hiçbir şekilde kötü anlamda kullanılmaz. Bunun yerine o, doğanın dünyasıdır. Burada yolcu; dağlar, nehirler ve rüzgâr gibi şeylerle doğrudan doğa ile iletişim kurabilir.

Seyahat sürecinde kendinizi ormanlarda veya çöl düzlemlerinde bulabilirsiniz, ancak fizik yasaları tam olarak geçerli olmayabilir. Ormanın üzerinden uçabilir veya okyanusun dibine yüzebilirsiniz. Şamanlar; alt dünyada atalarının ve güç hayvanlarının yaşadığına inanır. Bu güç hayvanları bilinen dünyada görülenler olabileceği gibi tamamen yeni karşılaşılan türler olarak da ortaya çıkabilir. Psikolojik anlamda yaklaşıldığında “Alt Dünya”nın bilinçaltını temsil ettiğini söyleyebiliriz.

Orta dünya

Orta ruhaniyet dünyası, sıradan dünyamıza karşılık gelen ruhlar dünyasıdır. Yolculuğa başlanılan yer burasıdır. Burada şaman; ay, bitkiler, hayvanlar ve insanlar gibi şeylerin ruhları ile iletişim halindedir.

İnsana içinde yaşadığı dünya olarak görünen bu yer aslında onun yansıtma ve uzaktan izleme halinde kaldığı bir yerdir. Bu dünya, buranın ötesine geçemeyenlerin alanıdır. Şamanlar burayı ne iyi ne de kötü olarak anlamlandırırlar sadece ciddiye alınmaması gerektiğine inanırlar. Orta dünya bilinçli zihni ve egoyu temsil eder.

Üst dünya

Üst ruhaniyet dünyası gerçeküstüdür, dünyada görülen hiçbir şeye benzemez. Buraya seyahat etmek zihnin gerçek benliğini fark etmesini sağlar. Saf ruhun bulunduğu yer burasıdır, bu yüzden Şamanlara göre üst dünyadaki ruhlar ciddiye alınmalıdır. Bu dünyada şamana bilgi ve şifa ile yardım eden ruh rehberleri yaşamaktadır. Bunlar insan benzeri, hayvan benzeri veya başka herhangi bir biçimde görünebilir. Üst dünya, süper bilinçli zihni temsil eder.

Kuantum fiziği bize bu yaşadığımız dünyadaki her atom, molekül veya parçacık ne kadar küçük olursa olsun, her şey arasında boşluk olduğunu anlatıyor. Ve eğer öyleyse, o zaman hayat, katı şeylerin toplamından çok, bir enerji akışıdır. Süper bilinçli zihin, maddi gerçekliğin ötesini gören ve bu gerçekliğin arkasındaki enerji ve bilinçten yararlanan bir farkındalık düzeyini kapsar. Bazıları bunu, “eter” (evrenin özü: tüm maddeye ve uzaya nüfuz eden elektromanyetik dalgaların akışı) olarak adlandırmaktadır. Süper bilinç, gerçek yaratıcılığın da bulunduğu yerdir. Bu tür yaratıcılığın ifadeleri, bilinçaltından gelenlerden farklıdır. Süper bilinç, gerçekten büyük sanat eserleri, müzik, düzyazı, şiir, büyük bilimsel keşifler ve derin ruhsal deneyimler için fikirlerin bulunduğu yerdir. Hastalıkların çözümlerinin de bu alanda gerçekleşebileceği öne sürülmektedir.

Şamanizm bir din değildir; bunun yerine, içinde bulunduğu kültürün bağlamından etkilenen zengin manevi uygulamaların bir koleksiyonudur. Bu koleksiyondan işimize yarayacak bilgeliği almak, belki de yeni yıla girerken acıları, yaşanmışlıkları unutmadan onlarla yüzleşebilmemizi de sağlayabilecektir. Kalbimizle ürettiğimiz çözümlerin güzelliğini yaşayabilmek için bu öğretinin sunduğu fırsatları göz ardı etmemeliyiz. Suni olarak ayrışmak yerine; varlığımızın, doğanın ve bütün her şeyin bir olduğu o bakış açısına erişmek için hala geç kalmış değiliz…

Kaynaklar

Michael James Winkelman – Shamanism as Neurotheology and Evolutionary Psychology
Patti Wigington – Shamanism Definition and History
Hub of Consciousness – Connecting with Spirit and Nature
Joshua Hehe – The Sacred Story of Shamanism
Hektoen International – Creativity and Shamanic ways for wellbeing

İlginizi çekebilir: Mindfulness’ın babası Thich Nhat Hanh’ın 5 öğretisi

Şerife Günaydın Karaköse: Yazar Şerife Günaydın Karaköse, 1980 Adana doğumlu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Çağ Üniversitesi Özel Kamu Hukuku Yüksek Lİsansı'nı bitirmekle hukuk dünyasına girdi ve avukatlık mesleğine de halen devam ediyor. "Three", "The Shadow House","Happiest Hour","Uzaya Kaçan Küpe" ve "Keyfi Yanılsamalar" isimli kitapları hem Amazon hem de Barnes and Noble da online olarak yayımlandı. Yazarın denemelerini aktardığı www.allbyourselves.blogspot.com adlı bir blogu mevcut; aynı zamanda @mind_index Instagram profilinde de sanattan bilime, felsefeden psikolojiye kadar pek çok konu hakkında da içerik üretiyor.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale