Saklı öfkelerimize ayna tutanlar: Kabul ediyorum, ifade ediyorum, dönüştürüyorum
“İçindeki öfkeli ejderhayı yönetmeyi başarabiliyorsan, dünyayı yönetebilecek güce ve iradeye sahipsindir.”
Bir Çin atasözü ile başlayalım saklı öfkemizi keşfetmeye…
Benim hayatımda öfkenin yeri yok diye yaklaşabilirsiniz bu yazıyı okumaya. Evet öfke öyle kolay kolay kabul edebilecek bir his değildir. Haklısınız, çoğumuz sinirlendiğimizi bile kabul etmiyoruz. Fakat farkında olmasak da gün içerisinde hoşumuza gitmeyen olaylarla baş başa kalıyoruz veya süreçler tam anlamıyla istediğimiz gibi gitmeyebiliyor. Diğer yandan başka insanları kontrol edemiyoruz, onların tercihleri veya öncelikleri bizim anlık ihtiyaçlarımız ile uyumlanmamış olabiliyor.
İşte bu noktalar aslında içimizde “öfke” hissinin kabardığı noktalar oluyor. Birkaç örnek ile kendimize itiraf edebilmek oldukça kolay; bir arkadaşınız sizinle kahve içmek için söz veriyor fakat son anda gelemeyeceğini haber veriyor. Her ne kadar işi ile ilgili kontrol edemeyeceği bir durum nedeniyle sizinle olan görüşmesini erteliyor olsa da, öfke rüzgarları kalbimizden geçiveriyor işte. Egomuz bizlere fısıldıyor “Seninle buluşmaya gelmedi, seni önemsemedi, sana ayıracağı zamanını işe ayırdı, belki başka bir arkadaşıyla buluştu”
Başka bir örneğe bakalım; eşiniz ile yaptığınız özel bir akşam yemeği planı aklından çıkmış ve siz bunu ancak o gideceğiniz yerde masada tek başınıza otururken anlayabiliyorsunuz. Belki hissiniz önce hayal kırıklığı oluyor, çünkü beklentiniz karşılanmadı fakat sonra yine o tanıdık öfke rüzgarları en kuvvetli şekilde kalbinizi ele geçiriveriyor. Bu hayal kırıklığının seviyesinden de oldukça etkileniyor tabii ki… Biraz da egonun fısıltılarını eklediğimizde kendi kendimize başımızı geleni bakın nasıl yorumluyoruz: “Yine unuttu, çok kızgınım, benim değerimi hiç bilmiyor, bana zaman ayırmıyor, çok öfkeliyim ben buraya gelebilmek için o kadar hazırlık yaptım, bundan sonra ben de onun bana yaptığı şekilde davranacağım”
Öfkeyi kabul ve ifade etmek
Hayatımızı etkileyen asıl sorun işte burada başlıyor; öfkeleniyoruz, öfkemizi kabul etmiyoruz, sonuçta öfkemizi ifade etmiyoruz. İfade edilmemiş öfke(leri)miz ise ilişkilerimizde kontrol edemediğimiz ‘’birikmiş öfke patlaması’’ olarak hayatımıza yansıyor.
Örneğin; aynı şekilde aynı arkadaşınızın birkaç kez üst üste size aynı şekilde davrandığını, yani son anda buluşmalarınızı farklı sebeplerle iptal ettiğini düşünün. İlk durumda belki biraz öfkelendiniz, kalbiniz kırıldı fakat öfkenizi idare ettiniz ve arkadaşınıza ifade etmediniz. Peki üçüncü kez aynı durumu yaşadığınızda nasıl davranacaksınız? Birikmiş öfkeniz yükselen bir dalga gibi sizi ele geçirecek, ifade etmediğiniz tüm hayal kırıklıkları aynı anda beyninize yükselecek, tek seferde söylediğiniz herşey “karşı tarafı suçlamaya” odaklı olacak. Çünkü canınızın yandığı kadar hissetmesini dileyeceksiniz, sizi anlamasını…
Çoğu ilişkimizde kopuşlar veya “iletişememe” dediğimiz nokta burada başlıyor. Çünkü siz konuşan öfkeye dönüştüğünüzde, dinlemeyecek, empati yapamayacak ve anlamaya çalışmayacaksınız. Hedefiniz yalnızca karşınızdaki kişinin size yaşattığı hayal kırıklığı ile coşan öfkenizi ona yansıtmak olacak; yani karşınızdaki sizin için sadece bir “suçlu” olacak.
Şimdi şunu düşünüyorsunuz belki de, bu derece detayda anlatabiliyorsan, sen hiç öfkelenmedin mi, kendini kaybetmedin mi, o suçlamaları yapmadın mı?
Oldukça sakin bir insan olmama karşın, geçtiğimiz Ağustos ayında beni çok derinden etkileyen ve uzun süre ifade edemediğim öfkelerimin toplamı olarak çok güçlü bir öfke patlaması yaşadım, hem de canımdan çok sevdiğim babama karşı… Öyle güçlü bir öfke hissiydi ki, o kadar çok şeyi bastırmaya çalışmıştım ki, o anda sadece “ağzımdan fışkıran öfke sözleri” olmuştu, tabii bunun üzerine kapıyı çarpıp çıkmayı eklemeden geçemeyeceğim… Aylar sonra çok sevdiğim ve kendisine çok şey borçlu olduğum bir kişinin öfkesini yaşadım; gerçekten bir insanı bu derece öfkelendirebildiğim için çok üzülmüştüm ve kendisi bilmese de birçok kez özür dilemeyi istedim, fakat öfkesinin sebebini hala çözememiştim.
Bu öfke aynalaması bende çok derin bir dönüşüme yol açtı; hayatımda “ben kime öfkelendim?” diye sorguladım ve “bu his benden çok uzak bir his, ben kimseye öfke duymam.” diye düşündüğümde, sevgili babam ile yaşadığımız durum bana cevap oldu…
O an “öfkemi” kabul ettim; sevgili babamdan tüm kalbimle özür diledim ve elinden gelenin en iyisi ile hayatımda olduğunu kabul ettim. Dönüşüm aslında çok basitti; öfkemi kabul etmek, onu farkındalığa dönüştürerek açıkça kendimi ifade etmek bugün babamla ilişkimizi bambaşka bir seviyeye taşıdı…
Öfkenizi farkındalığa dönüştürerek şifalanın
Aslında öfkemizi dönüştürmek, gerek hayata bakış açımızı gerekse ilişkilerimizi derinden şifalandıracak bir ilaç gibidir. Sevgili Serkan Sorguç’un güzel eseri Şifachi’de öfke durumunda vücudumuzda fark etmeden oluşan dengesizliği ve öfkeyi kontrol edebilmek için birbirinden önemli tavsiyelerini paylaşıyor;
… “Öfke, beta frekansıdır. Beta frekansı, insanı avına saldırmaya hazırlanan kaplanlar gibi hep tetikte ve hep saldırıda tutan bir beyin dalgası boyutudur. Bu beyin dalgasındaki insanlar, sağlıklı düşünemezler. Bir adım sonrasını hesaplayamazlar. Öfke, bakış açısını daraltarak, çok yönlü düşünmeyi engeller. Beta frekansının tek bir hedefi vardır; o dönemdeki engeli devirmek, ona zarar vermek ve böylece hayatta kalmak.
Öfke, ölüm kalım savaşının yaşandığı frekanstır. Ortada ölümcül bir durum olmadığı halde hayatta kalmak için saldırıya geçtiğinde maalesef yersiz öfke patlamaları yaşanır.”
… “Öfke fizyolojik olarak da insan bedeninde istenmeyen hormonal tepkiye yol açar. Testesteron, epinefrin, norepinefrin ve kortizol hormonlarının artışına sebep olur. Bu dengesiz artış vücutta kalp, damar, eklem, akciğer, bağırsak, mide ve çeşitli kaslarda fonksiyon bozukluklarına yol açar. Ayrıca bağışıklık sistemini de zayıflattığından öfkeli insanların hastalıklara karşı direnci daha da zayıftır.”
… Öfkeyi kontrol etmenin yolları:
- Ballı limonata öfkeyi hızlıca dindirir.
- Spor yapmak beden enerjisini başka bir kanala yönlendirir ve fazla enerjinizi dışarı atmanıza yardımcı olur.
- Papatya çayı, melisa çayı, kedi otu kökü çayı ve özellikle sarı kantaron çayı öfkeyi kısa sürede aşağı çeker.
- Öfke anınızda birisiyle yapacağınız konuşmayı 7 dakika sonrasına erteleyin. (Yapılan araştırmalar öfkenin üçüncü dakikadan sonra gerilemeye başladığını ve yaklaşık 7 dakika sonra da dindiğini gösteriyor.)
- Kalp hizanızda ve tam iki göğsünüzün arasında yer alan timus bezine iki parmağınızla veya avuç içinizle 25 küçük dokunuş yapın. (Mutluluk hormonunu tetikleyeceğinden öfkeyi azaltacaktır.)
- Hayatımızda saklı kalmış öfkelerimizi aynalayanlara sonsuz teşekkür borçluyuz. Bugün bu yazıyı okuyorsanız, öfkenize dönün, öfkenizi kabul edin, fark edin ve ifade edin, öfkenizi dönüştürmek ve kontrol etmek sizin elinizde…