X

Sağlıksız yiyecekleri neden arzuluyoruz?

Eğer neden abur cuburları arzuladığınızı düşünüyorsanız, beynin çalışma tarzına yakından bakmanız gerekiyor.

İşlenmiş gıdaları tüketmenin zararları hakkında sürekli olarak uyarılmamıza rağmen, neden sağlıksız abur cuburlar sürekli olarak her yerde satılıyor ve oldukça popüler? Cevabı kısmen irade gücü ve maliyetiyle açıklayabiliyor olsak da, genellikle cevap beynin abur cuburu nasıl yorumladığıyla alakalı. Yani abur cuburu arzulayıp, kendinizi şımartmak için satın aldıktan sonra ağzınızda erimesine kadar süren bir yolculuktan bahsediyoruz.

Yağlı, emülsiyonlaştırılmış veya şekerli bir gıda tükettiğimizde, beynimiz dopamin salgılıyor. Dopamin vücutta doğal olarak üretilen bir kimyasal olup öğrenme ve yeni şeyleri deneyimleme konusunda önemli rol oynar. Eğer yediğimiz şeyin tadını beğenirsek, beynimiz aynı zamanda opioid salgılar ve bu da haz aldığımıza yönelik bir sinyaldir.

Tüm bu kimyasallar, özünde bizi zevk aldığımız deneyimleri tekrarlamamız yönünde eğitir. Temelde, beynimiz en ilgi duyduğumuz şeylere ters şekilde çalışmaktadır. İşte beynimizin, abur cubur isteği arttığında darmadağın olduğunu gösteren 7 olay:

1. Beyinlerimiz şekeri sevmemiz yönünde evrilmiş

Evrim teorisinde geriye doğru gidersek, maymunlar hayatlarını idame ettirmek için şeker bakımından zengin olan meyveyi tükettiklerinden dolayı, biz de tatlı, böylelikle yüksek kalorili, olan besin opsiyonunu tercih ediyoruz; çünkü bu besinler enerji rezervimize katkıda bulunuyor. Primat atalarımızın aksine, beyin büyümesi olan ensefalizasyonun yüksek seviyelerde olması için, biz onlardan çok daha fazla şeker tüketmeliyiz.

Antropolog William R. Leonard, J. Josh Snodgrass ve Marcia L. Robertson yazdıkları makalede şunlara değiniyorlar: ‘Diğer primatlara ve bizim ölçülerimizdeki memelilere kıyasla insanlar beynini beslemek için günlük enerjilerinin önemli bir kısmını beyinlerine pay ediyorlar.‘

Enerjinin orantısız bir biçimde fazlasını beyin kullanıyor. Beynimiz besinsel ihtiyacımızı etkiliyor ve primat atalarımıza göre daha yoğun enerji ve yağ içeren besinleri tüketmemizi sağlıyor.

Eğer öğün sıklığımız tutarsızlık gösteriyorsa, depolanan yağ tabakası sizi korumak için kullanılıyor. Eğer çok sert bir kış yaşanıyorsa ve vücudunuz yeterli yağı depolamamışsa, açlık çekme ihtimaliniz oldukça fazla olacaktır. Evrimsel bakış açısından bakarsak, bu başınıza gelebilecek en kötü şeylerden biridir ve tam da bu noktada beyniniz mükemmel bir sonuçla karşınıza çıkar: Şeker=Hayatta kalma. İronik bir şekilde, şeker aynı zamanda sizi öldürmektedir.

İlgili yazı: Şeker bağımlılığından kurtulmanızı sağlayacak öneriler

2. Abur cuburlar arzu uyandırmak için tasarlanmıştır

Besin değeri düşük gıdaların tatları, kokuları ve ağızda bıraktığı o his oldukça önemli olup mükemmel bir şekilde dizayn edilmiştir. Cipsin çıtırtısının optimal seviyesi ya da gazozun mükemmel köpürme miktarı, şirketler tarafından tekrar tekrar teste tabi tutulup analiz edilerek tüketicilerin ürüne tutkun olması hedeflenmektedir.

Geçmişte yemek endüstrisinde şirket yöneticisi olarak çalışan Bruce Bradley şunları söylüyor: ‘Bu ürünler insanların tekrar tekrar ve sürekli daha çok tüketilmesi için dizayn ediliyor. Sizin mideniz sayesinde, bu şirketler pazar paylarını artırıyorlar.’

Bağımlı olmanız için yöneticiler, mutluluk noktası denilen yere ulaşana kadar ürünün içeriğindeki bileşenlerle oynuyorlar. Endüstri şirketleri ‘bliss points’ yani mutluluk noktasını şekersiz besinlere dahi ekliyorlar.’ diyor Salt Sugar Fat kitabının yazarı Micheal Moss.

Bir kere beyniniz mutluluk noktasını deneyimlediğinde, o ürüne karşı koyması oldukça zorlaşıyor.

3. Aşırı stresliyiz

Belki bilmiyorsunuz, ancak kortizol ile aşinalığınız bulunuyor. Kortizol, uzun süre stres altında olduğunuzda salgılanan bir hormon olup, yemek hakkındaki düşüncelerimize zarar veriyor.

‘Stres böbreküstü bezlerinizi aktive ederek kortizol salgılanmasını sağlıyor ve iştahınızı açıyor.’ diyor Psikolog ve Too Much One Her Plate adlı web sitesinde Duygusal Yeme Uzmanı olarak çalışan Melissa McCreery.

Uzun süre stres altında kaldığınızda beyniniz kortisol salgılıyor ve bu sayede iştahınız açılıyor.

Bir kere salgılandığında, insanlar kendilerini iyi hissetmek için yemek yemeye meyilli oluyorlar. Esasında, kendini iyi hissetmek için yemek yemek, beynin stres merkezindeki beyin aktivitesini engelleyerek yatıştırıcı etki görevi görüyor, ancak geçici bir süreliğine. Maalesef bir kere bu deneyim yaşandığında, beynimiz o yiyecekle bağlantı kurup bir sonraki sefer stres seviyemiz yükseldiğinde yine aynı yiyeceği arzuluyor.

Araştırmalar gösteriyor ki, kadınlar kendilerini iyi hissetmek için yemeye erkeklerden daha çok meyilliler. Biyolojik eğilime karşı koymak için, uzmanlar hiçbir zaman sizi rahatlatan favori yiyeceğinizin evinizde olmaması gerektiğini ve stresli zamanlarda meditasyon gibi farklı yöntemlere başvurmanız gerektiğini söylüyor.

4. Yorgun olduğumuzda doğru seçimleri yapamıyoruz

Abur cuburdan kendimizi uzak tutmamız gerektiğinde, uykusuzluk en büyük düşmanımız oluyor. Neden mi? Çünkü yorgun beyinlerimiz canlanmak için hızlı bir enerji arıyorlar, yani şekeri! 2013 yılında University of California-Berkeley’deki araştırmacılar tarafından yapılan bir araştırmada, akşam uykusunu almış ve uykusuz bir gece geçirmiş 2 grup, toplam 23 genç yetişkinin beyinlerinin MR’ı çekiliyor ve sonuçlar karşılaştırılıyor. Bulgulara göre uykusuz bireylerin beyinlerinde frontal loptaki kompleks karar vermeyi yöneten bölgedeki aktivite zarar görürken, ödüle karşılık veren beyin bölümü aktivitesi artış gösteriyor. Araştırma, uyku yoksunluğunda katılımcıların sağlıksız besinleri tercih ettiğini söylüyor.

‘Beyinde kompleks yargılar ve kararların verildiği bölge, uykusuzluk yaşandığında etkisini yitirmeye başlıyor. Aynı zamanda, motivasyonu ve arzuyu kontrol eden esas beyin yapısı gücünü artırıyor. Kişiler uykusuz kaldıklarında yüksek kalorili yemekleri daha çok arzuluyorlar. Beyin aktivitelerindeki bu değişim kombinasyonu az uyuyan insanların neden aşırı kilolu ve obez olmaya eğilimli olduklarını açıklıyor.’ diyor UC Berkeley’de Psikoloji Profesörü Matthew Walker.

5. Kontrast bileşenler beyniniz için uyuşturucu gibi

Hamburger ve patates dinamik kontrast yiyecek modeline uygundur.

Oreo gibi dinamik kontrast yiyecekler sert dış yüzeyle yumuşak ve mutlu edici orta tabakadan oluşur ve beyinlerimiz bu yan yana sıralanmış yapıları heyecan verici bulmaktadırlar. Bir dilim pizza bile dinamik kontrast yapıdadır. Aslında pizza, yumuşak ve sert malzemelerin bir araya gelmesiyle oluşan karbonhidrat bakımından zengin bir besindir. Bunun yanı sıra cips ve dip sos, hamburger ve patates, bu kalıba uygun besinlerdir. Bu model, birlikte yendiğinde mutlu eden ikililerin de neye göre seçildiğini kanıtlar niteliktedir.

6. Kaybolan kalorik yoğunluğu

Birçok abur cubur ürünü ağzınızda erimektedir. Aslında yemek şirketleri bunu kasıtlı olarak yapmaktadırlar; çünkü bu sayede insanlar yediklerinin çok kalorili olmadığını düşünürler.

Buna ‘vanishing caloric density’ yani ‘kaybolan kalorik yoğunluğu’ denmektedir. Eğer bir şey ağzınızda kolaylıkla eriyorsa, beyniniz yediğinizin kalorisiz olduğunu düşünüyor ve yemeye devam ediyor.’ diyerek konuya açıklık getiriyor yemek bilimcisi Micheal Witherly.

7. Hatıralar

Abur cubur yiyip kendinizi şımarttığınızda, beyniniz bu lezzetli anıların gitmesini istemeyecektir. Bu olağanüstü, opioid salgılayan deneyimin günlüğünü tutacak ve gelecek sefer bir restoranın camında pizza veya şeker gördüğünüzde, beyniniz eski anıları canlandıracak ve arzulamanızı sağlayacaktır. Tekrar yiyene kadar o yemeği aklınızdan çıkaramazsınız ve bu duruma göz yumma kısır döngü yaratacaktır. Arzu döngüsünü kırmanın tek yolu aklımıza düştüğünde arzuladığımız yemeği yememektir. Böylelikle hafızamız aşamalı olarak zayıflayacak ve göz ardı edecektir.

Kaynak:

all-that-is-interesting.com

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale