X

Sağlıklı ve mutlu bir yaşam: Sorun sizde değil, çevrenizde ve toksik medya kültüründe

Geçenlerde tanıdığım biri, 1.5 yaşındaki kızının tombul bacaklarını gösterip, çok iştahlı olduğundan bahsediyordu. Yemek yedirmesi kolay bir çocuktu. Pek yemek seçmiyor, çoğu şeyi iştahla yiyordu. Aklıma hemen kendi bebekliğim geldi. Ananemin İzmir’deki evinin terasında çekilmiş fotoğraflarım ve boğum boğum kollarım, bacaklarım…

Ben de oldukça iştahlı ve yemek yemeyi seven bir bebekmişim. Annem, sık sık benim bebeklik dönemimde çok rahat ettiğinden ve yemek yedirme zorluğu yaşamadığından bahseder. Çocukluğum, ergenlik dönemim, üniversitenin ilk yılları da benzer bir şekilde geçti. İştahsız olduğum bir dönem hatırlamıyorum (hasta olduğum zamanlarda bile!). Özellikle de sevdiğim bir şey yiyeceksem, yemek saatlerini heyecanla beklerdim. Benim için sadece karnımı doyurmaktan öte, haz ve keyif dolu anlardı. 

Fakat, bebeklik dönemimde ailemin hoşuna giden şey, özellikle de 10 yaşlarımdan sonra bir sorun olarak görülmeye başlandı. Bayramda gelen çikolata kutuları elimden alınıyor, en sevdiğim yemek olan mantıda porsiyon kontrolü uygulanıyor, ara ara iştahlı oluşumla dalga geçiliyordu. Aslında öyle aşırı yiyen biri de değildim. Sevdiğim şeylerden arada biraz fazla yerdim o kadar. Annemden istediğim şey, 1 tabak mantının üzerine ilave 1-2 kaşıktı. Üstelik hiçbir zaman kilolu biri de olmadım, sadece çok az balık etliydim.

Sadece ailem değil, etrafımızdaki kişiler de bunu sık sık konu yapıyordu. Sanıyorum ki izafi düşünce yapısı sebebiyle, uzun boylu ve oldukça fit olan ablamın yanında kilolu görünüyordum. Bir aile dostumuz benim için bir keresinde şöyle demişti: “Aslında çok iştahlı bir çocuk ama belli ki kendini frenliyor. Kendini bıraksa şu tatlıdan 2-3 daha tabak yiyecek.” Şu anki bilincimle o insanlara sinirlensem de, o zamanlar utanıyor, kendimi suçlu hissediyor ve bunu bir kusur olarak görüyordum.

Ailemin beni korumak istediğini, diğer insanların da sırf konu açmak için düşünmeden konuştuğunu (boş muhabbet de diyebiliriz) biliyorum. Çocuklara sınırsız yemek vermeyi savunan biri de değilim. Obezitenin bu kadar yaygınlaşmış olduğu bu dönemde, aileler elbette ki dikkatli olmalı. Fakat ben hiçbir zaman sağlık tehdit edici bir kilo seviyesinde olmadım. Yediğim şeylerde aşırılıklara da kaçmadım. Şu an anlıyorum ki, annem ve babam, koruma içgüdülerinin yanı sıra, aslında kendi kilo takıntılarını bana yansıtıyorlardı. Kilolu olmayı başarısızlık ve iradesizlik olarak görüp, çok yemek yiyen insanları eleştiriyorlardı. Kendi çocuklarının o insanlardan birine dönüşme hali, elbette ki kabul edilemezdi. Engellemeye çalıştıkları şey de buydu.

Fakat sonra ne oldu biliyor musunuz? Özümde yemekle daha normal bir ilişkim varken, aşırıya kaçmaya başladım.

Üniversitenin ortalarında, ilk defa diyetisyen eşliğinde diyete başlamıştım. Başta her şey normaldi. Kontrollü bir şekilde 4 kilo vermiştim. Fakat zayıf halim herkes tarafından daha çok beğenilip, bana başarı duygusu hissettirdikçe, abartmaya başladım. Yıllar geçtikçe daha katı ve kısıtlayıcı diyetler uyguladım. Büyük tabaklarda kalori değeri düşük salatalar yiyerek ve yemekten önce bol su içerek, iştahımı frenlemeye çalışıyordum. O eski, “kusurlu” halime dönemezdim.

Yıllarca süren iradeli diyetler sonrasında ise çeşitli tetiklenmelerle birlikte yeme bozukluğum başladı. Çocukken çok sevdiğim ama yıllardır yemediğim bol kalorili şeyleri 10 dakika içinde yiyip kendimi kusturuyordum. O dönemde terapiye de başladığım için bulimia kısa süre içinde atlatmış olsam da, iyileşme süreci gereği tıkınırcasına yeme bozukluğuna evrildi. O da yaklaşık bir yıl devam etti.

Kendi üzerimde çalıştıkça yemekle olan ilişkim iyileşmeye başladı fakat yanlış beslenmeler sebebiyle zaten hassas olan sindirim sistemim zamanla kötüleşti. Birçok yiyeceğe karşı intolerans geliştirdim. Hayatımdaki diğer stres faktörlerinin da etkisiyle, son 1 yıldır da histamin intoleransıyla mücadele ediyorum. Artık hazımsızlık sebebiyle istesem de pek yemek yiyemiyor, sevdiğim birçok besinden (sağlıklı olarak etiketlenenler dahil) mahrum kalıyorum.

O küçük bebeğin fotoğraflarını görünce, içim sızladı. İyileşmeye giden yolda ihtiyacım olan şeylerden birinin, özüme geri dönmek olduğunu anladım. Yani, yemek yemeyi devamlı kısıtlanması gereken bir şey olarak değil, kendimi beslediğim ve keyif aldığım bir aktivite olarak görmek. Yemek yemeyi sevmekten ya da iştahlı olmaktan utanmamak…

Yıllar içerisinde bedenime iyi gelecek şekilde sağlıklı beslenmeyi, hangi gıdaların beni iyi ve hafif hissettirdiğini, hangilerinin ağırlaştırdığını ve fazla yiyince dokunduğunu öğrendim. Sürekli bol yağlı, şekerli gıdalar ya da büyük porsiyonlar yemek gibi bir isteğim de yok. Sadece, dengeli ama esnek bir beslenmeyle, suçluluk duymadan, özgürce hareket etmek istiyorum. Hayat boyu şekersiz/glutensiz/ekmeksiz beslenmek ve sürekli kısıtlanma içinde yaşamak yerine aralarda canım ne istiyorsa onu yiyip, yeni tatlar keşfetmek istiyorum.

Yakın bir zamana kadar, ergenlik dönemimdeki fotoğraflara bakmak istemezdim. Zayıflamış olduğum dönemden maksimum 6-7 kilo fazlam olmasına rağmen, o halim kusurlu hissettiriyor, iştahlı biri olmak beni utandırıyordu. Şimdilerde ise o çocukla temas edip, onu kapsamayı öğreniyorum. Ona, onda bir yanlış olmadığını, sorunun çevresindeki kişilerde ve toksik medya kültüründe olduğunu söylüyorum.

Siz de kendi çocuklarınıza ya da etrafınızdakilere, yeme alışkanlıkları veya fiziksel özellikleriyle ile ilgili yorumlar yaparken ekstra dikkatli olun. Bunları (o sırada ne kadar masum görünse de) dalga konusu yapmayın ve çevrenizdeki kişilerin yapmasına da izin vermeyin. Sosyal medya bu konuda başlı başına olumsuz bir etkenken, siz de bu algıyı pekiştirmeyin.

Sağlıklarını tehdit eden bir durum yoksa, balık etli ya da “size göre kilolu” olan kişileri rahat bırakın. Dizilerde 34 beden kadınlar görmeye o kadar alıştık ki, 38 beden ve üstü bize artık çirkin ve biçimsiz geliyor. Fakat bu da bir trend, Kim Kardashian ile birlikte bir dönem büyük ve çıkık kalçaların trend haline geldiğini unutmayın. Kim bilir ileride nasıl farklı vücut tipleri empoze edilecek!

Etrafınızdaki kişilere “Böyle çok iyisin sakın bozma.”, “Ay onu mu yiyeceksin, çok kalorili!” ya da “İyice kara kuru olmuşsun, hiç yakışmıyor.” gibi ithamlarda bulunmayın. Çoğu kişi kendi değerlendirmesini yapacak bir bilinçte ve dışarıdan gelecek ekstra bir yoruma ihtiyacı yok.

Toplumun size dayattıklarından ziyade, andaki gerçek ihtiyaçlarınıza odaklanın. Benim için şu an mutlu, huzurlu ve dengeli bir hayat yaşayıp, “standartlara göre” 5 kilo fazlam olması; zayıf olup, stres ve korku içinde yaşamaktan çok daha değerli.  

Yeme bozukluğunun bu kadar arttığı dönemde hepimizin bu konuda hassas ve farkındalık sahibi olması ve seçtiğimiz kelimelere ekstra dikkat etmesi gerekiyor. Kültürü ancak, önce bireysel olarak değişerek değiştirebiliriz.

İlginizi çekebilir: Popüler wellness trendleri gerçekten iyileşme vadediyor mu?

Siri Kavita: 2018 yılında “kendi gerçeğimi” yaşamak üzere bir yolculuğa çıktım. Gerçi hayat boyu bu yolculuktaymışım da, bunu fark etmem 27 yılımı almış ve artık hızlanmanın zamanı gelmiş. En büyük destekçilerim Kundalini Yoga ve Gestalt öğretileriyle, kendimi değiştirmek için değil, tam tersi daha fazla “ben” olabilmek için yürümeye devam ediyorum. Hem kendimin hem de bu yoldaki diğer kahramanların yoluna ışık tutabilmek, yaralarımızı birlikte dönüştürebilmek için yazıyorum.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale