Sağlıklı bir hayata yelken açmanızı sağlayacak 10 etkili tüyo
Daha sağlıklı ve kaliteli bir hayat sürmek için illa kutu kutu ilaç içip hayatınızda radikal değişiklikler yapmak zorunda değilsiniz. İşte sağlıklı bir hayata yelken açmanızı sağlayacak 10 etkili tüyo:
1. Nefes egzersizleri yapın
Bir gün içerisinde binlerce kez nefes alıp veriyoruz. Ancak maalesef çoğumuz, doğal bir refleks olarak gördüğümüz nefes alışverişine yeterince dikkat etmiyoruz. Halbuki, hepimizin bildiği, “sinirlenince ona kadar say, öfken geçip gidecek” tavsiyesi nefes alıp vermenin aslında ne kadar da mucizevi olduğunu bize gösteriyor.Burnumuzun tıkalı olduğu bir gece uykusunun ardından çok bitkin ve yorgun kalkmamızın sebebi doğru nefes alıp verememektir.
Üst düzey sporcular, ses sanatçıları, tiyatrocular uzun süre doğru nefes alıp verme eğitimi alırlar. Bunun sebebi, alınan her nefesin bütün hücrelere işler halde kalmalarını sağlayan oksijenin taşınmasını sağlamasıdır. Düzgün ve ritmik bir şekilde nefes alınıp verilmediğinde vücutta karbondioksit ve karbonmonoksit gibi gazlar birikmeye başlar ki bu hücrelerin düzgün beslenememesine ve bütün sistemlerin düzensiz çalışmasına neden olur. Örneğin, düzgün beslenemeyen sinir sistemi hücreleri stres altında kalır ve bu ilk aşamada yorgunluk ve bitkinlik, ikinci aşamada ise psikolojik yılgınlık ve depresyon olarak ortaya çıkar. Ritmik ve derin nefesler ile düzgün beslenmeye başlayan hücreler baskıdan kurtulur ve yaşadığınız sinir ve stres minimuma iner. Yanlış nefes alıp vermeyle vücutta biriken karbondioksit, kanınızın asit oranını arttırır, bu da tansiyonunuzun artmasına neden olur, kansere yakalanma ihtimalinizi arttırır.Günün belli zamanlarında bir süreliğine düzgün, derin ve ritmik bir nefes alıp vermeye odaklanarak kendinize bir tazelenme, iyileşme fırsatı yaratabilirsiniz.
2. Bol su içmeyi ihmal etmeyin
Bu, çok duymaktan dolayı artık umursamadığımız fakat kendimize sürekli hatırlatmamız gereken bir uyarı. Suyun önemini anlamak için uzun süre susuz kalan kişilerin neler yaşadığını bilmemiz gerekiyor.
Örneğin, uzun süre susuz kalan ultra maratoncularda depresyon belirtileri görülmeye başlar. Bu sporcuların dikkati dağılır, motivasyonları düşer; çoğunda unutkanlık baş gösterir. Kanlarının akışkanlığı azaldığından dolaşım sistemi sıkıntıları başlar ve sindirim sistemleri düzensizleşir.Buraya dikkat edin: Az önce “uzun süre” diye bahsettiğimiz süre yaklaşık olarak 8-10 saattir. Yani, çoğumuzun unutup su içmediği bir süre!
3. Stresten korunmak için gerektiğinde “hayır” demeyi bilin
İçgüdüsel olarak çevremizdeki bütün insanları mutlu etmeye çalışıyoruz. Bunun için gün içinde pek çok evet yanıtı vermek zorunda hissediyoruz. Gün geçtikçe altından kalkamayacağımız sayıda sorumluluklar aldığımız için, belli bir noktadan sonra bu sorumluluklar hayatımızın ana teması haline geliyor ve kendimize vakit ayıramaz hale geliyoruz. Bu da kronik mutsuzluğun ve stresin en önemli sebeplerinden birini oluşturuyor. Eğer herhangi biri, kendinize ayırmanız gereken vakti yok edecek isteklerde bulunuyorsa, bu isteği reddetmekten çekinmemelisiniz. İç huzurunuzu yakalamak ve stresten kurtulmak için bu çok önemlidir.
Önceleri tepki görme ihtimali olsa da uzun vadede anlayışla karşılanacaksınız. Anlayışla karşılanmasanız bile, sizin iç huzurunuzu önemsemeyen kişiler için kendinizden feragat etmenin ne kadar mantıklı olduğunu kendinize sormalısınız.
4. Uykusuz kalmamaya uzun gösterin. Ne sebeple olursa olsun…
Bir kişinin omuzlarındaki bütün sorumlulukları yerine getirmek isterken kendine yapabileceği en büyük kötülük uykusundan kısmak ya da uyku düzenini bozmaktır. Çünkü iyi bir uyku:
- Beynimizin gün içinde öğrendiği bilgileri ayıklayıp depolamasını sağlar
- Beynimizin kısa dönem hafızadaki bilgilerin gerekli olanlarını uzun dönem hafızaya taşımasına fırsat verir
- Gün içinde değişik nedenlerle değişen vücut ısısını, kan basıncını, tansiyonu, nefes alış ritmini normal değerlerine döndürür.
- Bağışıklık sisteminin alarm durumuna geçmesini engeller. Uzun süren uykusuzluk, bağışıklık sisteminin alarma geçmesine, çok çalışmasına ve dolayısıyla yorgun düşmesine neden olabilir. Bu yorgunluk da hastalıklara davetiye çıkarır.
5. Her başınız ağrıdığında, uykunuz kaçtığında ilaca sarılmayın
İlaçları “dertlere derman” olarak görebilirsiniz ama her ilaç özünde bir “zehir”dir. Bu yüzden her ilacın yan etkileri vardır. Bu yan etkiler vücudunuzun dayanıklılığına, karaciğer ve böbreklerinizin performansına göre değişebilir. Değişmeyen tek şey, aldığınız her ilacın vücudunuzda ufak ufak toksik maddeler biriktirdiğidir.
Her başınız ağrıdığında ya da uykunuz kaçtığında ilaca sarılırsanız vücudunuzda her geçen gün toksik maddelerin birikmesine neden olursunuz. Bu ilaçların yerime doğru nefes alıp verme tekniklerini kullanarak, temiz havada yürüyüşe çıkarak, hafif egzersizler yaparak vücudunuzda daha fazla oksijen dolaşmasını sağlayın; ağrınızın hafiflediğini göreceksiniz.
6. Alkol tüketiminizi azaltın
Alkolün karaciğere verdiği zararları zaten hepimiz biliyoruz. Bu yüzden alkol tüketimini mümkün olduğunca azaltmalısınız. Özellikle uyku saatlerine yakın zamanlarda mümkünse bu tüketimi sıfırlamalısınız.
Uyku düzeninin bozulduğu günlerde alkol alarak uykuya iyi bir fikir gibi gelebilir. Alkolün uykuya geçişi kolaylaştırdığı doğrudur fakat uyuduğunuz bu uykunun hiç de kaliteli olmadığını unutmamanız gerekir. Beynimiz, alkol sayesinde bir süre uykuya geçme dalgaları üretse de bir süre sonra bu dalgalar, uyanıklığı sağlayan bazı dalgalarla birlikte yayılmaya başlar ve bu dalgalar uykuyla uyanıklık arasında gidip gelen çok kalitesiz bir dinlenme sürecini başlatır. Bu yüzden alkol sayesinde uyuyakaldığınız gecelerin sabahında dinlenmiş olarak kalkamazsınız.
7. Rafine şekerden arının
Şekerli yiyecekler, yenildikten sonra kısa bir süreliğine mutluluk verir fakat uzun vadede vücudunuza ciddi zararlar verir. Vücuttaki kötü kolesterol olarak bilinen maddenin birikimini arttırır, bu da karaciğerde yağlanma, damarlarda tıkanmaya neden olabilir. Daha kısa vadede ise diş ve diş eti hastalıklarına sebep olur, kilo alımını hızlandırır. Sizi yavaş yavaş hasta eden rafine şeker yerine bol bol meyve tüketerek hayatınıza sağlık ve tat katabilirsiniz.
8. Günde en az 10000 adım atın
Sporla iç içe olmak, sağlıklı eklemlere, kemiklere, kaslara, dolaşım ve solunum sistemine sahip olmanın ilk kuralıdır. Günlük yaşamın içinde vakit bulunamadığında yapabileceğiniz en rahat spor ise yürüyüştür Her gün orta tempoda yapılan 45-60 dakikalık yürüyüş, kan basıncınızın ve tansiyonunuzun düşmesini, vücudunuzun oksijen kullanma kapasitesinin artmasını sağlayacaktır.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen bu adım sayısını, akıllı telefonunuzdaki uygulamalar ile ya da bir pedometre ile rahatlıkla ölçebilirsiniz.
9. Hayvanlarla bir arada olmaktan çekinmeyin
Bir takım alerjiler, vücudun bazı maddelere çocukluktan, gençlikten beri hiç maruz kalmamasından dolayı ortaya çıkar. Örneğin hayvan tüyüne alerjiniz varsa, bu, çocukluktan beri hayvanlardan uzak, steril bir hayat yaşamaya çalışmış olmanızdan dolayı olabilir.
Hayvanlardan kaçınmamak, doğayla daha içli dışlı olmak bu alerjilerin önüne geçip hayat kalitenizi arttırabilir, gelecekte başka maddelere de alerji oluşma ihtimalini azaltabilir. Hayvanlarla bir arada olmak ve onların sevgisini hissetmek sizi psikolojik olarak da rahatlatacaktır
10. Seksten uzak kalmayın
Seks yapmak, vücudun psikolojik ve fiziksel bir ihtiyacıdır. Vücudunda cinsel gerilim biriken her insan bu yüzden biraz tahammülsüz, gergin ve sinirlidir. Bu psikolojik durum stres seviyemizle direkt alakalıdır. Arzulanmak, sevilmek, okşanmak ve sevişmek ihtiyacımız olan beğenilme duygusunu tatmin eder. Bu da stres seviyemizi azaltır. Partnerimizi arzulamamız da kalbimizi hızlandırır ve damar tıkanıklığı gibi sorunların önüne geçer.Günlük yaşantınızda birçok sorumluluğunuz olsa dahi cinsel hayatınızı bir kenara atmamalısınız. Bu, gerginliklerin birikmesinden başka bir işe yaramayacaktır.
İlginizi çekebilecek diğer içerikler:
Sağlıklı beslenme ile ilgili doğru bilinen yanlışlar
Sağlıklı bir hayata kavuşmak için küçük ama etkili 19 alışkanlık