Geçtiğimiz aylarda Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nün sahibi olan, insan beynine dair araştırmalar, bu gizemli organın işleyişini anlama konusunda bilim insanlarına yeni ufuklar açtı. “Beynin navigasyon sistemi” olarak tanımlanan bu araştırmalar bütününe göre, beyinde konum hücresi (place cell) ile, şebeke veya ızgara hücresi (grid cell) olarak adlandırılan ve verdikleri sinyallerle yer tayinine yardımcı olan sinir hücreleri bulunuyor.
Nobel Komitesi, bu buluşun “beyin çevresini nasıl algılıyor?” sorusunu cevapladığını ifade etti. Ancak soru işaretleri bununla sınırlı değil. Beynin stres altında çalışma mekanizması, yaşlandıkça hafızanın da yıpranması ya da büyük travmalar sonucu sinir hücreleri harap olduğunda dahi hafızanın bundan etkilenmemesi gibi, halen açıklama bekleyen pek çok belirsizlik var. Belirli olan şeyler ise, beyni zinde tutmak için kendi kendimize uygulayabileceğimiz yöntemler. İşte bu yöntemleri siz Uplifers okurları için derledik.
Beynin navigasyon sistemi
Ödül, University College London’da görev yapan İngiliz bilim adamı John O’Keefe ile, Norwegian University of Science and Technology’den iki profesör olan Edvard ve May-Britt Moser tarafından ortak olarak alındı. İşin ilginç tarafı ise, ödül alan çalışmaların arasındaki jenerasyon farkı: O’Keefe’in çalışmaları 1971 yılında meyvelerini vermişken, Moser çiftinin çalışmaları 2005 yılına ait.
1971 yılında O’Keefe imzasını taşıyan ve sıçanlarla yapılan ilk çalışmalarda, beynin ortalarında olan hipokampüs bölgesinde yer alan belli sinirlerin, sıçan deney odasının belli kısımlarındayken sinyal verdiği tespit edildi. Sıçan deney odasının aynı yerindeyken hep aynı sinyali aldığını gözlemleyen O’Keefe, konuma göre işleyen bu sinir hücrelerine “konum hücresi” adını verdi.
Bu ilk buluştan yaklaşık 30 yıl sonra nörobilimci Moser çifti, konum hücreleriyle ilgili araştırmaları esnasında beynin entorhinal korteks bölgesinde yer alan başka bir hücre grubunu keşfetti. Moser’lar, şebeke veya ızgara hücresi olarak tanımladıkları bu hücrelerin, hayvanların karanlıkta dahi yollarını bulmalarına yardımcı olduklarını, “bir şehir haritasının bölündüğü kareler gibi” yol gösterici olduklarını ortaya koydular. Buna göre bu hücreler, bir tür koordinat sistemi oluşturuyor ve hayvan hareket ettikçe düzenli olarak sinyal vererek, hayvanın yolunu bulmasını sağlıyorlardı.
Laboratuvar ortamından gerçek hayata
Sıçanlarda ortaya konan sonuçların insanlardaki geçerliliği, laboratuvar ortamında üretilen bu teorilerin gerçek hayattaki geçerliliğinden daha fazla. Bir diğer deyişle, beynin çalışma mekanizmasını çözmeye ne kadar yaklaşsak da hala Alzheimer hastalığına çare bulabilmiş ya da Parkinson hastalığı ile demans (bunama) arasındaki ilişkiyi çözebilmiş değiliz.
Beyin hala sırlarla dolu bir organ olabilir, ama sağlıklı bir beynin sırları oldukça açık. Bilim insanları beynimizi sağlıklı ve zinde tutmak için pek çok yol üzerinde fikir birliğine varmış durumdalar:
“İşleyen demir ışıldar” prensibi
Beynimizi ne kadar çok kullanır ve eğitirsek o denli uzun süre, sağlıklı kalabildiği bir gerçek. Araştırmalar, çeşitli insan gruplarında eğitim seviyesi ya da el becerilerinin kullanımı arttıkça bunama, unutkanlık gibi durumların daha az görüldüğünü ortaya koyuyor. Fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak aktif olmak; sudoku gibi mantık ve dikkat isteyen bulmacalar ile meşgul olup, okumaya vakit ayırmak önemli.
Sinirleri zehirlenmekten korumak
Genlerimiz, vücudumuzdaki proteinler ve diğer yapıtaşları, doğumdan itibaren maruz kaldığımız pek çok nörotoksin (sinir sistemine etkiyen zehirli madde) sebebiyle zarar görebiliyor. Gelişmekte olan beyni en çok etkileyen nörotoksinler kurşun, cıva ya da böcek ilacı gibi çevresel kimyasallar; alkol, nikotin ve kimyasal uyuşturucular gibi maddeler ile bazı reçeteli ilaçlar (sıkça kullanılan akne ilacı Roaccutane gibi). Yaş ilerledikçe gelişen kan-beyin bariyeri ile bu maddelere karşı direnç artsa da, fazla maruz kalmanın olumsuz etkileri her yaşta görüldüğünden, bu maddelerden olabildiğince uzak durulmalı.
Kan akışını engellemeyin
Yeterli oksijen ve besinin vücuda ulaştırılması ve kirli kanın temizlenmek üzere kalbe dönmesi, beyin fonksiyonlarının tam verimle yerine getirilmesi için hayati önem taşıyor. Sigara, yüksek tansiyon, diyabet, obezite veya –kimi diyetisyenler aksini iddia etse de- yüksek kolesterol kalpten çıkan kanı vücuda ileten arterleri tıkadığından, bunları kontrol altına almak için mutlaka doktora danışılmalı.
Perhiz işe yarayabilir
Sürekli diyet yapmaktan bahsetmiyoruz; ama en azından Omega-3, C ve E vitamini gibi antioksidanlar, sinirleri koruma özelliği olan B ve D vitamininin öğünlerde bulunmasına dikkat etmek de hafızayı sağlam, beyni sağlıklı tutmak için bir yöntem. Böylece hem bu moleküllerin yukarıda saydığımız özelliklerinden yararlanıp, hem de dengeli beslenerek obezite, yüksek kolesterol vb sorunları önlemek mümkün olabilir. Ancak bunları takviye ilacı halinde avuç avuç, yüksek dozda almanın ayrıca bir olumlu etkisi olmadığını söylemeliyiz.
Yazarın diğer yazıları için tıklayınız.
Kaynaklar:
– www.theguardian.com/lifeandstyle/2014/oct/12/how-to-keep-your-brain-healthy-nobel-prize-medicine
– www.theguardian.com/science/2014/oct/06/nobel-prize-physiology-medicine-brain-navigation
– news.sciencemag.org/people-events/2014/10/nobel-key-discoveries-about-brains-positioning-system
– bilimsol.org/bilimsol/norobilim/nobel-tip-odulu-beyin-yolunu-nasil-buluyor-sorusuna