X

Sağlıklı beslenmenin altın kuralı: Evde yemek pişirmek

Danışanlarımda genellikle ortak olarak fark ettiğim, evde yemek yapmaktan hoşlanmamaları. Evde yemek yapmanın çok zaman aldığına dair bir algı var. Genelde kolaylık olsun, pratik olsun diye uygulamadan yemek sipariş veriyorlar, siparişin eve gelme süresi ortalama 30-50 dakika. O sırada çok pratik ve hücrelerinizi bayram ettirecek yemekler hazırlayabilirsiniz. Evde yemek yapmak, bazılarımıza zorlayıcı gelebiliyor, ama sağlıklı beslenmenin en büyük kilit noktalarından biri evde yemek yapıp, mutfakla haşır neşir olmak. Bu demek değil ki, bütün gününüz mutfakta geçecek, asla dışarıda yemek yemeyeceksiniz. Ama ufak tefek, bir şeyler yaparak adım adım paylaşıp kendinize göre pratik yöntemler bulabilirsiniz.

Restoran yemekleri genellikle tam lezzet noktasını tutturabilmek için daha tuzlu ve soslu olabiliyor. Gereğinden büyük porsiyonlarda gelebiliyor. Ama evde yemek pişirdiğimizde tam olarak bedenimizin ihtiyaçlarına yönelik yeriz, büyük ihtimalle de daha az tuzlu ve soslu yemekler hazırlarız.

Restoran yemekleri gibi rafine, işlenmiş gıdalar da biz tüketicilerin onları sevmesini sağlamak için tasarlanmıştır. Aslında, gıda endüstrisi şeker, tuz ve yağın mükemmel kombinasyonunu yaratmaya çalışır. Çoğu zaman, bu kombinasyon çoğu kişiye hitap etmek için matematiksel olarak oluşturulur. Bu ürünlerin tam olarak geliştirilmesi yıllar alabilir ve araştırmacılar, lezzet uzmanları, mühendisler ve hatta istatistikçiler, en uygun lezzet, doku ve his ile dolu bir gıda yaratmaya çalışırlar. İşlenmiş gıdalardan ne kadar sık tüketirseniz, canınız onları o kadar sık çekmeye başlar. (1)

Bu gıdalar, genelde boş kalori, yüksek yağ ve düşük protein ve liften ibarettir. O yüzden olabildiğince uyanık olmakta yarar var. Bu tuzak gıdalardan uzak durup gerçek, size yüksek tokluk sağlayacak gıdalarla tabağınızı doldurun. Tabağınız gökkuşağı renklerini içersin, renkli beslenin. Bu arada sürekli kendinizi korkutarak, marketten asla alışveriş yapmayacağım, bir anda tüm bu değişiklikleri yapacağım diye de zorlamayın. Küçük adımlarla daha büyük başarılar elde edilir. Kendinize çok yüklenmeyin.

Kendi yemeğinizi pişirmek zor değil ama bir süre alıştırma yapmak gerekiyor. Yeni bir işe başladığınızda bile, ilk birkaç hafta zor geçer. Hangi toplantı odası, hangisi, fotokopi makinesinin kendine özgü dili, ofiste kim kimdir… Bir süreliğine elinizi kolunuzu nereye koyacağınızı tam olarak bilemezsiniz. İlk başta zor gelir, bir ay sonra hiç düşünmeden hareket etmeye  başlarsınız. Sadece biraz sabırlı olmanız ve alıştırma yapmanız gerekiyor. Mutfakta da durum aslında böyle…

Hata yapmaktan korkmayın

Denemekten ve kendi doğrularınızı bulmaktan çekinmeyin. Herşey yeni başladığımızda daha zor gelebilir, ama zamanla, mutfağa daha hakim olursunuz. İlk başta daha az malzemeli, daha kolay yapılabilecek tariflerle başlayın. Böylece hemen hevesiniz kırılmaz. Daha uzun sürecek, daha fazla malzemeden oluşan tarifleri, kendinizi rahat hissettiğiniz, çok büyük bir zaman kısıtınız olmadığı zamanlarda veya özel günlerde yapın. Belki izlemişsinizdir; izlemediyseniz de tavsiye ederim, keyifli bir filmdir. Julie&Julia filminde gördüğümüz Şef Julia Child’ın bir sözü var: “Çok şık ve komplike başyapıtlar pişirmek zorunda değilsiniz, sadece taze malzemelerle iyi yemek pişirin.”

Kendinizi sürekli eleştirmeyin

Arkadaşlarım arasında da bunu çok fark ediyorum, tam sofraya oturuyoruz, “Umarım beğenirsin”, “Ay çok güzel olmadı ama şöyle oldu, geçen gün daha güzel olmuştu” gibi şeyleri sıralıyorlar, bunu ben de çok yapıyorum. Bırakın, yiyen arkadaşlarınız ve aileniz size teşekkür etsin. Kendinize nazik olun, nasıl siz bir arkadaşınızın sevgiyle hazırladığı bir yemeği, lezzetli buluyor ve onu takdir ediyorsanız, siz de kendinizi takdir edin.

Mutfak zamanlayıcısı kullanın

Mutfakta en pratik ve en sık kullandığım alet, mutfak zamanlayıcısı. Alarmınız olduğunda sürekli mutfakta, yemek oldu mu diye bakmanız gerekmez. Çaldığında gidip kontrol edebilirsiniz. Bu sırada da dinlenebilir ya da yapmanız gereken başka işleriniz varsa, onları tamamlayabilirsiniz. Yeni bir tarif de denerken de ortalama 30 dakikada hazır diyorsa, siz zamanlayıcınızı kullanıp sizin temponuza göre ne kadar zaman aldığını tespit edebilirsiniz.

Baharatlardan yararlanın

Baharatlardan, soslardan, sirkelerden, ekşilerden yararlanın. Benzer yiyecekleri farklı baharatlarla ve soslarla şekilden şekile sokabilirsiniz. Böylece sürekli aynı şeyi yiyormuş hissi olmaz. Ayrıca tüm tatları da tadıp tatmin olursunuz. Acı, tatlı, ekşi, tuzlu, mayhoş tatların hepsini alırsanız, daha çok tatmin olursunuz. Hangi baharatlardan, soslardan daha çok hoşlandığınızı deneyerek keşfedin.

Yiyeceklerin bedeninizin üzerindeki etkileri fark edin

Evde yemek pişirince, yemeğin içine ne koyduğunuzu bildiğiniz için yiyeceklerin bedeninizin üzerindeki etkilerini çok daha rahat anlarsınız. Kendinizi gözlemleyin, yemekten sonra uykulu mu hissediyorsunuz, enerjik mi, tıkanmış mı, tatmin olmuş mu…

Mevsim sebze-meyvelerini kullanın

Mevsiminde yenen meyve ve sebzenin besleyici değeri daha fazladır: Mevsiminde yetişmemiş meyve-sebze, doğa şartlarıyla işbirliği yapılarak değil, doğayla mücadele ederek üretildiğinden, üretiminde hibrid tohum, böcek ilacı ve kimyasal gübre kullanım oranı daha fazladır. (2)Mevsimsel besinlerin, antioksidan özellikleri daha fazladır. O mevsimde insan vücudunun ihtiyacı neyse onu karşılayacak vitamin ve minarelleri bünyesinde bulundurur. Mevsimsel beslenmeniz, yerel üretimden daha fazla yararlanmanız demek. Gıdanız ne kadar yakından gelirse, karbon ayak izi de o kadar düşük olur. Mevsiminde ekilen ve üretilen meyve ve sebzeler, doğanın katkısıyla büyür, doğaya rağmen değil. Üretimleri daha az maliyetlidir. Bu nedenle mutfak alışverişinizi mevsimine göre düzenleyin.

Mutfağınızda tatlı sebzelere yer verin

Neredeyse hepimizin canı tatlı çeker. Tarlada, bahçede yetişen yiyeceklerden çok fabrikada üretilen, şeker, yağ ve tuz yüklü, işlenmiş yiyecekler biyolojik bağımlılık yaratır. Canınız şeker çekiyorsa, büyük ihtimalle hızlı bir enerji kaynağına ihtiyacınız olduğu için veya uykusuz oduğunuz için eliniz şekerli bir yiyeceğe uzanıyordur. Araştırmalar, şeker tükettikçe daha fazlasına yönlendiğimizi gösteriyor. (3) Şekere olan toleransınız artıyor, hem daha fazla tüketiyorsunuz ve hem de daha yoğun şeker tadını alabileceğiniz yiyeceklere yöneliyorsunuz. Rafine şekere bağlı kalmaktansa, yemeklerinizde tatlı sebzelere daha fazla yer verip, günlük beslenmenize bunları dahil etmeniz, canınızın tatlı birşeyler çekmesini gitgide azaltacaktır. Mısır, havuç, soğan, pancar, balkabağı, tatlı patates gibi bazı sebzelerin tadı daha tatlıdır. Şalgam ve siyah havuç gibi yar tatlı sebzelere de tabaklarınızda yer verebilirsiniz. Ayrıca tatlı olmayan, ama tatlı ihtiyacınızı azaltacak sebzeleri de şöyle sıralayabilirim: kırmızı turp, lahana, mor lahana… Bunların çoğu kök sebzeler olduğu için, bizi topraklayan bir enerjileri vardır. Dengelenmemizde yardımcı olurlar.

Mutfağınızda yeşiller baş tacı olsun

Yine danışanlarımla çalışırken, yeşil sebzelerin, bizim topraklarımızda çok üretilse de bazen mutfağımızda o kadar da sık yer almadığını fark ettim. Biraz yeşilleri göz ardı ediyormuşuz gibi geliyor bana.  Sağlıklı bir beden ve bağışıklık sistemi için koyu, yeşil yapraklı yeşillikleri sevin, sevdirin. Yeşiller, kan dolaşımını ve solunum sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Özellikle, bizim gibi büyük şehirlerde daha fazla kirliliğe maruz kalan insanlara faydalı olabilecek yüksek alkali gıdalardır. 
Neden alkali beslenmeliyiz? Vücudumuzdaki alkali mineraller, çevreden kaynaklanan asidik koşulları nötralize etmek için kullanılır. Yeşil sebzeler de burada devreye girer. Alkali olmalarından dolayı, alkali mineral depolarımızı yenilemeye yardımcı olur ve vücudumuz da kirletici maddeleri filtrelemeye devam eder. (4) Ne demişler, yeşili sev, yeşili koru.

Ayrıca bir dip not daha, geleneksel Çin Tıbbı’nda yeşil, karaciğer, duygusal istikrar ve yaratıcılık ile ilgilidir.Yeşiller, kalsiyum, magnezyum, demir, potasyum ve A, C ve K vitaminleri bakımından yüksek besin değerleri içerir. Lif, folik asit, klorofil ve diğer birçok mikrobesin ve fitokimyasallarla yüklüdürler.


Koyu, yapraklı yeşillikleri tüketmenin faydalarından bazıları:

  • Kanı arıtır.
  • Kanseri önlemeye yardımcı olur.
  • Dolaşım sistemini destekler.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir.
  • Sağlıklı bağırsak florasını destekler.
  • Karaciğer, safra kesesi ve böbrek fonksiyonunu güçlendirir.

Özellikle akciğerlerde, mukus azaltarak tıkanıklığı temizler.

Yeşilliklere değinmişken, önemli bir not ileteyim. Ispanak, pazı ve pancar yaprak ve saplarını dönüşümlü yemeniz tavsiye ediliyor, çünkü bu yiyeceklerde kalsiyum emilimini engelleyen oksalik asit oranı yüksek. (5) Ama bu gözünüzü korkutmasın. Bundan sonra ben asla elimi sürmem demeyin sakın, ıspanak en sevdiğim sebze, darılırım. Herşeyin özü, hep dengede kalabilmek. Zaten dengeli ve dönüşümlü beslendiğinizde, kalsiyum emilimini engelleyen bir sorun ile karşılaşmazsınız. (6)

Mutfak deney alanınız olsun

Markette, hiç kullanmadığınız malzemelere bakın. Hatta başkalarının alışveriş sepetlerine bile bakabilirsiniz, bazen ben öyle yapıyorum, hiç aklımda olmayan malzemeleri bir başkasında görüp alıyorum. Özellikle pazardan sebze, meyve alırken nasıl kullanabileceğimi, alternatif tarifleri soruyorum. Yararlanabileceğiniz onlarca kitap, blog, instagram hesabı var. Mutfakta ne kadar değişik şeyler denerseniz, o kadar çok hoşlanacaksınız.

Dengeyi bulun

Her ne kadar evde yemek pişirmeyi desteklesem de, bu konuda sürekli kendinizi zorlamayın. Ne yemek hazırlayacağım diye aşırı stres altına girdiğiniz bir gündeyseniz, dışarıda yada hazır alıp yemek alıp birşeyler yemek çok daha iyi olabilir. Önemli olan dengede olabilmek…Çok yoğun zamanlarınızda, yemeği dışarıda yediğiniz için kendiniz suçlu hissetmeyin. Olabildiğince, dışarıda daha sağlıklı ne yiyebilirim diye düşünerek seçimler yapmaya çalışın. Hatta böyle zamanlar için önceden aklınızda birkaç yer belirlerseniz, hayat kurtarıcı olacaktır. Sürekli aşırı katı kurallara bağlı olarak beslenmek, sizi çok yorabilir ve izole olabilirsiniz. Bazen sadece dışarı çıkıp, dışarıda birşeyler yiyip o andan keyif alabilmek de güzel değil mi?

Güncel paylaşımlarım ve yeni günlük bilgiler için Instagram hesabıma bakabilirsiniz.

Referanslar:

1-Gilhooly, C. H., Das, S. K., Golden, J. K., McCrory, M. A., Dallal, G. E., Saltzman, E., Kramer, F. M., & Roberts, S. B. (2007). Food cravings and energy regulation: The characteristics of craved foods and their relationship with eating behaviors and weight change during 6 months of dietary energy restriction. Int J Obes (Lond) 31(12), 1849–1858.
2- Buğday Derneği, “Hangi ayda hangi mevyev-sebze yetişir?” makalesi

3-Lustig, R. H., Schmidt, L. A., & Brindis, C. D. (2012). Public health: The toxic truth about sugar. Nature 482(7383), 27–29. *Wise, P. M., Nattress, L., Flammer, L. J., & Beauchamp, G. K. (2016). Reduced dietary intake of simple sugars alters perceived sweet taste intensity but not perceived pleasantness. Am J Clin Nutr 103(1), 50–60.
4-Kelsay, JL. (1987). Effects of fiber, phytic acid, and oxalic acid in the diet on mineral bioavailability. Am J Gastroenterol 82(10), 983–986.
5-Weil, A. (2008, January 28). Avoid vegetables with oxalic acid? Q & A Library.
6- The Institute of Medicine. (2011, March). Dietary reference intakes for calcium and vitamin D. Report Brief.

İlginizi çekebilir: İsveçlilerin lagom felsefesiyle tanıştınız mı: Lagom felsefesiyle yaşam için 6 öneri

Deniz Alayat: Ben Deniz, Bütünsel Beslenme ve Sağlıklı Yaşam Koçu’yum. 2016 yılının sonuna doğru bir anda kendimi çok halsiz hissetmeye başladım. Bir hafta önce günde 30 bin adım yürürken, o kadın gitti, sanki 50 yıldır günde 3 paket sigara içiyormuşum gibi nefessiz kalmaya, kısacık mesafeleri dahi yürüyemeye başladım. Bedenimde böylesine ani bir değişiklik olunca sebebini araştırmaya başladım ve kanser olduğumu öğrendim. Bedenim defalarca bana stresimi azaltmam, durmam, sakinleşmem, kendime şefkatli davranmam gerektiğiyle ilgili sinyaller göstermişti ama ucundan kıyısından üstüme alınmamıştım. Sonunda, lösemiyle büyük bir uyanış yaşadım. Bedenimi tanımam, onun en yakın arkadaşı, kardeşi olmam gerektiğini anladım. Yaşadığım bu tecrübe, bende sağlıkla ilgili daha fazla bilgi edinme isteğini uyandırdı. İlik naklim sonrasında, tedavi görürken, merkezi New York'ta bulunan Institute for Integrative Nutrition okuluna başvurdum ve oradan mezun oldum. 2018’de Miami’de IIN Summit’ine katılarak Deepak Chopra gibi alanında başarılı isimlerden eğitim aldım. Ruh-zihin-beden ilişkisi ve sağlıklı yaşam alanında çalışıyorum. Duygularımız, düşüncelerimiz, bizi oluşturan inançlarımız, duygusal esnekliğimiz, strese karşı bedenimizin verdiği cevaplar ve sağlıklı bedene yolculukta beslenme alışkanlıklarımız keyifle çalıştığım alanlar. Mail adresim: deniz@denizalayat.com

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale