X

Şafak Ongan: Avrupa’nın en büyük açık hava festivali “Sziget”

Avrupa’nın en büyük açık hava festivali

İlk Sziget deneyimimi 2011 yılında yaşamıştım. Sağlam bir tayfa ile ” Ne varmış şu Sziget’te?” diye yola çıkarken, aramızda yurt dışında festival görmemiş kimse yoktu. Biraz da iş dolayısıyla gittiğimden tam hakkını verememiştim ortamların.

Bu sefer buradan yine çok sağlam bir ekiple 2. Sziget turuna çıkarken, Avrupa’nın en büyük festivaline gitmenin bilinciyle hazırlıklarımızı yaptık.

“Geceleri soğuk olur uzun kollu alalım, yok yağmur yağar yağmurluk alalım, aman yedek ayakkabı da alalım…” derken uçaktan inip de, Budapeşte tarihinin en sıcak günlerine denk geldiğimizi fark edince, önceki tecrübeler bir işe yaramadı.
Budapeşte’nin göbeğinde, Tuna Nehri ortasında, sadece 2 köprüyle bağlanan Obudai Adası’nda, bu yıl 21.’si düzenlenen Avrupa’nın en büyük açık hava festivaline; 7 gün boyunca, dünyanın her yerinden, binlerce müziksever (bu sene için 362.000, kesin bilgi) toplanıp, eğlencenin dibine vuruyorlar.

Alan o kadar büyük ki; hesap makinesi ve Google yardımıyla yaptığım hesaba göre; 76 hektar, yani 90 futbol sahası büyüklüğünde bir alan olduğunu çıkardım.

54 tane sahne olup, bir de eğlenceye dalınca, festival alanının tamamını görmek pek mümkün olmuyor. 362 bin katılımcıdan taş çatlasa 3-5bini tüm alanı eksiksiz gezebilmiştir bence.

Mesela bu sene ilk kez, Tuna kıyısındaki plaj bölgesi de etkinlik alanına dâhil edilmişti. Ekipten bazı arkadaşlar hırs yapıp görmeye gitti; ama biz daha çok merkezi bölgelere yoğunlaşmayı tercih ettik.

Plajdan detaylar:

O kadar çok yiyecek standı var ki, içki ve yemek alırken beklemek diye bir şey kesinlikle yok. Tüm alışveriş; festival için yapılan özel para kartlarıyla yapılıyor. Nakit geçmiyor. Ama çok pratik; buradaki gibi alması, vermesi, doldurması hiç sorunlu olmuyor. Her şeyi o kadar düşünmüşler ki, dev şarj üniteleri kurmuşlar; telefonunu ve şarj aletini veriyorsun, prizde kaç dakika takılı kaldıysa sana o kadarlık bir fatura kesiyor ve yine onu da kartla ödüyorsun.

Bir de söylemeden geçemeyeceğim; ne tek bir resmi üniformalı güvenlik görevlisi, ne de en ufak bir tartışma gördüm. Herkes kardeş kardeş takılıyordu.

Yurt dışındaki başka ülkelerde de festival deneyimi yaşamış biri olarak, bu festivalin en büyük farkı; milletin müzik dinlemekten daha çok eğlenme kafasında olması diyebilirim. Orada 1 hafta çadırda konaklayıp, ta ana sahnede tek bir konser bile izlemeden festivali bitiren adam çoktur.

Çünkü eğlenceye, dalgaya o kadar dalıyorsun ki, “Ya şurada bu saatte Empire of the Sun var “ diyorsun. Sonra festival alanının taaaa 20 dakika yürüme mesafesi olan bir sahnesine gitmen gerektiğini düşününce, “Boş ver ya, kim gidecek simdi oraya, nasıl olsa şimdi şu sahnede David Guetta çıkacak.” Diyebiliyorsun. Ama biz öyle yapmadık; önce Empire of the Sun’a gidip 7. Şarkıda “We are the people” dinledikten sonra David Guetta’ya gittik. Evet yorucu, ama zevkli!

54 sahne olunca, o alan gez gez bitmiyor. Bu festivalin en büyük özelliklerinden biri de zaten bu. Her çeşit, ama her çeşit müziğin yanı sıra; sirkten, göbek dansına, nargilecisinden, günah çıkartılan çakma kilisesine, eğlenceli çakma festival evliliğine kadar her türlü eğlence mevcut.

      

Hatta bir arkadaşımız şahitler huzurundan fotoğraf makinesiyle, bir arkadaşımız da rakı bardağıyla evlendi. (Rakılı evliliği görmedim ama doğruymuş).

Hayatımda ilk defa geçen sefer, yine burada gördüğüm; kovadan içki durumu da ekstra eğlenceliydi. Bildiğin, çocukların plajda kale yaparken kullandığı kovaların içine, istediğin kokteyli yaptırıyorsun ve dev kamışlarla takılıyorsun. Çok da nefis oluyor. Bu sene festivalin bizden de bir sponsoru vardı: Yeni Rakı! Malum, ülkemizde artık yasalar içki firmalarının her hangi bir etkinliğe sponsor olmasını engellediği için, firmalar da rotayı yurt dışına kırmaya başladı. Yeni Rakı; bu ortamlar için hazırladığı özel kokteylleriyle her barda satılıyordu. Damla sakızlı modeli; bublle gum ekibin favorisi oldu.

Tüm festivallerde olduğu gibi bu festivalde de her an karşına orijinal kostümle çıkan tipler görebilirsin! Önce neden böyle takılıyorlar diye düşündüm; sonra kostümle dolaşanların, insanların ilgisini ne kadar çektiklerini fark ettim. Çünkü herkes onlarla birlikte fotoğraf çektirme yarışına giriyor; bu da haliyle insanın hoşuna gidiyor olsa gerek.

Festivalciler “Millet daha fazla nasıl eğlenir?” diye çok kafa patlatmışlar. Dev dönme dolap (biz kapanıştaki havai fişek gösterisini buradan izledik mesela), atlama zıplama, ıslanmalı bir sürü oyunlar vardı sağda solda.

      

En büyük eğlence de; ana sahnenin önündeki boya savaşıydı! Hindistan’ı karış karış gezmiş, bu sayfanın sahibi Irmak varken sadece filmlerden gördüğüm Hindistan’la ilgili ahkam kesmeyeyim ama, Hindistan’da baharın gelişini kutlamak için yapılan festival; bu sene Sziget’te eğlenceyi katlamak için yapıldı. Herkes rengârenk boyaları birbirinin üzerine boca ederken çok eğleniyordu. Biz şimdi nerede, nasıl duş alırız conconluğuyla uzaktan izlemekle yetindik.

Millet müzikten çok eğlence kafasında dedik diye hep eğlenceleri anlattık. Ama müzik kısmında da, her ne kadar bu sene line up biraz kısır görünse de, yine çok iyi isimleri izleme şansını yakaladık. (Efsaneye göre festival komitesi bu seneki line up’ın zayıflığı konusunu kabul etmiş ve şimdiden seneye telafi edeceklerini söylemiş). O zaman seneye de kesin gitmek lazım.

İlk gün biz yetişemedik ama izleyenleri çok memnun eden bir Nick Cave konseri vardı.

Yine ilk gün; Skunk Anansie tıpkı 2 sene önce Rock’n Coke’ta izlediğimiz performansıyla sahnedeydi.

Avrupa’nın en büyük açık hava festivali

Mika; her zamanki gibi eğlenceli, zıplamalı, bol konfetili sahnesiyle dikkat çekti.

Avrupa’nın en büyük açık hava festivali

Franz Ferdinand’ ın Take Me Out ‘unda kalabalıkla zıplamak en güzel anlardan biriydi.

Avrupa’nın en büyük açık hava festivali

İlk defa izlediğim Blur; tam da beklediğim gibiydi! Kapanış tabii ki Song 2 ile oldu.

En merak ettiğim performans Empire of the Sun’ dı. Dans sahnesinde herkesi zıplatmasını bildiler. Adamlar çok iyiydi! Konserin yarısında çıkıp uzunca bir yürüyüş yaptıktan sonra David Guetta’ya geldik. O da en bilinen şarkılarının remix’lerini çalarak konuyu kapattı. Çok başarılıydı!

Bir de şunu anladım ki; ne kadar baba rockçı olursan ol, şu festivallerde en fazla dans edilip zıplanan sahneler dans sahneleri oluyor. Beni de o rockçı tayfaya dâhil edebilirsiniz aslında ama festivallerde en büyük eğlenceler hep dans çadırlarında kopuyor gerçekten.

Bu arada, bir emrivaki yaparak Mehmet Turgut ve Redd Grubundan Doğan‘ın sahnesine dahil oldum ve beraber I Follow Rivers‘ı çaldık. Bayağı güzel bir deneyim oldu. Aşağıda da resimleri görebilirsiniz…

Avrupa’nın en büyük açık hava festivali
Avrupa’nın en büyük açık hava festivali

Nerede, nasıl kalınır diye soracak olursanız… Valla çok fazla konforla işim yok, başımı sokacak yer olsun derseniz, çadır alanında kalın derim. Tamam, biraz zor ama en büyük eğlence orada.

Avrupa’nın en büyük açık hava festivali

Biraz daha para verebilirim derseniz; yüzme havuzlu, duş sırası daha az olan vip kamp alanında takılabilirsiniz.

Ama benim gibi biraz artık yaşlanmışsanız, şehir merkezinde, orta şeker bir otelde kalmanızı tavsiye ederim. (Zaten taksiyle 20 dakikada alana ulaşıyorsunuz. Çok da pahalı değil, ama taksiciler geçirir dikkat edin).

Son olarak;
Çeşme, Bodrum’a bir ton para bayılıp, saçma sapan piyasalar içinde kalacağınıza; alacağınız 2 sosyete lahmacunu parasına Sziget’te bir gün geçirebilirsiniz.
Eğer müzik ve konser sever biriyseniz, kesinlikle yaz tatilinizin 1 haftasını Budapeşte Sziget Festivali’ne ayırmanızı tavsiye ederim.

Seneye orada olursak görüşürüz!

Avrupa’nın en büyük açık hava festivali

Önemli Detaylar:

• 54 Etkinlik Alanı
• 76 Hektarlık Festival alanının kurulumunda 7500 işçi 3 hafta boyunca çalıştı.
• Sziget hiç bu kadar parlak olmamıştı. 30 kilometre uzunluğunda özel sokak aydınlatması kullanıldı, ayrıca 20 hektar ormanlık alan yılbaşı tarzı ışıklarla süslendi.
• 400 sağlık görevlisi, 1200 güvenlik görevlisi ve yüzlerce polis Szigetlilerin güvenliğini sağladı. Festival sonunda güvenlik şefinin yaptığı açıklamada festival boyunca önemli bir problemin yaşanmadığı belirtildi. Yani Sziget her zamanki gibi barış içindeydi.
• Ada üzerindeki en büyük yapı 5000 metrekarelik alanıyla A38 çadır sahnesi oldu. Geçen seneki boyutunun neredeyse iki katı!

Yazan: Şafak Ongan

Fotoğraflar: Mehmet Turgut, Fethi Karaduman

 

 

Uplifers: Kaliteli ve mutlu yaşam koçunuz!

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale