Sadece konuşarak daha başarılı çocuklar yetiştirmek mümkün
Çocuklarınızın sağlıklı gelişimi için yapabileceğiniz en önemli şey, onlarla düzenli olarak konuşmak, sohbet etmek.
Chicago Üniversitesi’ndeki Thirty Million Words İnisiyatifi‘nin kurucusu ve yöneticisi olan, aynı zamanda yazar Dr. Dana Suskind son kitabında bu konuya değiniyor ve “Hangi dil, hangi kültür, nasıl bir kelime dağarcığı, hangi sosyo-ekonomik sınıf olursa olsun dil, beynin potansiyel gelişimini optimum seviyeye çıkmasını sağlayan kilit unsur” diyor.
1995 yılında araştırmacılar Betty Hart ve Todd Risley, dönüm noktası niteliğinde bir çalışmaya imza attılar ve bir çocuğun hayatının ilk üç yılında, yetişkinlere göre 30 milyon daha fazla kelime işittiğini ortaya çıkardı. Dil konusunda daha açık olan bir çocuk ise okula başladığında daha geniş bir kelime dağarcığına, daha iyi bir okuma becerisine ve sınavlardan daha yüksek notlara sahip oluyor.
Ancak bu önemli araştırmanın bulguları, uzun süre boyunca kabul görmedi. Nedeni ise araştırmanın çalışan anne-babaları, çocuklarına daha az kelime öğretebileceği konusunda suçlayıcı bir bakış açısına sahip olmasıydı. Ayrıca birçok araştırmacı da 30 milyon kelimelik bir açığın, dilin nasıl öğrenildiğiyle ilgili olmadığını düşünüyordu.
Bugün gelinen noktada ise erken yaşta dil konusundaki kulak dolgunluğunun, beyindeki dil ağlarının inşasını belirgin biçimde etkilediği düşünülüyor. Örneğin Stanford Üniversitesi’nden Psikolog Anne Fernald bir çocuğun zihinsel işleme hızının, zengin dil yeteneğiyle şekillendiğini tespit etti.
Peki bu hız neden önemli? Sebebi oldukça basit, bazı samimi kelimeleri daha hızlı öğrenen bebekler, cümle içindeki diğer kelimelere dikkatini daha hızlı bir şekilde yoğunlaştırabiliyor. Bir başka deyişle, bu çocuklar her bir sözlü deneyimi daha hızlı öğrenim, zengin kelime dağarcığı yaratıyor, hafıza, muhakeme ve kavramsal yeteneklerini güçlendirebiliyor. Bu tür bilişsel yetenekleri inşa etmek, çocukları bir sonraki adım için daha hazır bir hale getiriyor. Söz konusu dil olunca, bu yetenekler konusunda zengin olan çocuklar daha da zenginleşirken, daha düşük yeteneğe sahip olan çocuklar ise dezavantajlı bir konumda oluyor.
Çocuklarla kurulan iletişimin niceliği kadar niteliği de önemli. Araştırmacılar Hart ve Risley de hiçbir zaman bunun aksini savunmuyor zaten. Hatta, “Yeter artık, ceketini giy” gibi resmi anne-baba cümleleri yerine “şu sevimli kuşa bak, bu konuda ne düşünüyorsun” gibi karşılıklı etkileşimi destekleyen cümlelerin daha çok işe yaradığını söylüyorlar. Nicelik sadece niteliğin bir temsili çünkü soru sormak veya değişik fikirleri aktarmak için daha çok kelimeye ihtiyaç duyuyoruz.
Burada önemli olan, çocuklarıyla konuşmanın her anne-babanın yapabileceği bir şey olması. Hangi sosyal sınıfa mensup olursa olsun, tüm anne-babalar çocuklarıyla bolca sohbet edebilir.
Dana Suskind’e gelince, Chicago’da işitme cihazı implantı ameliyatları yaparken ilk olarak çocuklar arasındaki bu 30 milyon kelimelik farkı öğrenince hastalarını incelemeye başladı ve işitme engelli olan çocuklarıyla daha çok konuşan ailelerin diğerlerinden farkını hemen tespit etti. Ardından, işitme engelli çocukların ailelerindeki bu farklılığın, aslında çocukları işitme engelli olmayan ailelerde de görüldüğünü anladı ve bunun üzerine bilimden öğrendiklerini pratiğe dökmek için Thirty Million Words İnisiyatifi’ni kurdu. Bu kapsamda sadece çocuklarıyla konuşan anne-babaların, onların geleceğinde ne kadar büyük bir fark yaratabileceklerini göstermek için çalışmalar yürütüyor.
Kaynak:
Psychology Today