Geçen gün karşıma “ikigai” diye bir kelime çıktı. Japonca “iki”; yaşam, hayat anlamına gelirken, “gai”; etki, sebep, yarar anlamına geliyor. Bu iki küçük kelimenin birleşiminden ortaya “yaşama sebebi” anlamı çıkıyor.
Yaşama sebebi olarak çevirisi yapılan ikigai kelimesini Japonlar “sabah uyandığınızda sizi yataktan çıkaran şey” diye çeviriyor. Aslında hepsi aynı yere çıkıyor; yaşam enerjimizi nerden alıyoruz?
Japonlara göre herkesin bir ikigai’si var ve onu bulması için kişinin uzun ve derin bir iç yolculuğa çıkması gerekiyor. İçe yolculuk belki sandığınızdan daha sancılı olacak ama bu derin yolculuğun sonunda bir ışık var. O ışığa ulaştığımızda varoluş sebebimizi, kim olduğumuzu veya aslında kim olmadığımızı, yani ikigai’mizi bulacağız.
Ben ikigai kelimesi ile karşılaştığım an yüzüme tokat yemiş gibi oldum. Sahi, “Sabah uyandığımda beni yataktan dışarı çıkaran şey neydi”? diye sordum kendime ve cevaplayamadım. Sonra dedim ki; “Endişelenme ve yarın sabah uyandığında bu soruyu tekrar sor kendine”. Sabah uyandım ve bu soruyu yeniden sordum ve yine cevaplayamadım. İlk önce biraz panikledim; ‘Nasıl yani, bu sorunun cevabını nasıl veremem!” diye düşündüm ve birkaç günümü ikigai ile ilgili makaleleri okuyarak geçirdim ve ikigai’yi bulmanın neden bu kadar zor olduğunu düşündüm.
Çünkü;
Ne enerjimiz ne de zamanımız var
Sabah uyandığınızda “Beni yataktan çıkaran şey nedir?’ sorusunu yanıtlayabilmek için zamana ve enerjiye ihtiyacımız var. Peki yeterli zamanımız ve enerjimiz mi yok? Aslında var, fakat biz o enerji ve zamanı farklı şeyler için kullanmayı tercih ediyoruz. Böyle derin bir soruyu yanıtlamak önceliğimiz değil.
Yorgunuz
Sabah uyandığımızda da akşam eve geldiğimizde de yorgunuz. Kendimizi bu kadar yorgun hissederken böyle derin bir soru ile uğraşmak yerine Game of Thrones’un son bölümünü izlemeyi ya da bir 10 dakika daha fazla uyumayı tercih ediyoruz.
Kontrol bizde değil
Biz ne yaparsak yapalım, kim olursak olalım ve ne kadar düşünürsek düşünelim bazı şeyler bizim elimizde değil, dolayısıyla kontrol bizde değilmiş gibi yapıyoruz.
Bekliyoruz
İkigai’mizi bulmak için her şeyin mükemmel olmasını bekliyoruz. ‘Şimdi bununla mı uğraşacağım hele bir iş değiştireyim, her şey zaten düzelir’ diyoruz ve mutluluğu gerçekleşmesini beklediğimiz o “şey”e bağlıyoruz. O “şey” bazen hiç gelmiyor ya da gelse bile başka bir “şey” çıkıyor.
Ikigai’nin dört elementi
Peki, ikigai’mizi nasıl bulacağız? Aşağıda paylaştığım şemada da göreceğiniz gibi ikigai’mizi bulma yolculuğunda bize bu dört element yol gösterecek:
Neyi seviyorum? (Tutkunuz)
Dünyanın neye ihtiyacı var? (Misyonunuz)
İyi olduğum şeyler neler? (Uğraşınız)
Neden maaş alıyorum? (Uzmanlık alanınız)
Bu dört elementin hepsinin birleştiği nokta bizim ikigai’mizi, yani sabah uyandığımızda bizi yataktan çıkaran sebebi gösteriyor.
Kendim de dahil etrafımdaki birçok insan hayattaki varoluş sebebini sorguluyor; fakat bununla birlikte bu düşüncelerle başa çıkamayıp, aksiyona geçemiyor. Fakat ikigai’mizi bulmak hem kendimizi daha iyi tanımak ve bizi motive edip, harekete geçiren şeyleri keşfetmek, hem de fırsatları görüp hayatımızı dengelemeyi öğrenebilmek adına bence son derece önemli. Aslında bir diğer deyişle, varoluş hikayenizi kendiniz yaratacaksınız.
Ikigai’nizi bulma yolculuğuna çıkarken…
Öncelikle bu yolculuk sandığınız kadar kolay ve kısa olmayabilir, buna hazırlıklı olun. Ikigai’nizi bulma yolculuğunuza kendinizi huzurlu ve rahat ettiğiniz bir yerde, kalem ve kağıt yardımı ile başlayın.
Yukarıdaki şemayı istediğiniz gibi çizerek, bu dört soruyu yazın. Hangi sorudan başladığınız hiç önemli değil. İçinizden hangisinden başlamak geliyorsa o soru ile başlayın. Soruların cevaplarının muhteşem olmasına gerek yok. Hatta yanıtların bir cümle olmasına bile gerek yok. Aklınıza gelen kelimeleri yazarak bir beyin fırtınası yapın. Soruya cevap veremiyor olabilirsiniz. Sakin olun ve kendinize zaman tanıyın. Cevabı ilk bulana ödül var gibi bir durum yok, o yüzden cevaplamakta zorlandığınız sorunun üzerine yatın, zaman geçirin. Eminim an gelecek ve cevaplar kendiliğinden dökülecektir.
İlgili yazı: Hayatımızın anlamını ararken nerede kayboluyoruz?
Neyi seviyorum sorusunu sorarken; sevgiyle yaptığım şeyler neler, neye tutku duyuyorum, yaparken yüzümü gülümseten, içimi sevgiyle dolduran şey ne, beni canlı tutan şey ne?
İyi olduğum şeyler neler sorusunu sorarken; hiç denememe gerek kalmadan, sahip olduğum yetenekle yapabildiğim şeyler neler, hangi yeteneklere sahibim ya da hangi yeteneklerimi geliştirebilirim?
Dünyanın neye ihtiyacı var ve inandığım şeyler neler sorusunu sorarken; kalbimi ne kırar, dünyada tutkuyla değişmesini istediğim şeyler neler, hayatım pahasına verebileceğim şey ne?
İnsanlar bana neden değer vermeli ve maaş ödemeli sorusunu sorarken; başkalarına ne tür bir hizmet ve değer katabilirim, başkalarının ihtiyaç duyduğu ve benim mutlulukla bu ihtiyacı karşılayabileceğim ya da değiş tokuş yapabileceğim ne var sorularını sorabilirsiniz.
Cevapları öncelikle gelişigüzel yazın, şemanızı doldurmaya hazır hissettiğinizde beyin fırtınanızdan geri kalanları bu şemaya koyun. Sonuçtan memnun musunuz ya da sonuç sizi tatmin etti mi bir bakın. O her şeyin merkezindeki küçük boşluğu doldurabildiniz mi bir bakın.
Olmadı mı? Sorun yok, bu yolculuk belki de ömür boyu sürecektir.
Ikigai’niz her ne ise gözlerinizi yeni bir güne açtığınızda ve kendinize, ‘Beni yataktan çıkaran şey nedir?’ sorusunu sorduğunuzda, dudaklarınıza gülümseme getirecektir.
Şimdi geriye sorulacak tek bir soru kaldı:
Sizin ikigai’niz nedir?