X

Sabah erken kalkmak hayatınıza ne katar: Verimliliğinizi artıracak bir rutin

5 gün boyunca sabah erken 5’te kalkmayı denedim. Bunu neden yaptım? Nasıl yaptım? Bu deneyimin sonucunda ne diyorum, tavsiye eder miyim? Hepsini bu yazıda anlatacağım.

Öncelikle benim “I’am not a morning person” t-shirtüm yok, hayatımın hiçbir evresinde bu tanımlama bana uymadı. Gece kurtlarından değilim, hep görece erken kalkan bir insan olmuşumdur. Peki müthiş üretken ve başarılı bir CEO kadar erken mi? Hayır hiç sanmam… Gerçi ortaokul-lise yıllarında sınava çalışmak için sabah 5’de kalkmayı sabahlamaya tercih ettiğimi hatırlarım.

Zaten gündüzleri tercih eden bir insan olarak bunu daha geriye çekmekteki amacımdan bahsedeyim biraz. Pandemi kısıtlamaları nedeniyle evde geçirdiğimiz dönem uzadıkça üretkenlik uçtu gitti. Sadece üretkenlik de değil film izleyemez, kitap okuyamaz oldum. Kayboldum gittim. Böyle yeni bir rutin kurmanın bunu toparlayacağına inandım. Daha üretken, daha planlı olacağıma ve sessiz geçen sabah saatlerinin yeni uyanmış tazecik zihnime yaratıcılık getireceği beklentisi ile yola çıktım diyebiliriz. Bir de tabii başarılı bir CEO olabilmek için :p

Başlamadan önce araştırmalarım diyordu ki, yattığın saat önemli değil. Uyandığın saati sabitlemelisin. Sabah 6’da mı kalkmak istiyorsun, alarmını bu saate kur ve mutlaka o saatte uyan ama ancak ve ancak uykun geldiğinde yatağa gir. Tabii bu demek değil ki uykunu asla alama, eziyet çek, perişan ol. Burada beklenti zaten uyku saatinizin de günler içerisinde normale çekileceği. Günün sonunda unutmayın ki 7-8 saat uyumalısınız. Ne demişler “The shorter you sleep, the shorter your life span” Açıkçası ben de 4-5 saat uykuyla yetinebilecek birisi değilim. Uzmanlara katılıyorum ve uykuya beslenme kadar su kadar ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. Bu yüzden zaman içerisinde akşam 10 ile 10.30 arası uyumaya başlarım diye düşündüm.

İlk günler ne yazık ki başarıya ulaşamadım. Uyanamadım. Hatta erken yatmış olmama rağmen uyanamadım. Kolay değil sabah o saatte yatak sıcacık orada dururken içinden çıkmak, uyku o kadar tatlı geliyor ki. Bir denememde kalktım elimi yüzümü yıkadım ve geri yattım mesela. Yatak resmen beni çağırıyordu, mışıl mışıl da uyudum. Alışana kadar zorlamak gerekiyor bu gerçeği kabul etmek lazım.

Peki bunun üzerine nasıl gideriz? Ben açıkçası bu zorluğun amaçsız sadece sabah erken kalkayım bakalım neler olacak diye düşünmekten kaynaklanıyordur belki dedim ve bir gün önce liste yapmaya karar verdim ki tam bir liste insanıyımdır liste yapmaya bayılırım. Beni uyanmak konusunda motive edecek ne varsa onları ve genel hatlarıyla uyanınca yapacaklarımı listeledim. Benim açımdan sabahları daha yaratıcı olduğum zamanlar o yüzden güne haberleri okumak ile başlamak mesela bana göre değil ya da gelen mailleri kontrol etmek. Bunlar daha boş zaman işleri gibi gelir benim zihnime. Yani öncelikle bitirmem gereken işler vardı bu listede. Ya da okumak istediğim bir makale yine zihnin açık olduğu sabah saatlerinde kolayca yutabileceğimi düşündüğüm için bu da listedeydi. Zaten bunları tamamlamış olmak iyi hissettiren bir başlangıç oluyor. Gerçekçi, yapabileceğim 3 tane madde koydum o listeye. Projenin ilk bölümü, … makalesi, yoga + meditasyon.

Tabii ki kurallardan en önemlisi akıllı telefon ve sosyal medya ile olan ilişkinizi düzgün kurmak. Gece yatmadan sosyal medyaya girmeyin en az yarım saat önce o işi bırakın tavsiyelerine uymaya çalıştım elimden geldiğince, bunu zamanla daha keskin bir şekilde yapabilmeyi umuyorum. Çünkü hepimiz yapıyoruz bunu yatakta son bir instagrama bakıp uykuya geçme ve sabah uyanır uyanmaz güne yine aynı hareketle başlamayı. Zihnimiz çöplerle yatıyor, çöplerle uyanıyor. Zindeliğimizi öldürüyor gibi hissediyorum ben. O yüzden yatmadan ekransızlığa alışmak uzun vadede zihinsel olarak büyük katkılar sağlayacaktır. Telefonunuzun ayarlarından da bunu düzenleyebiliyorsunuz. Uyku modu için uyuma ve uyanma saatlerinizi ayarlayabiliyorsunuz. Dergi-kitap ne istersiniz onlarla takılın belki güzel bir müzik..

Sabah 05.00’te uyandığım ilk gün, yaptığım ilk şey büyük bir bardak su içmek oldu. Ayılmaya yardımcı olduğunu bir yerlerden duymuştum ve işe yaradı gerçekten. Sonra günlük 10 dakikalık cilt bakımı, diş bakım rutini -bu da epey ayıltıyor zaten- ardından kahvemi koydum, bilgisayarın başına oturdum, o liste üzerinden gittim.

Uyanır uyanmaz bir şeyler yemedim, evet, çünkü zaten intermittent-fasting yapıyorum yıllardır… Kahvaltı işiyle de uğraşmadığım için sabahın ilk saatlerinin getirdiği sessizlikten maksimum seviyede faydalanabilmiş oldum. O sessizliğin ciddi faydası oluyor.

Bu işin yararlı olmasının bir sebebi sabahları zihnin tazeliği ise, bir diğer önemli sebebi de sessizlik benim için kesinlikle… Saat 11.00 olduğunda ben tüm işlerimi halletmiş, okumak istediklerimi okumuş, yogamı ya da (hatta ve) yürüyüşümü yapmış bir şekilde güne devam ediyordum. Bu benim için diğer günler de erken kalkmamı sağlayan müthiş bir motivasyon oldu. Sabah 07.00’de sahilde yürüyen o kadar çok insan vardı ki içimden hepsine çak yapmak geldi. Bitirmiş dönenler… İyi ki varsınız!

11.00’den sonra ise artık günün geri kalanını üretmek için değil de, geliştirmek için kullanabileceğin duygusu iyi geliyor. Arkadaşlarına, ailene, dışarıda yapacağın işlerine ayırabileceğin vakit de cepte duruyor hala tabii. Müthiş. Şu da var ki öğle saatlerine doğru ve sonrasında illa ki mesaj geliyor, yeni işler geliyor, arayanlar oluyor, haberler düşmeye başlıyor, etraf hareketleniyor. Yani çok fazla uyarıcı, görsel alanınıza girince dikkat de dağılıyor ve ful performans göstermeniz mümkün olamıyor. Sabahın sessizliğinin bu uyarıcılardan yoksunluğunun da faydasının altını çizmek isterim.

Bu beş günde arada 1 saatlik öğle uykusu uyuduğum oldu. Bu tabii kendi işimi yapmamın getirdiği bir lüks. Yalnız onun da şöyle bir faydası oluyor: Güne iki kez yeniden başlıyorsunuz, dolayısıyla ikinci etap artık ne istiyorsanız onlarla geçebiliyor.

Sonuç olarak ne düşünüyorum? Tavsiye eder miyim?

  • Bu deneyim bana daha tamamlanmış, etkin, hayatla bağlantıları sağlam, dolayısıyla daha iyi hissettirdi diyebilirim.
  • Sessizlik içinde ve rahatsız edilmeden geçen böyle zamanlara iş halletmek için de, kendine vakit ayırmak için de ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
  • Ben burada sadece iş ve üretkenlik açısından gittim, çünkü bu beş günde onu deneyimledim ama bu oturduğunda, benim kişisel keyiflerime dair başka kazanımlar da getireceğini düşünüyorum.
  • Kesinlikle işler, sportif faaliyetler, ev işleri, kendime ayırmak istediğim vakit, kısacası her şey mis gibi halloluyor. Bu hep böyle devam eder mi?
  • Muhakkak ki etmez, illa arada kopar giderim. “Üff ne uyanıcam şimdi” derim, “Aman, bir işim de yok” derim. O olur, bu olur ama diğer her konuda olduğu gibi bu merkezin iyi olduğunu bildikten sonra, ona yine dönerim diye düşünüyorum. Çok dağılmadan dönmek burada önemli bir ayrıntı tabii. Bunun için de düzeni oturtana kadar zorlayacağım kendimi, sonrasında kendi ritmimi bulup bu yoldan dönmemeyi umuyorum.

Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Sabah erken uyananlardan mısınız? Öyleyse sizin süreçler nasıl, verimli mi? Uyku saatini erkene çekmek isteyenlerdenseniz, dener misiniz? Yazın yorumlara. Merak ediyorum başka başka deneyimleri ve tavsiyeleri.

Yazılarımda bu tarz yeni alışkanlıklara, rutinlere yer vermeyi düşünüyorum. Umarım hoşunuza gider.

İlginizi çekebilir: Bedeniniz ve zihninizle uyum içinde olmanız için 5 ipucu

İpek Gülen Girgin: Caddebostanlı, orta okul ve lise eğitimini Fransız okulunda tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi bölümünü bitirdi. O yaşlarda ileride politikanın içerisinde olacağından o kadar emindi ki Sciences Po d’Aix en Provence’dan Politik Eğitim Sertifikası aldı. Mezun olduktan sonra amaçlarına ulaşmıştı, güzel İstanbul’u, Caddebostan sahili bırakıp Ankara’ya taşındı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Dış İlişkiler ve Protokol Başkanlığı’nda çalışmaya başladı sonra Milletvekili danışmanlığı yaptı. 7 koca senenin ardından ise artık ciddi bir detoksa ihtiyaç duyuyordu. Çocukluktan beri bir diğer tutkusu olan sağlıklı beslenme ve spor alanında çalışmak, bu konuda üretmek istiyordu. Ankara’nın ilk soğuk sıkım sebze ve meyve suyu, smoothie ve vegan yiyecekler markası Juju Fresh’i kurdu. Şimdi Juju Ankara’da wellness alanında bir kültür oluşturdu. İpek de sizlere biraz sağlık, biraz beslenme, yoga ve hayat ne getirdiyse ne getiriyorsa onları anlatacak.

Geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenmek isteyenlere: Fine Life Fermente Kajulu İçecek

Son yıllarda sağlıklı beslenme ve bilinçli tüketim alışkanlıklarının, daha önce hiç olmadığı kadar ilgi gördüğü kesin. Veganlık, vejetaryenlik, fleksitaryen gibi bitki bazlı beslenme türleri, sadece etik ve çevresel nedenlerle değil, aynı zamanda bütüncül sağlık açısından sunduğu çeşitli faydalar nedeniyle de dünya genelinde hızla yayılmaya devam ediyor. Bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına yönelik talepler hızla artarken çok sayıda bitki bazlı ürün de raflardaki yerini alıyor. Özellikle süt ürünlerine alternatif arayanlar için çok sayıda ürün piyasaya sürülüyor. Bu konuda öncü isimlerden biri olan Metro Türkiye de “Sofrada herkese yer var!” mottosuyla tüketicilerin ihtiyaçlarına, yenilikçi ürünlerle cevap veriyor.



Raflarında 400’den fazla bitki bazlı ürün sunan Metro Türkiye, geleneksel lezzetlerden vazgeçmeden bitki bazlı beslenme alışkanlıklarına sahip olmanın en leziz yollarını sunuyor. Ve güzel haber; Türk mutfağının favori içeceklerinden ayrana bitki bazlı alternatif sağlıyor: Fine Life Fermente Kajulu İçecek.

Lezzetli, vegan, fermente: Ayrana bitki bazlı alternatif

Herkes için sağlıklı beslenme ve sürdürülebilirlik anlayışıyla hareket eden Metro Türkiye, beslenme trendlerine ve değişen tüketici taleplerine verdiği önemle Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i raflara getiriyor. Geleneksel lezzetimiz ayrana bitki bazlı bir alternatif olarak öne çıkan Fine Life Fermente Kajulu İçecek, bitki bazlı beslenme alışkanlıklarını benimseyen ya da benimsemek isteyen herkesin beğenisine sunuluyor.

Metro Türkiye raflarında yerini almaya başlayan bu yenilikçi ürün, %27 oranında kaju fıstığı, tuz ve çeşitli probiyotikler içeriyor. Bunun yanı sıra katkı maddesi, koruyucu ve gluten içermemesiyle de dikkat çeken Fine Life Fermente Kajulu İçecek, hem bitki bazlı ürünleri tercih edenlerin hem de laktoz tüketmemeye önem verenlerin favorisi olmaya aday. Ayran alternatifi olarak soğuk tüketilebilen bu ürün, 250 ml’lik cam ambalajlarda satışa sunuluyor. Vlabel etiketiyle otel ve restoran gibi yeme içme işletmelerinde rahatça kullanılabilecek Fine Life Fermente Kajulu İçecek, menülere yeni vegan bir alternatif getirirken, müşteri memnuniyetini de artırma potansiyeli taşıyor.

Geçtiğimiz yıllarda süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler sunmuş olan Metro Türkiye, Metro Chef Veggie Bademli ve Fındıklı içecekler ile yoğurda alternatif Metro Chef Veggie Fermente Süzme Kaju’yu ve Metro Chef Veggie Meze Serisi’ni tüketicilerle buluşturmuştu. Bu yıl ise Türk mutfağının vazgeçilmezlerinden ayrana bitki bazlı bir alternatif getirerek hem sağlıklı hem de yenilikçi bir seçeneği yani Fine Life Fermente Kajulu İçecek’i tüketicilerle buluşturuyor.

Elbette Metro Türkiye’nin raflara taşıdığı yenilikçi ürünler sadece süt ve yoğurt gibi hayvansal gıdalara bitki bazlı alternatifler ile sınırlı değil. Çok daha fazlası, raflarda çoktan yerini aldı.

Bitki bazlı geniş ürün yelpazesi: 400’den fazla çeşit



Metro Türkiye’nin raflarındaki vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; falafel çeşitlerinden pizzaya, ranch sostan çamaşır yumuşatıcısına kadar 50’ye yakın çeşitte gıda ve gıda dışı bitki bazlı ürün sunuyor. Eğer tüm bu ürünleri ve çok daha fazlasını incelemek isterseniz hemen tıklayıpvegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine;vegan ürün yelpazesi içerisinde bitkisel bazlı hamburger ekmekten köfteye, mayonezden çikolataya çok sayıda çeşit bulunuyor. Üstelik gıda dışı vegan ürünlerin de sayısı oldukça fazla. Vegan yumuşatıcı, şampuan, sabun, hatta yağ çözücü bile bu geniş yelpazede yer alıyor. Dahası, Metro markalı ürün portföyünü de yenilikçi çeşitlerle sürekli genişleten Metro Türkiye, kendi markaları altında içli köfteden lahmacuna paçanga böreğinden haydari, havuç tarator gibi meze seçeneklerine; Metro Türkiye’nin Bitki Bazlı & Vegan Katalogu’nu keşfedebilirsiniz.

Temel gıdadan temizlik ürünlerine, kişisel bakımdan atıştırmalıklara aradığınız her şeyi bulabileceğiniz Metro Türkiye ile sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam tarzına ulaşmak artık çok daha kolay.

*Bu yazı Metro Türkiye katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlginizi çekebilir: Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’nin zengin vegan ürün yelpazesini keşfedinVegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’Vegan beslenenlere müjde: Metro Türkiye’

 

İlgili Makale