Hepimiz zaman zaman rüyalar görürüz. Bazılarımız daha sık, bazılarımız ise nadiren. Neredeyse hiç rüya görmediğini söyleyenlerle de karşılaşmak mümkün. Sigmund Freud, rüyalarımızın bilinçaltımıza açılan bir kapı olduğundan bahsetmiştir. Uyanıkken cesaret edemediğimiz ya da bir sebeple bastırdığımız arzularımızı rüyalarımızda gerçekleştirebiliriz. Korktuğumuz şeyler rüyalarımızda karşımıza çıkar. Bazen bu korkularımıza yenilir, bazen de onlarla cesurca savaşırız. Rüyada mümkün olmayan hiçbir şey yoktur. Uçarız, konarız, aşık olur ya da heyecanlanırız. Bir katilden kaçarız, hatta cinayet işleriz. Gerçekte mümkün olmayacağını düşündüğümüz birçok şeyi rüyalarımızda deneyimleriz. Özlem giderir, hayatta olmayan sevdiklerimize dokunur, onlarla konuşuruz.
Rüyalar bilinçli olarak deneyimlediğimiz bu dünyadan bizi alır, sanki başka bir dünyaya götürür. Peki orası neresi? Burası bizim dünyamızsa, orası bizim dünyamız değil mi? Evet, tabii ki bize ait bir dünya. Ancak belki bu duruma fiziksel dünyamızın zihinsel boyutu diyebiliriz. Orada her ne oluyorsa, bu bizim hayatımızdan parçalar barındırır. Gördüklerimiz ister tanıdığımız insanlar olsun, ister tanımadığımız, orada anlaşılmayı bekleyen bir hikaye vardır. Yer, mekan, zaman hepsi birbirine karışmıştır. Ancak karışıklığı masaya yatırıp tek tek incelemeye kalkarsak çok anlamlı şeylerle karşılaşabiliriz.
Birçok rüyamız anlama gebedir. Hatırlamak istemediğimiz şeyleri su yüzüne çıkarmaya çalışabilir. En derine ittiklerimizi bazen inatla gözümüze sokar. Bazen tam bir saçmalıktır gördüklerimiz. Anlatmaya sözcüklerimiz olmaz. ”Tuhaftı” deriz, ”çok tuhaf bir rüyaydı…”
Rüya tabirlerinin bulunduğu birtakım kaynaklar mevcuttur ancak bunların geçerliliği tartışılır. Rüyalar, kişiye, kişinin içinde bulunduğu hayata ve kültüre göre şekillenir. Bağlamı dışında yorumlanması genellemeden ileriye gitmez. Örneğin herhangi bir sembol, aynı rüyayı gören binlerce kişi için aynı şekilde yorumlanamaz. Kişinin ona yüklediği anlam ile sembolün anlamı da değişebilir.
Freud ve rüyalar
Freud, psikanaliz esnasında elde ettiği bulguları ölçemeyeceğini ya da tam olarak belirleyemeyeceğini bildiği için hastalarının gördüğü rüyaları kullanırdı. Deneyimlerine göre rüyalar iyice incelendiğinde kişinin bastırılmış arzularını, kaygı veya korkularını açıkça ortaya koyuyordu.
Rüyalar ve bilinçaltı
Rüyalar, bilinenin aksine her zaman görüldüğü gibi açıklanamayabilir. Hoşumuza gitmeyen ve bilinçaltımıza sıkıştırdığımız anılarımız, saklanmak ve ortaya çıkmamak için elinden geleni yapar. Bu yüzden rüyalarımız, her ne kadar kafamızın derinliklerinde neler olduğunu anlatmaya çalışsa da, bazen söylemek istediğini anlamak için rüyayı derinlemesine incelemek gerekir.
Bazı rüyalarımız bize gerçekleri göstermek istemez. Hatta ne olup bittiğini anlamayalım diye elinden geleni yapar. Senaryo yazmakta çok iyidir. Hatta senaryo bazen o kadar anlaşılır görünür ki, daha fazla incelemeye gerek bile duymayız. Böylece yüzeyde kalarak derinlerde yatanlara bulaşmamış oluruz ve rüya görevini başarıyla tamamlamış olur.
Gizli içerikli ve direkt rüyalar
Freud, rüyaları gizli içerikli ve içeriği açık olan rüyalar olarak ikiye ayırır. Gizli içerik semboliktir, rüyayı gören kişinin altta yatan arzularına tekabül eder. Bu şekilde gördüğümüz rüyalar gizli arzularımızı bize bir nevi sansürle sunar. Böylece bizi yaşayacağımız kaygıdan korur.
Açık bir şekilde ortada olan direkt içerikse genelde günlük olaylara dayanır. Örneğin uzun zamandır cinsel ilişki yaşamamış ve buna ihtiyaç duyan biri, rüyasında cinsel ilişki deneyimleyebilir. Kimle ve nasıl olduğu konusuna gelince, bu detayı yorumlamak çok daha derin araştırmalar gerektirebilir.
Tek bir kişi veya olayın birbiriyle ilişkili iki anlamı olabilir
Bazen rüyamızda gördüğümüz kişi, iki kişiye tekabül ediyor olabilir. Rüyanızda takım elbiseli bir adam gördüğünüzü varsayalım: Bu adam hem babanız hem de patronunuz olabilir. Baba figürü, şefkate olan ihtiyacı dile getirirken; patron, takdir edilme veya ödüllendirilme isteği anlamına gelebilir. Bu ikisi bir arada da yorumlanabilir.
Yer değiştirme
Yer değiştirme bizim için değeri olan bir insanı ya da nesneyi, çok değerli olmayan başka bir insan ya da obje olarak gördüğümüz zaman olur. Örneğin kaybettiğimiz bir yakınımızı görmek bizi derinden etkiliyorsa, rüyamızda bu kişi karşımıza bir ceylan ya da at olarak çıkabilir. İncelediğimizde ortak özellikleri mutlaka çıkacaktır ancak rüyayı gören kişi bunu bir anda anlayamayacak, böylece rüyanın yaratacağı muhtemel stresten kurtulmuş olacaktır.
Detaylandırma
Detaylandırma teorisine göre bilinçaltımızdaki gizli içerik ile arzularımız bir araya gelerek akla yatkın bir hikaye oluşturur. Bu çok olası görünen hikaye, bilinçaltımızdaki gerçekleri iyice anlaşılmaz hale sokar. Her şey çok anlaşılır görünür ancak hiç de göründüğü gibi değildir.
Rüyaların bugün hâlâ şöyle ya da böyle olduğuna dair kesin bir bilimsel kanıt olmasa da kişinin kendisiyle ilgili çok şeyi kısa yoldan anlattığı aşikardır. Psikologlar olarak rüyaları çeşitli alanlarda kullanıyoruz. Ancak unutmayın ki bizler de sizin rüyalarınızı siz olmadan yorumlayamayız. Rüyalar söylemek istediklerini, sizin kendi değerleriniz, kültürünüz, korku ve kaygılarınız ışığında anlatır. Sizin kafanızdakiler size aittir. Bizim yorumumuz ise sadece bizim dünyamızdan ipuçları sunar.
Bana soracak olursanız rüyalarınızı önemseyin. Hatırladıklarınızı bir kenara not edin ve aklınıza geldikçe okuyun. Orada bir şeyler göreceğinize hiç şüphem yok.
İlginizi çekebilir: Rüyaları hatırlamak ve yönetebilmek için basit ve bilimsel bir yöntem bulundu