Rüya bir haberci mi, yoksa iyileştirici güç mü?
Rüya tabiri dendiğinde akla önce pembe renkli cicili bicili internet siteleri geliyor genelde. İnsan psikolojisiyle biraz daha ilgili olanlarımız için ise rüya sözcüğü ancak Sigmund Freud ya da Carl Jung ile aynı cümlede kullanıldığında anlam kazanıyor. Oysa, rüyaların yorumlanması neredeyse insanlık tarihi kadar eski ve bunu şarlatanlık olarak görenlere rağmen varlığını sürdürebilmiş bir eylem…
İnsanlığın rüya tabirine merakı
Dürüst olmak gerekirse, insanlığın rüya tabirine olan merakı, bu konunun bir bilim dalı olarak incelenmesinin çok öncesine, M.Ö. 2000’li yıllarda Babil İmparatorluğu zamanlarına dayanıyor. Bu dönemde Mezopotamya’da yaygın olan, rüyaların bir çeşit kehanet taşıdığı düşüncesi, sonraları Mısır Uygarlığı’nda yerini tanrısallığa bırakıyor. M.Ö. 1300 yıllarında Mısır civarında yaşayan insanlar, tanrıların insanlara rüyalar aracılığıyla mesaj ilettiğine inanıyordu. Mısırlıların bizde yaygın olan “rüyaların tersi çıkar” düsturuna sahip olması (ya da, bu inancın binlerce yıl öncesine dayanıyor olması) da oldukça ilginç. Antik Yunan Uygarlığı’nda da rüyaların vahiy niteliği popülerlik kaybetmedi; üstüne üstlük onların “iyileştirici bir kuvvetleri olduğuna” da inanıldı. Bergama Antik Kenti’nde de bulunan, adını sağlık tanrısı Asklepios’tan alan Asklepion adlı tapınak-hastaneler inşa eden Yunanlar, hastaların tapınak duvarları içinde kalan rüyaların tanrısal enerjisine maruz kalarak iyileşebileceğini düşünüyorlardı.
Tarihin bilinen ilk rüya tabirleri kitabı da bu dönemde yazıldıysa da, M.S. 2. yüzyılda Artemidorus tarafından yazılan Oneirocritica (Rüyaların Yorumlanması) adlı eserde, rüyaların bir çeşit resimli bilmece olduğu teorisi ortaya kondu. Bu teoriye göre, rüyadaki görüntüler sözcüklere dökülüp bir şifre çözer gibi üzerlerinde çalışıldığında anlamlandırılabileceklerdi. Bu fikri çok akıl dışı bulanlar için, yüzyıllar sonra ünlü nörolog ve psikiyatr Sigmund Freud’un bu teoriyi destekleyen örnekler verdiğini ekleyelim. Yine Freud’un daha sonra arka çıkacağı şekilde, rüyaların insanın gerçek karakterini ortaya koyduğuna dair modern inancın kökenleri de bu döneme dayanıyordu.
Bir tedavi yöntemi olarak rüya yorumu
Konu Freud’a gelmişken, psikolojik tanı ve tedavi kapsamında rüyalardan yararlanılmasından bahsedelim. Freud 1899’da The Interpretation of Dreams’in (Düşlerin Yorumu) eserini yayınlayarak, rüyaların “bir dileğin gerçekleşmesini” sağladığını ileri sürdü. Diğer bir deyişle, Freud’a göre insanlar, gerçek hayatta istedikleri fakat mümkün olmayan, gerçekleşmeyen bir şeyi, doğrudan ya da dolaylı göndermelerle rüyalarında görüyorlardı. Eserinde hem kendi gördüğü hem de hastalarından dinlediği pek çok rüya örneği veren Freud’un tipik bir rüya yorumu çıplaklıkla ilgiliydi. Freud, kişinin rüyasında kendini rahatsızlık duyacak şekilde çıplak ya da yarı çıplak görmesi ve bu konuda bir şey yapamamasını, rüyayı gören kişinin bebeklik dönemindeki “teşhircilik” dileğine bağladı. Ona göre, bebeklikte kendi çıplaklığından alınan zevkten, büyüme ve kültürleşme sürecinde mahrum kalınması sonucu hissedilen eksiklik, yetişkinlikte rüyada dilek gerçekleşmesi olarak ortaya çıkıyordu.
Freud’un neredeyse kendisi kadar ünlü öğrencisi Carl Gustav Jung da hocasına benzer bir yol izleyerek, psikanalizde rüya yorumunu kullandı. Jung, Freud’un Oedipus Kompleksi gibi birtakım fikirlerine katılmasa dahi, rüyaların bilinçaltı hakkında fikir verdiği görüşünü paylaşıyordu. “Bir rüyayı gerçekten enine boyuna defalarca incelediğimizde, bunun büyük bir ihtimalle bizi bir yerlere götürebileceğini düşündüğünü” ifade etmişti.
Rüyabilim nelerle ilgilenir?
Rüya yorumlamayı, dilimize “rüyabilim” olarak çevrilen ve aslen Yunanca oneiron (rüya) sözcüğünden gelen oneiroloji adlı bilim dalından ayırmak gerekiyor. Evet, çoğumuzun bildiğinin aksine, rüyaları inceleyen bir bilim dalı mevcut. Ancak, dün gece gördüğümüz rüyanın elimize para geçeceğini müjdelemesi gibi çıkarımlar, rüyabilimin ilgi alanına girmiyor. O, daha elle tutulur verilerle ilgileniyor.
Rüyabilim sayesinde bildiğimiz bazı gerçekler şunlar:
- Rüyalar uykunun hızlı göz hareketi (REM) evresinde görülür.
- REM evresinde uyandırılan kişiler rüyalarının yaklaşık yüzde 80’ini hatırlayabilir.
- Bir gecelik uykuya 3-5 rüya sığabilir.
- İnsan ömrünün ortalama 6 yılı rüya görerek geçer.
- Rüyaların uzunluğu 5 ila 20 dakika sürer.
Rüyaların gelecekle ilgili bir fikir vereceğine ya da ak sakallı bir dedenin sayısal loto numaralarını bize fısıldayacağına inanmak için fazla gerçekçi olabiliriz. Ancak, rüyaların birtakım gizli korkularımızı ve isteklerimizi su yüzüne çıkarma kudretini kabul ettiğimizde, kendimize dair farkındalığımız büyük oranda artacaktır.
İlginizi çekebilir: Rüyalar hakkında Binbir Gece Masalları
Kaynaklar:
Skepticink
Dreaminterpretation Dictionary
Dream Moods
Mental Floss