İçinde bulunduğumuz yeni çağda manevi değerlerin maddi değerlere göre üstünlüğü her geçen gün daha fazla insan tarafından fark ediliyor. Kolektif bilinçaltı ve içinde bulunduğumuz ortak alanın da etkisi ile maneviyatını yükseltmek isteyenlerin sayısı hızla artıyor. Ancak, bu yolculuğun da hayatın tüm süreçlerinde olduğu gibi kendine özgü evreleri var. Bunlardan en yaygın ve sık karşılaşılanı ise “manevi durgunluk” evresi.
Literatüre baktığımızda hangi dini ya da felsefi sisteme dâhil olursanız olun bu evre hakkında çok benzer tanımlar var.
Örneğin; Tasavvuf’ta bu evreye “kabz hali” deniyor. Sufilere göre bu hal “bast hali” nin tam tersi.
Bast halinde kişi; “coşku, neşe, vecd, aşkınlık, genişleme, kalbin açılması, birlik halleri” ni deneyimlerken, Kabz halinde ise; “ruhani daralma, kalbin sıkışması, birlik hissinin azalması, yapılan uygulamalardaki ruhani doygunluğun ve ilhamın azalması ” hallerine giriyor.
Katolikler ise buna “spiritüel kuraklık” diyor. Kendi manevi gelişim yolculuğunu kaleme alan bir Katolik aziz ise bir adım daha öteye giderek bu süreci “Ruhun En Karanlık Gecesi” olarak tanımlıyor.
Uzmanlara göre, eğer manevi gelişim yolculuğunuzda ciddi bir arayış içinde iseniz aslında bu süreç gerçek dönüşümün gerçekleştiği evre.
Peki, bu dönüşüm nasıl gerçekleşiyor?
Yolculuğunuz ilk günlerinde yaptığınız uygulamalar sayesinde ağırlıklı olarak fiziksel ve akılsal seviyelerde genel bir rahatlama, gevşeme, mutluluk, genişleme gibi haller deneyimlersiniz. Ancak aslında olan bundan çok daha fazlasıdır. Samimi bir şekilde uygulamalarınıza devam ettikçe çalışmalarınız gözle göremediğiniz, “süptil” dediğimiz enerjik bedenlerinize, ilişkilerinize ve bilinçaltınıza da tezahür etmeye başlar.
Öyle bir noktaya gelirsiniz ki, kendinizi kaybolmuş hissedersiniz. Uygulamalarınızı bile bırakmak ister, sanki işe yaramıyor gibi düşünürsünüz. Sanki keşfedilmemiş bir arazide rehbersiz olarak mahsur kalmış gibisinizdir. Hayal kırıklığı ve ümitsizliğe kapılırsınız. Ne tamamen içe dönebiliyorsunuzdur ne de tamamen dışa. Hatta bazen gerçek anlamda manevi bir rehberiniz varsa onunla bile aranıza anlayamadığınız bir mesafe girer. Sanki tüm güçler burada yalnız kalmanız için sizi tutuyor gibidir.
Aydınlıktan önceki karanlık
Aslında işte tam da bu an, bir soğanın dış kabuklarının soyulması gibi, o güne kadar biriktirdiğiniz duygusal bagajlarınızın yüzeye doğru çıktığı ve çözülebileceği, yani arınabileceğiniz andır. Bu aydınlıktan önceki karanlıktır. O güne kadar uygulama yaparak ektiğiniz tüm tohumların meyvesi kısaca hediyesidir. Size o güne kadar içinizde taşıdığınız tüm “öfke, keder, yas, kırgınlık “ gibi manevi yüklerden bir kısmını atma, arınma ve manevi olarak yükselme fırsatı sunar. Daha güzel bir tabirle, inandığınız yol, kişi, Tanrı, her ne ise bu arınma dönemi, o yola daha önce sunduğunuz adakların (yani yaptığınız uygulamaların) karşılığında, izlediğiniz yol tarafından size sunulan bir “lütuf” dur.
Bu evrenin ortaya çıkmasına izin verin
Bu evrede yapılacak en doğru şey öncelikle bu evreye girdiğinizi fark etmektir. Bu sürecin ortaya çıkmasına izin verin. Çünkü her arayışçının tekâmül edebilmesi için bu evreden geçmesi gerekir.
Bu yola neden girdiğinizi hatırlayın
Bu yola maneviyatınızı yükseltmek için girmek istediniz. O halde üzerinde çalışmanız gereken spiritüel malzeme de kendi konularınız ve artık onlardan kaçamazsınız. Bu güne kadar görmezden geldiğiniz konuların bilinçli farkındalığınıza gelmesine izin verin.
Kendinize şifalanmak için alan yaratın
Ortaya çıkan iyi, kötü, sizi rahatsız eden her ise tüm bunlara kalbinizi açın. Şifa ve iyileşme için onlara yer açın. Onlarla oturun. İyileşmemiş tüm yaralarınız, utançlarınız, gerçekleşmemiş tüm arzularınız, ne varsa kabullenin. Eğer yer açmazsanız onların hep içinizde kalacağını, sizi içten içe kemirip tüketeceğini hatırlayın ve bu fırsatı iyi değerlendirin.
Teslim olun
Eğer ki bu aşamada kendinize şefkat ve anlayışla yaklaşır, iyileşme için alan yaratır ve içinizdeki yüksek güçlerin ortaya çıkmasına izin verirseniz, egonun kabuğu çatlayıp kırılmaya başlar. Ruhani yolda daha dürtüsel olarak tanımlanan ego, yani alçak benlik, yüksek benliğin ışığına teslim olur ve içinizde bir şeylerin kırıldığını, değiştiğini, “pattern”ler dediğimiz eski davranış kalıplarınızın kalmadığını görürsünüz. İçinizde yeniden o vecd, birlik, aşkınlık, sebepsiz içsel mutluluk hallerini deneyimlersiniz.
Aslına bakarsanız “spiritual warrior” “ruhsal savaşçı” tabirinden bahsetmenin yeri sanırım tam da burası. Savaş demek ruhani yolda her ne kadar kulağa hoş gelmese de aslında bu evrede yaşanan, her zaman alçak benlik ile yüksek benliğin karşılaşması, karanlığın hep ışığa, başka bir deyişle alçak benliğin yüksek benliğe teslim olmasıdır.
Hatta manevi rehberlere göre; “Aslında karanlık da yoktur. Karanlık, yalnızca ışığın olmamasıdır.“
Aydınlık, sevgi ve ışık, karanlığın karşısında her zaman daha yüksek bir güce sahiptir. Tıpkı “Yıldız Savaşları” filminin ana temasında olduğu gibi…
Ya sonrası?
Sevgili okuyucularımız, eğer yola devam ederseniz, yol boyunca bu evre şiddeti, gücü ve derinliği artarak sık sık tekrar edecektir. Ruhun karanlık gecelerinin ve zaferlerin sayısı arttıkça lütufları alma, arınma kapasiteniz artacaktır. Manevi gücünüz yükselecektir. Egonuz zamanla küçülecek, davranışlarınız korku, bağımlılık, vb. temelli olmak yerine sevgi, şefkat, zarar vermeme, birlik temelli olacaktır. Dünyevi zevklere bağladığınız mutluluk tanımlarınız yer değiştirecek ve mutluluğunuz giderek daha kalıcı, daha sürekli ve üzüntüleriniz de daha kısa süreli olacaktır.
Doğru bir rehber her seferinde “Yeni Siz”e göre davranır
Eğer ki; bir manevi rehber, yaşam koçu vb. ile çalışıyorsanız bu kişinin sizin gelişiminizi takip edip etmediği konusunda dikkatli olun. Yaptığınız uygulama ne olursa olsun doğru bir rehber yolculuğunuz süresince eski kalıplarınızın sürekli değiştiğini bilir ve sizi her gördüğünde “Yeni Siz”e göre davranır!
Yolculuğunuzun keyif ve ışıkla geçmesi dileği ile;
Namaste!