X

Röportaj: Enneagram ile kendini tanımak: Tip 8 – Meydan okuyan

Enneagram İle Kendini Tanıma yolculuğunun yeni konuğu HelloBrideCo’nun kurucusu Selin Özçelik.

Hello Bride Türkiye’nin ilk gelin konseptli mağazası. Düğün sürecini farklı farklı yerlerde koşuşturmak yerine tek bir yerde pek çok ihtiyacı halledebilmek üzerine kurulmuş. İlk başta insan bir organizasyon şirketi gibi düşünüyor ama tam olarak değil. Konseptlerini Selin’den daha detaylı dinleyeceğiz tabii ama sosyal medya üzerinden Selin’in bu işteki temel motivasyonunu anlatan sloganını paylaşmadan geçemeyeceğim:

“Kabarık gelinlikleri tarihten siliyorum kısmetse!”

Şimdi gelelim Selin’in mizacına…

Kendisi bir Tip 8. Yani Meydan Okuyan. Zaten gördüğünüz üzere tüm kabarık gelinliklere meydan okuyor.

Meydan Okuyan Tipi (Enneagram Tip 8) hatırlayan var mı? Eğer neydi bu tipler hatırlayamıyorum diyorsanız, sizi önce buraya alalım. Ama ben yine de şuraya Meydan Okuyan Tip hakkında kısa bir alıntı yapayım:

Tip 8 – Meydan Okuyan

8’lerin hayatta temel olarak odaklandıkları şey “bağımsız olmak.” O sebeple, “muhtaç olmak” en büyük korkuları. Çevrelerinde korumacı ve dominant tavırları ile tanınan 8’ler, güçlü olmak ve kontrolü ellerinde bulundurmak isterler. Sahip olduklarını korumak ve bulundukları ortamda adaleti sağlamayı sorumluluk olarak üstlenirler. Kararsızlıktan, belirsizlikten, kısıtlanmaktan ve kontrol edilmekten hoşlanmazlar. Duyguları göstermenin zayıflık olarak görüleceğini düşündükleri için, hislerini direkt ifade etmek yerine koruyucu tavırları ile gösterirler. İnisiyatif alabilecekleri ortamlarda mutlu olurlar.

Kendini güvende hissettiğinde

Güçlerini kendi otoritelerini hissettirmek yerine başkalarını desteklemek ve güçlendirmek için kullanabilirler. Kırılgan yönlerini sevdikleriyle daha rahat paylaşabilir, çevrelerine daha sevecen ve şefkatle yaklaşırlar. Başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını anlamaya çalışırlar.

Kendini streste hissettiğinde

Üzüntü, acı gibi, zayıflık göstergesi olarak gördükleri duygularını saklayabilmek için daha agresif davranabilirler. Baskıcı tavırlar sergileyebilirler. Öfkelerini kendilerine yönelttiklerinde ise kendilerini zayıf hissedip kendilerini dış dünyaya kapatma eğiliminde olabilirler.

8’leri 8 yapan özelliklerin en başında bağımsızlık arayışları gelir. Be sebeple de genellikle kendi işlerini kurma eğiliminde olurlar. Düşüncelerini net bir şekilde ifade etmeleri ile meşhurdurlar. Kendilerine sorsak “Yok canım tabii ki de karşı tarafı kıracak bir şey söylememeye özen gösteririm” der. Selin de aynen bu cümleyi kurdu. Peki çevrendekiler bu konuda seni nasıl değerlendiriyor diye sorduğumda ise “Evet, onlar düşündüğümü direkt yumuşatmadan söylediğimi söylüyorlar” dedi. Bunun sebebi ise 8’lerin düşüncelerini direkt ifade etmenin kırıcı olabileceğini düşünmemelerinden kaynaklanıyor. Çünkü kendileri de karşı taraftan aynı netliği bekliyor.

8’lerin bir diğer belirgin özelliği ise detayları, süslü cümleleri, uzun uzun anlatılan olayları dinlemekten hoşlanmamaları. Bu özellikleri iş yapma tarzlarını de belirliyor tabii. Hızlı karar vermeyi ve hemen eyleme geçmeyi tercih ediyorlar. Benden size tavsiye eğer bir 8’e proje sunacaksanız önce sonuçtan başlayın; yani o projenin ne kadara mal olacağı ve ne kadar sürede biteceğinden.

Merhaba Selin! Hello Bride hayırlı olsun. Ben, zihninde sade bir gelinlik tasarlarken gelinlikçiden Monaco prensesi gibi çıkanlardanım, itiraf ediyorum. O yüzden keşke Hello Bride’dan sonra evlenseydim diyorum. Biraz anlatır mısın Hello Bride’ı? Nasıl bir konseptle ve motivasyonla yola çıktın?

Uzun süren eğitim hayatım sonunda aslında ‘gerçekten’ ne yapmak istediğimi, tüm bu eğitimlerin başında değil, zaman içinde farklı işlerde çalışırken fark ettim. Fakat bildiğim tek bir şey vardı, o da asla masa başı iş yapamayacağımdı. Ancak sürekli hareket halinde olduğum, yeni bir şeyler ortaya çıkardığım, kimseye boyun eğmediğim ve dikkat çeken bir işte mutlu olabildiğimi fark ettim. Hello Bride’ı biraz hayatın beni yönlendirmesi, biraz da kendi düğünümü organize etmenin verdiği coşkuyla açmaya karar verdim aslında.

Ülkede düğün mevzusu gereksiz büyütüldüğü için evlenmeye karar veren çiftler her kalem için onlarca yer gezip, pek çok kişiyle iletişime geçmek zorunda kalıyorlar. Ben de bundan hareketle hem insanların hayatını kolaylaştırmak hem de tabii ki Türkiye’de bir ilki yapmak istediğim için Hello Bride markasını yaratmak için kolları sıvadım.

Ve sonuç itibarıyla tam tamına bir ay içinde gelinlikten nedime hediyelerine, çiçekten davetiyeye kadar gelin olmaya hazırlanan kişilerin ihtiyaç duyacağı tüm ürünlerin satıldığı Hello Bride konsept mağazasını açtım.

Kendi işini kurma düşüncesi ortaya nasıl çıktı?

Az öncede bahsettiğim gibi ‘masa başı’ işlerinde çok zorlandığım, ast-üst ilişkisinin iş yapmanın önüne geçtiği kurumlarda mutsuz olduğumu hissettiğim için benim kendi işimi kurmaktan başka şansım yoktu aslında.

Belki ikizler burcu olmamdan da kaynaklı olarak aynı anda pek çok işi yapmaktan keyif duymam, odaklandığım mevzulara karşı sürekli olarak kendimi yenilikçi fikirler yaratmak için zorlamam ve en çok da aklıma gelen bir fikrin benden önce başkasının hayata geçirmesi korkum sebebiyle kendi işimi kurdum ve şu anda yaptığım şeyden çok memnunum.

Hello Bride’ın tohumları kendi düğününü organize etmenle atılmış oldu öyleyse?

Evet aynen öyle oldu. Kendi düğünümün tüm süsleme detaylarını organize ettikten sonra yine ülkede olmayan bir şey yaptım ve bir düğün blogu açtım. “Pembe Şampanya” adını verdiğim blogum için bir de YouTube kanalı açtım. Kanaldaki video sayım arttıkça düğün sektöründeki çevrem de genişledi.

Bu süreçten o kadar çok zevk almaya başladım ki, aslında hep istediğim ama geri plana attığım “Avustralya’dan gelinlik getirip, burada satma” hayalim bana kendini hatırlatmaya başladı.

Sonrasında bunun maliyetlerden ötürü çok ilerde gerçekleşebilecek bir hayal olduğunu fark edip, aksesuar ile ilgili bir şeyler yapmaya karar verdim. Fakat mağaza aramaya başladığım ikinci gün şu andaki Hello Bride mağazasını bulduğum için, aksesuardan çok daha fazlası için çalışma fırsatı bulmuş oldum.

Ve en büyük istediğim Hello Bride’ı, modern, zarif ve gerçekten herkesin aynı ürünleri tercih edip aynı göründüğü yaşadığımız dönemde, farklı bir şeyler yapmak isteyen kişilerle buluşturmak.

HelloBride’dan önce neler yapıyordun?

İktisattan mezun olup pazarlama bölümünde yüksek lisans yaptıktan sonra, pazarlamayla ilgili bir şeyler yapmak amacıyla birkaç iş başvurusunda bulundum. Tabii ki olayla uzaktan yakından alakam olmadığı için işlere kabul edilmedim ve acaba ne yapsam diye uzunca bir süre düşündüm. Bu sıralarda şu anda çok popüler olan blogger’lık işleri yeni yeni başlıyordu. Ben de bu furyadan moda pazarlaması (yine yapılmayanı yapayım motivasyonu) konusunda yazılar hazırlayarak faydalanmaya karar verdim. Blogu takiben İstanbul Moda Akademisi’nde Moda Yönetimi programına başladım ve dijital bir moda platformunda editörlük ve sosyal medya uzmanlığı yapmaya başladım. Burada çalıştığım süre zarfında hem yazma kabiliyetimi geliştirdim, hem de sektörde iş yapan insanları tanımaya başladım.

Akabinde burada edindiğim tecrübeyle Elle Dergisinin dijital bölümüne geçiş yaptım. Tüm bunları yaparken moda haftasında tanıştığım bir arkadaşımla blogger’ların kendi ürünlerini satabileceği “Blogger Bazaar” adlı bir alışveriş  etkinliği düzenlemeye başladık. O zamanlar bu tarz etkinlikler hiç ama hiç olmadığı için, bizimki epey ilgi gördü ve biz de bu yüzden arka arkaya yedi kez düzenledik. Bu süreçte hem sektörde çevre edinmiş olduk hem de markalarla farklı işler yapmaya başladık. Yine hayatın da yönlendirmesiyle bu arkadaşımla bir etkinlik ve sosyal medya ajansı açtık ve yine o zamanlar hiç ama hiç yapılmayan mekan sosyal medyası yapmaya başlamış olduk.

Yaklaşık dört sene boyunca onlarca projeyi hayata geçirdikten sonra ben evlendim ve ortağımla ayrıldık. Sonrasında ben freelance olarak sosyal medya işi yapmaya karar verdim halen de bu işe devam ediyorum.

Kendi işini yapmanın senin için güzel yanları neler?

Kendi işimi yapmanın benim için sayısız güzelliği var tabii ki. Aklıma ilk gelenler; fikirlerimi hızlıca hayata geçirebilmem, genel olarak kararları kendi kendime verebilmem, sorumluluğun sadece bana ait olması ve en zorlandığım anlarda bile sonuçtan mutlu olacağımı bildiğim bir işi yaptığımı bilmek.

Peki nerelerde zorluyor seni?

Beni sürekli hatta her dakika destekleyen bir ailem olmasına rağmen işlere tek başıma koşturduğum için bazen fiziksel ve zihinsel olarak gerçekten çok yoruluyorum. Tabii ki her yeni markanın en az bir yılı kendini tanıtmak ve kabul ettirmekten geçiyor. Ama ben tez canlı bir Selin olduğum için bu sürecin normalden daha hızlı gelişmesi için kendimi sürekli zorluyorum. Bu da bahsettiğim yorgunluğun sebeplerinden biri. En zorlandığım kısım da duygularımın hızlı değişmesi. Özetle kendi kendimi zorluyorum.

İş kurmak ve süreci yönetmek senin de dediğin gibi insanın hem fiziksel hem de zihinsel olarak zorlayan bir durum. Hatta duygusal olarak da. Vazgeçmeyi düşündüğün anlar oldu mu / oluyor mu hiç? O zamanlarda devam etme motivasyonunu nasıl sağlıyorsun?

Aslında pek olmuyor diyebilirim. İstemediğim bir durumla karşılaştığımda, modumun çok çabuk düşebildiğini bildiğim için hemen sevdiğim bir şeylerle kendimi oyalamaya çalışıyorum. Hayatta ne yapmak istediğimi 30 yaşında buldum, o yüzden geç buldum erken kaybettim demek istemiyorum. Özetle, enerjimi düşürmeye çalışan her şeyle savaşabilmek için vazgeçmeyi aklımdan dahi geçirmiyorum.

Zorluklardan kaçmak hepimizin sıkılıkla sığındığı bir liman. O yüzden zorluklarla ilgili sorularım bitmiyor. Karşılaştığın zorlukların hangi özelliklerini güçlendirdiğini hangilerini törpülediğini düşünüyorsun?

Çok çabuk sinirlenebilen biriyken şu anda sabır kapasitemin genişlediğini düşünüyorum. Bence bu benim gibi biri için müthiş bir gelişme. Onun dışında duygularımı hemen belli eden biriyken şimdi daha ‘profesyonel’  davranabiliyorum. Bu iş beni epey geliştirdi gerçekten.

Hem Hello Bride’ı yönetip, hem de sosyal medya uzmanlığı yapmaya devam ettiğim için bazı zamanlarda çok yorulduğum oluyor. Fakat aynı anda birçok işle uğraşmazsam mutsuz olmam sebebiyle, bu yönümü daha da geliştirmiş olabilirim sanırım.

Hayatta yapılan tercihlere mizaç penceresinden baktığınız zaman aslında ne kadar paralel olduğunu fark ediyorsunuz. Hayattan beklentilerimizi, önceliklerimizi, kişilik özelliklerimizi bilmek aslında bize yol haritasını veriyor.

Başka enneagram hikayelerinde görüşmek üzere,

Keyifli okumalar…

HelloBride’ı yakından incelemek isterseniz Instagram hesabına ve web sitesine göz atabilirsiniz.

 

İlginizi çekebilir: Röportaj: Enneagram ile kendini tanımak: Tip 3 – Başarı odaklı

Psikolog Zeynep Ozgen: Gözlemlemek mesleğimin, deneyimlemek mizacımın yapı taşı. Hazır zihnim çalışır, dilim iki kelimeyi bir araya getirir, ellerim yazarken, öğrenebildiğim kadar öğrenmek; anlatabildiğim kadar anlatmak istiyorum.

Aldığımız iki nefesten biri denizden: #MaviNefesProjesi

Denizler, gezegenimizin kalbinde atan en önemli yaşam kaynakları. Sadece tatil rotalarını ya da en şahane manzaraları süslemekle kalmayan bu su ve hayat kaynaklarımız, gezegenimizin dengesi ve canlı yaşamlarının devamı için de kritik bir rol sahibi. Çünkü, ihtiyaç duyduğumuz oksijenin yarısından fazlası denizlerden geliyor. Ancak, denizlerimizin karşı karşıya olduğu tehditler, ekosistemin geleceğini tehlikeye atıyor.



İklim değişikliği, çevre kirliliği, insan müdahaleleri, plastik atıklar, petrol sızıntıları veya müsilaj gibi pek çok faktör, denizleri kirletmekle kalmıyor geleceğimizi de adım adım yok etmeye başlıyor. Çünkü denizlerdeki kirlilik, hem denizdeki hem de karadaki canlı yaşamını tehdit ediyor ve ekosistemin dengesini bozarak gezegenimizin geleceğinden çalıyor.

Denizlerimizin ve gezegenimizin karşı karşıya olduğu tehditler karşısında sessiz kalmayan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/TURMEPA iş birliğiyle sürdürdüğü Mavi Nefes Projesi ile bu yıl da denizlerimize, yani yaşam kaynağımıza, sahip çıkıyor. Mavi Nefes Projesi, başta plastikler olmak üzere deniz çöplerinin toplanmasına ve deniz ekosisteminin korunmasına katkı sağlıyor ve denizlerimizdeki oksijen kaynakları olan deniz çayırlarını ve mercanları çoğaltıyor.

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.”

“Dünyaya iyi bakıyoruz, geleceğe iyi bakıyoruz.” misyonuyla yola çıkan Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile birlikte hem deniz kirliliğini azaltmak hem de denizlerdeki biyoçeşitliliği korumak ve deniz ekosistemini rehabilite etmek için uzun soluklu bilimsel koruma ve izleme çalışmaları yürütüyor.

Mavi Nefes Projesi kapsamında Eylül 2021-Haziran 2024 döneminde Marmara Denizi, Adrasan ve Van Gölü’nde yaklaşık 200 bin kişinin günlük üretimine eşit 230 ton katı ve sıvı atık toplandı, uygun olan atıkların geri dönüşüme kazandırılması içinse çalışmalar sürüyor.



Projenin eğitim ayağında ise deniz temizliği konusundaki farkındalığı artırmak amacıyla ortaokul öğrencilerine ve öğretmenlerine denizlerin önemi, deniz ekosisteminin korunması ve sürdürülebilir su kaynakları için bireysel sorumluluklar konularında eğitimler veriliyor. Mavi Nefes Eğitim Otobüsü ve çevrim içi eğitimlerle 3 yıl boyunca 8 ilde yaklaşık 80 bin öğrenciye ulaşıldığı biliniyor.

Bu başarılı iş birliği, hem denizlerimize hem de gezegenimize hayat verirken; temiz denizlerin, sağlıklı ve uzun ömürlü bir yaşamın temelini olduğunu da bir kez daha bizlere hatırlatıyor. Denizlerdeki deniz çayırlarını ve mercanları koruyup çoğaltmak için çalışmaların sürdürüldüğü Mavi Nefes Projesi sayesinde “aldığımız iki nefesten biri denizden” diyen Garanti BBVA, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA ile tertemiz ve sağlıklı yarınların kapısını aralıyor. Bu başarılı iş birliğinden ilham alarak geleceğimizden çalmak yerine geleceğimizi korumak için çalışmak ve denizlerin yaşam kaynağımız olduğunu her an hatırlamak ve hatırlatmak, hepimizin yarınlarımıza yapacağımız en büyük yatırım.

*Bu yazı Garanti BBVA katkılarıyla hazırlanmıştır.



Orkid, “Sporla Güçlen” projesine verdiği destekle kız çocuklarının geleceğine ışık tutuyor

Bir kız çocuğu düşünün: Günün ilk ışıklarıyla birlikte koşuya çıkan, her sabah elinde topuyla antrenman yapan, büyük bir hevesle hem bedenini hem de zihnini beslemek için yıllarca gönül verdiği spor dalı uğruna çalışmaya devam eden ve uzun yıllar sonra gözlerinden ışıklar saçarak ilk kupasını milyonların önünde havaya kaldıran… Ne harika bir tablo, öyle değil mi?



Toplumun her köşesinde, binlerce kız çocuğu bu anı yaşamayı hak ediyor. Ancak, ne yazık ki birçoğu için spor; erişilmesi çok güç bir lüks, uzak bir hayal gibi kalıyor hayatları boyunca. Oysa spor, sağlığın, özgüvenin, azmin, başarının, kararlılığın, istikrarın temellerini atan, kız çocuklarının güçlü bireyler olarak yetişmesine katkı sağlayan en önemli araçlardan biri. Bu önemin farkında olan ve kız çocuklarını spor yoluyla güçlendirmek isteyen Orkid, Watsons iş birliği ile Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi’nin (TMOK) Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da yürüttüğü “Sporla Güçlen” projesine destek veriyor.

Geleceğe atılan adımlar: Kız çocukları, ‘sporla güçleniyor’

Türkiye’de kadınları ilk kez hijyenik pedle buluşturan P&G’nin kadın bakım markası Orkid, 45 yılı aşkın süredir dünyadaki tüm kadınların hayatını kolaylaştırmak, onları her alanda desteklemek için imza attığı çalışmalarına bir yenisini daha ekleyerek “Sporla Güçlen” projesiyle kız çocuklarının yanında oluyor.

Kız çocuklarına sporla yeni yollar açmayı ve kız çocuklarının geleceğini aydınlatmayı hedefleyen Orkid, yürüttüğü bu iş birliğiyle kız çocuklarının eğitim ve spor yaşamlarını desteklemeyi, onların fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimlerine katkı sağlamayı amaçlıyor. Kız çocuklarının hayatta karşılaşacakları tüm zorluklar karşısında çok daha güçlü durmalarını sağlayan, onların bütüncül gelişimini desteklerken duygusal dayanıklılık kazanmalarına da zemin hazırlayan sporun gücü, yadsınamayacak kadar fazla. Öyle ki; Orkid’in, İpsos ile Türkiye genelinde gerçekleştirdiği araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kadınların %77’si, sporun bugün oldukları kişi olmalarına yardımcı olduğunu belirtiyor. Dahası, yapılan bu araştırmaya göre; ergenlik döneminde spor yapan kızlar, istedikleri kişi olmalarına yardımcı olabilecek özgüven ve becerileri sporla kazanıyor.

Buna rağmen genç kızların neredeyse yarısının düzenli spor yapmadığı sonucuna ulaşan Orkid, TMOK ve Watsons iş birliği ile kız çocuklarının sporla güçlenmesi için onların yanında yer alıyor. Kız çocuklarının hem eğitimlerine hem de spora devam etmelerine yönelik gerekli spor malzemelerinin temin edilmesini destekleyen Sporla Güçlen projesi ile Diyarbakır, Gaziantep ve Şanlıurfa’da bulunan okullardaki kız öğrenciler dönem boyunca badminton, basketbol ve voleybol dallarında eğitim alıyor.



Kadınların daha özgüvenli olmasını destekleyen ve spor ile olan bağlarını güçlendirmeye odaklanan bir marka olarak Orkid, hiçbir kız çocuğunun bu haklarından mahrum kalmaması için çalışıyor. Bu sayede geleceğin sağlıklı, özgüvenli, başarılı ve belki de milli sporcuları bugünden yetişmeye başlıyor. Gelecek nesillerin hayallerine ulaşmalarına yardımcı olmak için onların yanında olmaya ve onları cesaretlendirmeye devam eden Orkid, kız çocuklarına yeterli imkan sağlandıkça daha eşit ve aydınlık yarınların mümkün olduğuna inanıyor.

Kız çocuklarını genç yaşta sporla tanıştırarak onların kendi potansiyellerini keşfetmelerine olanak tanıyan bu projenin ve başta Orkid ile Watsons olmak üzere projenin tüm destekçilerinin ülkemize ve dünyaya ilham olması, kız çocuklarının ışıl ışıl bir geleceğe doğru çok daha emin adımlarla yürümesi hepimizin en büyük temennisi.

Güçlü kadınlar, güçlü yarınlar için, #SporlaGüçlen projesine destek veren Orkid ürünlerini Watsons’ta keşfetmek için tıklayın.

*Bu yazı Orkid katkılarıyla hazırlanmıştır.



Sofralarda sürdürülebilir şıklığın yeni adı: Porland Re-Gen

Doğaya olan etkimiz, her gün attığımız adımlarla yeniden şekilleniyor. Günlük yaşamımızda aldığımız kararlar, tüketim alışkanlıklarımız ve yaşam tarzımız, doğa üzerinde hiç silinmeyecek izler bırakıyor, üstelik bu izler günden güne daha da derinleşiyor. Ulaşım tercihlerimizden yeme-içme alışkanlıklarımıza, satın aldığımız ürünlerden şehir hatta ülke dışından verdiğimiz siparişlere kadar hayatımızın her alanında karşımıza çıkan bu etki, yani karbon ayak izimiz, aynı zamanda günlük yaşamda kullandığımız eşyalarla da yakından ilişkili. Ne yediğimiz, ne içtiğimiz kadar yediklerimizi-içtiklerimizi nasıl tükettiğimiz de karbon ayak izimiz üzerinde etki sahibi.



Bu durumun farkında olan ve çevre bilinciyle hareket eden Porland, kırık porselenleri yeniden hayata döndüren Re-Gen Koleksiyonu ile sürdürülebilirlik anlayışını bir adım daha ileriye taşıyor ve dünyada bir ilke imza atıyor. Dünyaya karşı sorumluluk ilkesini odağına alarak üretim süreçlerini yürüten Porland, bu yenilikçi adımıyla bize de gezegenimize olan sorumluluklarımızı bir kez daha hatırlatıyor. İklim krizine karşı geliştirdiği iş modeli sayesinde çevre dostu üretim ve sıfır atık felsefesini benimseyen vizyoner marka, Re-Gen Koleksiyonu ile hem sofraları iyi tasarımla buluşturuyor hem de daha sürdürülebilir bir dünya için yeni şanslar yaratıyor.

Kırık porselenlerden geleceğe: Daha sürdürülebilir bir dünya

Re-Gen ile artık kırık porselenler, sıradan bir atık olmaktan çıkıyor ve yeniden işlenerek hem doğaya hem insana hem de gezegenimize dost bir anlayışı temsil ediyor. Doğayla her şekilde uyumlu, sosyal açıdan faydalı, toplumsal olarak kapsayıcı ve kültürel bağlamda sürdürülebilir bir yaklaşımın öncüsü olan Re-Gen Koleksiyonu, ayrıca tamamen doğal bileşenlerle üretildiği için bakteri ve mikrop barındırmıyor. Dayanıklı ve uzun ömürlü olmasının yanı sıra sağlıklı bir kullanım deneyimi de sunuyor.

Böylece, koleksiyonda yer alan her bir parça sadece bir tabak ya da kupa olmaktan öte, doğaya saygılı ve sürdürülebilir bir yaşam döngüsünün parçası haline geliyor ve gezegenimize olan borcumuzu ödeme yolunda atılmış küçük ama etkili bir adımı simgeliyor.

Doğanın estetik yansıması, sofralara taşınıyor

Porselenin yeniden hayat bulduğu bu koleksiyon, Salda, Ontario, Birdsong ve One and Only isimli dört farklı tasarımdan oluşuyor ve ömürlük desen garantisiyle de zarafetini uzun yıllar koruyor. Re-Gen, sadece estetik açıdan harikalar sunmakla kalmıyor, aynı zamanda çevresel sorumluluğun mükemmel bir örneği olma misyonunu da üstlenerek döngüsel ekonomiye katkı sağlıyor.



Koleksiyonda yer alan her bir parça, doğanın izlerini üzerinde taşıyor. Doğanın sakinliğini, huzurunu, zarafetini yansıtan bu parçalar, sağlıklı, şık ve sürdürülebilir sofralar sunarken sadece bugünü değil, yarını da düşünerek hareket etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Ve günlük hayatın içerisinde çoğu zaman fark etmediğimiz küçük tercihlerin bile ne kadar büyük öneme sahip olduğunu gösteriyor.

İlhamını doğadan alan Re-Gen Koleksiyonu’nun bir parçası olan Salda, Türkiye’nin güneydoğusunda bir volkanik krater gölü olan Salda’nın eşsiz kumsalını yansıtırken; Kanada’nın en güzel eyaletlerinden Ontario’nun masmavi göllerinden esinlenilerek yaratılan Ontario ise mavinin her tonunda derinleştirici bir etki sunuyor. Öte yandan, kuş seslerinin doğadaki varlığını temsil eden yaprak, çiçek ve kuş motifleriyle bezeli Birdsong ise huzur ve mutluluk duygularını sofralarda ön plana çıkarıyor. Gökyüzünün en ihtişamlı halini yansıtan One and Only tasarımları ise göz alıcı renkleriyle doğanın büyülü dokunuşlarını sofralara taşıyor. Karbon emilimini azaltma amacıyla tasarlanan ve güncel teknolojiler kullanılarak üretilen bu koleksiyon, porselen atıklarını sanatla buluştururken geleceğe de şekil veriyor.

Geçen bir yıldaki sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 61 ton plastik, 169 ton kağıt, 80 ton ahşap, 80.800 ton su, 301 ton porseleni geri kazandıran Porland, bu sayede 735 ton CO2 emisyonunun engellenmesine öncülük etti. Sürdürülebilirliğe sağladığı katkılarla sektörün öncüsü olan ve ilklere imza atan Porland’ın ilham verici Re-Gen Koleksiyonu’nu daha yakından keşfetmek için hemen tıklayın.

*Bu yazı Porland katkılarıyla hazırlanmıştır.



“Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” için başvurular başladı

İnsanlığın varoluşundan bu yana kadınlar, toplumda pek çok ilham veren, güçlü roller üstlendi. Her ne kadar toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadınların mücadelesini her dönemde zorlaştırmış olsa da; günümüzde kadınlar iş hayatından siyasete, eğitimden medyaya toplumun pek çok alanında yer almaya, seslerini duyurmaya ve görünürlüklerini güçlendirmeye devam ediyorlar. Artık başarılı kadın hikayelerinin pek çok örneği var; özellikle de girişimcilik sektöründe.



Kadınlar girişimcilik dünyasına isimlerini altın harflerle yazdırmaya ve pek çok farklı sektörde muhteşem izlere imza atmaya devam ettikçe, kadın girişimcilerin hikayelerini paylaşmalarına aracı olacak pek çok etkinlik ve yarışma düzenleniyor. Böylelikle hem kadınların girişimcilik konusunda daha aktif olmalarına hem de ilham verici hikayelerini diğer kadınlarla paylaşmalarına olanak sağlanıyor. Bu yarışmaların ilki ve en köklülerinden biri de Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması.

 “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması, kadın girişimcilerin çevrelerinde yarattığı farka ve faydaya da odaklanırken, girişimcilikteki başarısını Türkiye’ye duyuran kadınların başka kadınlara katkı sağlama konusundaki motivasyonlarını da artıyor. Kadın girişimcileri ve kooperatifleri, büyük bir heyecanla gerçekleşen jüri değerlendirmesi sonucu belirlediğimiz birincilerden biri olması için Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması’na başvurmaya davet ediyoruz.” – Garanti BBVA Genel Müdür Yardımcısı Sibel Kaya

Garanti BBVA, Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle: Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması

Türkiye’de, kadın girişimcilere yönelik çeşitli çalışmalar yürüten ilk özel banka olan Garanti BBVA, girişimcilik konusuna büyük önem veren, konuyu sayfalarına taşıyan Ekonomist Dergisi ve Türkiye’de kadın girişimciliği ve liderliğini geliştirmeyi hedefleyen sivil toplum örgütü KAGİDER’in iş birliğiyle 2006 yılından bu yana kesintisiz olarak gerçekleşen Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması” bu yıl 18. kez düzenleniyor.

Yarışmada başvurular, Türkiye’nin Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi, Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi ve Türkiye’nin Kadın Kooperatifi olmak üzere 5 kategoride değerlendiriliyor.



Yarışmanın kazananları ise Şubat ayında yapılacak olan ödül töreni ile açıklanacak. “Türkiye’nin Kadın Girişimcisi” ödülünü alacak girişimci 250.000 TL, “Türkiye’nin Yöresinde Sürdürülebilir Fark Yaratan Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Teknolojide Gelecek Vadeden Kadın Girişimcisi”, “Türkiye’nin Kadın Sosyal Etki Girişimcisi” ve “Türkiye’nin Kadın Kooperatifi” kategorilerinin birincileri ise 200 biner TL’lik ödülün sahibi olacak.

“Kadın girişimciliğinin sürdürülebilir kalkınmaya olan etkisini görmek ve bu başarıları ödüllendirmek bizim için büyük bir mutluluk. Kadın girişimcilerin ekonomiye kazandırdığı değer, ülkemizin geleceği için büyük önem taşıyor. Yarışmaya katılacak tüm kadınlara başarılar diliyorum. Hep birlikte, kadınların gücünü daha da ileriye taşıyacağız.” – KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Esra Bezircioğlu

2025 yılının kadın girişimcisi siz olabilirsiniz

Hikayenizle tüm kadınlara ilham olmak ve başarılarınızı tüm Türkiye’ye duyurmak istiyorsanız; 15 Kadım 2024 tarihine kadar www.garantibbvakadingirisimci.com adresindeki formu doldurarak yarışmaya başvurabilirsiniz.

“Türkiye’de kadının ekosisteme katkısını daha da artırmayı, girişimci kadınları cesaretlendirmeyi amaçladığımız bu yarışma önemli bir aşama kaydetti. 17 yılda 45 bin başvuru olmamız, yıllar içinde kategori sayısının bir iken geçen yıl itibarıyla beşe çıkması çok kıymetli. Ekonomist dergisi, Garanti BBVA ve KAGİDER olarak kadın girişimcilerimizi yarışmamıza davet ediyoruz.” –Ekonomist Dergisi Yayın Yönetmeni Talip Yılmaz



İlgili Makale