X

Röportaj: Enneagram ile kendini tanımak: Tip 8 – Meydan okuyan

Enneagram İle Kendini Tanıma yolculuğunun yeni konuğu HelloBrideCo’nun kurucusu Selin Özçelik.

Hello Bride Türkiye’nin ilk gelin konseptli mağazası. Düğün sürecini farklı farklı yerlerde koşuşturmak yerine tek bir yerde pek çok ihtiyacı halledebilmek üzerine kurulmuş. İlk başta insan bir organizasyon şirketi gibi düşünüyor ama tam olarak değil. Konseptlerini Selin’den daha detaylı dinleyeceğiz tabii ama sosyal medya üzerinden Selin’in bu işteki temel motivasyonunu anlatan sloganını paylaşmadan geçemeyeceğim:

“Kabarık gelinlikleri tarihten siliyorum kısmetse!”

Şimdi gelelim Selin’in mizacına…

Kendisi bir Tip 8. Yani Meydan Okuyan. Zaten gördüğünüz üzere tüm kabarık gelinliklere meydan okuyor.

Meydan Okuyan Tipi (Enneagram Tip 8) hatırlayan var mı? Eğer neydi bu tipler hatırlayamıyorum diyorsanız, sizi önce buraya alalım. Ama ben yine de şuraya Meydan Okuyan Tip hakkında kısa bir alıntı yapayım:

Tip 8 – Meydan Okuyan

8’lerin hayatta temel olarak odaklandıkları şey “bağımsız olmak.” O sebeple, “muhtaç olmak” en büyük korkuları. Çevrelerinde korumacı ve dominant tavırları ile tanınan 8’ler, güçlü olmak ve kontrolü ellerinde bulundurmak isterler. Sahip olduklarını korumak ve bulundukları ortamda adaleti sağlamayı sorumluluk olarak üstlenirler. Kararsızlıktan, belirsizlikten, kısıtlanmaktan ve kontrol edilmekten hoşlanmazlar. Duyguları göstermenin zayıflık olarak görüleceğini düşündükleri için, hislerini direkt ifade etmek yerine koruyucu tavırları ile gösterirler. İnisiyatif alabilecekleri ortamlarda mutlu olurlar.

Kendini güvende hissettiğinde

Güçlerini kendi otoritelerini hissettirmek yerine başkalarını desteklemek ve güçlendirmek için kullanabilirler. Kırılgan yönlerini sevdikleriyle daha rahat paylaşabilir, çevrelerine daha sevecen ve şefkatle yaklaşırlar. Başkalarının duygularını ve ihtiyaçlarını anlamaya çalışırlar.

Kendini streste hissettiğinde

Üzüntü, acı gibi, zayıflık göstergesi olarak gördükleri duygularını saklayabilmek için daha agresif davranabilirler. Baskıcı tavırlar sergileyebilirler. Öfkelerini kendilerine yönelttiklerinde ise kendilerini zayıf hissedip kendilerini dış dünyaya kapatma eğiliminde olabilirler.

8’leri 8 yapan özelliklerin en başında bağımsızlık arayışları gelir. Be sebeple de genellikle kendi işlerini kurma eğiliminde olurlar. Düşüncelerini net bir şekilde ifade etmeleri ile meşhurdurlar. Kendilerine sorsak “Yok canım tabii ki de karşı tarafı kıracak bir şey söylememeye özen gösteririm” der. Selin de aynen bu cümleyi kurdu. Peki çevrendekiler bu konuda seni nasıl değerlendiriyor diye sorduğumda ise “Evet, onlar düşündüğümü direkt yumuşatmadan söylediğimi söylüyorlar” dedi. Bunun sebebi ise 8’lerin düşüncelerini direkt ifade etmenin kırıcı olabileceğini düşünmemelerinden kaynaklanıyor. Çünkü kendileri de karşı taraftan aynı netliği bekliyor.

8’lerin bir diğer belirgin özelliği ise detayları, süslü cümleleri, uzun uzun anlatılan olayları dinlemekten hoşlanmamaları. Bu özellikleri iş yapma tarzlarını de belirliyor tabii. Hızlı karar vermeyi ve hemen eyleme geçmeyi tercih ediyorlar. Benden size tavsiye eğer bir 8’e proje sunacaksanız önce sonuçtan başlayın; yani o projenin ne kadara mal olacağı ve ne kadar sürede biteceğinden.

Merhaba Selin! Hello Bride hayırlı olsun. Ben, zihninde sade bir gelinlik tasarlarken gelinlikçiden Monaco prensesi gibi çıkanlardanım, itiraf ediyorum. O yüzden keşke Hello Bride’dan sonra evlenseydim diyorum. Biraz anlatır mısın Hello Bride’ı? Nasıl bir konseptle ve motivasyonla yola çıktın?

Uzun süren eğitim hayatım sonunda aslında ‘gerçekten’ ne yapmak istediğimi, tüm bu eğitimlerin başında değil, zaman içinde farklı işlerde çalışırken fark ettim. Fakat bildiğim tek bir şey vardı, o da asla masa başı iş yapamayacağımdı. Ancak sürekli hareket halinde olduğum, yeni bir şeyler ortaya çıkardığım, kimseye boyun eğmediğim ve dikkat çeken bir işte mutlu olabildiğimi fark ettim. Hello Bride’ı biraz hayatın beni yönlendirmesi, biraz da kendi düğünümü organize etmenin verdiği coşkuyla açmaya karar verdim aslında.

Ülkede düğün mevzusu gereksiz büyütüldüğü için evlenmeye karar veren çiftler her kalem için onlarca yer gezip, pek çok kişiyle iletişime geçmek zorunda kalıyorlar. Ben de bundan hareketle hem insanların hayatını kolaylaştırmak hem de tabii ki Türkiye’de bir ilki yapmak istediğim için Hello Bride markasını yaratmak için kolları sıvadım.

Ve sonuç itibarıyla tam tamına bir ay içinde gelinlikten nedime hediyelerine, çiçekten davetiyeye kadar gelin olmaya hazırlanan kişilerin ihtiyaç duyacağı tüm ürünlerin satıldığı Hello Bride konsept mağazasını açtım.

Kendi işini kurma düşüncesi ortaya nasıl çıktı?

Az öncede bahsettiğim gibi ‘masa başı’ işlerinde çok zorlandığım, ast-üst ilişkisinin iş yapmanın önüne geçtiği kurumlarda mutsuz olduğumu hissettiğim için benim kendi işimi kurmaktan başka şansım yoktu aslında.

Belki ikizler burcu olmamdan da kaynaklı olarak aynı anda pek çok işi yapmaktan keyif duymam, odaklandığım mevzulara karşı sürekli olarak kendimi yenilikçi fikirler yaratmak için zorlamam ve en çok da aklıma gelen bir fikrin benden önce başkasının hayata geçirmesi korkum sebebiyle kendi işimi kurdum ve şu anda yaptığım şeyden çok memnunum.

Hello Bride’ın tohumları kendi düğününü organize etmenle atılmış oldu öyleyse?

Evet aynen öyle oldu. Kendi düğünümün tüm süsleme detaylarını organize ettikten sonra yine ülkede olmayan bir şey yaptım ve bir düğün blogu açtım. “Pembe Şampanya” adını verdiğim blogum için bir de YouTube kanalı açtım. Kanaldaki video sayım arttıkça düğün sektöründeki çevrem de genişledi.

Bu süreçten o kadar çok zevk almaya başladım ki, aslında hep istediğim ama geri plana attığım “Avustralya’dan gelinlik getirip, burada satma” hayalim bana kendini hatırlatmaya başladı.

Sonrasında bunun maliyetlerden ötürü çok ilerde gerçekleşebilecek bir hayal olduğunu fark edip, aksesuar ile ilgili bir şeyler yapmaya karar verdim. Fakat mağaza aramaya başladığım ikinci gün şu andaki Hello Bride mağazasını bulduğum için, aksesuardan çok daha fazlası için çalışma fırsatı bulmuş oldum.

Ve en büyük istediğim Hello Bride’ı, modern, zarif ve gerçekten herkesin aynı ürünleri tercih edip aynı göründüğü yaşadığımız dönemde, farklı bir şeyler yapmak isteyen kişilerle buluşturmak.

HelloBride’dan önce neler yapıyordun?

İktisattan mezun olup pazarlama bölümünde yüksek lisans yaptıktan sonra, pazarlamayla ilgili bir şeyler yapmak amacıyla birkaç iş başvurusunda bulundum. Tabii ki olayla uzaktan yakından alakam olmadığı için işlere kabul edilmedim ve acaba ne yapsam diye uzunca bir süre düşündüm. Bu sıralarda şu anda çok popüler olan blogger’lık işleri yeni yeni başlıyordu. Ben de bu furyadan moda pazarlaması (yine yapılmayanı yapayım motivasyonu) konusunda yazılar hazırlayarak faydalanmaya karar verdim. Blogu takiben İstanbul Moda Akademisi’nde Moda Yönetimi programına başladım ve dijital bir moda platformunda editörlük ve sosyal medya uzmanlığı yapmaya başladım. Burada çalıştığım süre zarfında hem yazma kabiliyetimi geliştirdim, hem de sektörde iş yapan insanları tanımaya başladım.

Akabinde burada edindiğim tecrübeyle Elle Dergisinin dijital bölümüne geçiş yaptım. Tüm bunları yaparken moda haftasında tanıştığım bir arkadaşımla blogger’ların kendi ürünlerini satabileceği “Blogger Bazaar” adlı bir alışveriş  etkinliği düzenlemeye başladık. O zamanlar bu tarz etkinlikler hiç ama hiç olmadığı için, bizimki epey ilgi gördü ve biz de bu yüzden arka arkaya yedi kez düzenledik. Bu süreçte hem sektörde çevre edinmiş olduk hem de markalarla farklı işler yapmaya başladık. Yine hayatın da yönlendirmesiyle bu arkadaşımla bir etkinlik ve sosyal medya ajansı açtık ve yine o zamanlar hiç ama hiç yapılmayan mekan sosyal medyası yapmaya başlamış olduk.

Yaklaşık dört sene boyunca onlarca projeyi hayata geçirdikten sonra ben evlendim ve ortağımla ayrıldık. Sonrasında ben freelance olarak sosyal medya işi yapmaya karar verdim halen de bu işe devam ediyorum.

Kendi işini yapmanın senin için güzel yanları neler?

Kendi işimi yapmanın benim için sayısız güzelliği var tabii ki. Aklıma ilk gelenler; fikirlerimi hızlıca hayata geçirebilmem, genel olarak kararları kendi kendime verebilmem, sorumluluğun sadece bana ait olması ve en zorlandığım anlarda bile sonuçtan mutlu olacağımı bildiğim bir işi yaptığımı bilmek.

Peki nerelerde zorluyor seni?

Beni sürekli hatta her dakika destekleyen bir ailem olmasına rağmen işlere tek başıma koşturduğum için bazen fiziksel ve zihinsel olarak gerçekten çok yoruluyorum. Tabii ki her yeni markanın en az bir yılı kendini tanıtmak ve kabul ettirmekten geçiyor. Ama ben tez canlı bir Selin olduğum için bu sürecin normalden daha hızlı gelişmesi için kendimi sürekli zorluyorum. Bu da bahsettiğim yorgunluğun sebeplerinden biri. En zorlandığım kısım da duygularımın hızlı değişmesi. Özetle kendi kendimi zorluyorum.

İş kurmak ve süreci yönetmek senin de dediğin gibi insanın hem fiziksel hem de zihinsel olarak zorlayan bir durum. Hatta duygusal olarak da. Vazgeçmeyi düşündüğün anlar oldu mu / oluyor mu hiç? O zamanlarda devam etme motivasyonunu nasıl sağlıyorsun?

Aslında pek olmuyor diyebilirim. İstemediğim bir durumla karşılaştığımda, modumun çok çabuk düşebildiğini bildiğim için hemen sevdiğim bir şeylerle kendimi oyalamaya çalışıyorum. Hayatta ne yapmak istediğimi 30 yaşında buldum, o yüzden geç buldum erken kaybettim demek istemiyorum. Özetle, enerjimi düşürmeye çalışan her şeyle savaşabilmek için vazgeçmeyi aklımdan dahi geçirmiyorum.

Zorluklardan kaçmak hepimizin sıkılıkla sığındığı bir liman. O yüzden zorluklarla ilgili sorularım bitmiyor. Karşılaştığın zorlukların hangi özelliklerini güçlendirdiğini hangilerini törpülediğini düşünüyorsun?

Çok çabuk sinirlenebilen biriyken şu anda sabır kapasitemin genişlediğini düşünüyorum. Bence bu benim gibi biri için müthiş bir gelişme. Onun dışında duygularımı hemen belli eden biriyken şimdi daha ‘profesyonel’  davranabiliyorum. Bu iş beni epey geliştirdi gerçekten.

Hem Hello Bride’ı yönetip, hem de sosyal medya uzmanlığı yapmaya devam ettiğim için bazı zamanlarda çok yorulduğum oluyor. Fakat aynı anda birçok işle uğraşmazsam mutsuz olmam sebebiyle, bu yönümü daha da geliştirmiş olabilirim sanırım.

Hayatta yapılan tercihlere mizaç penceresinden baktığınız zaman aslında ne kadar paralel olduğunu fark ediyorsunuz. Hayattan beklentilerimizi, önceliklerimizi, kişilik özelliklerimizi bilmek aslında bize yol haritasını veriyor.

Başka enneagram hikayelerinde görüşmek üzere,

Keyifli okumalar…

HelloBride’ı yakından incelemek isterseniz Instagram hesabına ve web sitesine göz atabilirsiniz.

 

İlginizi çekebilir: Röportaj: Enneagram ile kendini tanımak: Tip 3 – Başarı odaklı

Psikolog Zeynep Ozgen: Gözlemlemek mesleğimin, deneyimlemek mizacımın yapı taşı. Hazır zihnim çalışır, dilim iki kelimeyi bir araya getirir, ellerim yazarken, öğrenebildiğim kadar öğrenmek; anlatabildiğim kadar anlatmak istiyorum.

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale