Rezonans kanunu 5: İsteklerin gerçekleşmiyorsa hiç ailene baktın mı?
İsteklerimizde açık ve netsek, daha doğrusu zihinden gelen arzulardan ziyade, gelişmemiz için olan ihtiyaçlarımız ise hayatımızdaki doğru zamanda mutlaka gerçekleşirler.
Fakat isteklerimiz gerçekleşmediğinde genellikle farkında olmadığımız ikinci bir isteğimiz daha vardır. Bu ikinci istek, kesinlikle birinci isteğin aleyhinde çalışıyordur, hem de daha büyük bir güç ve istikrarla. Bu istek muhtemelen şüphe veya başka derin bir inanç kılığında gizlenmiştir. Engelleyici bu inançların birçoğu aslında kaynağını bizden almaz. Bunlar çoğu zaman anne, babamızın, akrabalarımızın veya kardeşlerimizin inançlarıdır. (s:264)
Çok erken yaşlardan itibaren değerlendirmeyi ve yargılamayı öğreniyoruz. Bugün yargıladığımız şeyler, genellikle ebeveynlerimizin, tanıdıklarımızın, akrabalarımızın ve arkadaşlarımızın ahlaki değerlerine dayanır. Biz hala, onların inançlarını ve hayallerini yaşamaya çabalarız. Bu yargılama sadece başkalarıyla sınırlı değildir. Kendimizi de yargılarız. Bunu yaparken de genellikle ebeveynlerimizin gözüyle değerlendiririz. (s:265)
Hatırlıyorum; bir defasında bir ilişkimin ardından kendimi delicesine yargılıyordum. Eksik olduğum yönleri, hataları pişirip pişirip kendi önüme sunuyordum. Sonra bir gün kardeşim döndü dedi ki: “Kendini başkasının gözünden görmeyi bırak Gamze. Kendine sadece kendi gözünden bak. Sen başkalarının gözünden kendine baktıkça kendi gücünü başkalarına vermiş oluyorsun.”
Haklıydı, hatta çok haklıydı. Başka bir insanın inançlarına göre kendimi eleştirip yeriyordum. Ben neredeydim? Böyle yaptıkça ben kayboluyordum. Zaten sonrasında da kendimi başkalarının gözünden değerlendirmemek konusunda bana her zaman iyi bir anekdot oldu.
Bu noktada kitap kendimizle ilgili çok güzel bir çalışma sunuyor:
Öncelikle, çocukluğumuzdan aklımızda kalan tüm suçlama cümlelerini, yani hatırımızda kalan tüm olumsuzlukları bir kağıda yazalım. Çocukken işitmek zorunda kaldığımız bütün gurur kırıcı, yaralayıcı cümleleri not edelim. “Sen beceremezsin” , “Bunu bile yapamayacak kadar aptalsın” , “Seni aptal tavuk, bir eş bile bulamayacaksın” gibi…
Acele etme. Böyle cümleleri hepimiz duymuşuzdur. Hatırlamaya çalış ve hepsini not al. Yaptığın liste oldukça uzun olabilir ama merak etme yalnız değilsin. Hepimizin bayağı uzun bir listesi var. Bu cümleleri yazmakla bile çoktan atlattığımızı düşündüğümüz birçok şeyi gün yüzüne çıkarabiliriz. Anne babamızın cümlelerinde gerçeklik payı olduğunu düşündüğümüz için (bazen bunun farkında bile olmadan) yaşamımıza sürekli sözde eksikliklerimizin onayını çekeriz. (s:266)
Mesela ben Gamze olarak ilk aklıma gelenler: Beceriksiz ve sakar olduğum! Gerçi yaşım 34 ve hala duyuyorum. Bu ikiliyi kendimi bildim bileli duya duya öyle gerçeğim yapmışım ki karşıma herhangi bir konu çıktığında direkt: “Ben beceremem, beceriksizimdir” ya da “Ben sakarım. Siz aman dikkat edin bana” gibi kendimi aşağı çeken cümleler kurarım. Halbuki karşıma gelen durumu denedim mi ki beceriksizim diyorum? Hayır. Çoğu zaman da zaten beceriksizim inancıyla denemedim bile. Ne olmuş oldu? Başkalarının inançlarını kendi üzerime yapıştırıp kendi gerçeğim zannettim yıllarca. Doğruluk payı var mı aslında? Hayır. Benim de çok becerikli olduğum, çok dikkatli olduğum bir sürü alan var tabii ki.
Devamında Rezonans Kanunu şunun üzerinde oldukça duruyor: “Bize geçmişte, bütün bunları kimin söylediğini sorarsak, o kişinin sözlerinin aslında bizim şahsımıza yönelik olmadığını, muhtemelen kendisinin birtakım kalıplara sıkışmış olduğunu ve sadece kendini algılayarak böyle konuştuğunu görürüz. Bu kişi belki de problemlerin içinde boğulmuş, çalışmaktan çok yorulmuş, sabrı tükenmiş, birlikteliği krize girmiş biriydi. Anne, babamız da dahil olmak üzere tüm yetişkinler, kendi çocukluklarında sık sık duydukları şeyleri tekrarlar. …Bu kısırdöngüden çıkmak için, bu kırıcı sözlerin bizim kişiliğimize yönelik olmadığını, ebeveynlerimizin gözlerinden kaçırdıkları potansiyelimizi görememe sebeplerinin onların yorgunluğu olduğunu kabul etmeliyiz.” (s:269)
Yani aslında hiçbir şey kişisel değildi. Şimdi belki bazılarımız anne-babayı suçlayarak sizin yüzünüzden diye kurban rolüne girmeye meyledecek fakat onlar da bildiklerini bize aktarıyor. Hiçbir anne babanın kötü niyeti elbette ki yok. Durumu değerlendirirken bu noktayı asla gözden kaçırmamamız gerekir. Asıl önemli nokta: Kendimizdeki illüzyon inançları silip yerlerine gerçeklerimizi yerleştirmek ve bizden sonraki nesillere daha bilinçli bir inanç mekanizması aktarmak. Eğer farkında olmaz ve bize aktarılanı olduğu gibi aktarırsak; düşünsenize o zaman insanlık hangi noktada gelişecek?
Biz de bu illüzyon inançları empoze edenleri bu sebeple iyi ya da kötü diye ayıramayız. Çünkü anne-baba diyerek yüksek mertebeye koyduğumuz insanlar aslında çok basit bir yerden baktığımızda bizim gibi hataları ve eksiklikleri olan insanlar sadece. Onlar da sizin hayatınızda yapmaya çalıştığınız gibi ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorlar. Unutmayın ki öfke sadece o enerjide var olmanıza ve hayatınıza sürekli o enerjide olan şeyleri çekmenize neden olur sadece. Bu sebepten affetmek; kendi alanımız, kendimiz için yapabileceğimiz en şefkatli ve kıymetli şey.
Şimdi bu olumsuz, illüzyon inançları gün yüzüne çıkardıktan sonra dönüştürme zamanı!
- Küçük bir seremoni burada çok etkili olabilir. Güvenli bir yerde olumsuzluklar listesini yakabilirsin.
- Bunu yaparken bu eski, geçersiz kalıplardan kurtulduğunu hisset. Bu duyguların yaşamından çıkmasına izin ver.
- Ve şimdi oluşan boşluğu olumlu istek cümleleriyle doldur. Tüm dikkatini topla.
- İstek cümlelerini yüksek sesle söyle, onların senin yeni inancın olmasını sağla. İçinde onların gücünü ne kadar hissedersen, istediğin rezonans alanını da o kadar çabuk oluşturursun.
Hayatımızı değiştirebiliriz. Hatta bazen bir gün içinde bile. Önemli olan şey yaşamımızdaki yeniliklere biraz zaman tanımamızdır. Yeni inançlarımızı, onlar içimizde yer edinceye kadar tekrarlamalıyız. (s:271)
Her şey, en küçük bir titreşim bile bizim kontrolümüzde. Hayatımız sadece bizim kontrolümüzde. Başkaları etki etmiş de olsa unutmayın ki farkına varıp istediğimiz an dönüştürme gücü sadece bizde. Gücümüzü elimize alma ve hayatımızı yönetme zamanı sizce de gelmedi mi?
Sevgiyle…
İlginizi çekebilir: Rezonans kanunu 4: Kendinle ne kadar gurur duyuyorsun?