Rezonans kanunu 4: Kendinle ne kadar gurur duyuyorsun?
Geçen gün bir arkadaşımla sohbet ederken anlattıkları karşısında dedim ki: “Seni çok takdir ediyorum, bravo!”
O da bana şöyle karşılık verdi: “Biliyor musun Gamze, uzun zamandır kimse beni takdir etmemiş. En son ne zaman takdir gördüm hatırlamıyorum bile; senden duyunca duygulandım.”
Bunun üzerine tek bir soru sordum: “Peki sen kendini takdir ediyor musun?” Cevap belliydi: “Hayır.” Kendi yaptıklarını ne görüyor ne de takdir ediyordu ve bunu çevresinden bekliyordu. Hep söylediğim gibi eğer kişi kendisini görmezse çevresi de o kişiyi göremez. Eğer kişi kendi yaptıklarını takdir etmezse, başkaları da onu takdir etmez. Rezonans Kanunu’na göre yine aynı noktaya geldik: Sadece rezonans alanında var olan titreşimlerle uyumlanabilirsin! Kaldı ki dışarıya bağlı/bağımlı olmak kadar da özgürlük kısıtlayıcı, sınırlayıcı hiçbir şey yok!
“En uygun rezonans alanını oluşturmanın en hızlı yolu, kendini takdir etmektir!” (s:195)
Kendimizdeki negatif alanları, olumsuz özellikleri görmekte çok hızlıyız ama pozitif özellikleri görmek maalesef pek o kadar kolay olmuyor çünkü bu şekilde eğitilmişiz her birimiz. Kendi kendimizi övmek korkunç bir şeymiş gibi nakledildi bize hep ama aslında bunun da bir sınırı vardı, olmalıydı. Ne zaman yaptığımızı beğensek kendini beğenmiş, yaptığımızla övünsek hava atıyor olduk. Yetmedi kibirli diye de mimlendi birçoğumuz. Ve biz bu şekilde büyürken yaptığımız güzel şeyleri göremez olduk, kendimizdeki takdir edilecek özellikleri mütevazılık adı altında gizler olduk. Gizleye gizleye sonra da sahip olduklarımızı unuttuk…
“Sözün kısası şu ki, kendimizi takdir etmek, alışık olduğumuz bir şey değil. Kendimizi eleştirmeye o kadar alıştık ki, artık başkaları bizi övdüğü zaman onlara bile inanmıyoruz.” (s:196)
Neyse ki iyi haber şu ki: Bu durumu fark ettikten sonra değiştirmemiz mümkün! Kendimize dolu dolu, sınırsız övgüler serbest!
İlk adımı Rezonans Kanunu kitabının önerdiği aktiviteyle atabiliriz. O da şöyle:
Kendinize 1 dakika boyunca neden sevilmeye değer olduğunuzu ve özel olduğunu anlatın.
Bunu ister yazılı olarak yapın ya da arzu ederseniz aynaya bakarak da kendinize söyleyebilirsiniz ki ayna karşısında tekrar etmek enerjiyi epey yükselten bir şey. Başta tuhaf gelebilir, saçma gelebilir, utanabilirsiniz çünkü yaşınız kaç ise o kadar yıllık sağlam bir kalıbı kırma yolunda adım atmış bulunuyorsunuz ve o kalıp o kadar sertleşmiş oluyor ki kırmak bir anda çok kolay olmuyor. Fakat pes etmeyin. Zamanla kendinize hatırlattıklarınızın, kendinizde gördüklerinizin sizi ne kadar yükselttiğine tanık olacaksınız. Heyecanlanacak, mutlu hissediyor olacaksınız. Bu hisler içinizde hep vardı fakat siz kendinize sesli söyleyerek bu enerjileri serbest bırakmış oldunuz. Ve böylelikle; yüksek titreşim alanı bölgesine hoş geldiniz!
Aynaya bakma kısmında zamanında yaşadığım ilginç bir anım var. Hocamla seans yaparken dedi ki aynaya gözlerinin içine bak. Ve biliyor musunuz ki o an bakamadım hemen çektim gözlerimi. Kendime o kadar öfkeliydim ki aynadaki beni öfkeden parçalayabilirdim! Resmen aynaya bakamamıştım. Ne tuhaf… Nasıl kuvvetli bir öfke enerjisiymiş. Nasıl sert, nasıl tahrip edici bir alan…
Zamanla kendi gözlerimin içine baka baka, konuşa konuşa, anlayış ve şefkat göstere göstere o öfke enerjisini yumuşak bir enerjiye; sevgiye dönüştürmeyi başarmıştım. Kişinin kendi gözlerine aynada şefkatle, aşkla, anlayışla bakabilmesi o kadar önemli ki. Şimdi ise her sabah yüzümü yıkarken yaptığım günlük rutin bir aktivite haline geldi. Siz hayal edin her sabah kendimi ne kadar sevdiğimi, değerli olduğumu, her şeyin en güzeline layık olduğumu hatırlatarak başladığımda günüme nasıl başlamış olduğumu… Hiçbir farkımız yok. Aynı şeyi herkes rahatlıkla yapabilir. Kendi kendine konuşanlara deli derler denir ama bence kendi kendisine konuşanlar aksine müthiş derecede kendisiyle iletişimde olan, bağ kuran insanlar bence.
Yukarıda saygı ve takdirle dolu bir rezonans alanı oluşturmak için bahsettiğim alıştırmayı adım adım, detaylı aktarmak isterim ki herkes için daha kolay olsun:
- Bir kağıda veya bir deftere, içten içe nelerle gurur duyduğunu yaz.
- Başardığın onca şeyi düşün.
- Bütün meziyetlerinin altını çiz.
- Sonra dikkatle tekrar düşün. Kendini kısıtlamasan başka nelerle gurur duyardın?
- Derin bir nefes al ve yaptığın listeyi yavaş yavaş oku.
- İçinde oluşan duyguları hisset.
- İçindeki gücü hisset. Kısıtlanamayan gururunu hisset. Kendinle gurur duymanın ne kadar mutluluk verici bir şey olduğunu hisset. Bu kadar çok şey başarmış olmak harika bir şey.
- Bu listeyi istediğin zaman genişletebilirsin. Onu yanından ayırma ve aklına bir şey geldiği anda listene ekle. Onunla ne kadar meşgul olursan, önümüzdeki günlerde aklına o kadar çok şey gelecektir.
“Hayatta ne kadar çok şey başardığını görünce şaşıracaksın. Aklına ne kadar çok şey gelirse o kadar iyi. Çünkü farkına vardığın tüm bu ayrıntılar senin bugünkü ve yarınki potansiyelini gösterir. Her şeyi başarabilirsin hala. Bunu unuttun sadece. Başarılarını hatırlayıp onlarla tekrar iletişime geçtiğin zaman potansiyelinle tekrar iletişime geçmişsin demektir.” (s:199-200)
Bu noktada benden size not: Lütfen yaptıklarınızı basit, kolay diye görmezden gelmeyin. En en küçük şeyi bile görün, yazın, üzerinde durun! Size hiçbir şey gelmeyen o şey aslında ilerlediğiniz başarı basamaklarından bir tanesi!
O zaman şimdi hep beraber yüksek sesle: CANIM KENDİM! SENİ ÇOK FAZLA SEVİYORUM! İYİ Kİ VARSIN!
İlginizi çekebilir: Rezonans kanunu 3: Çevremiz hayatımızı ne kadar etkiler?