X

Rezonans kanunu 2: Düşünce gücüyle gerçekten iyileşebilir miyiz?

Yazılarımı düzenli takip edenler bilir; geçen hafta Rezonans Kanunu kitabından paylaşımlar yapmaya başlamıştım. İlk defa bu yazıyla beraber şu an tanıştığım canım okurlar, eğer geçen haftaki yazıdan başlamak isterseniz buradan okuyabilirsiniz.

Bunu bir seri haline getirip önümüzdeki birkaç hafta bu konunun farklı dalları üzerinde durmaya karar verdim ki; hepimiz iyice kavrayalım evrenin, kendimizin çalışma mekanizmasını ve bilinçli bir şekilde rahatlıkla kullanabilelim!

Bu hafta son zamanlarda sık duyduğumuz düşünce gücüyle iyileşme kavramında durmak istiyorum. Bu kavramın kimilerimize çok saçma geldiğini biliyorum. Özellikle “mantığı” ile yaşayıp hareket edenlerimize hiç inandırıcı gelmiyor. O zaman gelin bu konuyu bilimsel olarak ele alalım.

Öncelikle DNA’nın değiştirilemez olduğu düşünülüyordu. Peki bu doğru mu? Rezonans Kanunu kitabına istinaden HeartMath Enstitüsünde 1992 yılından 1995 yılına kadar, salt duyguların DNA’mız üzerinde etkileri araştırıldı. Bunun için bilim insanları Glen Rein ve Rollin McCarty insan DNA’sı üzerinde birtakım incelemeler yaptı ve sonucunda o zamanın fizik kurallarına göre mümkün olmayan bir şey gözlemlediler; denek, üzerine yoğunlaştığı duyguları yolladığı sırada, çok belirgin elektriksel reaksiyonlar ölçülebilmişti. Denekler sadece duygular aracılığıyla DNA moleküllerini etkileyebilmişti.

Şu ana kadar DNA’mızın değiştirilemez olduğunu öğrenmiştik; ağır müdahaleler dışında etkilenmezdi bile ama yukarıda okuduğunuz deneyle bilim insanları, DNA’nın değiştirilebileceğini, hatta çok ince enerjik titreşimlere bile reaksiyon gösterdiğini saptadı (Rezonans Kanunu, s:45-46).

Deneyler bununla da sınırlı kalmayıp ardından daha da genişletildi. Bu sefer ise 28 cam kabın içine plasenta DNA’sı (DNA’nın ilk şekli) yerleştirilerek, her biri eğitimli bir araştırmacıya verildi. Bu araştırmacılara yoğun duyguları nasıl üretecekleri öğretilmişti. Ve yine bu testin sonucunda da DNA’nın, araştırmacının duygularına göre biçimini değiştirdiği kanıtlandı.

Veriler hayret verici: Araştırmacı takdir, minnet, sevgi veya minnettarlık hissettiğinde, DNA gevşeyerek cevap verdi; DNA zincirleri açıldı ve uzadı. Buna karşılık araştırmacılar hayal kırıklığı, korku, öfke veya stres duyguları oluşturduklarında ise DNA, olumsuz duygulara büzüşerek cevap verdi. Kısaldı, hatta birçok kodunu kapattı! (s:47)

Ve ben bu bilgiyle anlıyorum ki mutsuzken, depresyondayken neden dış dünyaya bir türlü adapte olamadığımı! Zorlamanın bir anlamı yokmuş meğer; içimde de birçok kod kendisini kapatıyormuş! Düşünce gücüne inanmayanlar, bu bilgiler ışığında nasıl düşüneceksiniz bakalım? 

Evet bunların bilimsel olarak kanıtlanması ve bizim tüm bunları bilip gücümüz haline dönüştürebilme şansımız harika fakat kaçımız kalbini minnetle, sahip olduklarına şükranla, sahip olamadıklarına kabulle dolduruyor? Kaçımız asansörde karşılaştığı birine gülümseyerek günaydın diyor ya da kaçımız sokakta çöp toplayanlardan minicik bir “kolay gelsin”i eksik etmiyor? Kaçımız öfkesini büyütmek ve biriktirmek yerine öfkeye sebebiyet veren durumu ya da kişiyi affetmeye meylediyor? Kaçımız kendisini şefkatle sarmalıyor?

Her eğitimimde, çalışmamda yeri geldikçe mutlaka söylüyorum: Hastalıklar bir anda olmuyor! Belki de seneler içinde biriktirdiğimiz öfkenin, hayal kırıklıklarının sonucu. Şu an bu kitapla beraber öğrendiğimiz bilgiyle düşünsenize DNA’larımızı her defasında nasıl kısaltıyor hatta kodlarını kapatıyoruz.

Hastalıkları depreme benzetiyorum biraz. Biriken yoğun bir enerjinin dışarı taşması gibi. Yer iyice sallanıyor ki yeryüzü yerine tam oturuyor. Beden de aynı böyle geliyor bana. Hasta olduğunda iyice bir sarsılıyor ki tekrardan taşlar yerine sağlıklı bir şekilde yerleşsin.

Günlük hayat bazen hepimizi zorlayabiliyor ama ben kendimden biliyorum ki şükür, minnet, olumlu duygular biraz da alışkanlık. Her uyandığında uyanabildiğin için, nefes alabildiğin için, organların sağlıkla çalışabildiği için, dişlerini fırçalayacak macun bulabildiğin için, duş alırken istediğin zaman sıcacık suya erişebildiğin için şükrederek başlayabilirsin mesela. Buralardan da tüm hayatına yayılsın. Söylemeliyim ki işe yarıyor; bende epey yaramıştı.

Tüm bunları olumsuz duygular asla olmasın diye söylemiyorum. Zaten öylesi gerçekçi olmaz. Hepimiz insanız ve tabii ki zaman zaman o karanlığa da düşeceğiz. Sadece önemli olan o karanlıkta kalmak için direnç göstermemek. Unutmayın ki “İyi olacağım. Hiçbir şeyim yok” demek de direncin başka bir çeşididir. Direnç göstermemek aslında teslimiyette var olmak demek biraz da. İyi hissetmediğinizde “Evet ben şu an iyi hissetmiyorum ve bu da mutluluk gibi normal bir süreç. Her şey gibi bunun da geçeceğini biliyorum ama şu an böyle hissediyorum ve kabulum” diyebilmek. Bunu kalpten dediğiniz anda nasıl bir rahatlama ve hafifliğin anında tüm hücrelerinize kadar nüfuz ettiğine şaşıracaksınız.

Altın kuralı unutmayın. Kalbinizden yayılan enerji alanı beyninizin yaydığından 5000 kat kuvvetli. Yani düşündüğünüzden çok içten inandığınız gerçekleşiyor hayatınızda. Bir rahatsızlığınız varsa ve iyileşeceğinize kalpten inanıyorsanız hatta biliyorsanız; çünkü bence o inanmaktan çok bilme hali; hayatınıza çektiğiniz de, organlarınıza ilettiğiniz mesaj da birebir bu iyileşme oluyor. Ama eğer kalpten değil de sadece zihinsel bir düşünce ise iyileşme isteğiniz; işte oraya dikkat etmelisiniz. Başkalarını kandırabilir, kendinizi bile kandırabilir ama DNA’larınızı kandıramazsınız.

Artık elinizde böyle bir bilgiyle hayatınıza nasıl devam etmek istersiniz?

Sevgiyle…

İlginizi çekebilir: Rezonans kanunu 1: Kalbindeki gerçek inanç ne?

Gamze Baytan: Selamlar, Gamze ben. Meditasyon ve yoga hocasıyım. 7/24 çalıştığım organizasyon sektöründen bir anda "Ne yapıyorum ben kendim için" diyerek çalışma hayatımda ne istediğime karar vermek adına verdiğim arada; kendimi bir anda bol kitap, bol sorgulama, bol seans ve bol yazının içerisinde buldum. Yol yolu açtı ve ben artık izlemek yerine hayata katılmayı seçtim. Eylül '15'te Ezgi Sorman'dan aldığım Meditasyon Eğitimi Eğitmenliği'nden mezun oldum. Şu an toplam 2 günden oluşan ve içerisinde “stres nedir, bedene etkileri nedir, sağlıklı seçimler yapmamız nasıl mümkündür, meditasyon nedir, ne işimize yarar, faydaları nedir, biz aslında kimiz” gibi soruların cevabını konuşup; her birimizin modu her an değişkenlik gösterdiği için tek bir tekniğe kendimizi sıkıştırmak yerine, esnek olabilmek adına 3 ayrı varyasyonun deneyimendiği eğitimler ve grup meditasyonları yapmaktayım. Yollar bitmez tabi hayat boyu; görebildiğimiz sürece. Ayık ve uyanık olarak yakalayabildiğimiz takdirde hayatı. Ve Cihangir Yoga'da Berivan Aslan Sungur'un Yin Yoga Eğitmenliği eğitimiyle kesişti yolum. Temmuz '17’de de meditasyon hocalığımın yanı sıra yin yoga hocalığına tam anlamıyla adım atmış oluyorum. Ben ruh-zihin-beden ile bütünüyle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Yeni şeyler keşfediyorum. Hayatta hem daha güçlü hem daha esnek durabiliyorum artık. Her şey artık hem daha derin hem daha hafif. Ve bütün bu deneyimleri daha rahat anlamamı, içselleştirmemi, görmemi sağlayan en büyük araç da kelimelerim. Yazıyorum çünkü yazı benim bu hayatta ruhumla özgürce dansedebildiğim en özgür alan. Yazıyorum çünkü yaşadığımız, başımıza gelen herhangi bir şeyde yalnız olmadığımızı, çaresiz olmadığımızı bilelim, kuvvetimizi yine birbirimizden alalım, birbirimize yayalım ve şifa olalım diye.. Tüm insanlığa yayılmak niyetiyle. Mail adresim: gamzebaytan@gmail.com

‘Evdeki herkes barista’: Bosch VeroBarista ile kahve deneyiminizi zirveye taşıyın

Kahve, şüphesiz ki pek çoğumuz için lezzetli bir içecekten çok daha fazlası; adeta bir tutku, bir ritüel… Sabahın ilk ışıklarında enerji veren, gün içindeki küçük molalarda kendimizi şımartmamızı sağlayan, bazense sohbetlerin tadını ikiye katlayan en keyifli eşlikçi. O yüzden günün farklı anlarını, farklı kahvelerle taçlandırmak gibisi yok; ne de olsa her anın kendine has bir kahvesi var. Güne enerjik bir başlangıç yapmak için yoğun aromalı bir americano ya da gün içinde en sevdiğimiz tatlının yanında yumuşak içimli bir cappuccino en iyi seçim olabilir.



Peki ya bu seçimlerimizi evde barista ustalığıyla hazırlayabilir miyiz? Elbette. Bosch Tam Otomatik Kahve Makinesi VeroBarista ile günün her anına ve her damak tadına uygun lezzetli kahveler hazırlamak mümkün; çünkü VeroBarista ile evdeki herkes barista. Her fincanınızı ustalık eserine dönüştürmeye hazırsanız, işte VeroBarista ile yapabilecekleriniz:

Kahve çekirdeklerini dilediğiniz gibi öğütebilirsiniz

Barista ustalığında lezzetli kahveler hazırlayabilmenin ilk adımı, kahve çekirdeklerini doğru bir şekilde öğütmekten ve tazeliği korumaktan geçiyor. Güzel haber; VeroBarista tüm bunları sizin için yapıyor. CreamDrive, yüksek kaliteli seramik kahve öğütme ünitesi ve özel aroma koruyucu çekirdek haznesi ile günün her saati taze çekilmiş kahve çekirdekleriniz hazır.

Üstelik çekirdek öğütme inceliğini de dilediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz. Arka arkaya iki öğütme ve ısıtma sayesinde ekstra güçlü kahvenizi tadı daha az acı olacak şekilde hazırlayabilirsiniz. AromaDouble Shot Fonksiyonu ile kahve aromasından ödün vermeden ekstra yoğun kahveler hazırlamak da mümkün. E bir barista daha ne ister, öyle değil mi?

Farklı anları, farklı kahve çeşitleriyle taçlandırabilirsiniz

Taze çekilmiş kahve çekirdeklerinin mis kokusunun yanı sıra kahve hazırlamanın en güzel yanlarından biri de hiç şüphesiz her damak zevkine uygun farklı seçenekler yapabilmek. Sert tatları sevenler, yumuşak içim tercih edenler ya da daha eğlenceli köpüklü bir şeyler arayanlar… VeroBarista’da herkes için bir şeyler var. Cappuccino, flat white, latte macchiato, sütlü kahve, OneTouch Function ile hepsini tek tuşla hazırlayabilirsiniz. Dahası, yoğun tatları seviyorsanız americanonuz da VeroBarista ile hazır.

Belirtmekte fayda var ki; bir barista ustalığında kahve hazırlayabilmek için özellikle sütlü kahvelerde doğru lezzeti yakalayabilmenin en önemli sırrı sütün sıcaklığını ve kıvamını doğru ayarlayabilmek. Neyse ki VeroBarista, ideal demleme sıcaklığı konusunda tam bir usta. Sütlü kahvelerde bile mükemmel sıcaklığı yakalıyor, süt köpüğü ve sıcak su hazırlama seçenekleri ile her kahve türünü lezzetten ödün vermeden hazırlıyor. Ayrıca sütlü kahveleriniz için de hortumlu süt adaptörü sayesinde esnek çözümler sunuyor. İster kutudan, ister şişeden, ister kendi termosundan süt alın, VeroBarista ile sonuç hep aynı; hep mükemmel.



Kişisel tercihlerinizi kaydedebilirsiniz

Geçek bir barista kahve hazırlarken mutlaka kişisel dokunuşlarıyla fark yaratır; VeroBarista da evdeki herkesin kendi ‘barista’ dokunuşunu ekleyebilmesi için kişiselleştirilmiş tercihlere göre 4 adede kadar favori kahve kaydedebilme özelliğine sahip. Böylece her yudumda tam da istediğiniz gibi bir lezzete kavuşabilirsiniz. Ayrıca evinizde baristalığı başkasına devretmeniz gereken anlarda da kahvenizin yine tam istediğiniz gibi hazırlanacağından da emin olabilirsiniz 🙂 Sıfır risk, bol lezzet…

En sevdiğiniz kahveyi, en sevdiğiniz fincanda içebilmeniz için de VeroBarista üstüne düşeni yapıyor ve yüksekliği ayarlanabilir kahve çıkışı sayesinde 15 cm yüksekliğe kadar ayarlanabiliyor. En uzun latte macchiato bardaklarınızı bile rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Zamandan ve enerjiden tasarruf edebilirsiniz

Kahve hazırlarken lezzet kadar önemli bir şey daha varsa; o da şüphesiz ki zamandan ve enerjiden tasarruf edebilmek. VeroBarista, minimum ısınma süresiyle 45 saniye gibi çok kısa bir zamanda kahvenizi hazır hale getiriyor. Ayrıca her kahveden sonra autoMilkClean süt temizleme sistemi ile tam otomatik temizlik sunuyor ve kolayca çıkartılabilir damlama tepsisi, kahve posası kabı ve süt ağızlıkları bulaşık makinesinde yıkanabiliyor. Yani kahve keyfiniz bittiğinde sizi temizlikle hiç yormuyor. Ve son olarak ZeroEnergy Auto-off otomatik kapanma özelliği ile belirlenen saatten sonra enerji tasarrufu yapmak için kapanıyor, sizi düşündüğü kadar çevreyi de düşünüyor. Kim hem çok lezzetli kahveler yapan hem de akıllı özellikleriyle kahve hazırlamayı mükemmel bir deneyime dönüştüren böylesi bir yardımcıyı evinde istemez ki?

Siz de evinizin baristası olmaya hazırsanız, en lezzetli kahveleri kendi damak tadınıza göre ayarlamak ve her defasında mükemmel sonuçlar elde etmek için hemen tıklayabilir, VeroBarista ile tanışabilirsiniz.

*Bu yazı Bosch katkılarıyla hazırlanmıştır.





21 Günde Ustalaş: Hayatınızı dönüştürmenin kısa rehberi

Günümüz dünyasında insanlar hızlı ve etkili çözümler ararken, uzun vadeli değişikliklerin ne kadar süre gerektirdiği sorusu akıllarda yer ediyor. Araştırmalar, bir alışkanlık kazanmanın 21 günlük bir süreç olduğunu belirtiyor. Bu gerçek, “21 Günde Ustalaş” serisini şekillendiren temel düşünce. Omega Yayınları’nın yayımladığı ve Marie-Claire Carlyle, Leon Nacson ve David A. Phillips gibi alanında prestijli yazarların katkıda bulunduğu seri, hayatın farklı alanlarında bir dönüşüm yaşamak isteyen okurlara kısa ama derinlemesine bir yolculuk sunuyor. Peki, bu serinin her kitabı, okura nasıl dokunuyor? Gelin, seriye birlikte göz atalım.



Marie-Claire Carlyle-Para Mıknatısı: Zenginliğe Giden Yolda Bir Yol Haritası

Serinin ilk kitabı olan Para Mıknatısı, parayla olan ilişkimize yeni bir perspektif getiriyor. Carlyle, paranın sadece maddi bir unsur olmadığını, aynı zamanda kişisel değerimizin ve başkalarına sunduğumuz katkının bir yansıması olduğunu öne sürüyor. Kitap, okuyucuları “zengin” olmanın ötesine taşıyarak, yaşamlarında gerçekten neye değer verdiklerini sorgulamalarına yardımcı oluyor. Paranın bir enerji olduğu fikri üzerine kurulu bu kitap, hayata daha fazla refah çekmek isteyenler için önemli adımlar sunuyor. Okur, mevcut finansal alışkanlıklarını gözden geçirmeye ve “para mıknatısı” olma yolunda ilerlemeye davet ediliyor. Carlyle’ın dili basit ama etkileyici. Kitap, “Paranın Değeri” ve “Niyet Etmenin Gücü” gibi bölümlerle, paraya olan bakış açınızı tamamen değiştirebilir. Ancak bu kitap, sadece bir kişisel gelişim kitabı değil; alışkanlıkları kökten dönüştürmek isteyen herkes için bir rehber niteliğinde. Para ve refah konusunda mevcut düşünce kalıplarını yıkmak isteyen okurlar için güçlü bir başlangıç noktası sunuyor.

Leon Nacson-Rüyalar: Bilinçaltınızı Keşfetmek İçin Bir Araç

Serinin ikinci kitabı olan Rüyalar, sadece uyku sırasında yaşadığımız olayların ötesinde, bilinçaltımızın derinlerine bir yolculuk yapmamıza yardımcı oluyor. Nacson, rüyaların anlamını çözebilmek için onları hatırlamanın önemini vurgularken, okuyuculara kendi rüya günlüğünü tutmanın faydalarından bahsediyor. Modern yaşamın karmaşasında, rüyalarla ilgili sembollerin ve temaların nasıl çözüleceğine dair pratik bilgiler sunuyor. Kitap, rüya yorumlamada bireysel deneyime önem vererek okuyucunun kendi rüyalarının dilini öğrenmesini sağlıyor. Rüyaların sembolizmi üzerine yoğunlaşan bölümler, okurun bilinçaltına dair ipuçlarını yakalamasını kolaylaştırıyor. “Düşmek, Uçmak ve Kovalanmak” gibi herkesin yaşamış olabileceği rüya temalarına açıklık getirirken, kişinin ruhsal yolculuğunda bir rehber olma niteliği taşıyor. Nacson, rüyaların günlük hayatımızdaki yansımalarına dikkat çekiyor; bu da kitabı okura bilinçaltıyla ilgili derin bir keşif fırsatı sunan önemli bir araç haline getiriyor.

David A. Phillips-Numeroloji: Sayıların Gizemli Dünyası

Üçüncü kitap Numeroloji ise, yaşamın derin sırlarını anlamak için sayıların gücüne odaklanıyor. Phillips, Pisagor’un öğretilerine dayanan bu kadim bilim dalını modern hayata uyarlayarak, insanların kendilerini ve çevrelerindekileri daha iyi anlamalarına yardımcı olmayı hedefliyor. Numeroloji, sadece kişilik analizi değil; aynı zamanda kariyer seçimleri, ilişkiler ve ruhsal gelişim açısından da rehberlik sunuyor. Phillips, kitabında sayılara dair teorik bilgilere ek olarak, gerçek dünyadan ünlü örnekler sunarak konuyu daha somut bir hale getiriyor. “Ruh Sayıları” ve “Adların Gücü” gibi bölümler, okurların kişisel yaşamlarına dair önemli çıkarımlar yapmasına olanak tanıyor. Numerolojiye ilgi duymayanlar bile, bu kitap sayesinde yaşamlarını yeni bir gözle değerlendirmeye başlayabilir.

21 Günlük Yolculuk: Alışkanlıklar ve Dönüşüm

Bu seri, alışkanlıkların nasıl şekillendiğine ve yaşamda yeniye yer açmanın neden önemli olduğuna dair kapsamlı bir rehber niteliğinde. Her kitap, 21 gün boyunca okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor ve bir yandan kısa süreli bir rehber gibi görünse de her birinin arkasında büyük bir felsefi altyapı bulunuyor. Para Mıknatısı, finansal refahın anahtarlarını sunarken; Rüyalar bilinçaltımızı çözmemize yardım ediyor ve Numeroloji kişisel potansiyelimizi anlamamıza kapı aralıyor. Bu serinin en büyük gücü, herkesin hayatında bir noktada değişiklik yapma ihtiyacını hissetmesi ve 21 gün boyunca süren bu küçük ama etkili adımların, büyük dönüşümlere yol açma potansiyelinde yatıyor. Her kitap, farklı bir tema etrafında dönse de ortak payda: Bireyin kendi gücünün farkına varmasını sağlamak ve bunu bir alışkanlığa dönüştürmek.



Sonuç olarak, “21 Günde Ustalaş” serisi, hayatta bir adım öne geçmek ve yeni bir başlangıç yapmak isteyenler için ilham verici bir çalışma. Her kitabın derinliği, okurun kendine dair yeni keşifler yapmasına olanak tanıyor. Seriyi okurken hem kişisel gelişiminize katkıda bulunacak hem de alışkanlıklarınızı yeniden gözden geçireceksiniz. Hayatta yeni bir sayfa açmak için siz de bu 21 günlük yolculuğa çıkmaya hazır mısınız?

Bu yazı Deniz Poyraz tarafından kaleme alınmıştır.

İlginizi çekebilir: Yaratıcılık bir hayal mi? Yaratıcı olmak mümkün mü? İyi ama nasıl?





İlgili Makale