X

Retroaktif kıskançlık nedir ve nasıl baş edebiliriz?

Partnerimizin eski sevgilisini merak etmekten daha doğal ne olabilir ki! Kimdi? Güzel miydi? Yakışıklı mıydı? Mesleği neydi? İlişkileri nasıldı? Onu çok mu sevmişti? Geçimsizlik yaşamışlar mıydı, uyumlu muydular? Neden bitmişti? Kim gitmişti?

Soruların listesi uzar gider. Bu soruları sormamızı normal dışı kılacak olan şey onlarla ne kadar vakit geçirdiğimizdir. Retroaktif kıskançlık, partnerinizin eski sevgilisi hakkındaki takıntılı düşünce ve davranışlara verilen isim. Eğer iş sıradan bir merak duygusunu, tatlı rekabeti veya partnerinizi daha iyi tanımaya yönelik küçük bir soruşturmayı aştıysa, kendinizi bu düşüncelerden kurtaramıyorsanız işte bu yazı sizin için.

Geçmişe dönük kıskançlık beslemek bir nevi yel değirmenleriyle savaşmaya benzer. Karşımızda gerçek bir rakip yerine hayal ürünü bir kahraman, gözümüzde çoğu zaman boş yere büyüttüğümüz bir efsane vardır. Kimi zaman zihnimizin kurgularıyla uyandırdığımız gerçeklik dışı bir canavara dönüşebilir. Sürekli “stalk”lamak (internette araştırmak), sorular sormak, partnerinizin onunla daha mutlu olduğunu düşünmek, kendinizi eksik ve yetersiz hissetmek, kaybetmekten korkmak… Onun ilişkiniz için bir tehdit olmadığından emin olmaya çalışırken de ilişkinin kan kaybetmesine neden olmak. Ama her şeyden öte, büyük bir huzursuzluk girdabında kaybolmak.

Takıntı haline gelmiş tüm kontrol dışı davranışlar gibi bu tür davranış ve düşüncelerin de klinik olarak ele alınması gerekebilir. Bu uyarıyı cebimize koyalım ve sorun henüz bu hale gelmeden neler yapabileceğimize bakalım.

Geçmişi kabul edin.

Herkes gibi partnerinizin de bir geçmişi var. Tek bir ilişkiyle tüm ömrünü sonlandıran eski kuşakların dönemi sona erdi. Günümüzde birçok insan birden fazla uzun veya kısa süreli ilişki yaşıyor. İlişkilerin niteliği ve uzunluğu farklı olsa da çoğumuzun bir “ex” (eski sevgili veya eş) listesi var. Tüm ilişkilerimizin bizi biz yapmada etkisi olduğunu, kişiliğimizi ve ilişkilere bakışımızı inşa etmede etkili olduğunu kabul edersek hem kendimize hem partnerimize bu konuda saygı göstermekle işe başlarız. Özellikle belli bir yaşa gelmiş birisinin “ilk” ilişkisi olmak avantajdan çok dezavantajdır. Her ilişki bizi olgunlaştırır, bize öğretir…

Duygularınızı kabul edin.

Geçmişi kabul gayretinize kendi duygularınızı kabulü de ekleyin. Yaşadığınız şey sizi ne kadar rahatsız ederse etsin sonuçta bir duygudur, kontrolünüzde değildir ve güçlü duygular biz onlardan kaçtıkça bizi kovalamaya meyillidir. Bu zor meselenin de ilk adımı duygunuzu kabul etmek olursa çözüm sürecine başlamak da o kadar kolaylaşır. Öz şefkat birçok kapıyı açma potansiyeline sahiptir. Kendinize yakıştırmasanız, kurtulmak isteseniz dahi bu duygular sizde var ve insan olmanın ortak özelliği de zaman zaman istemediğimiz duygulara sahip olmamızdır. Tek başına bu bakış açısı bile, sorunu çözmenizi sağlayabilir.

Arkasında başka nedenler mi var?

Bazen bir kıskançlık yalnızca bir kıskançlık değildir. Partneriniz size bu duygularınızı harekete geçirecek, tetikleyecek davranışlarda mı bulunuyor? Özgüveninizi zedeleyecek başka bir şeyler de mi oluyor? Aslında söylemek istedikleriniz, değiştirmek istedikleriniz var ve ifade edemiyor musunuz? Sizin geçmiş ilişkinizde yaşadıklarınızla bağlantılı bazı sonuçlar çıkarıyor olabilir misiniz? Örneğin eski sevgiliniz tarafından aldatıldınız ve yine benzer bir şey yaşamaktan korkuyorsunuz. Bütün bunları kıskançlık perdesinin arkasından değil de perdeyi biraz aralayarak görmeyi başarırsanız belki de çözüm için izleyeceğiniz yol bambaşka olacaktır. Tüm olup biteni objektif olarak değerlendirmeye çalışın.

Tetikleyicileri ve pekiştiricileri fark edin.

Alışkanlık haline gelmiş davranışlarımızın başlamasına neden olan tetikleyiciler, sürmesini sağlayan pekiştiricileri vardır. Retroaktif kıskançlığınızı büyüten ve sürdüren durumları tanıyın. Instagram’da dolaşırken aklınıza onu getirip “stalk”lama döngüsünü başlatan bir fotoğraf bir video olabilir. Fark ettiğinizde bu dürtünün peşinden sürüklenip gitmek yerine dikkatinizi bir başka yöne çevirebilirsiniz. Sosyal medyanın sizi içine çağıran dipsiz bir kuyu olduğunu unutmayın. Oradan edineceğiniz bilgilerin de gerçeği değil herkesin yaratmaya çalıştığı süslü bir vitrini yansıttığını da hatırlayın. Eğer kendinizi bu kuyuya düşmekten alıkoyabildiğiniz durumlar olursa kendinizi ödüllendirmeyi unutmayın, böylelikle tuzağa düşmeme davranışınızı pekiştirmiş olacaksınız. Bir nevi özgürleşmenizi kutlama adımları…

Yüklediğiniz anlamları yeniden gözden geçirin.

Partnerinizi seviyorsunuz ve kaybetmek istemiyorsunuz. Onun gözünde biricik olmak en büyük isteğiniz. Niyetiniz bu ilişkide mutlu olmak ve elbette ki partneriniz için de öyle. O sizi seçti. Hayat arkadaşınız sizinle zorla birlikte olmuyor. Sizin dikkatinizi sürekli bir başkası üzerinde tutmanız her ikinizin de artık değerini yitirmiş birine -değerli olsa dahi günlük yaşamda hiçbir rolü olmayan birine- bir önem atfetmeniz ve onu başrollere çekmeniz anlamına geliyor. Bırakın tarihin sayfasındaki olaylar ve kişiler orada kalsınlar.

Yardım alın.

Partnerinizle konuşmak eğer barışçıl bir şekilde mümkün oluyorsa işe yarayacaktır. Onun ve sizin duygularınızı ifade edebilmeniz birbirinize nasıl destek olabileceğiniz konusunda yeni imkânlar yaratır. Ancak eğer konuşmalarınız kavgayla, küslükle veya birbirinizi hırpalayacak davranışlarla son buluyor, aynı şeyleri tartışıp duruyor ve bir yere varamıyorsunuz ortamı biraz serinletmekte fayda var. Böyle zamanlarda size iyi gelen dostlarınızla konuşabilir veya yardım talebinizi bir uzmana yönlendirebilirsiniz. Kıskançlık ister eski sevgiliyle ister güncel biriyle ilgili olsun bir duygudur ve artık sorun yaratmaya başladıysa duygu değiştirme teknikleri ile bastırmadan yönetmeyi öğrenebilirsiniz.

Bütün bu öneriler size yardımcı olabilir ancak bir şeyi daha hatırlamak yerinde olacak. İlişkilerimizde sorunların üstesinden gelmeyi sağlayan şey en temelde sevgi ve saygı atmosferidir. Bunu beslemek zor zamanlarda dahi bizim elimizdedir. İletişim kanallarını açık tuttuğumuz, niyetimizi çözümden yana koruduğumuz sürece her şey mümkündür.

İlginizi çekebilir: Şikayet etme sanatı: Hoşnutsuzluğu dile getirmenin yolları

Ela Uysal: Hacettepe Üniversitesi, Mütercim Tercümanlık Bölümü’nden mezun olduktan sonra global firmalarda çeşitli görevler aldı. Kurumsal kariyerine devam ederken bir yandan kişisel gelişimle ilgili çalışmalara başladı. 2000’li yılların başında, Türkiye’de eğitimler veren İngiliz Psikolog Stephen Bray’in eğitim tercümanlığını ve 2005 yılında Amerikan The Coaching Institute’un Türkiye’deki eğitimlerinin çevirilerini yaparken ilişkilerin insan mutluluğundaki temel fonksiyonunu derinden sorgulamaya başladı. 2007 yılında bilişsel-davranışçı ekol ve felsefi danışmanlık gibi etkili sonuçlarını gördüğü metotlarla tanıştı. Felsefenin Pratiği, Davranış ve Duygu Değiştirme Teknikleri, Alışkanlık Değiştirme, Davranış Teorileri, 16 PF Kişilik Envanteri, Stresle Başa Çıkma, Aşılama Teknikleri, İlişkilerde Davranışçılık gibi teorik ve uygulamalı dersler aldı. Bireysel terapi seanslarına co-terapist olarak katıldı. Stonebridge College – Advanced Life Skills Coaching / İleri Yaşam Becerileri Koçluğu ve Psikoterapi diplomalarını aldı, Princeton University "Modern Psikoloji ve Budizm" ve "Uygulamalı Etik" (online) sertifikasyonlarını tamamladı. Gelişim ve bilgelik yolunda çok değerli bulduğu nefes ve mindfulness öğretilerini derinleştirmek için Türkiye'de ve dünyadaki ünlü nefes okullarından (Buteyko, Breatheology, Nefes Okulu) nefes eğitimleri aldı, Mindfulness Academy uluslararası akredite mindfulness eğitmeni oldu. Eğitim, seminer ve atölyelerlerle pek çok kurumsal ve bireysel ortamda ilişkiler, mindfulness, duygu ve davranış değişimi hakkında bilgi ve deneyimini aktardı. 2016 yılında "Mutluluk Atlası" 2020'de "Bulut Olmak" kitapları ile okurlarıyla buluşturdu. Kurucusu olduğu Ela Uysal Pozitif İlişkiler Akademisi’nde (PİA) daha iyi ilişkiler için çalışıyor ve ilkeli, itibarlı ve yetkin ilişki koçlarını dünyaya kazandırmak için eğitim programlarını sürdürüyor.
İlgili Makale