Neşe, günlük hayatta sıklıkla kullandığımız, ancak anlamını tam olarak bilmediğimiz bir kavram. Psikologların neşe tanımı, genellikle geçici ve yoğun bir duyguyu anlatıyor. Bizi güldüren ve yerimizde duramama hissi veren neşe, çoğu zaman mutlulukla karıştırılıyor. Neşenin mutluluktan farkı ise mutluluğun ölçülmesinde zaman içinde ne kadar iyi hissettiğimizin önemli olmasına rağmen, neşenin daha çok anı yaşamakla ilgili olması. Tasarımcı Ingrid Fetell Lee, kültürel olarak mutluluk konusuna takılmış olduğumuzu, ancak bu süreçte başka bir önemli şeyi, neşeyi görmezden geldiğimizi ifade ediyor.
Neşe nereden geliyor?
Lee, uzun bir süredir gündelik hayatta bize nelerin neşe verdiğini bulmayı amaçlayan bir tasarımcı. Karşılaştığı herkese, onlara nelerin neşe verdiğini soran Lee, araştırmalarının sonunda genel olarak renkli ve yuvarlak hatlara sahip fiziksel yapıların insanlara neşe verdiği sonucuna ulaşmış.
Aslında bunların bilimsel bir temeli de var. Araştırmalara göre renkli ofislerde çalışan insanlar daha atik, daha özgüvenli ve sıkıcı ortamlarda çalışanlara göre daha arkadaş canlısı. Bazı araştırmacılara göre bunun evrimimizle de bir bağlantısı var: En ilkel açıdan renk, bir hayat ve enerji işareti. Aynısı bolluk için de geçerli. Ve biz insanlık olarak kıtlığın tehlikeli olduğu ve bolluğun hayatta kalmak demek olduğu bir dünyada evrim geçirdik. Dolayısıyla renklerin bizde uyandırdığı hissin pozitif olması da gayet anlaşılır.
Öte yandan yuvarlak hatlı objelerin insanlar üzerinde uyandırdığı pozitif etkiyi araştırmak isteyen sinirbilimciler, yaptıkları bir araştırmada katılımcıları MR cihazına göndererek onlara hem köşeli hem de yuvarlak cisimlerin resimlerini gösteriyorlar. Elde edilen bulgulara göre beynin korku ve gerginlikten sorumlu kısmı olan amigdala, insanlar köşeli cisimlere bakarken uyarılıyor, ancak yuvarlak cisimlere bakarken böyle bir durum söz konusu değil. Araştırmacılar bunun sebebinin doğada köşeli cisimlerin tehlikeli olabileceği yönünde uyarı veren bilinçaltımız olduğunu söylüyor. Çünkü bu tür şekillere karşı bilinçaltımızda bir dikkat hissi ile evrimleştik, diğer yandan kıvrımlarsa bize huzur veriyor.
İlginizi çekebilir: Mükemmeliyetçiliği bir kenara bırakıp hayatın içindeki neşeyi keşfedin
Neşeli yapılar
Tüm bunları dikkate alan mimarlar ve tasarımcılar, dünya genelinde farklı noktalarda ‘neşeli’ yapılar inşa etmeye başladılar. Ressam ve mimar Madeline Gins’in ressam Arakawa ile birlikte tasarladığı “gençleştiren bina” bunlardan biri. Tokyo yakınlarında yer alan bu yapı, dünya üzerinde hüküm süren ruhsuz ve renksiz bina akımına karşı bir manifesto niteliği taşıyor:
Ressam Poul Gernes’in tasarladığı, Danimarka’da bulunan bu hastane de insanlara neşe vermeyi amaçlayan bir başka yapı:
Öte yandan bununla ilgili farklı girişimler de mevcut. Örneğin; ABD’de faaliyet gösteren kar amacı gütmeyen kuruluş Publicolor, renklerin ve şekillerin insanlara neşe verdiğini düşünen ve bundan hareketle okulları canlı renklere boyamayı amaçlayan oluşumlar arasında yer alıyor.
Tasarımcı Ingrid Fetell Lee’nin renklerin ve neşenin izini sürdüğü keyifli yolculuğunu dinlemek için aşağıdaki videoya tıklayabilirsiniz:
İlginizi çekebilir: Doğaya saygı gösterilerek inşa edilmiş 12 bina Doğaya saygı gösterilerek inşa edilmiş 12 bina