X

Rekabetçi misiniz: Bu yanınızı nasıl olumlu bir şeye dönüştürebilirsiniz?

2019 yapımı Ford v. Ferrari (Asfaltın Kralları) filminin en düşündürücü sahnelerinden biri; kendimizi yerine koyduğumuz ana kahramanın, bağlı olduğu şirketin amacı ile kendi bireysel amacı arasında kaldığı ve hepimizi biraz hüsrana uğratan karar anı sanırım. İzlememiş olanları düşünerek, burada detaya girmiyorum ancak bu olayın, en işbirlikçi ve esnek olanımızda bile o anda bir hayal kırıklığı yarattığını tahmin ediyorum. Ana kahramanın bizi üzmek pahasına verdiği olgun karar ise, bence şapka çıkarılmayacak gibi değil. Yine de bireysel amacından, yani kişisel ödülünden vazgeçmek, olayların en sıcak olduğu anda durup aklıselim ile davranmaya çalışmak herkes için her zaman kolay olmasa gerek.

Rekabetçilik ve işbirlikçilik, bir eksenin iki ayrı ucu gibi duruyor. Bir kişilik özelliği denebilir. Ya da kimilerimiz için durumsal olarak ortaya çıkan bir davranış. Eğer böyle bir eksen varsa, ben hayatımın çoğunu işbirlikçi tarafta geçiren, enerjisini ve motivasyonunun bundan alan, yani işbirlikçi yaklaşımı değerlerinden biri olarak tanımlayanlardanım. Tam da bu yüzden, uzun süredir diğer ucun nasıl bir şey olduğunu, neye benzediğini ve hangi durumda nasıl bir işlevi olduğunu daha çok merak ediyorum. Öyle ya, bir davranışı sürdüren kişi, ondan mutlaka bir fayda elde ediyor, bir ihtiyacını gideriyordur ki o tutum devam etsin. Ben de bu konuyu önce bir podcast yayınında meslektaşlarımla ele aldım (buradan dinleyebilirsiniz), orada değinmeye fırsat olmayan kısmı da burada yazıyorum.

Rekabetçi olmak ile genelde kastettiğimiz, bir tarafın diğer taraf(lar) karşısında daha iyi sonuç almak istemesi ve bu amaca yönelik bir tutum içinde olması. Yarışmak dediğimiz şey, bir bakıma ve amacı yarışmak olan alanlarda, örneğin sporda ya da oyunlarda sakıncası olmayan, pek çok faydayı, ilerleme ve öğrenmeyi içeren bir olgu.

Ancak hepimiz biliriz ki; ortada düzenlenmiş bir yarış olmadığı hallerde de bu şekilde hisseden ve davrananlarımız var. Bu şekliyle rekabet, referans noktasını kişinin kendisi dışından aldığı için, pek olumlu bir işleve sahip değil gibi görünüyor. Kişinin kendi performansı için sürekli başka rakiplere ihtiyaç duyması, bunu bulamadığında demotive olmasını getirebilir. Ayrıca, kendi benliğini ve değerini başkalarıyla kıyas yaparak tanımlıyor ise, er ya da geç başka ciddi sorunlar doğacaktır. Üstüne üstlük, eğer kazanmaya çok odaklıysa, diğerlerine karşı doğal üstünlüğünün bulunduğu durumlarda gelişme ve ilerleme isteği duymama ve böylece kimi alanlarda belki de yerinde sayma anlamına gelecek, hatta yeni ve fırsatlar içeren kimi ortamlardan kaçınmaya kadar gidebilecektir.

Bu kaybetmekten hoşlanmama özelliği ise, baskın olduğunda pek çok sağlık sorununa yol açıyor. Bunu kanıtlayan çeşitli araştırmalar literatürde var. Ancak rekabet içinde yaşanan kayıplar, olumsuz duygusal anlamlar verilmeden süreç iyileştirmede kullanılırsa, yani hepsine birer öğrenme fırsatı olarak bakılırsa, strese ve sorunlara yol açmaması mümkün. Hatta kaybetmenin, kazanmak kadar doğal ve sıradan bir durum olduğunu, bu kadar kaçınılası bir şey olmadığını, değerimizi azaltmadığını içselleştirebilmek gerçek bir büyüme adımı olabilir. Bu bakış açısına alışkın değilsek, rekabette kaybettiğimiz anlarda hangi duygu durumunda olduğumuzu fark edip adını koymaya başlamak, iyi bir egzersiz olabilir.

Yukarıda bahsettiğim şekilde olan, yani taraflar arasında yaşanan rekabetin olumlu bir şey olarak anıldığı tek bağlam ekonomi. Rakip firmaların rekabetinin tüketiciye fayda sağlaması, ya da daha iyisini yapmak için yarışan insanların inovasyonu tetiklemesi, buluşların ve faydalı çıktıların oluşması gibi. Ancak söz gelimi, bir işyerinde yükselmek için yaşanan rekabetin, o işyerine her zaman fayda getirdiğini söylemek neredeyse imkânsız. Çünkü bu amaçla yarışan insanlar, doğal olarak kendilerini hedef pozisyona getirecek her faktörü kullanma eğiliminde oluyorlar ve bu faktörler nadiren kurumun ve diğer insanların esenliğiyle ilgili oluyor.

Rekabetçilik, kişinin kendi içinde olduğunda ise daha olumlu değerlendirmek mümkün. Başkalarıyla rekabete daha yatkın olan ve bundan beslenen kişilikler için, bu versiyona adapte olmak çok iyi bir fikir olacaktır. Bu şekliyle, çevreye zarar vermeyen, ilerlemeye izin veren, öğrenme ve gelişmeyi kapsayan bir şekle kavuşuyor. Kendimize hedefler koymak, yapamadıklarımızı inceleyip yeni keşiflerde bulunmak, hedefe giden yollarda neleri değiştirmenin iyi olacağını düşünüp bulmak gibi bir tutumdan bahsediyorum.

Burada ise şuna dikkat etmekte fayda var: Kendiyle rekabeti yıkıcı bir şekilde yaşamak, yani kendine koyduğu hedeflerde başarısızlık yaşayınca demotive olmak ya da kendini acımasızca eleştirmek de yine konuyu sürdürülebilir ve faydalı olmaktan uzaklaştıracaktır. Bu tarz yaklaşıma alışkın olmayanlar için de özşefkat konusuna eğilmek ve pratikler yapmak, yeni açılımlar getirecektir.

Rekabet, biyolojide organizmaların gelişmek, beslenmek ve üremek gibi temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken kaynakların kıt, ya da bunlara erişimin eşit olmamasından ortaya çıkan yıkıcı durum olarak tanımlanıyor. Bunu kendi hayatlarımıza yansıtırsak, rekabet etmeye ne kadar zorunlu olduğumuz, amaca giden yolda neleri mubah saydığımız, tutumumuzun kendimize ve çevreye etkileri, üzerinde durup biraz düşünmek için iyi konular olabilir. İlerleme ve gelişme isteğimizin kökeninde yeni keşifler merakının mı, yoksa eksiklik hissinin mi bulunduğu da önemli bir husus. Çünkü, eksiği tamamlama zorunluluğu kaynaklı davranışın tadı ve kokusu, istek ve meraktan olan davranışınkinden farklı olacaktır.

Tat ile kastettiğim, rekabetçi davranışın kişinin kendisine hissettirdiği. Koku ise, rekabetçi kişinin bulunduğu ortama yaydığı, diğerlerince algılanan etki. Böylece, rekabetin etiğine girmiş oluyoruz. Ana hedefin gelişmek olduğu durumlarda, rekabet gelişim için sadece bir araç haline geliyor. Bu şekilde, kazanmayana da olumlu sonuçlar getirir. Örneğin, mesleki anlamda ulaşmak istediğiniz yer için ister kendi önceden yaptıklarınızın ötesine geçmeyi, isterse başarılı olan başka birinin yaptıklarının daha iyisini yapmayı hedefliyor olun, eninde sonunda mutlaka yeni şeyler üretmiş, öğrenmiş, yani gelişmiş olursunuz. Ancak ana hedef gelişim değil de kazanan olmak olduğunda işler değişiyor.

Bu durumda ister istemez, ne pahasına olursa olsun o pozisyona ulaşmak, gelişimin önüne geçecektir. Örneğin yapmadığınız işleri yapmış gibi gösterirken, başkalarının fikir ve bilgilerini kendinize mal ederken, ya da rakip gördüğünüz kişi hakkında dedikodu ve asılsız iddialarda bulunurken bulabilirsiniz kendinizi. Etik önemlidir, çünkü amaca ulaşmak için bencilleşen insanın hem başkalarına, hem de mesleğine ve işine zarar vermesi ihtimali vardır. Bu nedenle, ancak etik değerler varlığındaki rekabet, olumlu bir kavram olabilir. Ne pahasına olursa olsun kazanmak güdüsünü etik rekabetten ayırmak bu nedenle önemlidir. Bu güdünün, sahiplerine başarı getirdiği görülmüş olmakla beraber, pozisyonlarını kaybetmeleri de hep aynı güdünün etkisiyle olmaktadır. (Yöneticilikten sporculuğa çok çeşitli örnekleri ve hatta ünlü isimleri Carol Dweck’in “The Mindset / Aklını En Doğru Şekilde Kullan” kitabında bulabilirsiniz.)

Farklı profillerin birbiriyle sorunsuz idare edebilmesi gereklilik olarak karşımıza çıkıyor sıklıkla. Hele ki iş ortamında ve ekip halinde çalışılan durumlarda. Rekabetçilik – İşbirlikçilik ekseninin farklı taraflarında yer alanlar için aşağıdaki öneriler işe yarayabilir. (Not: Burada bahsettiğim rekabetçi profil, etik değerler çerçevesinde kalan rekabetçi profildir.)

Rekabetçi kişi ile çalışmakta olan işbirlikçiler için

Empati kaslarınızı çalıştırmakla başlayın. Karşınızdaki kişinin rekabet ile yakıtını bulduğunu anlayın. İhtiyacının kendisiyle ilgili olduğunu ve ana odağının siz olmadığınızı fark etmek, gerilim hissetmenizi engelleyecek, iletişimde yanlış yorumlamaları da azaltacaktır. Öte yandan, gelişmek istediğiniz alanlar için, bu kişinin iyi yaptığını düşündüğünüz şeyleri gözlemlemeniz ve uygun bulduklarınızı denemeniz, hatta daha iyisini yapmaya bakmanız, ikinizin de faydasına olan olumlu bir ilişkiye fırsat verebilir.

İşbirlikçi kişi ile çalışmakta olan rekabetçiler için

Kendi performansınızı dış referanslarla değerlendirmekte olup olmadığınıza bakın. Eğer bugüne kadarki stiliniz bu şekildeyse, şunu fark etmek işinize yarayabilir: Karşılaştırmalar aslında anlamsızdır. Çünkü insanlar asla tamamen aynı koşullarda olamaz. Benzerliklere bakıp yanılmaktansa, gerçekte elma ile armutu kıyaslamakta olduğunuzu fark edin. Bunun yerine, daha anlamlı olanı seçin: kendinizi ve aslında daha önceki halinizi rakip gibi ele almaya başlayın. Her seferinde bir öncekinden daha iyi ne olabileceğinize, nerelerde onu geçebileceğinize odaklanın. Önünüzde çok daha çeşitli ve yeni fırsatların açılacağını görebilirsiniz.

Eğer ekip arkadaşınız ile yine de tatlı bir rekabete giresiniz geliyorsa, işbirlikçi öneri ve aksiyonlar konusunda onunla yarışmayı deneyebilirsiniz. Örneğin yardım etmek, yardım istemek, bilmediğiniz şeyleri söylemek ve size bir şey öğretmesini istemek gibi…
Görüldüğü gibi; her iki profil için de gerekli olan başlangıç noktası, tarafsız ve merak eden bir gözle karşı tarafı incelemek ve filtresiz olarak algılayabilmek. Bunu yapmaya ne kadar yaklaşırsak o kadar yeni farkındalık elde ediliyor ve farklı adımları atmak mümkün oluyor. Bunun için de kendi bakış açımızı, varsayımlarımızı ve olmazsa olmazlarımızı biraz esnetmeye ya da bir süre için kenara bırakmaya istek gerekiyor.

Karşımızdaki kişinin etik değerlere dikkat ettiğini, bel altı vurmaya meraklı olmadığını görüyorsak bir fırsat var demektir. Böyle kişiler, yaptıklarınız veya söylediklerinizi size karşı koz olarak zaten kullanmaz ve her zamankinden farklı atacağınız adımlar aranızda güven ortamı oluşur. Güven ortamının bereketli zemini ise her zaman ve her yerde çok meyveler verir.

Rekabetçilik ile ilgili okumak isteyenler için:
https://www.huffpost.com/entry/the-pros-and-cons-of-havi_b_9312356
https://www.simplypsychology.org/personality-a.html
https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1877042813027110

İlginizi çekebilir: Birlikte öğrenme deneyimi: Öğrenme grubunuzu oluştururken dikkat etmeniz gereken 7 nokta

Ece Ağabeyoğlu, ACC: 1998 – 2014 arasını kapsayan tam zamanlı kurumsal çalışma döneminde sigorta ve bankacılık sektörlerinde satıştan risk analizine, oradan eğitmenliğe ve koçluğa uzanan yerli ve küresel kurumlardaki yolculuğunda giderek iş tatmini ve insana merak saldı. Örgütsel Psikoloji alanında danışmanlık, profesyonel koçluk, eğitmenlik, iş ve meslek danışmanlığı şapkalarını taktı. Son yıllarda denge kavramına ilgi duyuyor. Ece, kurumsal eğitimler vermenin dışında, kendi yolunu kendi çizmek isteyen bireylere meslek seçimi, kariyerdeki adımlar ve iş tatmini gibi konular etrafında destek veriyor. Öğrenmeyi ve paylaşmayı seviyor.

LEGO’dan hem çocukları hem yetişkinleri mutlu edecek en mükemmel yılbaşı hediyeleri

Yeni yıl, soğuk günleri sıcacık bir sevgiyle sarmalayan, neşe ve heyecan dolu büyülü bir dönem. Öyle ki yalnızca taptaze başlangıçların değil; sevdiklerimizi mutlu edecek fırsatların da habercisi. Bu özel dönemi daha da unutulmaz kılmanın ve yılbaşı coşkusunu sevdiklerimizle paylaşmanın en keyifli yollarından biri ise hiç şüphesiz gözlerden kalpler çıkaracak mükemmel yeni yıl hediyeleri. Peki ama gerçek anlamda mükemmel bir hediye bulmak mümkün mü?



Çocukken çok kolay olan hediye seçimi konusu, ne yazık ki yetişkinlikte zor bir hal alabiliyor. O zamanlar en sevdiğimiz karakterin yeni çıkan bir kitabı ya da havalı yeni bir oyuncak, bizi mutlu etmeye yeterdi. Ama büyüdükçe işler biraz karıştı… İhtiyaçlar, istekler, beklentiler, arzular, hepsi değişti, karmaşıklaştı. Haliyle, bir yetişkini ‘gerçekten’ mutlu edebilecek o ‘mükemmel’ hediyeyi bulmak da zorlu bir sanata dönüştü. Ama çözüm, sandığımızdan çok daha yakında olabilir. Belki de oyuna ve yaratıcılığa yeniden kucak açmak, tüm bu karmaşıklığı alıp götürmeye yetebilir. Siz de bu yıl sevdiklerinizi gerçekten heyecanlandıracak bir hediyenin peşine düştüyseniz aradıklarınızı LEGO’da bulabilirsiniz. Çocuklar için olduğu kadar yetişkinler için de oyunun, yaratıcılığın ve rahatlamanın kapılarını aralayan LEGO’da herkese uygun yüzlerce çeşit var:

Estetik ve dekoratif dokunuşları sevenlere özel

Çevrenizde gördüğü her boş duvarı doldurmak için hemen zihninde tasarım yapmaya başlayan ya da boş rafları estetik detaylarla dekore etmeye bayılan sevdikleriniz varsa, onlar için en iyi yılbaşı hediyesi bir LEGO’dan bir sanat eseri, doğadan bir parça veya mimari bir detay olabilir:

  • LEGO® Art Mona Lisa: Dekorasyonun yanı sıra sanat ve tarih meraklısı sevdikleriniz için Mona Lisa’nın 3D versiyonu şahane bir yeni yıl armağanı olabilir. Sevdiklerinizin duvarlarını süsleyerek yaşam alanlarına enerji katacak bu özel hediye, onların yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.
  • LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu: Doğanın dokunuşlarını yaşam alanlarına taşıyacak LEGO® Icons Yalıçapkını Kuşu, canlı renkleriyle sevdiklerinize yılbaşı coşkusunu yansıtırken mutluluktan gözlerinden kalpler çıkartabilir.

Enerjisini doğadan alanlara özel

Doğaya, yeşile, bitkilere düşkün, enerjisini, ilhamını büyüleyici çiçeklerden ve renklerden alan sevdikleriniz için de en mükemmel hediyeler, yine LEGO’da:

  • LEGO® Icons Orkide: Orkidelerin bitkiler aleminde çok özel bir yeri olduğu tartışılmaz. Siz de sevdiklerinize onların sizin için ne kadar özel olduğunu hissettirmek istiyorsanız bu seti kaçırmayın. 5 taban yaprağı ve 2 hava kökü ile gerçekçi bir görünüme sahip bu ikonik orkide setini görenler canlısından ayırmakta zorlanabilirler 🙂
  • LEGO® Icons Erik Çiçeği: Bu set, sevdiklerinize güzel bir kırmızı çiçeği tomurcuktan açmaya ve tam çiçeklenmeye kadar inşa etme fırsatı sunuyor. Üstelik sevdikleriniz bu seti sergilemekten de büyük haz duyacak. Hem şık bir dekor hem de yaratıcı bir yapım süreci, ikisi de bu mükemmel hediyede.

Hız, heyecan ve adrenalin tutkunlarına özel

Hız, şüphesiz ki büyük bir tutku. Özgürlüğüne düşkün, heyecanı seven, teknolojiye ve otomobil dünyasına meraklı herkes için LEGO’da şahane hediyeler bulabilirsiniz:

  • LEGO® Technic Mercedes-Benz G 500 Professional Line: Mercedes-Benz tutkusu olan herkesi heyecanlandıracak, otantik özelliklerle dolu ikonik G Serisi’nden bir model, mükemmel bir yılbaşı hediyesinden çok daha fazlası olabilir. Baştan sona adeta bir mühendislik deneyimi sunan bu modelin sevdiklerinizi çok mutlu edeceği kesin.
  • LEGO® Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat: Maceranın sudaki halini seven ve yelken sporuna da merak duyan sevdiklerinizi mutlu etmek için fazla düşünmenize gerek yok. Aradığınız hediye LEGO Technic Emirates Team New Zealand AC75 Yat. Biraz çılgın, biraz heyecanlı, en çok da kusursuz… Emin olun sevdikleriniz bu seti hem yaparken hem de sergilerken çok keyif alacak.

Sinemaseverlere özel

Beyaz perdenin büyüsüne kapılan sevdiklerinize, onların bu tutkusunu daha da derinleştirecek hediyelerle unutulmaz deneyimler sunabilirsiniz:

  • LEGO® Star Wars™ Millennium Falcon™: Çoğu sinemaseverin gönlünde taht kurmuş en özel serilerden biri hiç şüphesiz ki Star Wars. Star Wars™ Millennium Falcon’un kokpiti, uydu çanağı, topları ve diğer ikonik detaylarıyla sevdikleriniz inşa sürecini tamamlarken kendilerini galaksinin derinliklerinde bir macerada da hissedebilirler.
  • LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba: Sevdiklerinizin sinema tutkusunu nostaljik rüzgarlarla buluşturmak isterseniz, aradığınız mükemmel hediye yine LEGO’da. Onları LEGO® Disney™ Genç Aslan Kral Simba ile çocukluk anılarına doğru bir yolculuğa çıkarabilirsiniz.

Oyunculara ve uzay meraklılarına özel

Uzayın sınırsız gizemini merak eden ya da en zorlu oyunları bile tek hamlede geçmeyi başarabilen sevdikleriniz varsa, onlar için de en mükemmel yeni yıl hediyeleri LEGO’da:

  • LEGO® Super Mario™ Super Mario World™: Mario ve Yoshi: Mario, şüphesiz ki hem çocukların hem yetişkinlerin gönlünde büyük yer tutan en ikonik oyunlardan biri. Eğlenceli bir nostaljik tur, keyifli bir oyun deneyimi ya da rahatlatıcı bir aktiviteden çok daha fazlasını sunacak bu set, sevdiklerinize yepyeni bir dünya yaratmak için ilham verebilir.
  • LEGO® Technic NASA Apollo Ay Taşıtı – LRV: Kozmik maceracılar için en şahane hediye: NASA Apollo Ay Taşıtı (LRV) modeli. Sevdiklerinizi yıldızlara götürüp geri getirecek bu özel hediye, bambaşka dünyaların kapısını onlar için aralarken yaratıcı duygularını da harekete geçirebilir.

Bonus: Mırmır Pati ile eğlenceyi geri getirin

LEGO’nun sonsuz olasılıklarla dolu dünyasında en mükemmel hediyeler de eğlence de oyun da bitmez… Mırmır Pati, oyunu her yaştan insan için geri getiriyor ve herkesi yılın bu büyülü zamanını çok daha keyifli geçirmeye davet ediyor.

Mutlu bir yer inşa etmek isteyen herkes için mükemmel hediyeler ve çok daha fazlası LEGO’da. Hemen tıklayın ve sevdiklerinizi mutlu etmeye erkenden başlayın.

*Bu yazı LEGO katkılarıyla hazırlanmıştır.

İlgili Makale